Kendi gerçekliğini terk etmiş bir toplum

Kendi gerçekliğini terk etmiş bir toplum

Ne yazık ki ülkemizde bu ne diyor diye dinlemenin her bir kutuplaşmış kesim açısından artık anlamı kalmamış durumda. Faruk Turgut ve bizler gibi insanlarda arada kalmış durumdayız.

Gold Film yapımcısı Faruk Turgut ile tanışmamama çok duayen bir sanatçımızın vesile oldu. Kendisi Faruk beyi sevip ve takdir ettiğini, ülke için iyi niyeti orijinal çaba içinde olduğunu, ilgi ve derinlik alanımız açısından birbirimizle tanışmamızın faydalarından bahsetmişti. İki ay önce tanıdım kendisini. Yüz yüze görüştüğümüzde dizinin iki bölümü yayınlanmış, ardından da iki yayın durdurma kararı gelmişti. Bana “Yeşilçam ve dizi sektöründe çok iş yaptım, artık bir gelire değil, vicdanımın tatmini için sosyal içerikli toplumsal uzlaşmaya katkı yapacak farklı bir işe ihtiyacım var dedim ve bu işe giriştik” ifadesini kullanmıştı. Faruk bey ile yüz yüze tanıştığımda onun Tunceli Pertek’li ve oldukça mütedeyyin hacı bir ailenin sosyal demokrat ve Atatürkçü çocuğu olduğunu öğrenmem de benim için hiç de sürpriz olmamıştı.

Dizinin yayını ardından, mahalleliden -bir kısım kentli dindarlar hariç- diziye aşırı tepki gösterilmekteydi. Yapımcının memleketi hasebiyle yakıştırılan mezhebinin bilinçli İslam düşmanlığından, yeni bir 28 Şubat devamı ve Fetö komplosuna kadar her şey ilgili medyada yer almaktaydı. Bu linçin bir kısmı ilgili gazete manşetleri, değerli yazarların makaleleri ve tarikat vakıf bildirilerine kadar yansımaktaydı. Bu rahatsızlık sadece iktidar yanlısı mahalleliyi değil iktidara muhalif mahalleliyi de kapsamaktaydı. Ömer veya Kızılcık Şerbetinden rahatsız olmayan bence seküler karakterde Ak parti yönetimi pragmatizmi de seçim öncesi, doğal olarak, bu tip tepkileri dikkate almak zorundaydı.

Şu an itibariyle “Kızıl Goncalar” 6 bölüm yayınlandı. En azından mahalleli temkinli bir kaygı ile öfkesini dindirmiş durumda. Dizi, özellikle Fox seyredilmesi uygun olmayan evlerde ehli tarik çarşaflı hanımlarca YouTube’dan ilgi ile de takip edilmekte.

KIZIL GONCALAR’A ÖFKE VE İLGİ

Şu an itibariyle “Kızıl Goncalar” 6 bölüm yayınlandı.  En azından mahalleli temkinli bir kaygı ile öfkesini dindirmiş durumda. Dizi, özellikle Fox seyredilmesi uygun olmayan evlerde ehli tarik çarşaflı hanımlarca YouTube’dan ilgi ile de takip edilmekte.

Dizinin ilk bölümü sert amma etkileyici idi. İkinci bölümü ise benim gibiler için oldukça duygu yüklü ve sürükleyiciydi. Zeynep’in 28 Şubatçı Suavi Hoca ile epizotlarından duygulanan göz yaşı döken İslamcı arkadaşlara şahit oldum. Bu iki bölümün sonunda belki ilk defa Yeşilçam tarihi dahil doğru dürüst tesettür, düzgün dini ritüeller, esasa ve geleneksel muhafazakâr kültüre yönelik bir yapım ciddiyetini fark edebilmiştim. İlaveten dizi kahramanı ana-kız ehli tarik camianın içinden çıkmışlar, iç cemaat ve dış seküler çürümüşlüklere karşı kahramanca değerlerine sadık olarak bir mücadele örneğini de veriyorlardı. Ayrıca Kemalist ve Neo Kemalist kesimlerle rahat ilişki kurabiliyorlar ve onlarda saygıyı uyandırıyorlardı. Hele aradaki entelektüel diyaloglarda daha çok İslami hermetizmin-irfanın, seküler ön yargıya karşı üstünlükle sonuçlandırılması, bizim gibiler için çok daha farklı bir duygusallık oluşturuyordu.

Dizideki doğru bir tesettür ve irfani hikmet anlayışının epizotları, bu algının seküler kesimlerdeki bilinç altı olumlu imajı oluşturması, yaklaşık 20 yıldır sermayeyi kontrol altında tutan, kültürel iktidar acizliği ve muhtaçlığını yaşayan, muhafazakâr burjuvazi veya Ak parti iktidarının, eğer niyetleri içten ise beceremediği bir şeydi. Bu 20 küsur yıl, seküler kesimde muhafazakâr yaşam tarzına karşı gönülden bir birlikte yaşama arzusunu sevgiye değil korkudan kalan öfkenin gizlenebildiği bir saygıyla görüntüsünü verdirebilmişti. Bu anlamda mahalleli güç sahiplerinin bırakın Faruk beyi suçlamayı onun gibilere yapıcı manevi destek vermeleri gerekiyordu. Bunu zaten İlahiyatçı Mustafa Öztürk ve İslamcı gerçek entelektüel İsmail Kara gibi aydınlar da açıkça ifade etmelerine şahit olmuştum..

Bu tepkilerin gerek siyaset veya tarikatlar nezdinde bilemediğimiz bilinç altı bir yaraya parmak basılması gibi nedenselliği belki de olabilirdi. Ancak iktidar açısından henüz bir oy tabanı gerekçesi dışında bu nedenselliği henüz keşfedebilmiş de değilim.

TEPKİLER VE BİLİNÇ ALTI

Bu tepkilerin gerek siyaset veya tarikatlar nezdinde bilemediğimiz bilinçaltı bir yaraya parmak basılması gibi nedenselliği belki de olabilirdi. Ancak iktidar açısından henüz bir oy tabanı gerekçesi dışında bu nedenselliği henüz keşfedebilmiş de değilim. Bu merakla mahalleli birkaç dostu aradım. Bunlar genelde özel okul mütevelli heyeti üyeleri ve akademisyenlerdi. Bana ilk tepkileri “abi bu Tarikatları kötülüyor arkada Fetö komplosu var. Sen iyi niyetlisin ancak bak işin içinde ne çıkacak. Zaten Fetö gibi genç bir tesettürlüyü eğitim ile ilişki kurduruyorlar şeklindeydi.”, mahalleli orta sınıf bir dost ise “abi bunlar iyi niyetli olsalar Fox’da yayınlatmazlardı. Biz Fox seyretmeyiz” şeklindeydi. İktidara sert muhalif bir muhafazakâr dostum ve eşi ise “bunlar dini bütün insanları 70 li yılların Yeşilçam’ın Ticanileri gibi ürkütücü gösteriyorlar. Biz ehli tariki TRT’deki Yunus Emre dizisi gibi evliyalar olarak görmek isteriz” demekteydiler.

Konuya ilgim derinleşmişti. Bu konuya ilişkin sert bir manşeti atan gazetenin yazı işleri müdürü ile sağ olsun hukukum vesile ile televizyonlarında yayına çıktım. Bu konuyu değerlendirdik. Görüşlerim ardından yapılan yorum madem siz iyi niyetli değerlendiriyorsunuz o zaman Fox’da ne işleri vardı şeklindeydi. Yayın ardından gazete Faruk Turgut ile ne olup ne olmadığına dair güzel bir röportaj yaptı ancak 20 gün oldu henüz yayınlanamadı. İlgili tarikatın cemaatinden etkili dostlar ve genç kuşaklarıyla konuştuğumda ise “bizimkiler Fox seyretmez seyretmeden yorum yapmış olabilirler. Biz YouTube’dan izleyelim dönelim” demişlerdi. Döndüklerinde ise ilgili gençler kastedilen biz değilmişiz herhalde şunlardır cevabını veriyorlardı.

Dizi üzerinden bir başka cephe de dizide seküler yaşam tarzındaki çürümüş unsurlara veya Kemalist uygulamalara karşı sert eleştirel bakış getirilmesine rağmen diziye sahip çıkan sert Kemalist kesim. Televizyonlara da bu sert görüşleriyle bilinen bazı duayen Kemalist hocaların muhtemelen de diziyi de seyretmeden özellikle yorum için tercih edilmeleri ve bunların destek mesajlarını verebilmeleri de ayrı bir gerçek ötesi durum.

Burada işin en ilginç tarafı yukarıdaki söz konusu aktörlerin kahir ekseriyeti diziyi hiçbir şekilde seyretmemiş olmaları veya çok azının gibi bir kısmının da sadece 1. Bölüme ait 2 dakikalık bir fragman seyretmiş olmaları. Özellikle dizideki genç Zeynep ve filozof Şeyh adayı Cüneyt’e ilişkin epizotları paylaştığım mahalleli mahcup bir sessizliğe bürünmekte. Bu konuda kentli dindarlar oldukça tavır değiştirip ilgilerini de arttırmış gözükmekteler.

Her şey bir yana dizide normal hayatta STK’ların yapamadığı, siyasetin ise tercih etmediği toplumun en uç kutuplaşmış kesimlerini aynı mekânda bir araya getirmiş ve kendileri olarak iletişime başlatmış gözükmekte. Bu bile bugünkü ülke görüntüsü açısından takdire değer bir durumdur.

Geçenlerde Putin TCN’ye etkili bir uzun röportaj vermişti. Putin sürekli batının kendilerini dinlemediğinden yakınıyordu. Muhtemelen burada Putin post-truth denilen gerçekliğin önemi kalmayan bu dünyaya kendince bir atıf yapmaktaydı.

Bizde de gerçekliğin öneminin kalmamasına kitlesel en güzel bir başka örnek, geçen seçim kampanyasında ana muhalefet liderine düzmece kaset düzenlenmesinin öneminin olmamasının, sadece kasetin zikredilmesinin toplum ve mahalleli nezdinde dikkate alınması verilebilir.

DÜZMECE KASET VE GERÇEKLİK

Ne yazık ki ülkemizde bu ne diyor diye dinlemenin her bir kutuplaşmış kesim açısından artık anlamı kalmamış durumda. Faruk Turgut ve bizler gibi insanlarda arada kalmış durumdayız. Bizde de gerçekliğin öneminin kalmamasına kitlesel en güzel bir başka örnek, geçen seçim kampanyasında ana muhalefet liderine düzmece kaset düzenlenmesinin öneminin olmamasının, sadece kasetin zikredilmesinin toplum ve mahalleli nezdinde dikkate alınması verilebilir.

Aslında bu yazının ana konusu diziyi savunmak veya içeriğini eleştirmek değil. Sadece bu dizi örneğinden amacımız kutuplaşmış ve yankı odalarına hapsedilmiş bizler için artık gerçeğin veya gerçekliğin hiçbir önemi kalmadığına dair bir betimlemeyi tekrar edebilmekti.

Farkında mıyız bilemiyorum, birbirimizi ne diyor diye dinlememiz ve gerçekliğin kendisi hakkındaki içtenliğimizle Tanrı hepimiz sınamakta…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir