Kutuplaşmış toplumlarda dezenformasyon daha çok olacaktır

Kutuplaşmış toplumlarda dezenformasyon daha çok olacaktır

Yapay zekânın etkilediği alanlardan bir tanesi de medya. Yapay zekâ medyayı, gazeteciliği nasıl etkileyebilir? Yapay zekâ ve deep fake dezeformasyonu attırır mı? Bunları gazeteci ve akademisyen Can Ertuna ile konuştuk. Ertuna; Kutuplaşmış toplumlarda dezenformasyon ve yanlış bilginin yayılımı her zaman için daha fazla olacaktır” diyor.

Teknoloji gelişiyor, yapay zekâ her alanda hayatımızı etkiliyor. Medya da bu alanlardan birisi. Bilimsel makaleler deep fake teknolojisinin çok olumsuz sonuçlarının olabileceği yönünde. Bu konuyla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Teknolojinin tüm araçlarını en üst seviyede kullanmaya kalktığınız zaman artık bugün bir kişinin sesini çok çok kısa sürelerde adeta klonlama, yani o sesi alıp istediğiniz metni, o sesi yeniden seslendirmek hatta dudak uyumu da gözeterek bir kişinin videosunu istediğiniz şekilde konuşturmak, istediğiniz demeci verdirmek, istediğiniz yerde bulunmasını sağlamak mümkün hâle geldi.

Peki ya hakikat algısı?

İyi örnekler ancak gerçekten çok yetkin ses mühendisliği ile saptanabilir noktada artık. Henüz tüm örneklerin dört dörtlük olmadığı, üretken yapay zekânın ortaya koyduğu görseller ya da videoların çok dikkatli ve uzman yetkin gözler aralardaki bazı nüansları hala seçebilir hâlde. Ancak bu farkın da çok kısa bir zaman içinde kapanacağını öngörmek mümkün.

Sıradan gözlerin zaten ayırt edemediği ve ağına düştüğü bu içerikler bir süre sonra uzmanların da radarından çıkmış olacak ve bu noktada elbette ki büyük bir hakikat algısı, daha doğrusu hakikat algısının çarpıtılması, daha doğrusu dezenformasyon(kasıtlı olarak verilen yanlış bilgi), mezenformasyon (“bir şey hakkında yanlış bilgi verme eylemi) gibi farklı yanlış bilgi türlerinin farklı şekillerde ve farklı niyetlerle üretilmiş yanlış bilgi türlerinin birleşmesi de söz konusu olacak ve bu yanlış bilginin çok daha kolay manipülatif bir biçimde kullanılmasını da beraberinde getirecek.

Deep fake demokratik toplumların sonunu getirir mi?

Ama, buraya kocaman bir ama koyuyorum bu bildiğimiz anlamda demokratik toplumların sonunu getirir mi sorusuna yanıt ararken açıkçası sadece teknoloji belirlenimci düşünmemek gerektiğini düşünüyorum. Elbette ki teknoloji bazı şeylerin çok daha geniş kesimler tarafından çok daha basit şekilde üretilebilmesini sağlaması açısından bilgi ekosisteminin çok daha fazla ve güçlü yanlış bilgi örnekleriyle dolmasını sağlayacaktır.

DEZENFORMASYON İÇİN DEEP FAKEE GEREK YOK

Deep Fakein kara propagandayı kolaylaştırma ihtimalini nasıl görüyorsunuz?

Günümüzde baktığımızda manipülasyon yapılmıyor mu? Çok daha düşük teknolojik olanaklarla yapılıyor. Örneğin geçtiğimiz Cumhurbaşkanlığı seçiminde yanlış bilginin örneklerinden bir tanesi olarak o günkü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ana muhalefet partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu hakkında hazırladığı bir videoyu miting meydanlarında yaygınlaştırılmasını hatırlayalım. Siz de hatırlayın. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun PKK’nın üst düzey isimleriyle yan yana gösteren ve adeta yapılan kurgu sonrasında sanki CHP’nin cumhurbaşkanlığı kampanyasına örgütün bir desteği varmış gibi gösterilen bir videoydu. Peki bu herhangi bir yetkin deep fake içeriyor muydu? Herhangi bir üst düzey teknolojik çaba içeriyor muydu? Hayır. Bu, bizim geleneksel medya teknikleri, olanaklarıyla kullandığımız, tam anlamıyla kaba kurguyla yapılmış bir videoydu.

Deep Fake hâlihazırda olan dezenformasyonu daha derinleştirmez mi?

Dolayısıyla aslında bugün konuşurken, teknolojinin ortaya çıkarabileceği tehditlerden bahsederken şuna bakmakta fayda var. Geleneksel yöntemlerle zaten yanlış bilginin yaygınlaştırılması oldukça mümkün. Aktörlere baktığımızda da tabii ki sıradan kullanıcıların bir takım teknik, teknolojik imkanlarla içerik üretimlerinin çok kolaylaşmış olması. Az önce de söylediğim gibi çok sayıda aktörün yanlış bilgi, dezenformasyon ve mezenformasyon üreticisi haline gelmesi bir tehdit gibi gözüküyor. Ancak geleneksel medya günlerinden, basın yayın radyo günlerinden itibaren aslında en etkili aktörlerin ağırlıklı olarak medya üzerindeki denetimi en fazla olan siyasi figürler olduğunu görüyoruz.

BASINDA TEKELLEŞME HAKİKATİ ZATEN ÇARPITIYOR

Peki ya basın özgürlüğünün olmadığı Türkiye gibi ülkelerde durum nedir?

Bu aktörlerin kimler olduğundan bahsedecek olursak örneğin hükümetler, devletler, istihbarat örgütleri, örgütlü politik yapılar, siyasi yapılar bunlardan bahsediyoruz. Dolayısıyla halihazırda bilgiyi üretme ve bilgiyi yaygınlaştırma konusunda geleneksel anlamda mevcut olan asimetri, teknoloji söz konusu olduğunda da devreye girecektir. En yüksek takipçili kişiler arasında dünyada devlet başkanları ya da üst düzey siyasetçiler geliyor. En çok takip edilen medya kuruluşları araçları arasında halihazırda iktidarla farklı ülkelerde farklı şekillerde olmak üzere çeşitli ilişkiler içinde olan medya kuruluşları, medya holdingleri, haber kuruluşları geliyor.

Deep Fakein toplum algısını nasıl şekillendirir?

Aslında gördüğümüz ve benim anlatmaya çalıştığım iki şey var bu noktada. Bir tanesi geleneksel medyadaki asimetri. Artmış ve katlanmış bir biçimde yeni medyada veya teknoloji ürünlerinin belirleyici olduğu mecralarda da görüyoruz, bu birincisi. İkincisi, dezenformasyon ve yanlış bilginin yayılımı vardı. Dolayısıyla bu, sadece hız kazanacak, çeşitlilik kazanacak. Ancak zaten pespembe bir dünyada yaşamıyoruz. Bundan sonrası için de bir kıyamet bizi bu anlamda beklemiyor. Buradaki temel sorunun “hakikat sonrası” toplum olarak özetlenen, aslında bu tanımı çok sevmesem de sadece kutuplaşmış politik siyasi sistemlerde kanaatlerin, fikirlerin ve bilginin önüne geçmesi, yani geniş kitlelerin aslında hakikatini sorgulayanlar bile inanmak istedikleri şeye inanma konusunda bu kadar gönüllü olmaları. Bilginin, nitelikli haberlerin ya da insanların genel kabullerini sarsacak nitelikteki içeriklerin kitleler tarafından medyada kutuplaşmış bir toplumun farklı kutuplarda duran bireyler tarafından sahiplenilmesi. Temel tehdidin bu olduğunu, popülist siyasetle birlikte her geçen gün artan kutuplaşmış bir toplumsal düzenin olduğunu düşünüyorum. Böylesi bir toplumda dezenformasyon ve yanlış bilginin yayılımı her zaman için daha fazla olacaktır. Bu gerek teknolojik araçlarla ortaya konulmuş olsun veya yaygınlaşmış olsun, gerekse de geleneksel araçlarla…

BİLGİ DOĞRULATMANIN ÖNEMİ DAHA DA ARTACAK

Size göre Deep Fake ile gazeteciler yanıltılabilir mi? Gazetecilerin bu teknolojiye karşı nasıl tutum almalı?

Gazeteciliğin, özellikle geleneksel Anglo-Sakson ekolünden gelen gazeteciliğin temel kurallarından bir tanesi, bir bilgiyi iki kaynağa doğrulatmaktır değil mi? Ayrıca bırakın gazeteciliği, üst düzey medya okuryazarlığı söz konusu olduğunda her şeyi bir mantık süzgecinden, akıl filtresinden geçirmektir. Yani, örneğin ‘bir kişi böyle bir açıklama yapar mı?’yı, madde bir sorgularsınız. Madde iki, ortada böyle bir videoda ulaşıyorsa ve size eğer akıl süzgecinden geçmiyorsa, yine de araştırmaya değer buluyorsanız bunu soruşturursunuz ve sorgularsınız değil mi? Dolayısıyla aslında yetkin ve evrensel gazetecilik ilkelerini içselleştirmiş deneyimli gazetecilerin kolay kolay bu deep fake tuzağına mevcut hâliyle düşebileceklerini zannetmiyorum. Ama eğer düşenler varsa da örneğin Papa’nın Balenciaga bir montla gezdiği ya da Trump’ın New York’ta gözaltına alındığı, polislerle bir kargaşa sonrası gibi görselleri hakiki kabul edip bunları sayfalarına taşıyan gazeteciler varsa da o kişilerin gazeteciliğinde şüphe etmek lazım ve/veya eğer bu bir zafiyet değilse tık avcılığı üstünden beslenen bir ucuz gazetecilik denemesi olarak görmek lazım diye düşünüyorum.

YAPAY ZEKÂ MEDYADA DA İŞTEN ÇIKARMALARI TETİKLEYEBİLİR

Bildiğiniz gibi özellikle yapay zekâ da çok gündemde. Bu alanda da gazetecilik ve bilgi kirliliği açısından birçok endişe mevcut. Söyleşinin başında teknolojik belirlenimcilik demiştiniz, bu tanımdan hareketle yapay zekâ haberciliği ve haber fotoğrafçılığını nasıl değiştirecek?

(Yapay zekânın) Haberciliği şu şekilde değiştireceğini öngörüyorum. Nitekim o yönde veriler de gelmeye başladı. Öncelikle medya sektöründeki istihdamı daha alt seviyeye çekecektir. Örneğin Axel Springer SE vardır. Almanya’nın çalışan sayısı ve tirajları açısından en önde gelen medya devi yanılmıyorsam, medya holdingi. Ama yapay zekânın devreye alınmasıyla, daha doğrusu yapay zekânın haber üretiminde devreye alınmasından sonra özellikle yerel ölçekte çalışan çok sayıda gazeteciyle sözleşmelerini sonlandırmıştır.

Yapay zekâ gazetecilerin işini elinden alabilir mi?

Yapay zekânın istihdam konusunda yaratacağı krizi ben şöyle görüyorum: Yani rutinin ikamesi olacak. Yapay zekânın ortaya koyduğu artı değer. Rutinin ikamesinden kasıtım örneğin ajanslardan gelen metinlerin, ham metinlerin haber şeklinde kimi zaman bir televizyon haberi metni, kimi zaman internet haberi ya da gazete haberi metni olarak dönüştürülmesindeki o gazeteci emeğini minimuma indirecektir bunu çok rahat yapabildiğini görebiliyoruz.

Hazır veriler ortaya konduğunda bu kimi zaman bir spor karşılaşmasının sonucu olabilir, kimi zaman merkez bankasının açıkladığı enflasyon verileri olabilir. Bu tür veriler ortaya konduğunda son dakika verme işini zaten bir süredir uluslararası ajanslarda yapay zekâ içerikleri gerçekleştiriyor ortaya koyuyordu. Bu artık otomatize olacak. Onun ötesinde örneğin Türkiye’deki geleneksel dış haber masaların ağırlıklı olarak çok büyük, ağırlıklı olarak uluslararası bir haber ajansının ya da ulusal ajansların haber metinlerinin servis edilmesiyle elden geçirilip servis edilmesiyle meşguldür. Bu dış haber masalarındaki ya da yurt haberler masasındaki çalışanların sayısının azalacağını ya da otomatik birisinden gelen bir demeç varsa bu demecin yazıya dökülüp ardından bir haber hikayesi gibi çok kısa bir sürede servise hazır hâle getireceğini ve bunu da aslında bir editörün gözetiminde yapmanın yeterli olduğunu düşünüyoruz.

GAZETECİLİK TUTKUSU HAYAT KURTARACAK

Daha kompleks bir gazetecilik faaliyetlerinde yapay zekâ nasıl tepki verir?

Artık teknoloji bu noktalara gelmiş durumda. Öncelikle bu açıdan bir istihdam krizi olacak. Fakat yapay zekânın yapamadığı şeyleri şu aşamada en azından yapamadığı ve kısa bir süre de yapamayacağını düşündüğümüz şeylere baktığımızda aslında gerçek rutin dışı gazetecilik faaliyetleri geliyor. Örneğin yüzlerce sayfalık bir dava dosyasında ya da bir düzenleyici denetleyici kuruluşun raporundaki o haberi koklamak, haber ögesi nerededir? Sıra dışı olan şey nedir? Bunu ortaya koyma konusunda hala oldukça yetersiz ve hiçbir zaman deneyimli bir ekonomi gazetecisinin ya da deneyimli bir polis adliye muhabiri kadar haber unsurunu görebileceğini ben zannetmiyorum bu birincisi. İkincisi, örneğin kaynaklarla kurulan iletişim, habercilerin aslında en önemli faaliyetlerinden bir tanesi de konuşma konusunda çok arzulu, istekli olmayan çeşitli yetki mercilerindeki insanları konuşmaya ikna etmek, onlarla karşılıklı bir güven ilişkisi kurmak, onlardan haber sızdırmak ya da onlardan görüş almak ve bunun üzerinden kapsamlı bir habercilik faaliyeti yürütmektir değil mi? Şimdi yapay zekâyla kurulmuş bir sohbet botunun böylesi bir güven ilişkisini nasıl kurabileceğini dair bir yanıtımız yok şu aşamada.

YAPAY ZEKÂ HABERCİLİKTE ZAMANDAN TASARRUF SAĞLAYACAK

Yapay zekânın gazeteciliğe ne katkı sunacak?

Yapay zekâ şu konuda da tabii ki çok işe yarayacak. Örneğin büyük veri setleri çok çok büyük verilerin olduğu setleri analiz etmede, çok kısa bir sürede analiz etmede, hatta bu analizleri özetleme de ve görselleştirme de gazetecilere, araştırmacı gazetecilere çok büyük kolaylık sağlayacak. Dolayısıyla sadece istihdam krizi gibi olumsuz yönlerine odaklanmamak lazım aynı zamanda ortaya koyduğu koyacağı bazı fırsatlar var. Onlara da bakmak lazım. Lâkin ben gerçekten rutinin dışında kamu faydası için yapılan, özellikle araştırmacı gazetecinin yapay zekâ teknolojilerinden olumsuz etkileneceğini düşünmüyorum ama Türkiye gibi ülkelerde bunu yapabilen kaç kişi var? Bu şekilde çalışabilen kaç gazeteci var? Onların dışındakilerin rutinin ikamesi olduğunu düşünecek olursanız, özellikle habercilik basın ve ifade özgürlüğünü düşük olduğu ülkelerde ciddi istihdam krizlerine yol açacaktır.

Bilgi üretimine olumlu, olumsuz etkileri nelerdir?

Bir noktadan sonra da mevcut havuzdaki ana akım yaygın bilginin yeniden ısıtılarak dolaşıma sokulması üzerinden bir yayıncılığa dönüşecektir. Çünkü şunu da unutmamak lazım; büyük dil modelleri (Large Language Models) dediğimiz işte Chat GPT, Google Bard gibi araçlar öncelikle güvenli sularda hareket ediyorlar. Yani halihazırda arama motorlarında en ön plana çıkan ya da işte arama motoru optimizasyonu en üst seviyedeki yayın kuruluşlarının ya da saygın addedilen ama ana akım yaygın medya kuruluşlarının haberlerinden ve içeriklerinden besleniyorlar. Dolayısıyla aslında bir noktadan sonra bir kısır döngüye girmek de söz konusu. Halihazırda güçlü olan, yaygın olan, sesini en çok duyuran kuruluşların ki bu medya kuruluşu olabilir, sivil toplum kuruluşu olabilir, devlet ya da hükümetler olabilir seslerini bu büyük dil modelleri yani üretici yapay zekâ araçları üzerinden seslerinin daha da baskın hale gelmesini bekleyebiliriz gibi gözüküyor. Görseller konusuna değinmişsiniz. O ikinci bir konu şimdi açıkçası.

GÖRSEL AYRI FOTOĞRAF AYRI

Fotoğraf sanatı bakımından yapay zekânın ürettiği görseli nasıl değerlendirilmeli?

Geçtiğimiz günlerde New York Times’da bir tartışma vardı. New York Times fotoğraf editörünün yazdığı ‘acaba fotoğrafın geleceği yapay zekâ mı?’ diye… Şimdi yapay zekâ ile üretilen görsellere fotoğraf denilip derilemeyeceği apayrı bir tartışma. Özellikle fotoğrafçıların haklı sebeplerden ötürü yani söz konusu olan ışığın bir zeminle teması değilse ki Yunanca kökeni fotoğrafın bu ‘foto-grafia’ yani ışıkla yazı yazmak böyle bir şey söz konusu değilse bu dijital ya da manuel olabilir. Buna fotoğraf denemeyeceği yönünde bir argümanları var. Bu ayrı bir tartışma konusu. Ancak şunu sormak gerekiyor. Hakikatle ilişkimizi yapay zekâ ile üretilen görseller ne kadar belirleyecek? Bugüne kadar fotoğrafı hakikat olarak hakikatin belgesi olarak kabul ediyorsak elbette -ki asla aynı yeri tutamayacak yapay zekâyla üretilen görseller- ancak fotoğrafın da aslında çok ciddi bir öznel filtreden geçtiğini anımsamakta fayda var.

YAPAY ZEKÂ İLE FOTOĞRAFÇILIĞIN GELECEĞİ

Biraz da fotoğraflara gelelim… Fotoğrafçılığın geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Bu şekilde düşününce hakikatle ilişki ne kadar sağlıklı kurulabilir? Fotoğrafla geçirdiğimiz, iki yüz yılda bunu da sorabiliriz. Fotoğrafçının yaptığı, kurduğu kadraj, fotoğraf makinasını hangi noktaya çevirmeli, çevirmek istediği yön için aldığı karar, kullandığı objektifler; geniş açı mı yoksa tele objektif mi, hatta sonrasında, dijital veya karanlık oda imkanlarıyla fotoğrafa yaptığı çeşitli rötuşlar bizim hakikatle ilişkimizi hiç etkilemedi mi? Bunları sormak lazım. Dolayısıyla ya da fotoğraf öncesi dönemde işte ressamların bize taşıdığı bilgiler, kimi zaman portre resimleri, kimi zaman manzara resimleri, kimi zaman bir kente dair çizilmiş gravürler, kimi zaman minyatürler. Bunlar bize belli dönemlerin hakikatini sunmadı mı? Sunmadı ise neden yer yer belge olarak kabul ediyoruz? Bunların hepsinin tartışılması lazım. Bunları tartışmaya aldığınız zaman. Resim heykel sanatının aslında bir belge olarak kabul edildiğini gözden geçirip, fotoğrafa dair de çok ciddi, zaman zaman sorgulayıcı bazı yaklaşımlar olduğunu hatırlayınca. Yapay zekâyla üretilmiş doğru ışığı gözlemler sonrasında hassasiyetle, dikkatle verilen komutlar üzerinden üretilmiş görsellerin de aslında bir hakikat betimlemesi olarak ele alınıp ele alınabileceğini tartışacağız diye düşünüyorum.

İÇERİKLE HABER ARASINDA İNCE BİR ÇİZGİ VAR

Sosyal medyanın vatandaş gazeteciliğine olumlu ve olumsuz etkileri nelerdir?

Şimdi yurttaş gazeteciliği açıkçası bence hassasiyetle yaklaşılması gereken bir tanım. Ama Türkiye’de birkaç sınırlı sayıda istisnai örnek dışında yurttaş gazeteciliği yaptığını düşündüğümüz geniş kitleler yok. Şimdi gazeteciliği ayırmak lazım. Az önce de değindiğim gibi gazetecilik öncelikle temel ilkeler üzerinden ilerler. Bunlardan bir tanesi tarafsızlık, bir diğeri de hesap verebilirlik, diğeri de insanlıktır. Ama bir diğeri de aslında tam olarak nesnellik. Objektiflik diyemeyiz ancak hakikate saygı duymaktır. Yani hakikati eğip bükmemek emektir. Şimdi bunlar olduğu zaman ortaya konan bir ürün gazetecilik ürünü olarak nitelendirilebilir. Dolayısıyla kullanıcı türevli içerik ile gazetecilik ürününü ayrıştırmak gerektiğini düşünüyorum.

Sosyal medya bilgileri haberleştirilirken hangi hususlara dikkat etmeli?

Gazetecilerin faydalanabileceği çok kıymetli kullanıcı türevli mesajlar, bilgiler, görüntüler, fotoğraflar, sosyal medya platformları aracılığıyla bizzat gazetecilere ya da haber merkezlerine akıyor. Ancak bunları doğrulamak çok çok önemli. Bir bağlama oturtmak; nasıl bir bağlamda vuku buluyor? O bahsi geçen olay çok çok önemli ve bu haberleri yaparken de etik, evrensel, etik kurallara ve insan haklarına saygı göstermek çok önemli. Gazetecilikte önemli üç filtreleme mekanizmasını editoryal mekanizmadaki o filtreleme yapacak olanlar ve daha da kıymetli indirecek olanlar olan gazeteciler. Dolayısıyla elinde akıllı telefonu olan ve bunu sadece bir gazetecinin erişimi olmayan bölgede görsel olarak belgelemiş, bunu yaygınlaştıran kişinin yaptığına yurttaş gazeteciliği denir mi?.. Bilmiyorum. Ben bu paylaşımlara kullanıcı türevli içerik üreticisi diyorum.

Haberler içeriğe mi dönüşüyor?

Arada gri alanın olduğu bazı noktalar var. Dolayısıyla şu ayrımı koymak çok önemli. Bu sorunun yanıtına girerken bir de çok sayıda olmasa da bazen kendini gazeteci olarak tanımlamadığı halde bir gazeteci yetkinliği hassasiyetiyle çalışan, haber üreten, içerik üretiminin ötesine geçen, haber üreten ve bunları çoğu haber merkezinin dokunmaya korktuğu konularda değinmeye korktuğu konularda yaygınlaştıran sınırlı sayıda yurttaş gazetecisi de var. Ancak bu, her içerik üreticisinin bir gazetecilik faaliyeti yaptığı anlamına da gelmez ve gelmeyecektir.

Zeynep Gençosmanoğlu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir