La la lan!!!

La la lan!!!

Hastanenin çocuk parkında çocuğunu eğlerken atlıkarıncada dönen çocukların arasında neşeyle oynayan bir genç kız gördü Kartonpierre. Genç kızın, çocukluğunu yaşayamadığı için kardeşini oynatma bahanesiyle gönlünce eğlenebildiğini düşündü. Çocuksu bir kahkahaydı çünkü çınlayan sesi. Üzerinde; bir tüccardan hayır olarak bağışlanmış, ona nasip olmuş, parlak, sağlam kumaştan mavi bir şişme mont vardı. Ayağında birkaç defa giyilmiş, yazık-günah atmaya kıyılmamış, ihtiyacı olan birine verilir diye ayırılmış, beyaz, markalı spor ayakkabılar vardı. Bu spor kıyafetlerin içinde kahverengi basma eteği ve başındaki yemeni, ister istemez yoksulluğundan haber veriyordu. Zaten gizleme gibi bir derdi de yoktu. Muhtemelen minnettardı, hem de çok. Dişi dişine binmiş, üzerleri çil çil kararmıştı. Belli ki iyi bakılmamaktaydı.

Ayağıyla iteklediği atlıkarıncada kardeşini bir tur daha hızla döndürüp atladı aşağı.

– La, la, lann!!! Başım dönüyo la!!! Gülerek onu izleyen birine bakıyor.

Hiç dinlenmeden doğruca ayakta sağa sola yaylanan oyuncağın üzerine fırlıyor.

– La, la, la!!! Bu ne la? Ha ha ha. Bu ne la? N’oluyo ki böyle yapınca?

Atladığı her oyuncakta onay alır gibi aynı yöne bakıyor, heyecanına engel olamayarak oyuncakların tadını çıkarıyordu. Kaç yaşındaydı acaba? 15, 16? 18 var mıdır ki? Köy kızı, fazla gelişmemiş olabilir. Zekâda da bir problem var gibi.

– Annee, diye bağırıyor atlıkarıncadaki bebek.

– N’oldu Beyza?

– Anne gel, döndür.

Telaşla Beyza’ya koşuyor yemenisini çekiştirerek. Birkaç tur döndürüp yine aynı yöne bakıyor.

– Bu da bincem diyo, getir la!!!

“La, lan” dediği kocasıymış meğer. Kurumuş bir dal parçasına üst üste giydirilmiş fermuarlı iki kalın hırkadan ibaret kocası da. Belki otuzlarında, belki daha da genç yaşında ama hayat göçertmiş avurtlarını. Adamcağız yorgun, bıkkın, kucağında tutuyor erkek bebeği ve duymuyor kadını. Belki de duyuyor ama hareket edemiyor. Ne uslu çocuklar, öylece duruyorlar.

Beyza’yı döndürüyor bir hızla yarım akıllı çocuk anası. Öyle bir gurur duyuyor ki kendisiyle, kollarını kasmasından, ayaklarını şımarık şımarık genişçe atmasından, burnunu buruşturmasından ele veriyor kendini.

Beyza, bembeyaz teni, kıvrık kirpikleri ve kocaman gözleriyle pembe beyaz, neşeyle gülümsüyor. Onun üstü başı ana-babasından daha iyi. Sanki anası, babası almış gibi, uyumlu. Oğlan da öyle, belli ki birilerinin elleri üzerlerinde. Bu iki çocuk, büyüdüğünde nasıl bir yer bulacak bu âlemde? Nereye kadar birilerinin elleri üzerlerinde, aman Allah muhafaza, ya yanlış eller gelirse üzerlerine? Kim korur onları, kim sakınır?

Yoksullukla birleştirip, birbirine layık bulmuşlar, eş seçmişler bu kız cağız ve oğlanı. Kız her şeyin tadını çıkarıyor, oğlan hiçbir şeyin. Kız her şeye gülüyor, oğlan hiçbir şeye. Ömrünce olmayacak hiçbir şey gönlünce. Bilmez mi, biliyor. Bak iki bebe önünde. Nasıl da uslu duruyorlar, yazık.

Koca hastaneye, ciple köşeyi dönen belki hekime, kamelyalarda kuru poğaçaları fareler gibi kemirenlere, dönerin yağını bileğinden yalayanlara, çubuk krakerlere, meyve sularına, içeride ve dışarıda dönen olaylara, insanın buradaki döngüsüne ve anlamına bakıverdi Kartonpierre. Eziliyordu böyle anlarda insanlık, un ufak oluyordu. Zamanının ötesinde, çok seneler önce doğmuş bir hüzünden çağlıyordu bunca acı ve yoksunluk. Nesiller, milyonlar öncesinden akıyordu bu günün yağmurları gibi. Hep aynı su yıkıyordu dünyayı ve aynı güneş kavuruyordu milyonlarca yıldır, hepimizi. Biz de aynıydık belki? Yıkana, kuruya eskimiştik sadece.

“Güneş olsaydı tanrımız, hepimiz bir olurduk onun için” dedi Kartonpierre. “Hepimizi sırayla yakardı” hı? “Ama!!! Dünya yuvarlak işte, ışınları her bölgeye eşit dağılmıyor” dedi Kartonpierre. “Bu dünyada adalet nasıl sağlanır?” diye sordu Kartonpierre’e ileri geri, biteviye salınarak bir sırt ağrısıyla.

“Adalet. Varlıkla değil, yoklukla mümkün” dedi Kartonpierre.

“Yok olmalıyız adil olmak için. Dünya düz değil, güneş de…”

Nur Betül Aras
Latest posts by Nur Betül Aras (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir