Yükselen küresel eğilim:  Sanayi politikasının geri dönüşü ve Brezilya

Yükselen küresel eğilim:  Sanayi politikasının geri dönüşü ve Brezilya

“Yeni Sanayi Brezilya” Brezilya ekonomisinin yeşil dönüşümünü teşvik etme girişimlerini artıracak şekilde dekarbonizasyon ve modernizasyon girişimlerine yönelik yatırımları da içeriyor. Dev bir tarım ülkesi olan Brezilya’nın ekolojik dönüşümü için kalıcı yatırımlar planlanıyor.

Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva’nın hükümeti ocak ayı sonunda, Latin Amerika’nın en büyük ekonomisini canlandırmak için Brezilya’nın yaşlanan sanayi sektörüne 300 milyar real (60 milyar $) yatırım yapma planlarını açıkladı. Söz konusu sanayi planı aslında Lula’nın 2003-2010 yılları arasındaki bir önceki başkanlığı sırasında dayandığı programın genişletilmiş modeli. Aynı 2023’te uygulamaya koyduğu altyapı yatırım paketinde olduğu gibi. Brezilya’nın yeni sanayi politikası, üretken ve teknolojik gelişmeyi teşvik etmeyi, Dani Rodrik’in tanımladığı şekilde daha “iyi işleri” desteklemeyi, yatırımları çekmeyi ve uluslararası rekabet gücünü artırmayı amaçlıyor.

Brezilya’nın yeni sanayi planı ABD’de Biden hükümetinin benzer adımlar içeren “Enflasyonu Düşürme Yasası” kabulünden bir buçuk yıl sonra geldi. Kamu eliyle yatırıma alerjisi olan piyasalar bu haberi beğenmedi; real haberin açıkladığı gün %2’ye yakın değer kaybetti. Endişe kamu açığı GSMH’sinin %5,5 seviyesinde olan Brezilya bütçesinin daha da genişleyip genel makroekonomik istikrara zarar vermesi olasılığı. Tam da bu yıl için Brezilya’nın faiz ödemeleri hariç %1,3 olan bütçe açığını sıfıra indirme vaadi varken.

Ancak iklim krizi, 2000’lerin başlarından bu yana hızla bozulan gelir dağılımı, bunun siyasi yansımaları, tedarik zincirlerinde yeniden yapılanma gereği ve genel olarak ekonomik büyümenin aşırı finansallaşma ile sıkışması yeni bir sanayileşme politikasına olan ihtiyacı; kamunun bu yeni yaklaşımda olası rolünü küresel ölçekte gündeme taşıdı çoktan.

Brezilya’nın küresel rekabetten artan pay alma isteği kadar Almanya’nın, Çin’in dahi büyüme ile ilgili problemleri düşünüldüğünde pandemi-enflasyon sonrası dönemde en çok konuşulan konular arasında iklim krizini de hedefe koyan nasıl bir sanayi politikası tasarlanması gerektiği olacağına şüphe yok. 

“Yeni Sanayi Brezilya” adı verilen program için kamu kaynaklarının aktarılacağı öncelikli sektörler sağlık, savunma ve tarım sektörleri olacak.  Finansmanın büyük çoğunluğu, yaklaşık 250 milyar real, Brezilya’nın ulusal kalkınma bankası BNDES’ten gelecek. 2026 yılı sonuna kadar yeşil enerji, ilaç üretimi ve tarımsal verimlilik gibi faaliyetlere 60 milyar dolarlık hibe ve kredi aktarılacak.

Brezilya’nın yeni sanayi politikası, erken sanayisizleşmenin önüne geçmek için özel kredi hatları, geri ödemesiz kaynaklar ve düzenleyici eylemler gibi araçlar içermekte. Ayrıca, kalkınma kredisi hatları, düzenlenmiş bir karbon piyasası ve yeşil vergi gibi yeni mekanizmalar da çevre odaklı dönüşüme yönelik küresel değişime yanıt olarak uygulamaya konulacak. Yeni politikanın ana hatlarını belirleyen belge, 2026 yılına kadar gerçekleştirilecek kısa vadeli hedefler ve 2033 yılına kadar ulaşılacak daha uzun vadeli hedeflerle “misyonlar” olarak adlandırılan altı sütuna ayrık.

“Yeni Sanayi Brezilya” Brezilya ekonomisinin yeşil dönüşümünü teşvik etme girişimlerini artıracak şekilde dekarbonizasyon ve modernizasyon girişimlerine yönelik yatırımları da içeriyor. Dev bir tarım ülkesi olan Brezilya’nın ekolojik dönüşümü için kalıcı yatırımlar planlanıyor.

Yeni politikalar, şehir içi ulaşımın kısaltılması, imalat sektöründe emisyonların azaltılması ve yerli ilaç üretiminin artırılması gibi altı misyonda ilerleme kaydetmek üzere tasarlandı. Paket ayrıca patent onay sürelerini hızlandırmayı amaçlıyor ve hükümetin federal projeleri yürütmek için ihtiyaç duyulan bazı malları yurt içinden satın alma zorunluluğunu içeriyor.

Koordinasyon sorunu, ölçümle ilgili problemler olup olmayacağı uygulama döneminde netleşecek.  Küresel ölçekte sanayi teşvik sistemlerinin eski uygulamalara bakınca teşviklerle ilgili sorun bir kez verildiklerinde geriye çevirmenin zor olmasıyla ilgili.

PLANIN ARKASINDAKİ BEYİN: İTALYAN EKONOMİST MARIANA MAZZUCATO

Brezilya’nın “misyon odaklı yeni sanayi politikası stratejisi İtalyan ekonomist Prof. Mariana Mazzucato ile birlikte geliştirildi. Mazzucato, kamu-özel sektör ortaklıklarının, tek başına belirli şirketleri veya sektörleri hedeflemek yerine, birden fazla ekonomik sektörün çalışmalarını aynı anda kullanarak hükümetlerin toplumsal refahla ilgili hedeflere ulaşmasına yardımcı olabileceğini savunuyor. Mazzucato Brezilya’ya danışmanlık yaparken, Kolombiya’nın kendi yeşil sanayi politikasını oluşturmasına da yardımcı olmakta.

Brezilya’nın ekonomiye devlet müdahalesi konusunda uzun bir geçmişi var ancak büyük bir başarı hikayesi olduğunu söylemek zor.  Bu son sanayi politikası hamlesinin daha önceki uygulamalardan önemli farklılıklar içermesi bu nedenle ilgi çekici. Uzmanlarının anlatımına göre geçmişteki Brezilya sanayi politikaları sadece birkaç bakanlıkta toplanırken, bu seferki planın farkı birkaç bakanlık arasında işbirliği şeklinde tasarlanmış olması. Hedefler arasındaki ilaç üretimin artırılmasında çalışacak bakanlıklar sadece sağlık değil, sağlık, sanayi, eğitim ve adalet bakanlıkları. Başka ifadeyle refah hedefine ulaşmak için üretim kadar dağıtım konusu da sorun olarak alınıp çözüm aranmış görünüyor.

Koordinasyon sorunu, ölçümle ilgili problemler olup olmayacağı uygulama döneminde netleşecek.  Küresel ölçekte sanayi teşvik sistemlerinin eski uygulamalara bakınca teşviklerle ilgili sorun bir kez verildiklerinde geriye çevirmenin zor olmasıyla ilgili.

Lula’nın Mazzucato danışmanlığı ile geliştirdiği yeni sanayi modelinde teşviklerse şirketler ancak otomatik olarak şartları sürekli karşıladıkça devrede kalabilecek. Örneğin, Brezilya’nın uzun zamandır gümrük vergileriyle korunan ve uluslararası pazarlarda rekabet gücü zayıf bir otomotiv sektörü var.  Rekabet gücünü artırmak için yapılacak teşviklerde düşük emisyonlu otomobillerin üretimini teşvik etmeye yönelik yeni bir planın parçası olarak, enerji verimliliği, geri dönüştürülebilirlik ve araştırma ve geliştirme yatırımları için belirli gereklilikleri karşılamayan şirketlerin vergi indirimlerini kaybedebilecek. Sektörlere göre belirlenmiş hedeflerle uyumlu ölçütlerin bazıları yıllık, bazıları üç aylık dönemlerle değerlendirilecek.

Prof. Mazzucato, “misyon ekonomisi” kapsamında, değer dağılımını yöneten mekanizmaları kökten değiştirmeyi, bunun için de kamu ve özel sektörleri büyük ölçekte koordine etme iddiası ile “misyon odaklı bir yaklaşım” anlatıyor. Hükümetlerin ekonomideki kapasitesini, toplumdaki rollerini rollerini “kamusal amaç” doğrultusunda yeniden düzenlemeyi öneriyor. 

MİSYON EKONOMİSİ

Prof. Mazzucato, “misyon ekonomisi” kapsamında, değer dağılımını yöneten mekanizmaları kökten değiştirmeyi, bunun için de kamu ve özel sektörleri büyük ölçekte koordine etme iddiası ile “misyon odaklı bir yaklaşım” anlatıyor. Hükümetlerin ekonomideki kapasitesini, toplumdaki rollerini rollerini “kamusal amaç” doğrultusunda yeniden düzenlemeyi öneriyor.

Ekonomist Mazzucato Birleşmiş Milletler’in (BM) on yedi sürdürülebilir kalkınma hedefine (SDG) etkin bir şekilde ulaşmak için farklı türde kamu-özel sektör ortaklıklarını hayata geçirme gereğini savunuyor. Hükümetin rolünün ne olacağı sorusundan yola çıkarak kamu ve özel sektör paydaşları arasında simbiyotik işbirliklerinin teşvik edilmesi gerektiğini söylüyor. Toplum olarak karşı karşıya olduğumuz acil sorunları çözmek için kamunun da risk alması gereğini vurgularken ödül paylaşımının da yeniden düzenlemesi gereğini anlatıyor.

Büyümeyi ve girişimci devleti yeniden düşünmenin öneminin peşinden gidiyor.

Türkiye’deki Erdoğan hükümetinin özellikle 2018-2023 arasında büyüme uğruna makroekonomik dengelere verdiği kalıcı ve maliyetli hasar elde veri iken Mazzucato’nun sözleri çok daha anlamlı geliyor:

Ancak büyümeyi ekonomi politikası oluşturmanın merkezine koymak bir hatadır. Önemli olmakla birlikte, soyut olarak büyüme tutarlı bir hedef veya misyon değildir. Hükümetler belirli hedeflere (GSYH büyümesi, toplam çıktı vb.) odaklanmadan önce ekonominin yönüne odaklanmalıdır. Sonuçta, yüksek bir büyüme oranına ulaşmak için kötü çalışma koşulları veya genişleyen bir fosil yakıt endüstrisi gerekiyorsa bunun ne faydası var?

Türkiye’nin yakın zamandaki tecrübesine vurgu yaparsak, aynı soruyu yüksek bir büyüme oranına ulaşmak için kötü çalışma koşulları, çok yüksek bir enflasyon, artan mali açık ve cari açık, aşırı bozulan gelir dağılımı gerekiyorsa bunun ne faydası var?

Mazzucato’nun yeni sola ilham olan önermesinde büyümeyi daha kapsayıcı bir yöne itmek, ekonomik faaliyetlerin finansallaştırılmasından uzaklaşmak ve reel ekonomiye yeniden yatırım yapmak gerekli. Halihazırda çok sayıda finans dışı şirket (üreticiler de dahil olmak üzere) beşerî sermaye, makine ve araştırma-geliştirmeden ziyade hisse performansının yükseltecek harcamalar peşinde. Bu tür faaliyetler kısa vadede firmaların hisse senedi fiyatlarını artırabilirken, çalışanlara yeniden yatırım yapmak için mevcut kaynakları azaltmakta ve sermayeyi kontrol edenler ile etmeyenler arasındaki uçurumu genişletmekte Mazzucato’ya göre.

Ekonomik veriler Mazzucato’yı destekliyor. Türkiye için de.

Finansallaşmanın, bir bütün olarak toplum için değer yaratmaktan ziyade, çoğu zaman kısa vadeli kar maksimizasyonu ile ilgili olduğunu hatırlatıyor. Kapsayıcı büyümeyi sağlamak için, gerçek değer yaratıcılarının işçiler olduğunu kabul ederek, gelir ve servet dağılımına ilişkin tartışmalarda onların çıkarlarını ön plana çıkaracak politikalar izlenmesi gereğini söylüyor.  Ekonomilerin kendi başına asla sosyal olarak arzu edilen bir yönde büyümeyeceğini de hatırlatarak.

Mazzucato, devleti̇n oynayacaği önemli̇ gi̇ri̇şi̇mci̇li̇k rolünü vurguluyor. Hükümetlerin pandeminin ardından ekonomilerini yeniden canlandırmaya yönelik girişimlerinden sonra, sadece “akıllı” değil aynı zamanda yeşil ve kapsayıcı bir büyümenin nasıl sağlanacağı konusunda yeni düşüncelere ihtiyaç olduğundan bahsediyor.

Bu tartışmaları Davos’ta ultra zenginler kulübü içinde bir sunum yaparak değil, bizzat Latin Amerika ülkelerinde uygulama alanları yaratarak ilerletiyor.  Ekonomik büyümeni̇n her ülke için doğru yönde yönlendirilmesi̇ için hükümetleri kendi̇ yeteneklerine, araçlarına ve kurumlarına hedef odaklı yatırımlara çağırıyor.

Brezilya’nın üretim ve paylaşım sorununu hedefleyen soldan bakışla uygulamaya koyduğu Misyon odaklı bir sanayi stratejisi” yeni dönemin ilk denemelerinde olması açısından önemli. Omurgasını Mazzucato’nun önerdiği modelde kamu ve özel sektörün simbiyotik olarak birlikte çalışması oluşturuyor. Doğru uygulandığında varılması gereken yer uzun vadeli kamu faydalarını ve hissedar değerini en üst düzeye çıkarmak ve inovasyona dayalı büyüme ile kapsayıcı büyümenin el ele ilerlemesi.

Türkiye ekonomisini yönetenlerin toplumsal refaha zarar verici akıldışılıktan rasyonellik vaatleri içinde sundukları politikalar para politikasında adım atmanın ötesine geçmiş değil. Reform başlıklarının altı boş. Mazzucato’nun 10 sene önce yazdığı kitaplarda anlattıklarına yaklaşmak bir yana, mecut iktidarın yerel seçimlerin ardından herhangi bir istikrar programı dahi uygulama kapasitesine sahip olmadığı görülüyor.

Dolayısıyla pandemi sonrası dönemde artan oranda kabul gören ortak soru: hükümetlerin ne kadar büyüme değil ne tür bir büyüme sağlayabilecekleri. Kapsayıcı ve sürdürülebilir daha fazla ekonomik çıktı elde etmek için, hükümetlerin ekonomiyi şekillendiren güçlü kuvvetler olma potansiyellerini yeniden düşünmeleri gereği. Kamu kuruluşlarını dar büyüme hedefleri yerine iddialı misyonlar etrafında yeniden yönlendirmek, pandemi sonrası elle tutulur hale gelen büyük ekonomik ve sosyal zorluklarının üstesinden gelmenin anahtarı olabilir gibi görünüyor.

Türkiye ekonomisini yönetenlerin toplumsal refaha zarar verici akıldışılıktan rasyonellik vaatleri içinde sundukları politikalar para politikasında adım atmanın ötesine geçmiş değil. Reform başlıklarının altı boş. Mazzucato’nun 10 sene önce yazdığı kitaplarda anlattıklarına yaklaşmak bir yana, mecut iktidarın yerel seçimlerin ardından herhangi bir istikrar programı dahi uygulama kapasitesine sahip olmadığı görülüyor. Türkiye’de muhalefet partileri açısından da durum ne yazık ki farklı değil. Halbuki dünyanın ortak problemleri derinleşirken çözüm çabaları yavaş yavaş şekilleniyor.

Sol bakış bu açıdan yeni önermelerle gelebilen taraf olarak da uzun zamandır olmadığı kadar ön olanda.

Türkiye ekonomisi ve toplumu 21 yıllık AKP iktidarının yarattığı ekonomik, kurumsal ve bireysel yıkımın sarmalında bir kez daha çağın gereklerini yakalamak, önüne geçmek konusunda ışık yılı ölçeğinde geride kalıyor.

 

Güldem Atabay, Ekonomist

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir