Ne oldu, ne olacak?

Ne oldu, ne olacak?

Bu seçim sonuçlarına göre CHP ve DEM geleceği belirleyecek iki ana aktör gibi gözüküyor. Açlığa, adaletsizliğe, sefalete aldırmıyormuş, “yaşama isteğini” kaybetmiş, kendi nefretinde boğulurmuş gibi gözüken Türkiye açlığa ve sefalete daha fazla dayanamayacağını gösterdi. Güçlü bir “yaşama isteği” belirdi bu seçimlerde. Bence en büyük ümit de toplumun bu “yaşama” isteğinden besleniyor.

Geçen haftadan beri CHP’nin 47 yıl sonra ilk kez birinci, AKP’nin 22 yıl sonra ilk kez ikinci parti olduğu seçim sonuçlarını konuşuyoruz.

Öncelikle bu bir hafta boyunca süren analizlerin topluca bir özetini yapmakta fayda var:

1. Yerel seçimlere katılmayan ve geçersiz oy kullananların sayısı, rekor denebilecek bir artışla, 15 milyon kişiyi aştı.

Sandığa gitmeyen seçmenler seçimin en belirleyici kesimi oldu. AKP gibi MHP ve DEM için oy kullanan seçmenin de önemli bir kısmının sandığa gitmediği anlaşılıyor.

2. AKP oyları 4,2 milyon kadar azaldı.

3. AKP’nin ardından en büyük mutlak oy kaybı 1,7 milyon ile İYİ Parti ve 1,1 milyon ile MHP’de gerçekleşti.

4. CHP’nin oyu 3.3 milyon, YRP’nin oyu 2.8 milyon ve DEM Parti’nin oyu 639 bin arttı.

5. 2019’da İYİ Parti ile ittifak yapan, 2023’te Altılı Masa’nın kurulmasına öncülük eden CHP, bu sonuca bir başka parti ile ittifak yapmadan tek başına ulaştı.

6. 500 bin üye sayısıyla Türkiye’nin en hızlı büyüyen partisi olan YRP yüzde 6,1 oranında oy alarak, 31 Mart seçiminde en yüksek oyu alan üçüncü parti oldu.

Seçimlere kendi adayları ve logosuyla “ittifaksız” olarak giren YRP, AKP’nin kalesi olarak gösterilen Şanlıurfa ve Yozgat’ta belediye başkanlığını kazandı.

İki ilin yanı sıra YRP, 41 ilçe ve 3 beldede de seçimlerden galip ayrıldı.

7. Zafer Partisi, yüzde 2’nin altına düşerek 2023 Seçimleri’nin gerisinde kaldı.

8. Seçim sonuçlarını daha sağlıklı okumaya yarayacak önemli bir gelişme de, Yeniden Refah Partisi’nin 900’ün üzerinde ilçede aday göstermesi,

AK Parti ve MHP’nin aynı anda 300’ün üzerinde ilçede birbirleriyle yarışması, buna karşın  CHP’nin aday gösterdiği 378 ilçede DEM Parti’nin  aday göstermemesi oldu.

Millet İttifakı bölünürken 6’lı masanın oyları CHP’de toplandı.

Geçen hafta sonuna doğru bu genel tabloyu biraz daha derinlemesine inceleyen bir iki çalışma paylaşıldı.

Ye tkin Report’ta Can Selçuki “Seçimi CHP mi kazandı, AK Parti mi kaybetti?” başlıklı yazısında sandık bazlı daha detaylı tespitlere yer verdi.

Bu tespitin en önemlisi CHP’nin AKP’den 1.4 milyon oy çekmesiydi:

“Mayıs 2023’te AK Parti’ye oy veren seçmenin yaklaşık yüzde 30’unun bu seçimde AK Parti’ye oy vermediğini görüyoruz.

Bu yüzde 30’luk kitlenin dağıldığı 3 temel blok var.

Yaklaşık 2 milyon AK Parti seçmeni sandığa gitmezken,

1.5 milyonu CHP’ye ve 1.4 milyonu da Yeniden Refah Partisi’ne oy vermiş.

Dolayısıyla 2023’te AK Parti’ye oy veren ancak bu seçimde vermeyen yaklaşık 5 milyon seçmenin 3 milyonu başka iki partiyi tercih etmiş.

Bu sonuç bize gösteriyor ki sandığa gitmeyen AK Parti seçmeni çok ciddi bir kitleyi oluşturmakla beraber özellikle CHP ve YRP’nin sandık başarısını açıklayan tek faktör değil.

2023’te oy kullanmayan 1.4 milyon seçmenin bu seçimde CHP’den yana tercih kullandığını görüyoruz.”

Sandık bazındaki araştırmanın ikinci önemli sonucu ise genç oylarla ilgili olanıydı… İlk defa oy kullanan genç seçmen çoğunlukla CHP’de karar kılmıştı.

Sefalet ve baskıdan bezmiş görünen halk, devletin hukuk ve ekonomi bacaklarını kırarak ülkeyi kötürüm bırakmasına ciddi tepki verir hale gelmiş gözüküyor. Bu tepkilerin bir bölümü sandığa gitmeyerek gösterilmiş. Sandığa giden seçmenlerin ilk adresi de CHP olmuş. Bu, Kemal Kılıçdaroğlu’nun sürdüğü tarlanın hasat vermeye başladığını gösteriyor.

KILIÇDAROĞLU’NUN SÜRDÜĞÜ TARLA HASAT VERMEYE BAŞLADI

Veri analizinin siyasal okumasına gelince…

Sefalet ve baskıdan bezmiş görünen halk, devletin hukuk ve ekonomi bacaklarını kırarak ülkeyi kötürüm bırakmasına ciddi tepki verir hale gelmiş gözüküyor.

Bu tepkilerin bir bölümü sandığa gitmeyerek gösterilmiş.

Sandığa giden seçmenlerin ilk adresi de CHP olmuş.

Bu, Kemal Kılıçdaroğlu’nun sürdüğü tarlanın hasat vermeye başladığını gösteriyor.

CHP’nin ulaştığı başarı kalıcı olabilir mi?

Bundan sonraki seçimlerde bu partiyi iktidar yapar mı?

En çok tartışılan konu bu olmaya devam ediyor.

Bu soruların cevabı öncelikle CHP’nin yerel yönetimlerdeki performansına bağlı.

Köhnemiş ve çürümüş rant siyaseti yerine, kazandığı belediyelerdeki devasa nüfusun temel dertlerinin çözümü esas ve temel alınırsa CHP’nin şansının artacağı açık.

Ayrıca CHP’nin, klasik seçmeninin yanısıra diğer partilerden gelen seçmenlerin ve gençlerin taleplerine uygun bir siyasal netleşmeye ihtiyacı var.

CHP’nin “insan, temel hak ve özgürlükler, demokrasi” üçgenindeki programı tüm üyeler tarafından içselleşebilirse bu netleşme başarılır.

Ama bir yanda Bolu ve Afyon, diğer yanda Van’a giden heyet, siyaseten bir arada barınacak bir bütünlük göstermiyor şu anda.

CHP’nin gelecekteki daha büyük başarısı için demokratikleşme tek anahtar bence.

Ama daha önce sözü edilen kimi hedefler şu sıralar sırra kadem basmış durumda…

“AB, Avrupa Konseyi normları, cumhuriyetin demokratikleşmesi, parlamenter sistem hedefleri” duyulmaz oldu.

Bunların hatırlanması halinde siyaset kurumunun demokratikleşmesi ve cumhuriyetin nasıl demokrasi ile taçlanacağı sorusu sahne alacaktır.

CHP’nin herkesin “umudu” olmasıyla birlikte sorunları da büyüyor. Çünkü ondan beklentiler ve talepler büyük farklılıklar gösteriyor.

AKP’den gelen seçmenin talebi farklı, benim gibi Avrupa standartlarında demokrasi isteyenlerin talepleri farklı, ulusalcıların talepleri farklı…

Farklı farklı talepleri “demokratik” bir çerçeve içine oturtup, ümit veren bir ekonomik program ortaya koymaları, parti içindeki savrulmaları toparlamaları gerekiyor.

Çok kolay değil…

Ama imkansız da değil.

Aniden parlayan iktidar umudunun CHP yönetimini “demokrasi” yönünde ilerleteceğini ümit ediyorum.

AKP ise siyaset sahnesini terk etmeye hazırlanır gibi gözüküyor. Bu partinin temel sorununun “paraya olan tutkusu” kadar içine düştüğü psikolojik çıkmazı olduğunu düşünüyorum. AKP ve yöneticileri kendilerini kendi zihinlerinde öyle bir konuma oturtmuşlar ki “artık siyaset yapmak” istemiyorlar. “Emretmek” ve bu emirlere mutlak şekilde uyulduğunu görmek istiyorlar.

AKP SİYASET SAHNESİNİ TERK ETMEYE HAZIRLANIR GİBİ GÖZÜKÜYOR

AKP ise siyaset sahnesini terk etmeye hazırlanır gibi gözüküyor. Bu partinin temel sorununun “paraya olan tutkusu” kadar içine düştüğü psikolojik çıkmazı olduğunu düşünüyorum.

AKP ve yöneticileri kendilerini kendi zihinlerinde öyle bir konuma oturtmuşlar ki “artık siyaset yapmak” istemiyorlar. “Emretmek” ve bu emirlere mutlak şekilde uyulduğunu görmek istiyorlar.

Bunun dışındaki her tutum onlara “geri adımmış” gibi gözüküyor sanki.

Başka partilerin seçmenlerini kendilerine çekmekten vazgeçtiler, kendi seçmenlerini tutmak için bile uğraşmıyorlar.

Gösterdikleri adaylar, Gazze konusundaki aldırmazlıkları, emeklilerin çilesine kulaklarını tıkamaları “siyasetten vazgeçtiklerinin” işaretleri gibi.

“Padişah” olduklarına inanıyorlar ve padişah gibi korkutup ezmek istiyorlar.

Bu yoksullukla ve adaletsizlikle padişahlık yürümüyor.

Psikolojilerini de değiştiremiyorlar. Oraya takılıp kaldılar.

Siyasette yeni bir döneme girdik.   Küçük partilerin bir kısmı silinecek.

Bu partilerin seçmenlerinin CHP’ye gideceğini varsayabiliriz sanıyorum.

AKP’den çok daha radikal olan Yeniden Refah Partisi yeni bir aktör olacak gibi gözüküyor.

DEM seçmeninin sayısı Güneydoğu’da arttı. Büyük şehirlerde seçmen CHP’ye kaydı. Bu kayış “stratejik” bir hamle mi yoksa DEM içindeki yol ve yöntem tartışmalarına şehirli seçmenin cevabı mı bilmiyorum. Bu konuda henüz bir araştırma görmedim.

Ama demokrasinin gelişimi için DEM’in politikalarının hayati bir önemi olduğu da tartışmasız.

Bu seçim sonuçlarına göre CHP ve DEM geleceği belirleyecek iki ana aktör gibi gözüküyor.

İzleyecekleri politikalar kendi siyasi geleceklerini de Türkiye’nin geleceğini de belirleyecek.

Açlığa, adaletsizliğe, sefalete aldırmıyormuş, “yaşama isteğini” kaybetmiş, kendi nefretinde boğulurmuş gibi gözüken Türkiye açlığa ve sefalete daha fazla dayanamayacağını gösterdi.

Güçlü bir “yaşama isteği” belirdi bu seçimlerde.

Bence en büyük ümit de toplumun bu “yaşama” isteğinden besleniyor.

Herkese ümitli, güzel, iyi bir bayram diliyorum.

Mehmet Altan
Latest posts by Mehmet Altan (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir