Türkiye’nin gerçek gündemi ‘Anayasa’ mı?

Türkiye’nin gerçek gündemi ‘Anayasa’ mı?

Türkiye’nin bugün ana gündemi yeni ve sivil bir anayasa talebi değil ekonomi ve adalettir. Ve bu yönüyle de iktidar kanadından gelen yeni anayasa tartışmaları muhalefetin seçimi kazanarak elde ettiği gündem belirleme gücünü ortadan kaldırmak olduğu açıktır. 

31 Mart seçimlerinden sonra gündem yeniden “yeni anayasa”ya döndü. Ancak bir farkla. 

31 Mart seçimleri iktidar tarafından kazanılmış olsaydı yeni anayasa daha çabuk gündeme gelebilir ve iktidar kendi anayasa taslağını baskın biçimde gündeme taşıyabilirdi. 

Ancak seçimde kaybettiği için kaçınılmaz olarak kamuoyu tepkilerini, talepleri de dikkate almak durumunda. 

Diğer yandan MHP, yaklaşık 3 yıl önce hazırladığı 100 maddelik anayasa çalışmasını hatırlatırken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hukuk danışmanı Mehmet Uçum konuyla ilgili açıklamasını sosyal medya hesabından paylaştı. 

Bu paylaşımın en ilginç tarafı ise yüzde 50+1’in korunma talebi. 

Görünen o ki, Erdoğan seçeceği, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş da tüm parti liderleriyle görüşecek. 

Türkiye’nin bugün ana gündemi yeni ve sivil bir anayasa talebi değil ekonomi ve adalettir. Ve bu yönüyle de iktidar kanadından gelen yeni anayasa tartışmaları muhalefetin seçimi kazanarak elde ettiği gündem belirleme gücünü ortadan kaldırmak olduğu açıktır. 

Mevcut anayasa referansıyla Erdoğan’ın 3. kez Cumhurbaşkanı olamayacağı iddialarına karşı; aday olabileceğinin savunmaların temel argümanı, 2018’de yapılan anayasa değişikliği ile tarihin sıfırlandığı ve 2018 öncesi adaylığını değiştirilen anayasa ile ortadan kalktığını savunmuşlardı.

YENİ VE SİVİL NEDİR?

Peki yeni bir anayasa nasıl sivil olur?

Bu tartışmada iki kavram öne çıkıyor; “yeni” ve “sivil”.

Kuşkusuz yapılacak olan anayasa işin doğası gereği “yeni” olur.

Peki “yeni” olan anayasa “sivil” olur mu?”

Açıkçası mevcut siyasi iklimde, var olan siyasal sistem devam ettikçe hazırlanacak hiçbir anayasa kavramın hak ettiği ölçüde “sivil” olmaz. 

Çünkü yeni ve sivil anayasa tartışması 2000’lerin ve 2010’ların başında anlamlı bir siyasi tartışma ve talepti. Ki 2011’de seçilen Meclis’te her partiden üç üyenin olduğu Anayasa Komisyon’u kurulmuş 60’a yakın madde üzerinde uzlaşılmış ama süreç kesintiye uğramıştı. 

Diğer yandan 2018’de hayata geçen Türk Tipi Alaturka Başkanlık Sistemi’ne meşruiyet sağlayan anayasa değişiklikleri ile son hâlini alan mevcut anayasa, sonuç itibariyle, “yeni”, yapanlar da onaylayanlar da siyasiler ve vatandaşlar olduğunu da düşünürsek “sivil” bir anayasa olduğunu söyleyebiliriz. 

Ki, mevcut anayasa referansıyla Erdoğan’ın 3. kez Cumhurbaşkanı olamayacağı iddialarına karşı; aday olabileceğinin savunmaların temel argümanı, 2018’de yapılan anayasa değişikliği ile tarihin sıfırlandığı ve 2018 öncesi adaylığını değiştirilen anayasa ile ortadan kalktığını savunmuşlardı. Dahası muhalefet partilerinin YSK’ya itirazı da aynı gerekçe ile reddedilmiştir.

Bu bağlamda şunu ifade etmek çok yanlış olmayacaktır; şu anda yürürlükte olan sisteme yasal meşruiyet sağladığı düşünülen anayasa, Erdoğan’ın ifade ettiği şekliyle, “yeni”dir.

Peki bu yeni anayasa “sivil” midir?

Buradaki sivillikten, anayasayı yapan ve hayata geçmesini sağlayanların asker değil sivil olmaları kast ediliyorsa, evet bu anayasa, sivildir. 

Yok eğer, sivillikten kast edilen anayasanın ruhunun, yorumunu ve uygulamalarının özgürlükçü olması ise sivil değildir. 

Sonuçta yeni sistem için yapılan anayasa değişiklileri birlikte mevcut anayasa, 1982 Anayasasını pek çok açıdan işlevsiz kılmış ve onu ihlal etmektedir. 

İktidar kulislerinde, hazırlanacak -ki hazırlanmış- anayasanın ana hedefinin 2018’de geçilen yeni sistemin eksiklerini gidererek, onu tahkim etmek olduğu ifade ediliyor. Sadece bu yönünü ile bile bu anayasanın sivil olmadığını göstermektedir.

SİVİLLERİN YAPACAĞI SİVİL OLMAYAN ANAYASA

Nitekim iktidar blokunun çağrısını yaptığı anayasanın, mevcut siyasi iklimde yapılacağını düşündüğümüzde; ortaya çıkacak anayasasının özgürlükçü olamayacağını söylemek için müneccim olmaya gerek yoktur. 

Nitekim iktidar kulislerinde hazırlanacak -ki hazırlanmış- anayasanın ana hedefinin 2018’de geçilen yeni sistemin eksiklerini gidererek, onu tahkim etmek olduğu ifade ediliyor. 

Sadece bu yönünü ile bile bu anayasanın sivil olmadığını göstermektedir. 

Bu bağlamda eğer yapılırsa bu anayasa, “yeni” olur ama ruhuyla “sivil değil otoriter” olur. Bu yönü ile de anayasa, sadece sivillerin yaptığı yeni bir anayasa olur o kadar.

Parti olarak AKP-MHP arasında ideolojik temelli bir gerilim görülse de, temel devlet içinde bozulması güç bir çıkar ortaklığı olduğunu da unutmamak gerekiyor.

AKP-MHP ARASINDA GERİLİM VAR MI?

Bir süredir AKP-MHP arasında gerilim olduğu ifade ediliyor.  

Eğer böyle bir gerilim varsa bu Erdoğan ile MHP arasında değil AKP ile MHP arasındadır. 

Bunun temel nedeni ise AKP’nin seçimlerde yenilmesi kadar, parti kimliğinin giderek yok olmasıdır. 

Görünen o ki, AKP’de bir grup, Erdoğan üzerinden partinin devlete eklenmesine itiraz var ve bu kesim Erdoğan’ı MHP ile olan ittifakın bozulmasını istiyorlar. 

Ancak onlara direnç bizatihi MHP ile Erdoğan’ın hukuk danışmanı Uçum’dan yüzde 50+1’in özellikle korunma talebi ile gelmektedir. 

Bu açıdan parti olarak AKP-MHP arasında ideolojik temelli bir gerilim görülse de, temel devlet içinde bozulması güç bir çıkar ortaklığı olduğunu da unutmamak gerekiyor. 

Murat Aksoy

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir