​Ve sonsuza dek mutlu yaşadılar

​Ve sonsuza dek mutlu yaşadılar

Ataerkil düzende 19. yüzyılın en eski masallarından, 20. yüzyıl sinemasının en eğlenceli romantik komedilerine kadar aşkı mutlu sona bağlayan “Ve Sonsuza Dek Mutlu Yaşadılar” finali sahiden mümkün müdür? Elbette evlilik mutlak mutluluk değildir ancak pragmatik bir anlaşmadan romantik bir partnerliğe dönüşen birlikteliklerde içten bir arkadaşlık, her konuda şeffaf iletişim, kişisel alana saygı, karşılıklı güven ve birlikte yeni anılar yaratmaya sonsuz bir heves oldukça sonsuza dek güzel bir hayat arkadaşlığı da mümkün olabilir. 

Beyaz atlı prensini bekleyen prenseslerin modası geçtiğine göre ve nihayet yükselen eşitlik değerleriyle, kendilerini tanımladıkları cinsiyetleri her ne olursa olsun hayatı paylaşmaya karar veren partnerlerin sağlıklı ve mutlu bir beraberlik yaşamaları için beklentiler de artık eski demode ve ayrımcı değerler değil. Maalesef hala bulundukları yerel kültürel değerler, ekonomik ve sosyal koşullar içinde çocuk gelinlerden bile bahsetmeyi sürdürdüğümüz bir dünyada, neyseki hayatını mümkün olan ekonomik özgürlüklerle dilediği gibi yaşama şansı olan genç yetişkinler için evliliğin ve birlikte yaşamanın beklentileri de değişti.

Bireysel hedeflerin, kişisel arzuların öne geçtiği günümüzde tahammül eşikleri de iyi ki değişti…Hiç kimse ekonomik özgürlüğü olduğu sürece, kültürel bir baskı ve tehlike içinde de değilse mutsuz eden bir birlikteliğe tahammül etmek zorunda değil. Ancak elbette ortak değerleriniz, ortak ilgi alanlarınız ve keyif aldığınız benzer bir yaşam tarzınız varsa bir ilişki de bir evlilik de çok daha sağlıklı yürüyebilir, mutlu edebilir. Hatta masal gibi bir arkadaşlıkla paylaştıklarınız ömrünüze ömür katabilir.  

Psikoloji literatüründe evlilik ve partnerlikte 4. yıl hafiften kaşınmaların ve göze batmaların başladığı en kritik sene kabul ediliyor. İşin aslı evliklerin neredeyse yarısı da boşanmayla sonuçlanıyor. Peki eşlere ve aralarındaki kimyaya neler oluyor? Bu alandaki en çarpıcı çalışmalardan biri Wright Üniversitesi’nden Psikoloji Profesörü Dr. Larry Kurdek’in evli çiftlerle 10 yıl süren çalışması sayılabilir.

KİMYA

Psikoloji literatüründe evlilik ve partnerlikte 4. yıl hafiften kaşınmaların ve göze batmaların başladığı en kritik sene kabul ediliyor. İşin aslı evliklerin neredeyse yarısı da boşanmayla sonuçlanıyor. Peki eşlere ve aralarındaki kimyaya neler oluyor? Bu alandaki en çarpıcı çalışmalardan biri Wright Üniversitesi’nden Psikoloji Profesörü Dr. Larry Kurdek’in evli çiftlerle 10 yıl süren çalışması sayılabilir. Dr. Kurdek, 10 yıl boyunca yılda bir kez olmak üzere evliliklerinin ilişki kalitesindeki değişiklikleri gözlemlemek üzere evli çiftlerle düzenli anket çalışmaları gerçekleştirmiş.

Dr. Kurdek, oldukça uzun soluklu diyebileceğimiz çalışmaya katılan çiftlerin kaliteli bir ilişkiyle başlayan evliliklerinde ilginç sayılabilecek benzer bir örüntü tespit etmiş. Çalışma, 4. ve 7. yıllarda çiftlerin, her iki tarafta da ilişkileri ile ilgili ağır mutsuzluklar ve zorlanmalar yaşadıklarını tespit etmiş. İşin ilginci çalışma, ilişkiyi sürdürmekte en çok zorlanan eşlerin, çocuklu eşler olduğunu da ortaya koymuş.  522 çiftin katıldığı ve “Journal of Developmental Psychology” dergisinde de yayımlanan bilimsel çalışmaya göre sözün kısası 4. yıl ve 7. yılı atlatırsanız yırttınız. Peki atlatmak zorunda mısınız? , ya da hiç böyle tatsızlıklar yaşamamak için ideal bir partnerlik nasıl olabilir?

Hem birbirine alan bırakarak hem de ilişkiye mümkün olduğu kadar ortak deneyimler, tatiller, akşam yemekleri hatta belki yürüyüşler, basit zevkler ve her ne olursa olsun heyecan verecek yeni ortak hobiler ekleyerek sonsuza dek şahane bir arkadaşlık yaşanabilir. Her konuda şeffaf iletişim, kişisel alana saygı ve karşılıklı güvenle kim bilir belki de hayatın tadı birlikte daha güzel çıkabilir.

SAYGI VE GÜVEN

Öncelikle sağlıklı bir ilişkide ortak değerler, ortak ilgi alanları, ortak zevkler ve dolayısıyla birlikte neler yaptığınız belki de işin sırrı. Hele hele en modern ilişkilerde bile sorumlulukları asla paylaşmayan eşlerden birinin yetmezmiş gibi birlikte yeni anılar yaratmak için hiç çaba göstermemesi de evliliğin ya da ortak yaşamanın en büyük kabusu olabilir.

Hem birbirine alan bırakarak hem de ilişkiye mümkün olduğu kadar ortak deneyimler, tatiller, akşam yemekleri hatta belki yürüyüşler, basit zevkler ve her ne olursa olsun heyecan verecek yeni ortak hobiler ekleyerek sonsuza dek şahane bir arkadaşlık yaşanabilir. Tıpkı bir arkadaşlıkta olduğu gibi her konuda şeffaf iletişim, kişisel alana saygı ve karşılıklı güvenle kim bilir belki de hayatın tadı birlikte daha güzel çıkabilir.

Cenk Erdem
Latest posts by Cenk Erdem (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir