Gelenek, küllere tapmak değil, ateşi korumaktır

Gelenek, küllere tapmak değil, ateşi korumaktır

Artık, sonuçları kolay manipüle edilen arama motorları ve ChatGPT gibi AI sistemlerin bize anlattıklarını değil, akıl süzgecinden ve evrensel insanlık değerlerinden geçerek bulduğumuz çıkarımlar üzerine yoğunlaşmalıyız. 

Üç oyuncusu olan bir oyun gibi hayat. Karakterlerin 3 baskın tarzı var.

1- Sürekli değişimi zorlayanlar,

2- Mevcut hali korumak isteyenler,

3- Duruma göre karar verenler; değişime ya da geleneğe sırtını kendi çıkarlarına göre yaslayanlar.

İlerleme her ikisi ile beraber oluyor, olmalı.

Geçmişin tortusu, bilimde basamaklar atlatıyor, bu gerçekleşirken de estetikte ve düşünsel hayatta katman katman zenginleştiriyor insanlığı.

On dokuzuncu yüzyıl bestecisi Gustav Mahler’in yazımın başlığına taşıdığım ‘Gelenek, küllere tapmak değil, ateşi korumaktır” sözü, insanlığın sürekli değişiminde yaşadığı bu katmanlı hali çok güzel özetliyor.

En ilerici olmak, insanın var olduğundan beri edindiği kazanımları yok saymak anlamına da gelmiyor.

Teknoloji ile yenilik ve ilerlemenin eş anlamlı olduğu zamanlardayız. 

Türk Dil Kurumu, teknoloji tanımını ‘insanın maddi çevresini denetlemek ve değiştirmek amacıyla geliştirdiği araç gereçlerle bunlara ilişkin bilgilerin tümü’ olarak yapmış.

En başında, doğa ile mücadele etmekle başlayan teknolojik ilerleme, insanı bugüne getirdi. Canını da uzatıyor, kimi zaman da kötü kullanım ile kısaltıyor. Şimdilerde ise insanın artık ‘teknoloji’ ile mücadelesi de konuşuluyor.

Geçtiğimiz hafta eğitim ve geleceğin gündemde olduğu, ‘Eğitim Eşittir=Değişen Dünyada Eğitimi Yeniden Düşünmek’ sempozyum ve çalıştay programına katıldım.

Mezunu olduğum okul olan Bornova Anadolu Lisesi’nin eğitim vakfı (BALEV), 1981 yılından beri gerçekleştirdiği başta burs olmak üzere, çeşitli eğitim destek projelerinin üzerine koymak adına, eğitime yön verici fikirleri tartışan, yakın zamanda da yazılı bir çıktı olarak ortaya koyacak çok katmanlı ve kapsayıcı iki günlük bir etkinliğe ev sahipliği yaptı.

Etkinlikte odak haliyle eğitim olunca insan ve geleceği, insanın gelecekteki rolü ve de teknolojinin ‘tehdit ya da faydası’ ışığında nasıl bir geleceğe yetenek ve tutum olarak hazırlanmalı konuları sık olarak gündeme geldi.

Yapay zekanın mesleklere ve insanın varoluşuna etkisi, pozitif tarafta eğitime eşit ve demokratik bir şekilde ulaşması farklı uzmanlar ve katılımcılar tarafında dile getirildi.

Konu başlığım olan ‘Gelenek, küllere tapmak değil, ateşi korumaktır sözünü de, derinliklerden bu toplantı esnasında zihnime geri çağırdım.

Onca ‘popüler gündeme’, değişim kaygısına, “Hadi yıkalım; yeniden yapalım” çağrılarına ve de en önemlisi uzun yıllardır denk gelinmemiş evrensel belirsizliğe en doğru yaklaşımı kafamda canlandıran cümle oldu.

Teknoloji bizi ilerletirken, insanı değerli kılan, başka deyişle, yaşamaya değer kılan teknoloji olmayacak, yine biz insanlar olacağız; ne yıkacağız ne ah vah edeceğiz.

Evet, değişeceğiz. Evet buna karşı olanlarda, üzerine düşünmeden atılanlar da olacak.

Evet, teknoloji hayatımızın tam ortasında olacak, kimi zaman işsiz bırakacak, kimi zaman istenmeyen derecede devlet veya başka otoritelerin gözetiminde olacağız; ama demokrasinin özü olan eşitliğin bilgiye, eğitime ulaşma kısmında da aynı teknoloji bize faydalar verecek.

Evet gerçek ötesini yaşayacağız ama bize hakikati gösterecekleri de yanımızda olmasalar da, ana dillerini konuşmasak da duyabileceğiz, anlayacağız.

Evet değişeceğiz. Hızlı olarak hem de. 2030 yılı, pandemi öncesinden çok farklı olacak.

Ama, değişirken odağımızı, insanı, etiği, var olduğumuzdan beri sahip olduğumuz bir arada yaşama güdümüzü koruyacağız.

Teknoloji ile gelen değişimde gelenekler, insanlık gemisinin yeni çıpası olacaktır. 

Teknoloji bizi ilerletirken, insanı değerli kılan, başka deyişle, yaşamaya değer kılan teknoloji olmayacak, yine biz insanlar olacağız.

Ne yıkacağız ne ah vah edeceğiz.

Bu yolu seçenler de olacak.

Ama doğrusu, duruma göre değil, değere göre yürüyen, ilerleyen taraf da olacak. 

Teknoloji ile atıl mı kalacağız?

Hatta evrimde geri mi gitmeye başlayacağız? Adapte olmayan, zayıflaşmış varlıklara mı dönüşeceğiz?

Doğa ile mücadele etmeden, uyum sağlayarak,

Muhakememizi daha fazla kullanarak,

Bireyi değil, toplumun bütününü kapsayacak yeni bir geleceği kurmalıyız.

Eğitim bunun için en önemli konu.

Gelenekler ile geleceği harmanlamamız gereken ilk alan eğitim.

Çalıştayın son dakikalarında, aynı yuvarlak masada olma şansında olduğum bir lise öğrencisinin, sözü aklımda kaldı.

Biz yapay zekayı da dijitali de anlıyoruz, korkmuyoruz. 

Mutlu olmak istiyoruz, umut etmek istiyoruz. Bunlar eksik esas.

Farklı şeyleri öğrenmek, doğayı anlamak istiyoruz. 

 Neden klasik eğitime zorlanıyoruz; mesela neden ‘Köy Enstitüleri’ gibi çok yönlü eğitim veren ‘devlet okulları’ artık yok, geleceğe hazır olmamız için bu modeller gerekiyor?

‘İnsan, artık tek düzeleşmiş ve tek yönlü olarak çıktığı eğitim modelini değiştirebilir mi, bilgiye hızlı ulaşması ile, gereksiz işlerin otomasyonu, yapay zekâ tarafından yapılması ve de robotlaşması ile; özgürleşecek,’

TEKNOLOJİ BİZE TEKRAR ‘HEZARFENLER ZAMANINI’ GETİRECEK

Eğitimin ve yeteneğin küreselleşmesi, beşeri sermaye olan ‘insanı’, ülkeler için en kaygan, kaybedilmesi en kolay ve olmazsa en büyük zararı göreceği kaynak haline soktu. Yukarıdaki sözleri söyleyen 16 yaşındaki genç, kolaylıkla kendini istediği coğrafyada, hayali peşinde koşarken bulabilir, bulunduğu coğrafyada çok yönlü yetişmediğini hissederse bunu da yapar.

Google -şimdiki adı ile Alphabet- eski CEO’su Eric Schmidt tarafından edilmiş ve aklımda yer etmiş, 2011 yılına dayanan bir makalesi var, eğitimin değişmesi üzerine.

Konuk olduğu bir teknoloji forumunda, ters köşe bir cevap ile insanın gelecekteki rolünü ve teknoloji ile varoluşunu özetliyor, sonrasında da makaleleştiriyor.

 

‘İnsan, artık tek düzeleşmiş ve tek yönlü olarak çıktığı eğitim modelini değiştirebilir mi, bilgiye hızlı ulaşması ile, gereksiz işlerin otomasyonu, yapay zekâ tarafından yapılması ve de robotlaşması ile; özgürleşecek” der özetinde.

‘Eğitim buna ayak uydurursa, insanlığın ‘tüm aydınlanmalarında’ yaşadığı gibi, çok yönlü, çok konuya derinlemesine hâkim, Polymath -bizde olan anlamı ile Hezarfen- artacaktır’ diye devam eder.

Artık, sonuçları kolay manipüle edilen arama motorları ve ChatGPT gibi AI sistemlerin bize anlattıklarını değil, akıl süzgecinden ve evrensel insanlık değerlerinden geçerek bulduğumuz çıkarımlar üzerine yoğunlaşmalıyız.

Bulunduğum eğitim sempozyumuna dönersem, ‘Meslek sahibi olmak için değil, mutlu olmak için eğitime sarılmalıyız’ diyerek kapattı BALEV başkanı sevgili Serhat Demirel toplantıyı.

Akılda kalması ümidiyle.

Belirsizlikten korkmadığınız mutlu günler dilerim.

Murat Günenç
Latest posts by Murat Günenç (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir