Yalan hedefe varmak için her şekilde söylenir bir araçtır. Her daim konumlarını hükmedenlere itaatle sağladıklarına inanan zavallılardır. Hangi sistem gelirse gelsin hep ayakta kalıp ahkâm keseceklerine inanırlar. Onların en tehlikeli düşmanı dürüst ve adil insanlardır. Öylelerinin olduğu yerde barınamayacaklarını çok iyi bilirler.
Haksızlıklar, hukuksuzluklar ve zulümler karşısında genelde beş farklı davranış (tavır) karşımıza çıkar. Birincisi, kendisine dokunulmayan umursamazların duruşu. İkincisi, kendisine dokunulmadığı halde mertçe mazlumun yanında yer alanların duruşu. Üçüncüsü ise zulme uğradığı halde mücadele etmeyip köşesinde bekleyenler, dördüncüsü ise mücadelesine devam edenler. Beşincisi ise mütehakkim ve zalimce bu zulmü işleyenler ve onlara yardım edenlerdir. Bu yazımızda bu beş grubun gösterdiği refleksleri ele almaya çalışacağız.
Kendisine dokunulmayan umursamazlar güruhu
Bunlar genelde her devrin adamıdırlar. Millet tabiriyle gelene gidene ağam paşam diyen tiplerdir. Onlar için bu dünyada sadece elde edilecek menfaat vardır, gerisi teferruattır. Her türlü oyunun içinde yer almaya da razıdırlar. Yeter ki menfaatleri heder olmasın. Yalan hedefe varmak için her şekilde söylenir bir araçtır. Her daim konumlarını hükmedenlere itaatle sağladıklarına inanan zavallılardır. Hangi sistem gelirse gelsin hep ayakta kalıp ahkâm keseceklerine inanırlar. Onların en tehlikeli düşmanı dürüst ve adil insanlardır. Öylelerinin olduğu yerde barınamayacaklarını çok iyi bilirler. O nedenle mert ve adil insanların ayaklarını kaydırmak için her zaman rol almaya hazırdırlar, yeter ki işin sonunda menfaat elde edecek olsunlar. Onlar için yalan ve gerçek yani hakikat ve küfür arasında hiçbir fark yoktur. Nihai hedef çıkar olduğu için nerede nasıl ulaşacaksa menfur emellerine odaklanmıştırlar. Bu vatanın mert ve adil dürüst insanlarını harcamak gerektiyse bir otomobilden alacakları indirim için her türlü kahpece kurulmuş kumpasların altına bile imza atmaktan çekinmezler (adı bende saklı). Yeter ki menfaat elde etsinler. Oysaki bumerang etkisi dediğimiz zulmün duvarları yıkıldığında Hakkın ateşi ilk bu zavallılara dokunacaktır. Her ülkede en tehlikeli ve sinsi grup bunlardır. Beşincilerden bile daha tehlikelidir denilebilir. 15 Temmuz hain FETÖ ve ortaklarının girişiminden sonra en çok kullanılan ak ile karayı karıştırmada en çok aktif rol alan mahlûkların güruhudur. Bir tarihçimizin ifadesiyle ednaül hayvanlar grubu. Çünkü kimi nerede ne zaman hangi yalanla vuracakları bilinmez. Bunlar, adalet kavgası yapanların hızını kesmek içinde bire bir algı oyunlarında köleliğe talip olanlardır. Bunları zalimlerin yardımcılarından ayıran en büyük fark; onlar gibi oyunun içinde değildirler. İstenildiğinde menfaat karşılığı oyuna dâhil olanlardır. Ayrıca, zalimlerin yardımcıları esir olanlar grubundadır. Kendi iradeleri yoktur. Zalimle beraber hareket ederek kendini kurtarmaya çalışır. Ama unutmasınlar, vuran vurulur! Elbette, oynanan her oyun onu kurana geri döner. Ne zaman mı? Onu Allah bilir! Henüz hesaplar görülmedi!
Mazlumun Yanında Yer Alanlar
Maalesef, günümüz Türkiye’sinde sayıları çok az olan ve her ülkede eğitim sisteminin özellikle hukukçuların ve adalet dağıtanların eleştirel düşünce modeline dayanan ahlaki zeminden beslenen bu ruha göre yetiştirilmesi gereken mümtaz şahsiyetli insanların durduğu yerdir. Onların hayatının gayesi hep adalet, iyilik ve başkalarının hakkına el uzatmamak olmuştur. Onlar, insanlara inançlarından dolayı ayrımcılık yapmazlar. İşin ucunda kendisi ve ailesi zarar görecek olsa bile Hakkın ve adaletin çizgisinden kopmazlar. Bunlar, zaman zaman bu tavırlarından dolayı zulme uğrayanlarla birlikte zulme uğratılsa da her daim ayakta kalırlar ve hayırla yad edilirler.
Korkaklar
Zulme uğradığı halde sesini çıkarmayanlar esasında kader planında geçmişte yaptıklarının cezasını çekmektedirler. Ve büyük bir ihtimalle hala oyunun içinde olanlardır. Veya hala saklayacakları bir şeyleri varsa, oyunu bozmaktansa kendi oyunlarını sahneye koymak için sona ermesini beklerler. Bunlarla ilgili en büyük problem ise kendisinin zulme uğradığını gösterip sesini sonuna kadar çıkaranların da bunların arasında olmasıdır. Sinsice vaktini ve yerini kollarlar. Kahramanlar sahneye çıktığında arkasına sıra olarak sahte kahramanlık naraları atarlar. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır!
Kahramanlar
Zulmün karşısında kaleler gibi dimdik ayakta duran kahramanlar. Zamanı geldiğinde mazlum adına hakkını herkesten alıp hesap soracak yiğit insanlardır. Onlar için bu ülke ve insanlarının dertleri vardır. Bumerang etkisinin hukukta en çok geçerli olduğu yer bunlar içindir. Bilirler ki, Allah haklarını teslim edecektir. Dünyanın neresinde olursa olsun buna hep böyle inanmışlardır. Allahçılık (haşa) rolü oynayanların kaybedeceğini çok iyi bilirler. Şunu da bilirler; hangi taklalar atılırsa atılsın, bir gün takla atacak yer kalmayacaktır minderde. Korkaklarla bunları karıştıranlar çok büyük bir hata işlemektedirler. Bunların saklayacak bir şeyleri yoktur. Allah ve Hakikat vardır onlar için. Zulmün karşısında susup beklemezler. Kur ’ani anlayışa uygun olarak namaz ve sabırla Allah’tan yardım isterken mücadelelerini de en güzel şekilde yapmaya çalışırlar. Onlar için geleceğin anahtarı yalansız olmak ve paylaşmak üzerine kuruludur. Onlar için günlerin kolay ve zor olması diye bir ayrım yoktur. Burası imtihan dünyasıdır. Tek hesap verecekleri merciin Allah olduğunu çok iyi bilirler. Elbet zamanı geldiğinde de hesap sormasını çok iyi bilirler!
Zalimler ve Yardımcıları
FETÖ vb. hain yapılarla birlikte bilerek olup ve kasti olarak ak ile karayı birbirine karıştıranlardır. Parayı takip ederseniz bunları çok kolay bir şekilde bulursunuz. Hele bunların içinde bir de öyleleri var ki, dün onlara esir olmuş, bugün kendisini kurtaramadığı için masumlarla oynamayı marifet sayan zavallı hayvancıklar. Hayvandan bile daha aşağı olan bu yardakçılar, zalimler kadar bile cesarete sahip değildirler. İlahi adaletin en sert dokunacağı perde arkasında kendisini sakladığını zanneden bu mahlûklar olacaktır. Oyunların hepsi biter ve bir gün bütün perdeler açılır, herkes seyircinin karşısına çıkmak zorunda kalır.
Hukukun üstünlüğüne giden bir yolda yapılması gereken ilk şey, Hakikat Komisyonlarının kurulması olmalıdır. Geçmişle yüzleşmeden gelecek kurulamaz. Bu komisyonlarda, samimi şekilde insanların bildiklerini anlatabileceği şekilde düzenlemeler yapılmalıdır.
ÇÖZÜM YERİNE HAKİKAT KOMİSYONLARI
Hukuk devleti veya hukukun üstünlüğüne giden bir yolda yapılması gereken ilk şey, Hakikat Komisyonlarının kurulması olmalıdır. Geçmişle yüzleşmeden gelecek kurulamaz. Bu komisyonlarda, samimi şekilde insanların bildiklerini anlatabileceği şekilde düzenlemeler yapılmalıdır. Çok önemli dört saç ayağı kurulmalıdır. Birincisi, ta en baştan beri FETÖ, vb. hareketlerin bu şekil bir yapılanma olduğunu bildiği halde içinde yer alanlar ve yardıma devam edenler en ağır cezaya çarptırılmalıdır. İkincisi ise masum olduğu halde gençliğini bunlara kaptıranların hakkının verilmesidir. Bu şekilde birinciler negatifliğin yani cezalandırılmanın en kötüsüyle, ikinciler ise ödüllendirmenin en iyisine muhatap olacaklardır. Üçüncüsü ise her ne şekilde olursa olsun darbeyi bilenlenler, katılanlar, vb. ayak oyunları içerisinde darbe öncesi veya sonrası yer alanlar, bu millete silah çekenler hiçbir şekilde affedilmemelidir. Dördüncüsü ise kasti yani bilerek ak ile karayı birbirine karıştırıp hakikati örterek durumdan maksimum fayda sağlayanlar, bunlar zaten bir anlamda bu işin içinde en derin şekilde olup, başrol (main actors) oyuncuları demektir. Hakikat komisyonları zaten en çok bu gibilerin gerçek yüzünün ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Bunlar masum insanları kurban ederek bu vb. yapılarla mücadele ettikleri algısını gerçekleştirmektedirler.
Hakikat komisyonlarının çalışmaları halka açık bir şekilde yapılmalıdır ve daha sonra sansürsüz bir şekilde yayınlanmalıdır. Vatan evlatlarının gençliğini çalanların ve aldatıldığını söyleyenlerin gerçek hikâyeleri böylece tüm çıplaklığıyla ortaya konulmuş olsun ki adalette yerini bulsun. Esasında klasik bir tabirle, parayı takip ederseniz gerçek suçluların kim olduğunu, bu vb. yapılardan kimlerin nasıl faydalandığını yani yapıda lider olanlar ve kandırılanların kimler olduğunu kolaylıkla ortaya çıkarmış olursunuz. Demek ki, bu mesele bilerek griftleştirilmektedir, oysaki çözümü hiçte zor değilmiş. En kısa zamanda adalet ve eşitliğin bu güzel ülkede ak ile karanın karıştırılmadan inşa edilmesi arzusuyla tarihe bir not düşmüş olalım.
Yorum Yazın