Depremin maliyeti 120-125 milyar dolara kadar çıkabilir

Depremin maliyeti 120-125 milyar dolara kadar çıkabilir

6 Şubat Kahramanmaraş Depremi’nin üzerinden tam bir yıl geçti. Kahramanmaraş Depremi’nin bir de ekonomik etkileri mevcut. Ülke ekonomik darboğazdan geçerken yaşanan deprem şokunun hazineye etkilerini ve 1 yıllık ekonomik bilançosunu Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Doktor Kâmil Yılmaz ile  konuştuk. Yılmaz depremin maliyetinin  geçen yıl elde ettiği 104,8 milyar dolarlık  tahminini 120-125 milyar dolara kadar çıkabileceğini söyledi.

Depremin üzerinden tam bir yıl geçti. Bölge açısından genel olarak 1 yıllık değerlendirmenizi öğrenebilir miyiz? Sizce ilk yıl bölge halkı açısından nasıl geçti?

Ben bölgede bulunmadım bu süre içinde. Onun için sahaya gitmeden yapılacak her yorum biraz eksik kalıyor. Ancak bugüne kadar bölgeyle ilgili veri ve haberleri incelediğimizde görünen tablo üretim ve ekonomik aktivite açısından bölgede kademeli bir iyiye gidişin olduğu yönünde. Bölgedeki asıl sorun barınma tarafında. Yeniden inşa edilmesi gereken konut sayısını düşündüğünüzde 680 bin konut, 170 bin ticari alan. Mart sonuna kadar inşa edilip kurayla hak sahiplerine dağıtılacağı ilan edilen konut sayısı ise sadece 75 bin. Aradan bir yıl geçmiş ve sadece depremzede ailelerinin %11’inin ihtiyacı ancak karşılanabiliyor.

Deprem sonrasında seçime yönelik rekabetin yoğunlaştığı dönemde hükümet muğlak bir şekilde de olsa el yükseltti ve yeniden inşa edeceği 680 bin konut ve 170 bin işyerinden oluşan toplam 850 bin bağımsız birimin inşasına bir yıl içinde başlanacağını, başlandıktan bir yıl içinde de tamamının teslim edileceğini duyurdu. Seçim sırasında verilen sözlere yıllık 319 bin olacak şekilde bazı düzeltmeler yapsalar da bu rakamlar bile bugünkü gerçeklikten çok uzakta. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği (ÇŞİD) Bakanı Mehmet Özhaseki’nin açıklamalarına göre, Şubat’ta 46 bin konut teslim edilecek, bu sayı iki ay içinde 75 bine, yıl sonuna kadar da 200 bine ulaşacak. Yani 2024 sonu itibarıyla, söz verilenden de 23 ay sonra toplam teslim edilecek depremzedelerin konutları.

Eleştiriler haklı o zaman…

Hükümetin gerçekçi olmayan vaatlerine karşın bugün yüzbinlerce aile hâlâ konteyner ve çadır kentlerde yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor. Bugün geldiğimiz noktada hükümete yöneltilen depremzedelerin mağduriyetini gidermekte yavaş kaldığı konusundaki eleştiri tamamen haklıdır.

Vaat edilenden çok daha yavaş gerçekleşen yeni konut inşa süreci, depremde sevdiklerini kaybeden, büyük maddi ve manevi kayıpları olan depremzede ailelerin tamamının deprem öncesi yaşamlarına dönmek için en az üç yıl daha beklemeleri anlamına geliyor. Bu durum ise devletin sadece depremin hemen ardından arama/kurtarma sırasında değil, aynı zamanda yeniden inşa sürecinde de depremzede vatandaşının yanında olmadığını gösteriyor.

DEPREMİN HAZİNEYE YANSIMALARI

Peki geçen sene Cüneyt Akman’a verdiğiniz röportajda bu depremin Hazine’ye yansıması 40 milyar dolar civarında olacağı yönünde tahminde bulunmuştunuz. Bir yılın ardından depremin hazineye yükü ne kadar oldu?

Bahsettiğiniz röportaj 17 Şubat tarihli. Depremde yıkılmış ve hasar görmüş bina verileri o dönemde ÇSİDB tarafından her gün güncelleniyordu. O röportajdaki depremin ekonomik maliyeti tahmini de 17 Şubat tarihinden önce Bakanlık web sitesinden paylaşılan verileri kullanarak yaptığım hesaplara dayanıyordu. Bakanlık bina sayımlarına devam ettikçe hasarlı bina sayısı sürekli arttı. Ben de hesaplarımı güncelledim ve hazırladığım “6 Şubat 2023 Kahramanmaraş Depremlerinin Ekonomik Etkisi” Raporunun son versiyonunu 16 Mart 2023’te BETAM’ın (Bahçeşehir Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi) araştırma notu olarak yayınladım (https://betam.bahcesehir.edu.tr/wp-content/uploads/2023/03/ArastirmaNotu270.pdf).

O rapordaki maliyet tahminleri 685 bin bağımsız konut bölümü ve 180 bin ticari alan olmak üzere toplam 865 bin bağımsız bölümün yeniden inşa edileceği üzerine elde edilmişti. Bakanlık, resmi verileri sonradan az da olsa aşağı yönlü revize etti. Şu anda resmi veriler 680 bini konut, geri kalan 170 bini ise ticari alan ya da iş yeri olmak üzere 850 bin adet yeni bağımsız bölümün inşa edileceğini gösteriyor.

104.8 MİLYAR DOLARLIK MALİYET

Verileri karşılaştırdığınızda çıkan sonuç nedir?

Yeniden inşa edilecek bağımsız bölümleri de dikkate aldığımda elde ettiğim depremin toplam maliyeti üst sınırı 104,8 milyar dolar idi. Benim raporumun yayınlandığı günden bir gün sonra 17 Mart’ta Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın hazırladığı rapor yayınlandı. O raporda da 103,6 milyar dolarlık bir toplam maliyet tahmin ediliyordu. Devlet’in en üst düzeyde hazırlamış olduğu raporda (ki bu raporun hazırlıklarıyla ilgili hiçbir bilgim yoktu) elde edilen toplam maliyet hesabıyla benim tahminlerim ile örtüşüyor olması o zamanki verilerle elde ettiğim tahmini maliyetin çok da yanlış olmadığını gösteriyordu.

Elde etmiş olduğum tahmini maliyet rakamı 2022 yılının ulusal gelirinin %11,6’sına karşılık geliyordu. 104,8 milyar dolarlık toplam maliyetin 85,5 milyar dolarlık bölümü doğrudan yıkıma uğrayan bina ve sermaye stokunun yeniden inşasının maliyetiydi. Geri kalan 19,2 milyar ise acil kurtarma, enkaz kaldırma, doğrudan yardımlar ve mal ve hizmet sektörlerindeki üretim kaybının maliyeti olarak hesaplanmıştı.

104,8 milyar dolarlık maliyetin 82,3 milyar dolarlık bölümü acil kurtarma, enkaz kaldırma, depremzedelere gelir desteği ve yıkılan ya da hasarlı binaların yeniden inşası, vergi gelir kaybı ve DASK sigorta ödemeleri gibi devletin karşılayacağı maliyetti.

Toplam maliyet ne kadar?

Söz konusu maliyetler ulusal gelirin %9,1’ine karşılık geliyordu. Hükümetin o zamanki iddialarının da etkisiyle yeniden inşa sürecinin iki yılda tamamlanması varsayımı altında yaklaşık 85 milyar dolarlık yeniden inşa maliyetinin iki yıla yayılacağını düşünmüştüm. Oysa şimdi geldiğimiz noktada inşaat faaliyetinin 2026’da da devam edeceğini öngörebiliriz. Bu arada yaşanan yüksek enflasyonun ve inşaat sektöründe çalışacak kalifiye eleman eksikliğinden dolayı usta maliyetlerinin artmasıyla karşı karşıyayız. Bu da inşaat maliyetlerini arttıracak bir faktör olarak devreye giriyor. Yeni inşa sürecinin çok yavaş ilerlemesi ve inşaat malzeme fiyatlarının ve çalışanların maaşlarının yüksek enflasyon ortamında hızla artması maliyetlerinde başlangıçta öngördüğüm 80 milyar dolar yerine 100 milyar dolara çıkabilmesini olasılığını güçlendirmektedir. Bu da depremin toplam maliyetini yaklaşık 15-20 milyar dolar daha artabileceği anlamına gelir. Bu artış ise geçen yıl elde ettiğim 104,8 milyar dolarlık depremin maliyeti tahminini 120-125 milyar dolara kadar çıkarmak anlamına gelecektir.

HER OLUMSUZLUĞA KARŞIN YÜZDE 3 BÜYÜME

Peki iş kaybına yönelik rakamlar nasıl yansıdı?

Depremin ulusal gelir üzerindeki etkisi görece küçük çünkü deprem bölgesinin ulusal gelir içindeki payı görece düşük. Deprem bölgesindeki 11 ilin 2022 yılında ulusal gelirdeki payı %9,8. En çok etkilenen 7 ile bakarsak bu oran %5,7’ye düşüyor. 2022 sonu itibarıyla 2023 büyüme beklentisi yaklaşık %4-4.5 civarında idi. Bu da her çeyrekte yaklaşık ortalama %1,1’lik bir büyüme anlamına gelir. O zaman depremin ilk çeyrekteki etkisinin büyümeyi yüzde 1,4 puan aşağı çektiğini söyleyebiliriz. Nitekim ekonomi ilk dönemdeki daralmanın da etkisiyle ikinci çeyrekte %3 büyümüştür.

Bu arada deprem bölgesinde devlet tarafından yapılan yeni konut inşaat faaliyetleri bölgede özellikle inşaat sektörü ve inşaat malzemeleri için olan talebi artırmıştır. Yıl sonu itibarıyla büyümenin %4’ün biraz üzerinde %4.3 civarında gerçekleşmesi beklenmektedir. Bu da yılbaşında deprem öncesinde 2023 için beklenen büyüme oranında çok farklı değildir. O zaman depremin 2023 yılında ulusal gelir üzerindeki net etkisinin çok az olduğunu söylemek mümkündür.

Depremin hazineye yükü en çok hangi kalemden kaynaklanıyor?

Depremin asıl ekonomik etkisi, yıkılan binalar, o binaların altında kalan eşyalar, sermaye malları ve yıkılan alt yapılar nedeniyle ortaya çıkan ulusal servet kaybıdır. Bunu yerine koymak ise devletin bir kısmını vergi artışlarıyla gerisini de borçlanarak finanse ederek yaptığı yeni bina yatırımlarıyla mümkün olmaktadır. Elbette tarımda, sanayide ve diğer sektörlerde bir çok fabrika, depo, üretim tesisi yıkılmış ya da hasar görmüştür. Bunların bir kısmını sigorta şirketleri karşılarken, sigorta dışında kalan hasarları şirketler kendileri ya da doğrudan devletten destek alarak karşılamaktadır.

Geçen sene yazdığınız raporda benzer bir tahminde bulunmuşsunuz….

Yukarıda da vurguladığım üzere bölgenin ulusal üretimdeki payı görece düşük. Bölgede en çok etkilenen yedi ilde üretim olumsuz etkilendiği için onların ulusal gelirdeki payını kullanmak doğrusuydu. Bölgede ortalama 2.5 aylık bir üretim kaybı, ulusal geliri 12,6 milyar dolar aşağıya çekme etkisi yapıyor. Buna bir de sezonun ilk aylarında turizm üzerindeki olumsuz etkisini eklersek olumsuz etki 17,2 milyar dolara kadar çıkabiliyor. Bugün geriye dönüp baktığımda depremin ülke turizmi üzerindeki olumsuz etkisinin raporumda belirlediğim 4,6 milyar dolardan çok daha az olabileceğini düşünüyorum. Böylece depremin üretimde yarattığı doğrudan olumsuz etkinin yaklaşık 15 milyar dolar civarında olduğunu söylemek yanlış olmaz.

İNŞAAT SEKTÖRÜ HER DURUMDA KÂRDA

Bu durumda inşaat sektörünün görünümü ne olacak?

Depremden sonra bölgede başlayan inşaat faaliyetinin inşaat sektörünü olumlu etkilemesi kaçınılmaz. Bir ölçüde deprem inşaat sektörüne yaradı diyebiliriz. Ocak 2023’te konut satışları bir önceki yıla göre %10 oranda artarken depremin ardından Şubat’ta %18, Mart’ta %21 ve Nisan’da%36’lik bir düşüş görüldü. Yılın geri kalanında da konut satışları düşmeye devam etti. Bu çerçevede 2018 sonrasında her yıl daralan inşaat sektörü ise ilk çeyrekte bir önceki yıla göre %4.5 (bir önceki çeyreğe göre %3.1), ikinci ve üçüncü çeyreklerde ise %6.6 ve %8.1 büyüdü.

2020’den bu yana yıllık 1.5 milyona yakın gerçekleşen ve neredeyse yerinde sayan konut satışlarında 2023’te yaşanan %17.5’luk daralmanın inşaat sektöründe %10’ları bulacak ciddi bir daralmaya yol açması ihtimali vardı. Ancak depremin hemen ardından orta büyüklük ve üzerindeki inşaat şirketleri bölgede ciddi faaliyetlere girişti. Bakanlık verilerinde de vurgulandığı gibi hâlihazırda 930 farklı şantiyede 111 bin personel ile bölgede inşaat faaliyetleri devam ediyor. Bu gidişle bu faaliyet önümüzdeki üç yıl boyunca devam edecek ve inşaat sektöründe üretim ve istihdam kaynağı olmaya devam edecek. Deprem sonrasında inşaat faaliyetlerinin etkisiyle inşaat sektörü 2023 yılında bir önceki yıla göre en az %5’in üzerinde büyümesi bekleniyor.

İnşaat mühendisleri de benzer bir görüş belirtmişti…

Son bir yıl içinde inşaat maliyetleri dolar kurundan daha fazla arttı. Son aylarda inşaat sektöründe en çok vasıflı çalışan eksikliğinin ücretlerde ciddi artışlara yol açtığı konuşuluyor. Bölgede vinç operatörü için ayda 150-200 bin liraya kadar maaş verildiği konuşuluyor. Bunları bulamıyorlar. Neden? Çünkü bölgeye çok insan gittiği, aynı denk ihtiyaç olduğu için ve yüksek maaşlar verildi. Artı kurdaki artıştan kaynaklanan maliyet artışları inşaat malzemelerinin maliyetlerini arttırdı. Yani o anlamda bizim yüz.

Benim hesapladığım ve Cumhurbaşkanının da açıkladığı -hemen hemen çok yakın olarak tahmin ettiğim- 5 milyar doların üzerine çıkacak dediği zaman içindeyim.

Tahmininiz nedir?

Yine de şu anda bunun ne kadar olduğunu ön görmek zor. Bu sadece bir tahmin. Ama ne kadar üzerine çıkacağını biraz daha zaman geçmesi lazım. Çünkü gerçekten Mart sonu 75 bin ev topu topu verdikleri. Yıl sonuna 125 bin daha vereceklerdi ve o zaman harcanan 950 milyarı ya da 40 milyar doları, hadi diyelim yirmi beş milyar doları gemileri, on beş milyar doları altyapı ve diğer yirmi olsun. Yine de baktığınızda şey çok daha pahalıya geliyor demek.

İnşaat maliyetleri size göre nasıl karşılanacak? Vatandaşın payına ne düşüyor, hazinenin payına ne düşüyor?

Kahramanmaraş depremlerinde yıkım çok büyük de olsa ülke olarak bu depremin sonucunda kamunun payına düşen 82 milyar dolarlık kaynağı yaratmamız mümkün. Bölgenin yeniden yapımını finanse edebilecek gücümüz var, çünkü depreme rağmen ekonominin çarkları dönmeye devam ediyor. Üç yıl boyunca yıllık yaklaşık %2,5-3,0 civarında bir bütçe açığını borçlanarak finanse edebiliriz. Bu borçlanma kamu borcunun milli gelire oranını biraz %40’larin üzerine çıkarsa da borcun sürdürülebilirliğini çok da olumsuz etkilemez.

Sadece borçlanma olmayacak elbette. Mayıs 2023 seçimlerinden sonra Mehmet Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanlığı’na atanmasının ardından dolaylı vergilerde önemli artışlar oldu. Aynı zamanda kurumlar vergisi oranı da %23’ten %25’e çıkarıldı. Dolaylı vergi oranındaki artış 2023’ün ikinci yarısında enflasyonun daha da yüksek çıkmasına katkıda bulundu. Ancak yine de depreme rağmen ve deprem bölgesinin ülke ekonomisinde kilit bir pozisyona sahip olmaması sebebiyle ekonominin çarkları dönmeye devam ettiği için hem vergileri artırarak hem de borçlanarak deprem harcamalarının finanse edebiliyoruz.

Enteresan bir ikilem gerçekten…

Tabii o şeyden dolayı gerçekten dediğiniz doğru ikilem. İnşaat sektörünün bütün bileşenleri işlerini hakkıyla yapmış olsalardı bölgedeki inşaatlar sağlam yapılmış olacaktı ve bu kadar şiddetli bir depremde can kaybı ve milli servet kaybı çok daha az olacaktı. Ama inşaat sektörü ve onu denetlemesi gereken devletin kurumları işlerini hakkıyla yerine getirmiş olsalardı bu doğal afet büyük bir felakete dönüşmeden yaşanmış olacaktı. Ama işte bu yapılmadığı için yıkım çok büyük oluyor ve inşaat sektörüne yeniden talep oluşmuş oluyor.

İHRACATTA GÖRECE İYİLEŞME

Geçtiğimiz günlerde ihracat rakamları açıklanmıştı ve iyileşme trendi gördüğünü söylemişti. Sizin yorumunuz ne olur?

Depremin bölgenin ihracatı üzerindeki olumsuz etkisi sadece %11. Şubat başında ilan edilen dış ticaret verilerine göre 11 ilin toplam ihracatı 2022’de 20,5 milyar dolar. 2023’te bu rakam 18,2 milyar dolara gerilemiş. Sadece 2,3 milyar dolarlık bir düşüş var bölgenin ihracatında. Bu ise 255,8 milyar dolar olarak gerçekleşen 2023 ihracatımızın %0,9’una karşılık geliyor.

Bölgenin en önemli ihracat üssü Gaziantep. Bölge ihracatının yarıdan fazlasını Gaziantep tek başına gerçekleştiriyor. Deprem Gaziantep’te büyük bir hasara yol açmadı ve sanayi üretimi üzerindeki etkisi kısıtlı oldu. Bu da depremin bölge ihracatındaki etkisinin de kısıtlı olmasına yol açtı. Hatay’dan yapılan ihracat ta 4 milyar dolar civarında. Burada İskenderun Limanı ve özellikle İskenderun Demir çelik tesislerinden yapılan ihracat önemli bir büyüklük.

Gaziantep ihracatta önde peki ya diğer iller ne durumda?

11 ilden oluşan bölgenin ulusal tarım sektöründeki payı %16 ile %11,6 olan sanayi sektöründeki payının üzerinde. Tarımdaki etkileşim depremin üretim tesislerinin olumsuz etkilemesinden çok, depremin etkisiyle bölgeden göç eden 3,5 milyon nüfusun bölgede tarımda çalışacak nüfusun azalması ve dolayısıyla ücretlerin artması üzerinden tarımın olumsuz etkilenmesi söz konusu olabilir.

KAYNAKLARIN DAĞILIMDA BARİZ EŞİTSİZLİK

Peki Kâmil Hocam, bölgedeki kaynakların dağılımının, ya da harcanan bütçenin, ayrılan bütçenin eşit dağıtıldığını düşünüyor musunuz? Nasıl kullanıldığını düşünüyorsunuz?

Cumhurbaşkanı’nın Hataylılara yapmış olduğu uyarının ete kemiğe bürünmüş hâlini aşağıdaki Tablo’da yeralan Mart sonunda teslim edileceği açıklanan yeni deprem konutlarının ve ihtiyaca göre oranının iller arasındaki dağılımında açık açık görebiliyoruz.

Bu tabloyu dünde X/twitter’da paylaştım. Bu tabloya göre Hatay’da 254 bin hasar gören bağımsız konut birim var iken, Mart 2024 sonunda teslim edileceği ilan edilen 75 bin konutun sadece 10 bin 418’i Hatay’da. Depremin üzerinde bir yıldan fazla zaman geçmesine rağmen Hatay’da ihtiyaç sahiplerinin sadece %4,1’i yeni evlerine kavuşacaklar. Oysa 42 bin depremzede ihtiyaç sahibinin olduğu Gaziantep’te Mart 2024 sonunda 15 bin 160 konut hak sahiplerine teslim edilecek. Yani Gaziantepli depremzedelerin neredeyse % 36,2’sinin mağduriyeti bir yıl sonra son bulurken Hakkarili depremzedelerin sadece %4,1’inin mağduriyeti bir yıl sonra son bulmaktadır. Sayın Cumhurbaşkanı’nın Hataylılara yapmış olduğu uyarının ete kemiğe bürünmüş hâli bu rakamlar olsa gerek.

Tablo. Deprem Bölgesi Konut Yeniden Yapımı:

Toplam İhtiyaç ve Mart sonuna Kadar Tamamlanacak Konut Sayısı

 

Yani bir ilde ihtiyacın sadece yüzde 4’ü, diğerinde ise ihtiyacın yüzde 36’sı karşılanabiliyor.

Şimdi bütün diğer illere baktığımızda da farklılıklar görüyoruz. Örneğin, Malatya’da ihtiyacın sadece %6,5 bir Adıyaman’da yine bir kadar düşük % 3.9. Mart sonunda Adıyaman’da yaklaşık doksan üç bin bağımsız birim var. Yeniden yapılması gereken üç bin 600 teslim edilecek gözüküyor. Yüzde 4. Şimdi Antep’te Antep, Elâzığ’ı, tabii daha az etkilenmiş ama şimdi baktığınızda en çok konut Kahramanmaraş’ta teslim edilecek gözüküyor mart sonu itibariyle. Teslim edilecek konut sayısı 19 bin 500. Bunlar hep bakanlığın ilan ettiği sayılar ve Antep’te, Kahramanmaraş’taki oran da % 13. Yani devlet, 100 kişiden 13’ünün bir ölçüde konut ya da bağımsız birim ihtiyacını sağlıyor. Oranlarda o kadar bir fark var ki; o anlamda Hatay depremin bana göre en çok sıkıntı çekilen bölgesi ve ne yazık ki. Yani Cumhurbaşkanı dünkü açıklamasıyla zaten açık açık söyledi ‘oy verilmezse başınıza daha neler gelir?’ diye.

İller arası ayrımcılık mı yapıldı?

Hataylılar depremin birinci gününden bu yana devlet yardımı gelmedi diye isyan ediyor. Bir yıl sonra baktığımızda devletinin kendisine karşı ayrım yaptığını yapılan konut sayısında açıkça görülüyor. Hataylı depremzedelerin sadece %4’ü mart sonunda yeni evlerine kavuşabilmeyi umarken bu oran Gaziantep’te %36. Bakanlığın açıklamalarına bakarsanız bölgeden 930 şantiyede 111 bin insan çalışıyor. Anlaşılıyor ki devletin elindeki kaynak ihtiyaca göre dağıtılmıyor. İnşaat faaliyetleri bu hızda devam ederse bir on yıl daha konteynerlerde çadırlarda yaşamaya devam edecek.

Doğru bir yaklaşım olmaz ama hadi diyelim ki Hataylı az vergi ödediği için devlet oraya hizmeti zamanında götürmüyor olabilir. Verilere baktığımızda 2022 yılında gerçekleştirilen vergi tahsilatının %1,93’ü Hatay’da gerçekleştirilirken, %0,67’si Gaziantep’te gerçekleşiyor. Hataylının daha az vergi vermesi de söz konusu değilse ve devlet her ikisine de tam eşit olmasa da çok farklı olmayacak miktarda ve kalitede hizmet götürecek. Hizmet götüremiyorsa o zaman bu devleti yöneten hükümet Anayasa’da yazan bütün vatandaşların eşitliğini kabul etmiyor ve görevini hakkıyla yerine getirmiyor demektir. Onu da herkesin eleştirme hakkı vardır.

Burada bir yanlış anlamaya yol açmak istemem. Gaziantep ile Hatay verileri arasındaki fark açık olduğu için Gaziantep örneğini kullanıyorum. Yoksa amacım Gaziantepli vatandaşı eleştirmek değil.

TEŞVİKLERDE SON DURUM NE?

İş yerleri için ayrılan hibeler, krediler ve teşvikler için benzer bir durum söz konusu mu? Bu konuyla ilgili elimizde yeterli veri var mı?

Bu hibeler, krediler ve teşviklerle ilgili olarak elimde bir veri olmadığı için bu konuda konuşamam. Ancak burada iller arası kaynakların dağılımında büyük farklılık olduğu aşikâr. Gerçek anlamda halkının derdine derman olmak isteyen devlet illerdeki depremzedeler arasında bir fark gözetemez. Bakanlığın tespitlerine göre Hatay’da 254 bin bağımsız konut bölümü yapılması gerekiyormuş. Gaziantep’te yapılması gereken ise bunun 1/6’sı. Aradan geçen bir yıl içinde Gaziantep’te yapılan konut sayısı Hatay’da yapılan konut sayısına göre yüzde elli daha fazla.

OLASI İSTANBUL DEPREMİ İÇİN EKONOMİ HAZIR DEĞİL

Peki beklenen İstanbul Depremi’nde durum ne olur?

Bu çerçevede asıl korkutan soru beklenen İstanbul depremi sonrasında ortaya çıkacak büyük ekonomik maliyeti nasıl karşılayabileceğimiz sorusudur. İstanbul ve Marmara Bölgesi’nin 2021 yılında ulusal gelir içindeki payı sırasıyla %30,4 ve %44,6. 2022 yılı içinde vergi gelirleri içindeki payları ise sırasıyla %45.6 ve %69,2. İstanbul depremi sonrasında bölgede üretimin üç ay boyunca durması ülke ekonomisinde önemli bir daralmaya yol açması kaçınılmazdır. Hâlihazırda deprem bölgesinin yeniden inşası, dört yılı bile geçebilecek bir süreç iken, yıkımın çok daha büyük olması beklenen İstanbul depreminin ardından yeniden inşa süreci ne kadar sürebilir bunu tahmin etmek bile zor görünmektedir.

DEPREM EKONOMİK KÖTÜ GİDİŞİ DAHA DA HIZLANDIRDI

Vergilere zamlarda bu depremin etkisi ne kadardır?

Deprem gibi büyük bir afetten sonra ortaya çıkacak ekonomik maliyeti finanse etmek için devletin bazı vergilerde artışa gitmesi kaçınılmaz. Ancak bizim devletimiz her zaman işin kolayına kaçıp dolaylı vergileri artırdığı için bu hem enflasyonun biraz daha artmasına yol açıyor hem de gelir dağılımını daha adaletsiz yapıyor. Dolaylı vergileri artırmak yerine daha fazla imkânı olan zengin kesimlerden daha fazla vergi alınması gerekirken hükümetimiz dolaylı vergilere başvurmayı tercih ediyor. Oysa devletin deprem sonrasında özellikle birden fazla konut ya da işyerine sahip insanlardan daha yüksek oranlarda emlak vergisi toplayabilmesi lazım. Birden fazla evi olan, çok fazla sayıda evi olanlarda emlak vergisi oranlarının arttırılması lazım. Ama sayın Bakan Şimşek bunu sürekli söylese de şu ana kadar bu vergi oranlarında bir artış göremiyoruz.

Yani aslında biz depremin enflasyonist etkilerini vergiler üzerinden daha çok hissediyoruz. Doğru mu anlıyorum hocam?

Tam olarak böyle diyemeyiz. Enflasyon deprem öncesinde hükumetin izlediği popülist politikalar yüzünden yükselmişti zaten. Ancak özellikle Mayıs seçimleri öncesinde kontrol altında tutulan döviz kurunun seçimlerin ardından serbest bırakılması, ücretlere zam ve getirilen dolaylı vergi artışları enflasyon daha da körükledi.

Elbette büyük bir deprem oldu ve vergiler de artırıldı. Bu kadar fedakârlık yapalım. Bunu anlamak mümkün. İsin ilginç yanı depremden olumlu etkilenen bir en önemli sektör de inşaat sektörüdür. Bunu özellikle not etmek gerekiyor. İnşaat sektörü son 5 yıldır daralan bir sektör iken bu yıl % 5’in üzerinde büyüme ihtimali bulunmaktadır. Ve konut satışları. Peki bu sene konut satışları yüzde on yedi buçuk düştü. Yüzde on yedi buçuk düştüğü zaman bakarsanız konut satışları yüzde on yedi buçuk düştüğü bir dönemde inşaat sektörünün yüzde 5’in üzerinde büyüme ihtimali vardı.

Bu dosyada, 11 ildeki yıkım hepimizi derinden yaralarken “bir daha olmasın” diyenleri, “seslerini duyuramayanları” ve “hesap vermeyenleri” tekrar hatırlıyoruz. Dosyamızdaki yazıları okumak için buraya tıklayınız.

Zeynep Gençosmanoğlu

One thought on “Depremin maliyeti 120-125 milyar dolara kadar çıkabilir

  1. Teşekkürler,
    Söyleşi çok aydınlatıcı.Ancak moralimizi bozmadı değil.Hatay başta olmak üzere tüm depremzedelerin Allah yardımcıları olsun.
    İstanbul’un adını bile anmak istemiyorum.
    Zor günler geçiriyoruz.Her şey güzel olacak inşallah..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir