İstanbul’un seçim sonucunu 200 mahalle belirleyecek

İstanbul’un seçim sonucunu 200 mahalle belirleyecek

Uzun yıllardır Türkiye’deki seçim sonuçlarının verisel analizini yapan Koç Üniversitesi Göç Araştırmaları Merkezinde Misafir Araştırmacı Murat Güvenç ile yaptığı çalışmalardan hareketle İstanbul seçimini konuştuk. Güvenç; “İstanbul seçim sonuçlarını büyük ölçüde 3.2 milyon yaşadığı yaklaşık 200 mahalle belirleyecek. Seçimi kazanmak isteyen bu mahallerde çalışmalı” dedi.

İki hafta sonra yerel seçim var. Seçim sonuçları ile coğrafi arasındaki ilişkisi üzerime konuşalım isterseniz. Çünkü herkes seçimin ekonomi-güvenlik ekseninde bir tercih olduğunu söylüyor. Siz ne dersiniz?

Öncelikle bu soruların ima ettiği alanda çalışmadığımı bu soruları yanıtlamanın un apayrı bir uzmanlık alanı olduğunu teslim etmeliyim. Çalışmaların çok daha mütevazi bir alanda yerel siyasi tercih profillerininin şekillendirdiği örüntüler üzerinde yoğunlaşıyor… Bu nedenle coğrafyadan bahsetmek haritaların “belagatine” başvurmam gerekir. Tabi coğrafyadan bahsederken ilk akla gelen coğrafi belirleyicilik (kader) olmamalı. Coğrafyanın oy davranışıyla ilişkilerini kurmak için siyaset bilim alanında çığır açıcı bir katkı olan Michigan Modeli’nin mekânsal bağlamda tahayyül etmek yaralı bir başlangıç olabilir. Model oy davranışının iki aşamada uzun ve kısa vadede şekillendiğini vurgular.

İlk olarak partilerle kurduğumuz ilişki özdeşleşme ailede ve arkadaş çevresinde sosyalleşme sürecinde şekillenir ve uçucu olmayan izler bırakır. Yani biz nasıl bilinçli bir kararla Beşiktaşlı veya GS’li veya FB’li veya başka takımla özdeşleşmiyorsak parti kimliğimiz de büyük ölçüde çocuklukta sosyalleşme sürecinde şekilleniyor. Bu yüzden bu kimlik ve tercih uçucu geçici izler bırakmaz. Kısa vadeli kampanyalar, sloganlar şarkılar kolay kolay değişmiyor…

İngilizce tüyleri benzer [kuşlar]birlikte tüner) tekerlemesi dikkate alındığında bu önerme dolaylı olarak coğrafyanın önemini vurgulamış olur. Bu bizde de aynen geçerli… Bizde göç ve hareketliliğin karıştırıcı etlilerine rağmen kent sakinlerini çok boyutlu süreçlerle yeniden dağıtıyor. Bu çok boyutlu kümeleyip istifleme okunaklı kentsel toplumsal coğrafyalar birliktelikler şekillendiriyor. Birleri farkında olmadan yeniden konuşlandıran bu süreç ayırt edici yerel siyasi kimlik oluşumlarına yol açıyor.

Seçim coğrafyaları işte bu bağlamda kararlılık kazanıp ancak yavaş ve tedricen değişebiliyor Özetle siyasi kimlikler yerel bağlamlarda şekillenip yeniden üretiliyor. Bu konuda harita.kent95.org veya morharitam.istanbul veya morharitam,eskisehir.bel.tr  bağlantıları zengin görsel örnekler sağlar.

Peki kısa vadeli olan…

Tabi bu model, adayın politika önermelerinin ve grup çıkarlarının etkilerini göz ardı etmez. Ancak bu tür kısa erimde bağlam bağımlı ve çok ayrıntılı etkilerin izlenmesi apayrı bir uzmanlık konusudur. Yerel hatta antropolojik çalışmaların konusu olabilir.

Prof. Hasan Kirmanoğlu ve ben on beş yıl önce 1950’den günümüze tüm genel seçim sonuçlarını incelerken siyasi partilerdeki lider, program değişmelerine, darbelere, göç ve nüfus artırtışına, sanayileşme ve moderleşmeye rağmen ilginç bir şekilde seçim coğrafyasının siyasi ayrımların (cleavages) fay hatlarının kendilerini yeniden üretebildiklerini gördük.

 

SEÇİM COĞRAFYASININ FAY HATLARI KENDİLERİNİ YENİDEN ÜRETEBİLİYOR

Peki sizin uzun süredir üzerinde çalıştığınız seçim atlası üzerine konuşalım biraz…

Prof. Hasan Kirmanoğlu ve ben on beş yıl önce 1950’den günümüze tüm genel seçim sonuçlarını incelerken siyasi partilerdeki lider, program değişmelerine, darbelere, göç ve nüfus artırtışına sanayileşme ve modernleşmeye rağmen ilginç bir şekilde seçim coğrafyasının siyasi ayrımların (cleavages) fay hatlarının kendilerini yeniden üretebildiklerini gördük. Uzun vadeli kimlikler özdeşleşmeler sanıldığından çok daha az uçucuydu….

Ne demek bu?

Bunu İstanbul üzerinden örneklemeye çalışayım. Bakın İstanbul’da da 1950’den bu yana çok şey değişti.  Nüfus en az 16 kat 1980’den sonra 5 kat artıyor. Yoğun göç ve hareketliliğe rağmen İstanbul’un seçim Coğrafyasının ayırt edici sınırları fazla değişmedi. Bu nasıl oluyor?

Bu ancak hareketliği toplumsal eleme ve istifleme süreçlerinin kontrol eden doğrudan gözlenmesi olanaklı olmayan örtük mekanizmalar ile mümkün oluyor.

İstanbul’da kent içi hareketliliği izlerken Kadıköy’den taşınanların ağırlıkla  Kadıköy’de başka bir mahalleye veya Beşiktaş’a veya Şişli’ye ya da Adalar’a gittiğin saptadık. Gidenin yerini onun profiline uyumlu (congruent) bir yenisi geliyor, bu da örtük biçimde yerel yaşam tarzını ve yeniden üretiyordu.

KONTROLLÜ GÖÇ

Nasıl yani, ne demek kontrollü göç?

Şöyle, normal zamanlarda göç ve hareketlilik ince ve örtük toplumsal süreci kontrollü bir mekanizma olmasa yoğun göç ve hareketlilik seçim coğrafyasını kökten değiştirirdi. Burada şunu ifade edeyim. Kent orta ve vadede aslında bir eleme sıralana sınıflama ve istifleme aygıtı gibi çalışır. İstanbul’da kent içi hareketliliği izlerken Kadıköy’den taşınanların ağırlıkla  Kadıköy’de başka bir mahalleye veya Beşiktaş’a veya Şişli’ye ya da Adalar’a gittiğin saptadık. Gidenin yerini onun profiline uyumlu (congruent) bir yenisi geliyor, bu da örtük biçimde yerel yaşam tarzını ve yeniden üretiyordu. Yanlış anlaşılmak istemem bu birçok yer için geçerli, sadece seküler yaşam tarzına özgü değil.

Açar mısınız bunu…

Mesela bugün CHP’nin kaleleri diye bahsettiğimiz ilçeler 1980’lerde ANAP’ın kaleleriydi.  ANAP tasfiye olunca, AKP’ye değil alternatif kimlik olarak CHP’ye oy verildi. On yıllardır CHP’ye oy vermemiş mahalleler birden bire “laik-sosyal demokrat” görünüm kazandı. Bu durumda; seçim coğrafyası aslında ideolojik seçmelerin yanısıra belki omlardan çok yerel kimliklerin, yaşam tarzı farklarını yansıtan bir alan.

O zaman seçmen davranışı benzeşiyor mu?

Bizim 2010’da bulduğumuz bulgular 2024’te aynen devam ediyor. Nasıl oluyor bu diye baktığımızda gördüğümüz şey şu; “kontrollü bir göç” var. Nasıl işliyor diye baktığımız da; insanlar göç etmeye karar verdiklerinde, nereye gidecekleri aslında dolaylı olarak belirlenmiş oluyor. . Yakın tarihlerde bir Türkiye göç araştırması bitirdim. Buna göre Türkiye’de “göç alanı” (migration field) oluşumu var. Bu alanda çeşitli varış noktaları (destination) bölgesel çıkış noktalarıyla ilişkili.  Ve göçler zaman içinde kültürel, toplumsal, ekonomik açıdan bir habitus ün şekillendirdiği güzergâhlar üzerinde gerçekleşiyor.

Şunu; insanlar bir yere göç etmeye karar verirken kültürel, siyasal, yaşam tarzı olarak kendisinin uyum sağlayabileceği yere göç ediyor veya taşınıyor. Buralarda sosyal dayanışma ağları ve köprü başları var. Dönenin yerine benzeri ikame olduğundan siyasi tercih yapısının fay hatları kararlı kalıyor.

TÜRKİYE’DE DÖRT GÖÇ ALANI VAR

Nereler bu göç alanları?

Türkiye genelinde dört tane büyük göç destinasyonu varış noktası var. Bunlar bizim dört büyük şehrimize tekabül ediyor. İstanbul, Ankara, diğerleri de İzmir ve Adana.

Peki sırayla gidelim, İstanbul nereden göç alıyor?

Trakya’nın Bulgaristan sınırından Hopa’ya kadar Karadeniz’e sahil iller ve bu illere güneyden mücavir illerden oluşan bir banttan. Bu bölge Türkiye’deki toplam göç akımlarının yüzde 25’ini üretiyor. Ama İstanbul’da sonlanan akımların yüzde 65’i bu bölgeden.

İzmir ve Ankara’ya?

İzmir’e göç, ise çoğunlukla iç Ege’den Konya’ya uzanan bir koridordan oluyor. Ankara ise ağırlıkla kendi komşusu Çankırı, Çorum ve Yozgat’tan göç alıyor.

Son olarak Adana nerden göç alıyor?

Adana ise Çukurova havzasından ve bütün güneydoğudan, oranın tüm illerinden göç alıyor.

Daha da önemlisi göç eden sonsuza kadar İstanbul’da kalmıyor. Burada göçle iş pazarı arasında çok ilginç bir bağlantı var.; İş pazarının üç bileşenli bir yapısı var. İlk kademede olan yüksek uzmanlık gerektiren alanlar. Göz doktorluğu, cerrahlık, finans danışmanlığı, mühendislik, avukatlık gibi yüksek giriş engelleriyle korunan işler. Bu işkollarının çalışanları metropoliten ortamlarda “üretiliyor”. Bunlar emeklilik dönemlerini İstanbul, Ankara ve İzmir’de beyaz yakalı kesimlerinde ya da Ege veya Akdeniz sahillerinde geçirebiliyorlar.

İkinci kademede Fazla entelektüel kapasite gerektirmeden kentsel büyümeden, kentsel rantlardan iyi pay alma imkanı sağlayan “iyi” işler var. Minibüs hattı veya taksi plakası sahipliği, emlakçılık, müteahhitlik vb işler. Bu işlerde bütün metropoller kendi memleketlilerini kayırıyorlar. Bu işler İstanbul’da ağırlıksa Karadenizlilerin, İzmir’de İç ve kıyı egeden göç edenlerin Adana’da Çukurovalıların denetiminde… .

Bu kategoridekiler yaşlandıklarında metropollerde kalmak yerine kendi memleketlerine gidiyorlar. Yerlerini yeni gelenler alıyor. Bu yolla çıkış bölgeleri yaşlanırken Metropoller demografik açıdan demografik fırsat penceresi kimliklerini yeniden üretebiliyorlar.

Zorunlu olmayanın yapmak istemeyeceği inşaat işçiliği, hamallık, amelelik vb zor zahmetli işler, üçüncü kategoride. Bunları da bütün metropollerde güneydoğudan gelenler, son zamanlarda ise göçmenler yapıyor.

Bu tablo bize ne anlatıyor?

Şunu; insanlar bir yere göç etmeye karar verirken kültürel, siyasal, yaşam tarzı olarak kendisinin uyum sağlayabileceği yere göç ediyor veya taşınıyor. Buralarda sosyal dayanışma ağları ve köprü başları var. Dönenin yerine benzeri ikame olduğundan siyasi tercih yapısının fay hatları kararlı kalıyor.

Kadıköylü Beşiktaş’a veya Kadıköy’e uyumlu bir profile taşınıyor. Bu Şişli’de oturanlar için de geçerli. Benzer eğilimler Ankara ve İzmir’de de var. Bu durumda yerel siyasal kimlikler bizler çok ta farkında olmadan kendini yeniden üretmiş oluyor. O yüzden Beşiktaş, Şişli, Kadıköy, Bakırköy çoğunlukla beyaz yakalı olduğu için CHP 1. Parti oluyor. AKP yoğun bölgeden yoğun göç almayan İzmir son yıllarda CHP’nin kalesine güneydoğudan yoğun göç alan Dilovası DEM partisinin ‘kalesine’ dönüşüyor.

Bu büyük resim bize 1950’den bu yana makro düzeyde seçim coğrafyasının ardındaki ilginç kararlılığın nedenleri artık seçilebiliyor. Seçim coğrafyasını kararlılığı kendini yeniden üreten toplumsal-ekonomik kontrol mekanizmalarıyla ilişkili olmalı. Üzerinde çok çalışmak gerek ancak anlattıklarım sınanabilir irdelenebilir araştırma sorularına tercüme edilebilir.

Peki bu büyük tablodan İstanbula baktığımızda ne görüyorsunuz?

Yakın zamanda tüm Türkiye’yi kapsayan ve bugüne kadar hiç yapılmamış bir seçim araştırmasını bitirdik. Bu çalışmanın en önemli özelliği çok yüksek çözünürlükte ve ayrıntılı olması… Tüm Türkiye’deki sonuçlarının mahalle ve köy düzeyinde izleme olanağı sunan bire harita. Haritayı ilk kez 18 Mart’ta kamuyla paylaşacağız.

14 Mayıs’ta İstanbul’da şekillenen özgünlükler Türkiye genelinde çalışıldığında daha iyi ortaya çıkıyor.

CHP’nin Etiler, Akatlar, Acıbadem’de propaganda yapması stratejik önem taşımıyor, çalışılması gereken yerler o kritik mahalleler. Seçimi kazanmak için propagandanın “siklet merkezi” buralar olmalı. Farklı kesimden hanelerin ev alıp taşındıkları bu yerlerin henüz hakim bir toplumsal profili yok. Oyun henüz ortada.

 SON DÜZLÜKTE SONUÇLARI SEÇMENİN YÜZDE 23’Ü BELİRLEYECEK

Yani benzeşiyorlar…

Evet öyle… CHP’nin büyük çoğunlukla itibarıyla aldığı yerler var. Buralarda CHP çok yüksek, diğerleri çok az oy almış. Ya da tersi; AKP’nin çok az alıp diğerlerinin düşük oy aldığı yerleşmeler…. Tabi CHP’yle birlikte TİP’in, YSP (Dem Parti)’nin başarılı olduğu yerler var. AKP ile birlikle MHP’nin de oy aldığı yerler…  Bunları herkes bilir. …

Ancak YSP hariç tüm partilerin başarılı olduğu yerler var. Bu küme o kadar iyi bilinmiyor.  Bu seçim çevreleri, toplam seçmenin yüzde 23’si var.

Seçim sonuçları “son düzlükte” buralarda belirlenecek. Bunların listelemeyi ve haritalamayı başardık.

İstanbul’da ne kadar var bu seçim çevresinden?

İstanbul’da bu nitelikte 290 tane mahalle var. Toplam mahalle sayısı yaklaşık bin. Yani üçte biri… Bunların kendi içlerinde üç kategori oluşturuyorlar İlk grupta kentin merkezinde l yoksulluğun çok yoğun olduğu Beyoğlu’nun arka sokaklarındaki, Fatih’in arka sokaklarındaki seçmen sayısı 500’ü geçmeyen çok küçük mahalleler… Bunların sayısı 40 kadar. İkinci bir grup, metropolün çeperindeki köyler yani kentsel gelişmenin henüz gerçekleşmediği seçim çevreleri. Bunların sayısı da yaklaşık 40.  Bunlar desantralizasyonla eski köyler.

200 MAHALLE KRİTİK

Peki son grup?

Son grupta yaklaşık 200 mahalle var… Bu 200 mahallede toplamda 3 milyon 200 bin seçmen var. Yani seçimin anahtarı kentin çeperlerindeki bu mahallelerde.  Kadıköy, Şişli, Beşiktaş, Bakırköy ve Bağcılar’da böyle mahalleler yok.

Neden oralar?

Çünkü buraları toplu konutlarla yeni imara açılıyor, çok yoğun. Son 15-20 yıldır verilen ucuz kredi ile her kesimden hane halkları buralardan ev almış. Birbirine benzemeyen hane halkları birlikte yaşıyor.  O bölgelere yerleşmeye giden insanlar Fatih’ten de çıkmış Kadıköy’den de, Beşiktaş’tan veya Zeytinburnu’ndan geliyor olabilirler.  Bunlar görece genç yeni hane halkları ve yeni hayatlarına orada başlıyorlar. Kiradan kurtulup ev almışlar. Yaşam döngüsündeki konumları kent araştırmalarındaki kavramla örtüşüyor.

Seçimin kaderini belirleyen bu bölgeler. Buralar kime oy verirse, orası bir tık yukarıya doğru çıkıyor. 2019 seçimlerinde bu bölgeler İmamoğlu’nu destekledi. Bu sefer destekler mi, desteklemez mi bakmak lazım.  Yani CHP’nin Etiler, Akatlar, Acıbadem’de propaganda yapması stratejik önem taşımıyor asıl buralarda çalışmak gerek. Seçimi kazanmak için propagandanın “siklet merkezi” buralar olmalı. Farklı kesimden hanelerin ev alıp taşındıkları bu yerlerin henüz hakim bir toplumsal profili yok. Oyun henüz ortada.

Tabii sonucun ortada olduğu bu tür yerler İstanbul’ a özgü değil. İzmir, Ankara Bursa’da da benzerleri var. Ancak en ağırlıklı oluşumlar İstanbul’da. Buralarda oy kayması sağlayabilenler avantaj sağlayabilirler. Seçimin büyük ölçüde işte bu çeperlerde, toplu konut alanlarında belirlenecek.

Murat Aksoy

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir