İmamoğlu 1 Nisan ve sonrasına hazır mı?

İmamoğlu 1 Nisan ve sonrasına hazır mı?

Seçimi kazanmış bir İmamoğlu artık doğrudan iktidar alternatifi olarak hem çok güçlü olacak hem de bir çekim merkezi haline gelecek. İşte o nokta da aynı zamanda açık hedef olduğu ve de zayıf olduğu yer oluyor. Bunun için kazanan bir İmamoğlu için oyun 1 Nisan sabahı yeniden ve de hiç olmadığı kadar sert başlıyor diyebiliriz. 

Kendi açımdan görece riskli bir şey yaptığımın farkındayım. Ama bir kere daha hem gördüğümü hem analizlerden çıkardığımı hem de kendi yorumlarımı harmanlayarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerini Ekrem İmamoğlu’nun kazanacağını düşündüğümü söylemek istiyorum. Bu zafer ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı dördüncü kez yenecek olan İmamoğlu hem kendisi hem de Türkiye için yeni bir sayfa açıyor olabilir. Ancak bu sayfanın ne gibi cümleler ile dolu olacağını da biraz kendisi belirleyecek. İşte bu yüzden başlığa şu soruyu taşıdım; ‘İmamoğlu 1 Nisan ve sonrasına hazır mı?’. Elbette içinizden ‘aman hocam şimdi sırası mı öncelikle seçimi kazanalım’ diyebilirsiniz ama unutmamak lazım ki Erdoğan’ı efsane yapan şey birkaç adım sonrasını düşünmesiydi. Eğer İmamoğlu da Erdoğan gibi belirleyici bir siyasi figür olarak kalmak istiyorsa bundan sonraki adımlarını çok iyi hesaplamalı. Zira karşısında çok önemli bir siyasi figür ve onun öğrencileri var.

İmamoğlu’nun karşısında kendisinden çok zayıf bir aday yarıştı. Bu şartlar halinde, bir kere daha bireysel olarak riskli olabilecek öngörümü tekrar edeyim. İmamoğlu İstanbul seçimini tartışmaya açık olmayacak bir fark ile alabilir. Ama işte bütün hikâyede sanıyorum bundan sonra başlayacak.

BÜTÜN HİKÂYE 1 NİSAN’DAN SONRA BAŞLAYACAK

İmamoğlu aslında çok talihsiz şartlarda bir kampanya sürecine başladı. Muhalefet koalisyonunun hem yıkılması hem de muhalif seçmenlerin umutsuzluğa kapılması doğrudan onu etkileyebilirdi. Kuşkusuz bu durum gücünü görece zayıflattı ama bu zayıflık onun şu ana kadar yarışta gözle görülür bir farkla önde olmasını etkileyemedi. Bununla beraber kendi partisi içerisindeki çekişmeler, partiden çıkan ve birbiri ile çelişen sesler de onu etkileyebilirdi ama bunların da üstesinden gelmeyi bildi. Bununla beraber Cumhurbaşkanı Erdoğan kendisinden beklenen kartları oynamadı, oynayamadı ya da beraber siyaset yaptığı güç odakları oynamasına izin vermedi. Bunların hepsi ile beraber İmamoğlu’nun karşısında kendisinden çok zayıf bir aday yarıştı. Ne söylem ne de politika bazında İmamoğlu ve rakibi Murat Kurum denk aktörler değillerdi ve İmamoğlu bu noktada da ağırlığını hissettirdi.

Bu şartlar halinde, bir kere daha bireysel olarak riskli olabilecek öngörümü tekrar edeyim. İmamoğlu İstanbul seçimini tartışmaya açık olmayacak bir fark ile alabilir. Ama işte bütün hikâyede sanıyorum bundan sonra başlayacak.

Öncelikle İmamoğlu’nun hızla, dünya siyasetinin de anlayabileceği, güncel bir hikâye kurması lazım. Daha büyük makamlar ve bu makamlarda kalıcılık için küresel düzlemde de karşılığı olacak bir hikâyesi olması lazım.

İMAMOĞLU’NUN GÜNCEL VE KÜRESEL BİR HİKÂYE KURMASI LAZIM

Öncelikle İmamoğlu’nun hızla, dünya siyasetinin de anlayabileceği, güncel bir hikâye kurması lazım. Erdoğan karşıtlığının bir hikâye olmadığını ya da onun daha da ilerilere taşıyamayacağını görmesi gerek. Zira öncelikle tek bir Erdoğan yok ve hiç olmadı. Bununla beraber, Erdoğan’ın sosyal ve ekonomik hataları onu ancak bir yere kadar taşıyabilir. Daha büyük makamlar ve bu makamlarda kalıcılık için küresel düzlemde de karşılığı olacak bir hikâyesi olması lazım. İşte ondan sonra da bu hikâyeyi farklı şekillerde anlatabilme becerisi. Bu beceri İmamoğlu’nda kuşkusuz var ama henüz hikâye yok gibi.

İkinci olarak İmamoğlu’nun Erdoğan ve onun öğrencileri ile çoklu düzlemde mücadeleye hazır olması gerekli. Biliyoruz ki Cumhurbaşkanı Erdoğan iktidarını korumak adına olumlu ya da olmuşuz istisnai durumlar yaratarak oralardan istisnai durumlar çıkarmaya çok alışkın bir siyasi aktör. Bu noktada seçim sonrasında ekonomi ve de Kürt meselesi başta olmak üzere hiç beklemediğimiz yeni hamleler ile karşımıza çıkabilir. Bu noktada İmamoğlu’nun onun yapacağı hamlelere İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmasına karşın bir şekilde cevaplar ve de alternatifler üretmesi gerek. Dahası İmamoğlu sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan ile değil, aynı zamanda onun hiç muhalefet olmayı yaşamamış ve hep iktidarda olmuş ve Erdoğan sonrasında da yola devam etmek isteyen aktörler ile mücadele etmesi gerekiyor. Misal Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve onun çok etkili ekibi ile İmamoğlu ne şekilde ve hangi araçlar ile mücadele edecek. Fidan ile İmamoğlu’nun yakın gelecekte siyasette doğrudan rakip olması güçlü ihtimaller içerisinde. İmamoğlu bu durumun farkında mı çok da bilemiyorum.

İmamoğlu eğer gerçekten Türkiye’de ana iktidara talip ise devletin hangi kanatları ile ilişkiler kurması gerektiğini şimdiden tasarlaması, devletin farklı kanatlarını temsil eden kadrolarla ilişki kurmaya başlaması lazım.

İMAMOĞLU, İKTİDAR HEDEFİ VE KADRO MESELESİ

Diğer bir nokta ise kadro meselesi. Anlaşılan o ki İmamoğlu geçirdiği 5 yıl içerisinde çok iyi bir kadro kurmuş ve o kadroyu da şimdi bir yerlere taşımak istiyor. Buna en iyi örnek Üsküdar Belediye Başkan adayı Sinem Dedetaş. Ancak bu kadro onu ilerleyen yıllara ya da daha üst makamlara taşıtabilir mi? Sanmıyorum. İmamoğlu eğer gerçekten Türkiye’de ana iktidara talip ise devletin hangi kanatları ile ilişkiler kurması gerektiğini şimdiden tasarlaması lazım. Bu bağlamda değil sadece alternatif bakanları ya da MİT başkanı alternatif genel müdürlere kadar düşünmesi gerek. Şunu bilmeli ki an itibariyle Cumhurbaşkanı Erdoğan iktidarında üst düzeyde yer alan ama yaşanan durumdan hiç de memnun olmayan kadrolar var ve o kadrolarda devletin farklı kanatlarını temsil ediyor. İmamoğlu 1 Nisan itibariyle bu kadrolar ile de ilişki kurmaya başlamalı.

Dini cemaatler, azınlıklar, farklı sosyal yapılar ve en önemlisi de dışarısı ile ilişkiler gibi birçok konu seçimin hemen ertesi günü İmamoğlu’nu bekliyor olabilir.

Kuşkusuz benim ve birçoklarının öngördüğü gibi seçimi kazanmış bir İmamoğlu artık doğrudan iktidar alternatifi olarak hem çok güçlü olacak hem de bir çekim merkezi haline gelecek.

Kısacası zirveye çok yakın olacak. İşte o nokta da aynı zamanda açık hedef olduğu ve de zayıf olduğu yer oluyor. Bunun için kazanan bir İmamoğlu için oyun 1 Nisan sabahı yeniden ve de hiç olmadığı kadar sert başlıyor diyebiliriz.

Erdi Öztürk

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir