Sosyal medyada siyasi rekabet ve aşırı sağcı hegemonya

Sosyal medyada siyasi rekabet ve aşırı sağcı hegemonya

Almanya’da hiçbir partinin TikTok’ta AfD’nin sahip olduğu kadar takipçisi yok. Neofaşistlerin, TikTok’ta hedef kitlesi gençler. AfD tarafından gençlere yönelik yapılan politik ve psikolojik bombardımanın oy verme davranışı üzerinde güçlü bir etkisi olabileceği vurgulanıyor. AfD, sosyal medyayı üye kazanma aparatı olarak kullanıyor.

Almanya’da aşırı sağcı parti Almanya için Alternatif (AfD), sosyal medya mecralarında meşhur tabirle, zirvedeki yalnızlığın tadını çıkarıyor. Bunun iki nedeni var. Birincisi ve en önemlisi, demokrasi cephesinde yer alan diğer partiler, politik oyunların hâlâ eski kurallara göre dizayn edildiğini düşünüp, sosyal medya alanına doğru hamle yapmakta isteksiz davranıyorlar. İkincisi utanma duygusundan bihaber aşırı sağcılar, pervasız ve cüretkâr tavırlarla sosyal medyayı ahlâki açıdan adeta talan ediyorlar. Bu nedenle sosyal medyayı artık, demokratik rekabet içerisinde yeni ve sert bir mücadele alanı olarak tanımlamak, ona göre konumlanmak gerekiyor.

Günlerdir Almanya, bazı AfD milletvekillerinin ya da yardımcılarının, Çin ve Rusya’ya bilgi sızdırılması yani casusluk faaliyeti karşılığında rüşvet aldıklarına dair haberlerle çalkalanıyor. Hatta para alışverişi sırasında çekilen görüntüler olduğu dahi öne sürülüyor. Rusya’dan para aldığı iddia edilen milletvekili çıkıp, “Evet bir paket aldım ama içinde para yoktu” diye bir itirafı ve aslında belki de para olmamasından kaynaklı hayâl kırıklığını dile getirmesine rağmen neofaşist partinin oyu bir türlü yüzde 15’in altına düşmüyor. “Almanya aleyhine casusluk” suçlaması yapılıyor ama muhalefet partileri dahil herkes sus pus. Hâlâ, “aman üzerlerine gitmeyelim. Biz baskı yaptıkça büyüyorlar” saçma diskurundan hareketle oluşan psikolojinin esiri maalesef Alman kamuoyu ama atı alan Üsküdar’ı çoktan geçti.

Bununla birlikte siyaset uzmanları, politik önermelerini salt “yabancı düşmanlığı” üzerine kurgulayan Alman neofaşistlerin, bu önermeleri sosyal medya aracılığıyla yayarak, genelleştirdiğine dikkati çekiyor. Örneğin, Avrupa Parlamentosu seçimleri ve genel seçimler yaklaştıkça ülkede politik zemin hareketleniyor. Siyasi rekabetin şu aralar en yoğun yaşandığı alan yine sosyal medya. Sosyal medya araçlarının en gözde olanı ise “TikTok”… Ülkede hiçbir partinin TikTok’ta AfD’nin sahip olduğu kadar takipçisi yok. Neofaşistlerin, TikTok’ta hedef kitlesi gençler. AfD tarafından gençlere yönelik yapılan politik ve psikolojik bombardımanın oy verme davranışı üzerinde güçlü bir etkisi olabileceği vurgulanıyor. AfD, sosyal medyayı üye kazanma aparatı olarak kullanıyor.

AfD’nin Avrupa seçimlerindeki birinci sıra adayı ve asistanlarından birine yönelik “Çin için casusluk” iddiaları nedeniyle şu anda ağır baskı altında olan Maximilian Krah, TikTok’ta son derece başarılı örneğin. Krah, TikTok üzerinden casusluk iddialarını istediği şekilde manipüle edip “vatansever Alman milliyetçisi” pozları kesmeye devam ediyor.

TİKTOK, CASUSLUK VE MANİPÜLASYON

Bu bağlamda, AfD’nin Avrupa seçimlerindeki birinci sıra adayı ve asistanlarından birine yönelik “Çin için casusluk” iddiaları nedeniyle şu anda ağır baskı altında olan Maximilian Krah, TikTok’ta son derece başarılı örneğin. Krah, TikTok üzerinden casusluk iddialarını istediği şekilde manipüle edip “vatansever Alman milliyetçisi” pozları kesmeye devam ediyor. Krah’ın manüpilasyonlarıyla beyinleri iğfal olan insanlar da diğer sosyal medya mecralarında Krah ve AfD adına adeta “gönüllü bodyguard” olarak çalışmaya başlıyorlar ve süreç böyle gelişerek devam ediyor. Bir politik yapı için inanılması güç izlenme rakamlarına ulaşıyorlar sosyal medyada. AfD Grup Başkanvekili Alice Weidel’ın, bir süre önce parlamentodaki bir açıklamasından yapılan alıntının, TikTok’da 5,5 milyona yakın kişiye ulaşması, kabul etmek gerekiyor ki müthiş bir iletişim başarısı. Uzmanlar, Weidel örneğine işaret ederek, neofaşist mesajların genç kuşağa TikTok üzerinden hızlı ve etkili bir şekilde iletildiğini belirtiyor.

Siyasi danışman Martin Fuchs, konuyu değerlendirirken, AfD’lilerin konuşmalarından yapılan alıntılara ilişkin olarak, “Bu, test edilmiş bir üslup yaratıcı aparatı. AfD, başarılı çünkü TikTok’u bir sosyal mecra olarak diğer partilere göre nispeten daha erken tanıdı ve bu nedenle temas korkusu olmadan birçok insana ulaştı. Parti viral olabilecek pek çok içerik yaratıyor ve bu içeriklerin tamamı tabii ki özünde popülist” dedi. Fuchs bunlara ek olarak, AfD’nin TikTok’un algoritması için ‘altın’ değerinde olan ‘sivri’ ve ‘kutuplaştırıcı’ içeriğe sahip olduğunu da ekliyor. Birçok aşırı sağcı grup ya da siyasi oluşum, TikTok hesaplarındaki popülist paylaşımlarla takipçilerini göçmenlere, koalisyon hükümetine ve medyaya karşı kışkırtıyor. Yüz binlerce takipçi göz önüne alındığında yöntemlerinin işe yaradığı anlaşılıyor.

Siyaset uzmanları, AfD’nin sosyal medya kullanma becerisine ilişkin olarak “Şampiyonlar Ligi”nde olduğunu, diğer partilerin ise ancak “amatör lig” takımı olarak değerlendirilebileceklerini ifade ediyor. Fuchs, AfD’nin stratejisinin diğer partilerin sosyal medyada büyükçe bir alanı boş bırakması nedeniyle işe yaradığına dikkati çekiyor. Görünen o ki diğer partiler sorunları ele alma ve bunları sosyal medya mecralarında sunma biçimleriyle AfD kadar insanlara ulaşmayı başaramıyorlar. Örneğin, iktidar partisi Almanya Sosyal Demokrat Partisi’nin (SPD) sosyal medya mecralarında aşırı sağcı AfD’nin 3’te1’i kadar takipçisi bulunuyor. Hatta SPD’nin bazı üst düzey yöneticilerinin, yakın zamanda sosyal medya platformu X’ten (Twitter) tamamen ayrıldıklarını biliyoruz. Bu noktada, sosyal medyanın öneminin fark edilememesinin vizyonsuzlukla ilgili olduğunu anlaşılıyor.

Araştırmalar ve okullardan gelen veriler, bugün Almanya’daki gençlerin çoğunluğunun kendisini aşırı sağcı ya da muhafazakâr olarak tanımladığını gösteriyor. “Genç seçmen”in politik konumlanışı, Alman demokrasisi açısından “oldukça büyük bir tehlikeye” işaret ediyor. Anketler, gençler arasında en gözde partinin AfD olduğunu gösteriyor.

GENÇLER AŞIRI SAĞIN ÇEKİM ALANINDA

Öte yandan, araştırmalar ve okullardan gelen veriler, bugün Almanya’daki gençlerin çoğunluğunun kendisini aşırı sağcı ya da muhafazakâr olarak tanımladığını gösteriyor. “Genç seçmen”in politik konumlanışı, Alman demokrasisi açısından “oldukça büyük bir tehlikeye” işaret ediyor. Araştırmalar ve anketler incelendiğinde gençler arasında en büyük endişe kaynağının “göç krizi” olduğu görülüyor. Oy kullanma çağında olan gençlerin yüzde 41’i “göçten ötürü çok endişeli olduğunu” ifade ediyor. Bu gençlerin sandığa gittiklerinde hangi partiye ya da partilere oy vereceğini tahmin etmek için müneccim olmaya gerek yok sanıyorum. Zaten anketler, gençler arasında en gözde partinin AfD olduğunu gösteriyor.

Tüm bunların yanı sıra gençlerin, ülkelerde yaşanan krizlerden en çok etkilenen kesimlerden olduğu tespitinden hareketle bu politik sonucun geleneksel siyaset partileri için şaşırtıcı olmaması gerekiyor. Gençliğin doğasında bulunan, her türden paternalist yaklaşıma karşı “isyan etme güdüsü”nü de üzerine koyarsak, biraz kışkırtılmaları yeterli oluyor ve görünen o ki neofaşistler bunu çok iyi yapıyor. Şu anda AfD’nin elinde hunharca yağmalayabileceği ‘mülteciler’, ‘ekonomik durgunluk’, ‘yüksek enerji fiyatları’ gibi oldukça önemli pratikler var. Almanya’da yeniden faşizm tehlikesinin önüne geçilebilmesi için her detayın üzerinde dikkatlice düşünülmesi gerekiyor. Bu detaylara sosyal medya da dahil.

Öte yandan, gün geçmiyor ki Almanya’nın sokak ve caddelerinde bir politikacı saldırıya uğramasın. Dresden’de yardımcısıyla birlikte afişleme çalışması yapan SPD Avrupa Parlamentosu Milletvekili Adayı Matthias Ecke, güpegündüz 4 kişinin tekmeli tokatlı saldırısına uğradı.

POLİTİKACILARA SALDIRILAR

Öte yandan, gün geçmiyor ki Almanya’nın sokak ve caddelerinde bir politikacı saldırıya uğramasın. Dresden’de yardımcısıyla birlikte afişleme çalışması yapan SPD Avrupa Parlamentosu Milletvekili Adayı Matthias Ecke, güpegündüz 4 kişinin tekmeli tokatlı saldırısına uğradı. Ağır yaralanan Ecke, kaldırıldığı hastanede ameliyata alınırken saldırganlar olay yerinden kaçtı. Bu saldırı ülkede infiale neden oldu. Yine insanlar sokaklara döküldü, yine politikacılar saldırıyı kınadı falan filan… Hep aynı şeyler yani. Bunlar olup bitiyor sonra neofaşizm kaldığı yerden toplumu nefretle kirletmeye devam ediyor Almanya’da. Saldırganlardan biri birkaç gün önce teslim oldu ve 17 yaşında olduğu ortaya çıktı. Diğer 3 saldırganın da aynı yaşlarda olduğu tahmin ediliyor. Okullar yangın yeri adeta. Çocuklar okullarda masalara, sandalyelere gamalı haç çiziyor, birbirlerine Hitler selamı veriyor, yasaklı Nazi sloganlarını kullanıyor vs… Bu tablo, “aman susalım, kışkırtmayalım” politikası ve kısmen sosyal medyada alanın boş bırakılmasından kaynaklanıyor.

Sonuç olarak, neonaziler insanların “göç”ten bunaldıklarının farkında ve bu nedenle insanlık dışı eylemlerinin dahi halk arasında sempatiyle karşılandığına inanıyorlar. Tam da bu nedenle saman alevi gibi parlayıp sönen tepkiler, kitlesel de olsalar hedefe ulaşmıyor. Alman toplumunun ve siyasetinin neonazilere ilişkin yattığı bu kış uykusundan bir an önce uyanması gerekiyor. Çünkü uyku uzadıkça demokrasinin ömrü kısalıyor.

Özgür Çoban

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir