Parti bölünmeleri

Parti bölünmeleri

Türkiye’de merkez partiler, yani AKP ve CHP’nin bölünmelere karşı direnç gösterdiği açıkça ortada. O arazilerde boş yer yok. Gecekondu yapmanıza izin vermiyorlar. Benzeri bir katılık Kürt hareketi için de söz konusu.

Siyasi hayatın temeli siyasi partiler. Çünkü temsili demokrasi demokrasinin hegemonik yorumu olmaya devam ediyor. Siyaseti demokratikleştirip temsil mekanizmalarının yarattığı bürokrasiyi ortadan kaldırmayı amaçlayan toplumsal hareketler olsa da, post-modern dünyanın apolitik koşullarında bu hareketlerin ömrü kısa ve etki alanı sınırlı. Belki de bu yüzden partiler hala profesyonel particilerin elindeki yarı bürokratik mekanizmalar olmaya devam ediyor.

Siyasi parti düzenimizi Türkiye ölçeğinizde yeniden değerlendirdiğimizde karşımıza çıkan en başat meselelerden biri parti bölünmeleri. Ocak 2024 itibariyle faaliyette olan parti sayısı 140’ı geçmiş durumda. Oysa bu sayı bundan 20 yıl önce bugünkü seviyesinin yarısı kadardı. Bilindiği üzere Türkiye’de siyasetin hareket yönü yukarıdan aşağıyadır. Yani devlet, kurumlar ve elitler halka siyasi dava, örgüt ve söylem empoze eder. Siyasi parti sayımızdaki artış da daha çok yukarıda olup bitenlerle ilgili. Elitler arası çatışma siyasi parti kurma motivasyonunun başlıca nedeni. Tabii elitler arası çatışma düzeyinin yüksek olduğu partilerde kendiliğinden bir şekilde bölünme olur diyemeyiz. Bu noktada toplumsal beklentilere ve siyasi konjonktüre de bakmak gerekli.

Bir başka husus parti bölünmelerinin başarı şansıyla ilgili. Yeni kurulan partiler hayatta kalıyor mu, kalabiliyor mu? Burası parti çoğulculuğun yaşama şansı bakımından nasıl bir ülke?

AKP ve CHP’den ayrılan partiler bağlamında tablo oldukça karanlık. DEVA, Gelecek, Memleket ve Yeni Demokrasi Hareketleri ciddi iddiayla kurulmuş olmalarına rağmen kitleselleşmediler. Ülkedeki kutuplaşma iklimi bu sonucun en büyük sebebi. AKP tabanında Reis’e karşı büyük bir bağlılık var. Parti ve hükümet politikalarına tepki siyasi iktidarın gücünü aşındırıyor. Ama bir zamanlar AKP’ye oy vermiş kesimler muhalif partilerin yer aldığı karşı kutba değil MHP gibi iktidar bloğu partilerine veya Yeniden Refah gibi aslında hem AKP hem de CHP’ye karşı çıkan İslamcı muhalefet unsurlarına destek veriyor. Benzer bir tablo CHP’den ayrılan partiler açısından da söz konusu. Ne Muharrem İnce ne de Mustafa Sarıgül CHP’ye alternatif olamadı. Çünkü muhalefet içindeki baskın oy verme davranışı Erdoğan alerjisi üzerine kurulu. Ana muhalefet partisinin elitleri de bu algıyı yeniden üretiyor.

CHP’ye her karşı çıkış girişimi ihanet ve AKP’ye hizmet damgası yemekte. Tabii bu iki büyük partinin ayrılıkçıları arasında yine de önemli bir fark var. CHP, AKP’den ayrılan siyasetçilere yardım etmekte. DEVA ve Geleceğin grup kurması önemli ölçüde bu cömert yardımın sonucu. Ama AKP CHP muhaliflerine karşı böyle bir strateji gütmüyor. Bu nedenle Memleket ve Yeni Demokrasi Hareketlerinin Türk siyasetinde yarattığı etki DEVA ve Geleceğin çok altında kalıyor.

AKP ve CHP’den bölünen partilerin yaşadığı hüsran Kürt Hareketi bakımından da söz konusu. Kürt hareketindeki baskın eğitim kapatılan veya kapanmak zorunda kalan partilerin başka bir isimle yeniden örgütlenmesi şeklinde

AKP ve CHP’den bölünen partilerin yaşadığı hüsran Kürt Hareketi bakımından da söz konusu. Kürt hareketindeki baskın eğitim kapatılan veya kapanmak zorunda kalan partilerin başka bir isimle yeniden örgütlenmesi şeklinde. En son Ayhan Bilgen örneğinde bir benzeri görüldüğü üzere yeni bir parti çatısı altında toplanarak Kürt hareketinin ana çizgisine alternatif olmaya çalışan kişi ve hareketler ise tabanda karşılık bulmuyor.

Parti bölünmelerin siyasi hayatta kalıcı olduğu iki ideolojik hat ise dikkat çekicidir. Türk milliyetçisi MHP’den ayrılan partiler ile İslamcı Milli Görüş çizgisiyle ilgili hareketlerin siyasi hayattaki konumu son çeyrek asra damgasını vurmuş durumdadır. 1970’lerde Türkeş’in MHP’si % 4-6 aralığında oy alırdı. Bugünün Türkiye’sinde ise baba ocağı MHP’den kopan partiler BBP, İyi Parti, Zafer Partisi % 25 sınırını zorluyor. Bu durumda ilginç olan husus ise parti disiplini. Aslında MHP parti disiplinin çok güçlü olduğu bir parti. Ama yine de Yazıcıoğlu, Akşener ve Özdağ örnekleri gösteriyor ki milliyetçi kesimde partilileşme iddiası çok kolay bir şekilde karşılık buluyor.

Türkiye siyasetinde milliyetçi anlayışın güçlenmesinin bu alanda parti kurmayı kolaylaştırdığı söylenebilir. Benzeri bir bolluk havası İslami-muhafazakar kesim için de söz konusu. AKP’yi kuran kadroların Refah-Fazilet çizgisinden nasıl uzaklaştığını herkesin malumu. AKP örneği bir partiden ayrılan elit grupların başka bir parti adı altında örgütlenmesi sonucunda ortaya çıkan en başarılı örnek. Bu aralar Yeniden Refah da hem Saadet hem de AKP’ye karşı benzeri bir başarı öyküsü için alan hakimiyetini arttırıyor.

Türkiye’de merkez partiler, yani AKP ve CHP’nin bölünmelere karşı direnç gösterdiği açıkça ortada. O arazilerde boş yer yok. Gecekondu yapmanıza izin vermiyorlar. Benzeri bir katılık Kürt hareketi için de söz konusu. Ama milliyetçi ve İslamcı kesimlerde yeni partiler ve muhalif elit grupların başarı kazandığını görüyoruz.

Armağan Öztürk
Latest posts by Armağan Öztürk (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir