Şimdiki zaman geçmişin en iyi sonucudur

Şimdiki zaman geçmişin en iyi sonucudur

Yanı başımızda, Gazze’de olan insanlık krizi haklı olarak açık ara ön manşette olmalıyken, bu haftanın gözden kaçmaması bir başka konusu da İngiltere’de gerçekleşti. Teknoloji, yapay zekâ, toplum, özel sektör ve sonucunda hepimizi etkileyecek diyalogların en önemlisi 1-2 Kasım 2023’te Bletchley Park’ta gerçekleşti.

Gezegenimizin tarihini yazanlarız. Bizden önce yaşamış canlılardan pek çok farkımız var ama en önemlisi bilgi üretmiş olmamız, onu gelecek nesillere bırakmamız ve de muhakeme yeteneğimiz ile yaşayan her insan kadar farklı bir gerçekliğe sahip olmamız.

Zihinsel devrimlerin yarattığı insanlık tarihi, savaş ve barışları ile hep ileri doğru gitti. Ruhsal çürümelerin, insanın canının ve geleceğinin zaman zaman önemsizleştiği kimi çağa rağmen, insanlık çizgisi aydınlığa uçan bir kuş misali: ileriye doğru kanat çırpıyor.

Bireyler ve toplumlar bir bütün olarak bunu yakalamasa da bile; aydınlanma ve ilerleme hep momentumunda devam ediyor. Medeniyetin gelişimini, insan zihninin bu isyanıyla; tembelliği, statükoyu, baskıyı kabullenememesiyle yakaladık.

Bugün gerçekten olabileceğin herkes için en iyi nokta olmasa bile, binlerce ihtimal içinde hala devam ediyorsak, varoluşun devamı gereği, olması gereken en doğru yerdeyiz.

Ve geldik bugüne…

Teknolojide en çok konuşulan mevzu yapay zekâ.

Nadir olarak bir teknoloji bu hızda son kullanıcıya ulaşıp, kalbini çaldı; hayal gücünü geliştirdi. Toplumun her meslek dalındaki, öğrencisinden emeklisine konusu olabildi.

Şirin ama tehlikeli akıllı telefon uygulamaları ile hepimizin elinde artık. Sosyal medya oyuncağı olup eğlendirdi, hepimizin telefonuna girip çaktırmadan bize öneriler yapan mikro kodlarlar ile hayatımızı kolaylaştırdı.

Yapay zekâ dönemindeyiz artık; büyük bir fırtınanın, yerden toz kaldırmaya başlamış anlarını yaşıyoruz.

Günden güne hızlanan bir gelişim, evrensel iletişim ağı ile durmaksızın ve kural öngörmeksizin; her türlü veriyi de kullanarak yeni ufuklar keşfediyor insanlık. Ama özel sermaye ya da bireyler eliyle yapılan ticari ve bilimsel çalışmalar, pek çok akademinin ve de hantal devletlerin çok ötesinde. Bunun ilk sonucu da kuralsızlık. Sonu belli olmayan bir ilerleme yolundayız.

Kim hangi veriyi kullanarak ne yazacak ne görselleştirecek ne tanı yapacak, kime karşı üstünlük sağlayacak ve de kime karşı haksız rekabeti kazanacak.

Temel olarak da yapay zekâ tarafından yaratılan yeni bilgi kimin olacak?

Yazımın başlığı, bu anlamda, çok bilinçli. Geçmişin bilgisi, yaşanmışlığı, yazılarla, tecrübelerle ve kimi inanışa göre DNA’mıza işlenmiş olarak nesilden nesille geçti. Bilgi tüm insanlığa mal oldu. Aklın yarattığı; estetik, felsefe, matematik gibi ilerleme getiren tüm düşünsel çıktılar insanlığa emanet. Hepimizin. Sahipli de olsa aslında özünde; etkisi ile mülkiyetsiz.

İşte yapay zekâ, insan aklının ve ötesinin yarattıkları üzerinde yükseliyor. Ama bunu finansal ve teknoloji gücü devletleri aşan şirketler için kullanıyor.

Devletlerin kendi toplumlarının iyiliğini gözetmediği bir ilerleme de şirketler önce karlarını ve ardından da rakiplerinden daha hızlı olarak kazançlarını ön plana çıkartırlar. Kanun yapıcı devreye girene kadar istisnasız her ilerleme bu yönde olmuştur. Bu gelişmelerin ekonomik boyutu ötesinde, güvenliği ve toplumsal barışı, hatta adaleti etkileme boyutu devletleri şirketler ile aynı masaya getirdi.

Yanı başımızda, Gazze’de olan insanlık krizi haklı olarak açık ara ön manşette olmalıyken, bu haftanın gözden kaçmaması bir başka konusu da İngiltere’de gerçekleşti. Teknoloji, yapay zekâ, toplum, özel sektör ve sonucunda hepimizi etkileyecek diyalogların en önemlisi 1-2 Kasım 2023’te Bletchley Park’ta gerçekleşti.

Sembolik olarak, ilk makine öğrenmesi konseptinin tohumunu atanlardan Alan Turing’in 2. Dünya Savaşı esnasındaki çalışma alanı, teknolojinin bu yeni kavşağına da ev sahipliği yaptı. Bize yansıyan neler konuşuldu kadar, nelerin etrafından “seferlik” dokunmadan geçildi; onu da bir kenara not etmek gerek.

Uzun bir yol. Muhtemelen yapay zekânın gelişimi; özel sektör ve önde giden birkaç devlet eliyle ilerlemesi, evrensel iş birliğinin önünde koşacak. Kurallar onu yakalamaya çalışacak.

100’ün üzerinde akademisyen, iş adamı, içlerinde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, Avrupa Komisyon Başkanı, teknolojinin günümüzdeki pop starı Elon Musk, ABD Başkan Yardımcısı ve de ev sahibi ülke İngiltere Başbakan seviyesinde katıldı. Dışarıya çok bilgi vermeyen ama muhtemelen bu alanda da Batı’nın da ötesinde olan Çin devleti de bakan yardımcısı seviyesinde sürece “dahil” oldu.

Etkinlik sonunda bir iyi niyet bildirisi, bizim de içinde olduğumuz 28 ülke tarafından imzalandı. “Bletchley Deklarasyonu” adını alan bu belge, yapay zekâ alanında insanlık için “güvenli” ve uluslararası iş birliğini içeren geliştirmeler yapılması gerektiği konusunu içeren, içi olabildiğince iyi “niyet bildiren” ama çok da suya sabuna dokunmayan bir deklarasyon oldu.

Önemli olan “yapay zeka”nın olası tehdit ve evrensel fırsatlarının; ilk olarak bu kadar önemli politikacıyı, girişimciyi ve akademisyeni masaya toplamış olması.

Bu konu daha çok su kaldırır.

Bizler gibi meraklı, muhakemesini ve düşünme kabiliyetini bir yazılımın eline bırakmayacak herkesin parçası olması gereken konu biraz daha ilerisi için. Bu iş artık bir ülkenin dış politikası kadar önemli. Hatta savunma stratejisi kadar da. Toplumsal adaleti, iş kolları, olası işsizlik dalgası ile olabilecek mutsuzluk ve ardından güvenlik dertleri. Verinin anonimleşmesi, insanın kimliksizleşmesi kantarın bir tarafında.

Diğer yönde de insanın, onu gereksiz meşgul eden her konudan prangasını atan bir mahkûm gibi kurtulup, tekrar zekasını kullanabileceği her alana vakit ayırabilecek olmasını; sevmediği işlerden kurtulup, maddi kaygısız geleceği kurguladığı günlerde gelebilir.

Ortak insan aklını ve geçmişini kullanan bu “şey”; eğer gerçekten ortak bir anlayış ile geliştirilirse, insanlığın üzerinde bir türlü anlaşamadığı tıkanma noktalarımızı açabilir.

İnsan müdahil olmalı. Bir grup şirketin ya da onların etki alanındaki politikacıların eline bırakmamalı geleceğini.

İnsan geleceğini tarihte hep yaptığı gibi kendi oluşturacak. Yapay zekâ da farklı değil. Kimi doğa olayları hariç, hiçbir zaman kurban değiliz. Yapay zekânın da kurbanı olmaz. İnsanlık üzerine olacak etkisini bizler şekillendireceğiz. Alan Turing’in vizyonunun gölgesinde toplanan “liderler” bunun ilk adımını attı. Bu adımların iki büyük koruyucusu var: akademi ve demokrasi.

Akademi; evrenselliği, bilgiyi ve etiği ön plana almasıyla; dahası metodolojisi ve geleneği ile bize bir çapa olacak. Demokrasi de bu alanda yaşanana gelişmelerin eşit dağıtımı, bir ülke ya da zümrede kalmamasını sağlayacak.

İşte tam bu yüzden, artık yapacağımız seçimlerinde bir konusu oldu, olmalı yapay zekâ. İç politikayı da devletler arası ilişkileri de sarsıcı bir şekilde etkileyen bir güç.

Geçmişin büyük değişimlerinden farklı olarak, insan bu defa daha hızlı uyum sağlamalı; daha hızlı kolektif çalışmalı.

Olmazsa, acılı bir yoldan geçer ve illaki doğruyu her zaman olduğu gibi buluruz. Bu defa baştan doğru adımı atmayı başarırsak, insanlığın aydınlık çağına daha yakın günleri yaşarız.

Kapatırken, gününün ve kelimelerinin ötesinde yazan William Blake’den bir alıntı bitirelim:

Eğer önyargılarımız ve algılarımız bir an için kafamızdan çıksaydı, her şeyin ne kadar sonsuz olduğunu görürdük’*

 İşte yapay zekâ olgusunun aslında bize yapabileceği de tam bu cümlede geçen sonsuzluk. Kendi aklımızla oluşturduğumuz imkansızlıkların, kapalılıkların, taassupların ve insana has tüm dogmaların yıkıcı gücü olma ve ötesi bize sonsuz ihtimal verme imkânı bu geldiğimiz teknolojik nokta.

Ben iyimserim ve güven doluyum.

Beraber yaşayacağız.

*(“If the scales of perception fell from our eyes, we would see everything as it really is, infinite”)

Murat Günenç
Latest posts by Murat Günenç (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir