Ortada doğrudan sorumlu şirket eliyle yaratılmış, çeşitli kişi ve grupların tüm uyarılarına kulak tıkanan, oluşan riskler görmezden gelinen, verilen mahkeme kararları da hasır altı edilen bir süreç yaşanmış durumda. Yine normal bir hukuk devletinde bu olay olsa, mesela Belçika’da veya Hollanda’da aynı hadise gerçekleşse, iktidar bir dakika daha yerinde kalamaz. Erzincan’ın İliç ilçesinde geçtiğimiz gün Anagold şirketine ait 10 milyon metreküp hacimli Çöpler Altın Madeni’nde meydana gelen toprak kayması faciasında en az 9 işçinin hala göçük altında bulunduğu, 800 metre hareket ettiği belirtilen toprak yığınının ise siyanür ve sülfürik asit gibi zararlı ve zehirli maddelerle yıkandığı rapor ediliyor. Anagold şirketinin %80’i Kanada-ABD ortaklığı SSR Madenciliğe, %20’si ise Çalık Grubu’na ait. Madene “Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) olumlu” ve “toprak kayması riski yoktur” raporu veren firmanın yönetim kurulunda yer alan bir kişinin daha sonra Anagold Madencilik A.Ş.’nin yönetim kurulu üyesi olarak atandığı dün ortaya çıktı. Yani çevresel tehdidi gizleyen, ödülünü yönetici yapılarak almış.Bir çevre faciası ile karşı karşıyayız. Bu göz göre göre gelen bir felaket, zira son iki yıldır bu madenle ilgili temel gerçekleri tekrar hatırlamakta fayda var. Bir defa, toprak kayması deyince, bildiğimiz doğal felaket toprak kayması zannediliyor. Oysa durum öyle değil; altın, adına “liç yöntemi” denen bir teknikle çıkarılıyor. Bu işlemde, çözücü özellik gösteren sıvı kimyasallar kullanarak kıymetli maden elde ediliyor, ancak zehirli kimyasalla kirletilen toprak yığınlarının da bir yerde depolanması gerekiyor. Kayan işte o siyanürlü yığın. Yani asla doğal bir afet söz konusu değil, aksine açgözlü insan eliyle yaratılmış zehir tepeleri kayarak bir ders vermişler!
2022 yılı Nisan ayında madendeki siyanür taşıyan boru patlayarak İliç ırmağına karıştıktan sonra ruhsatı iptal edilmeyen şirket, 3 ay sonra faaliyetlerine yeniden başlamıştı. Maden 2 yıldır gündemden hiç düşmedi. Felaket ha geldi ha geliyor dendi, uyarılar yapıldı. Sonuç beklendiği şekilde gerçekleşti, adeta gümbür gümbür geldi.
BEKLENEN SONUÇ GÜMBÜR GÜMBÜR GELDİ
İkinci olarak, 2022 yılı Nisan ayında madendeki siyanür taşıyan boru patlayarak İliç ırmağına karıştıktan sonra ruhsatı iptal edilmeyen şirket, 3 ay sonra faaliyetlerine yeniden başlamıştı. Bu durumu protesto eden çevre aktivistleri, ekoloji dernekleri, TMMOB gibi meslek odaları ve başta Yeşil Sol Parti olmak üzere siyasi partiler, Fırat nehrinin bir kolu olan İliç ırmağına 600 metre mesafede ve 200 futbol sahası büyüklüğünde, Türkiye’nin ikinci büyük maden sahası olan Çöpler madenindeki olası felakete dikkat çekerek hem siyanür sızıntısını hem 640 futbol sahası boyutuna çıkarılmak istenen kapasite artırımını hem de toplamda 7,2 milyon dolarlık vergi borcunun silinmesini gündeme getirmişlerdi. Maden yaklaşık 2 yıldır gündemden hiç düşmedi. Felaket ha geldi ha geliyor dendi, uyarılar yapıldı. Sonuç beklendiği şekilde gerçekleşti, adeta gümbür gümbür geldi.Üçüncü olarak ise, İliç’te yaşayan Eşref Demir’in bireysel başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi (AYM), projeye verilen Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) olumlu kararıyla birlikte, açılan davada Erzincan İdare Mahkemesi tarafından yapılan bilirkişi tespit eksikliklerini ihlal olarak bulgulayan bir karar aldı. Bu karardan sonra, normal bir hukuk devletinde o madenin ruhsatı iptal edilir, en azından faaliyetleri durdurulur. AKP Parti devletindeyse yok hükmündeki AYM kararları, buruşturulup çöp sepetine basket atılır.Yani ortada doğrudan sorumlu şirket eliyle yaratılmış, çeşitli kişi ve grupların tüm uyarılarına kulak tıkanan, oluşan riskler görmezden gelinen, verilen mahkeme kararları da hasır altı edilen bir süreç yaşanmış durumda. Yine normal bir hukuk devletinde bu olay olsa, mesela Belçika’da veya Hollanda’da aynı hadise gerçekleşse, iktidar bir dakika daha yerinde kalamaz. Açıkça hatalı ÇED raporları düzenleyen ve madeni denetleyen bürokratlar yargılanır, tüm uyarılara kulak tıkayan iktidar istifa eder. Türkiye de ise gemisini yürütene kaptan derler…Hukuk gerçeğimiz, ne olursa olsun iktidarın hiçbir biçimde suçlanmaması üzerine kuruludur. İktidar asla hata yapmaz. Deprem gibi gerçek doğal afetlerde organize olmamak, şu an yaşanan gibi insan eliyle yaratılan beceriksizlikler ve kâr hırsıyla yapılan ekolojik yağmaya göz yummak asla iktidara atfedilemiyor!Türkiye’yi biraz bilenler, bu kadar göz yummanın ancak para veya menfaat karşılığı yapılabileceğini biliyorlar. Ortada bu rüşveti organize eden bir yapı var ama kimse bir adım daha atamıyor.Failler yalnızca şirket yöneticileri değil, bu madene hukuka aykırı olarak ÇED olumlu raporu verenler, madeni denetleyenler, ruhsat verenler, sızıntı üzerine madeni kapatmayıp üç ay sonra tekrar faaliyete geçmesine izin verenler ve payı bulunan tüm kişilerdir.
Yorum Yazın