İyilik hastalığı

İyilik hastalığı

İyilik ve kötülük problemi insanın kültürel ve düşünsel tarihiyle birlikte sürekli kılık değiştirmiş. Kocaman bir problem olarak duruyor karşımızda. Çözemiyor içinde kayboluyoruz. Belki doğa gibi olabilmek lazım; sözlüğünde ne iyi var ne de kötü!

Sokakta yavru bir kediye rastladınız, arabanın altına sinmiş ağlıyor belli ki acı içinde kıvranıyor. Çok da yoğun bir güne henüz başlamak üzeresiniz, onu orada bırakmak ya da bırakmamak; ne yapardınız? Neresinden bakarsanız bakın bu soru eninde sonunda felsefenin konusu etiğe, iyilik ya da kötülük problemine dönüşür. Bazılarımız acı içinde kıvranan her gördüğümüz kediyi iyileştirmek ister, işlerini erteler düşündüğü gereğini yapar: İyilik elçileridir onlar. Bazıları da birileri görür halleder diye düşünüp yoluna devam eder. Bu onları kötü mü yapar peki? Her şeyi ikiye bölmeye alışmış bizler için birini iyi diğerini kötü olarak yaftalamak kolaydır. Antik Yunan filozofu Arkhesilas der ki ‘Bütün iyilikler diretmekten, dediğinden dönmeyip dosdoğru gitmekten; bütün kötülükler de kadere boyun eğip her şeyi oluruna bırakmaktan gelir.’

İyiliğe bakışımız zaman içinde değişmiş: Antik Yunan filozofları iyiliğe kendi mutluluğumuza giden bir yol olarak bakmışlar. Stoacı kral filozof Marcus Aureilus iyilik yapmayı insanlığın en büyük hazzı olarak yorumlamış. Seneca’ya göre ise iyilik görev olmanın dışında bir mutluluk kaynağı. Ona göre hiç kimse her şeyi kendi amaçlarına göre devşirerek iyi ve mutlu yaşayamaz. Kendiniz için yaşamak istiyorsanız başkası için yaşamalısınız.

İngilizce iyilik anlamına gelen kindness kelimesinin özgün anlamı yakınlık ve benzerlik iken bu kelime zaman içinde acılara ortak olmak, merhamet, şefkat, empati, yardımseverlik gibi pek çok değişik anlamda kullanılan duygulara denk bir anlam kazanmış.[1] Antik dönem insanı iyiliği mutluluğa neşeye ve hazza endekslemişken İbrani dinlerin doğuşuyla birlikte neyin ahlaklı olup olmadığının belirlenmesiyle iyiliğin çerçevesi değişmiş: Kendini unut öbürünü sev mottosu baş tacı edilmiş, yanağına bir tokat atarlarsa diğerini çevir diyerek ideal oluşturulmuş. Geriye kalansa başımıza gelen olayları çilekeş bir tutumla karşılamak olmuş İbrani dinlere göre.

Nietzchenin iyisi bizim tasvirlerimizin çok dışında ve ezber bozuyor. İyiyi güçle, sağlıkla ve yaratıcılıkla eşdeğer kılan filozof kötülüğü, ezilenlerin tek yolu olarak görür.

19. yüzyıl itibariyle bir şeylerin değiştiği açık. Kapitalist sistem herkesi kıyas ve rekabet içine sokmayı başardıktan sonra gerçekten insan insanın kurdu oldu. Din kitaplarının ahlaki güzellemeleri bile kulak arkası edilip bencil arzular ön plana geçti. İyilik, hastalıklı özgecilikten çıkıp bencilliğin ötesine geçti. Hatta artık yeni doğrularımız arasında başkalarının acılarını, kederlerini o derece hissetmenin bizi gerilere düşüreceğini düşünüp ve iyiliği rasyonelce ele alıp güya akıllıca bir hesap yapıyoruz. Peki neden mutlu ve neşeli hissetmiyoruz?

İyilik hastalığına tutulanların da, her halükarda çaresiz olana yardım edenlerin de mutlu olduğunu düşünmek pek doğru sayılmaz. İçlerindeki boşluğu böyle doldurmaya çalışanlar, annelerinden alamadıklarını başkalarına boşaltanlar onlar ve onlar da zorda. İyiliğin gücüne inanmakta zorluk çektiğimiz günlerden geçiyoruz. Kötülük kazanıyorsa neden iyi olalım?

Nietzche’nin iyisi bizim tasvirlerimizin çok dışında ve ezber bozuyor. İyiyi güçle, sağlıkla ve yaratıcılıkla eşdeğer kılan filozof kötülüğü, ezilenlerin tek yolu olarak görür. Kötüyü kölelikle, özgür olmayan insanın tek seçimi olarak ortaya koyar. Güçlü ve yaratıcı insanlar iyiyi ortaya koyarken kötü insanlar acıyarak alçakgönüllü davranarak itaat ederler. O zaman iyilik hastalığına tutulanlar, her an acınacak ve merhamet eden bir şey bulanlar kötünün ta kendisidir.

İyilik ve kötülük problemi insanın kültürel ve düşünsel tarihiyle birlikte sürekli kılık değiştirmiş. Kocaman bir problem olarak duruyor karşımızda. Çözemiyor içinde kayboluyoruz. Belki doğa gibi olabilmek lazım; sözlüğünde ne iyi var ne de kötü!

[1] İyilik Üzerine, Adam Philips, Ayrıntı Yayınevi, 2022, s. 12.

Gülden Bulut
Latest posts by Gülden Bulut (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir