Demirtaş, Öcalan’ı neden muhatap ilan etti?

Demirtaş, Öcalan’ı neden muhatap ilan etti?

Kürt siyasi hareketi temsilcileri şunu varsayıyor olabilir; “Erdoğan, MHP’den kurtulmak istiyor ve bunun içim de İyi Parti’yi yanına alarak yeni bir çözüm başlatacak”. Açıkçası bu, çok iyimser bir yaklaşım olduğu kadar 2015’den bu yana devlet/iktidar bloku eklemlenmesini, bunun ideolojik anlamını yeterince kavrayamamak anlamını taşır. 

31 Mart öncesi Kürt sorunu bağlamında bazı çıkışlar gündeme geliyor. Önce Leyla Zana’nın, Sonra Ahmet Türk’ün ‘Kürt sorununu çözerse Erdoğan çözer’ mealindeki çıkışlarının ardından geçtiğimiz günlerde Edirne’de tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş bir toplantıya gönderdiği mesajda; “Kürt sorununun çözümü, resmî olarak bir masa etrafında konuşulacaksa -ki bizce gecikilmeden konuşulmalıdır- masada Türkiye Cumhuriyeti devletini temsilen Hükümet olmak zorundadır. Hükümet de bugün itibarıyla Sayın Erdoğan şahsında temsil edildiğine göre, bu işin birinci muhatabı Sayın Erdoğan’dır” tespitinde bulundu.

Demirtaş devamla; “Yine geçmiş deneyimlerden bilinen, kabul gören ve devletin de resmi hafızasında meşruiyeti kayıt altına alınmış Sayın Öcalan bir başka muhataptır. Ancak böylesine köklü ve grift bir sorun iki şahsiyetin tek başına çözebilecekleri bir mesele de değildir.” ifadelerini kullandı.

Demirtaş, Erdoğan ve Öcalan dışında çözüm için farklı toplumsal aktörleri eklemeyi de ihmal etmiyor.

Bu açıklamayı, geçtiğimi yıl yapılan seçimlerde partisine üç kez Cumhurbaşkanı aday olmak istediğini iletmesine rağmen talebi kabul edilmeyen; eşi Başak Demirtaş’ın İstanbul adaylığını önermesine rağmen -yapılan tüm ortak karar açıklamalarına rağmen- yine partisi tarafından kabul edilmeyen Demirtaş yapıyor.

Ancak şu açık ki, o da diğer Kürt siyasiler gibi Erdoğan ve Öcalan’ı Kürt sorununun çözümünde merkeze oturtuyorlar.

Peki Kürt siyasi hareketinde uzun süredir yer alan bu isimlerin mevcut konjonktürde  muhataplık konusunda ısrarlı biçimde Öcalan’ın adını anması ve çözüm için de Erdoğan’ı aktör olarak görmeleri biz ne anlatıyor?

Her şeyden önce Türkiye, siyasi iklim olarak 2011-2013’ten çok farklı noktada.

Bu fark, sadece siyasal sistemin değişmesinden değil, sistemle birlikte otoriterleşmenin artması ve bunun doğal bir sonucu olarak sadece Kürtlerin değil farklı kültürel, siyasi ve etnik kimliklerin kendilerini kamusal alanda siyaseten ifade edebilmesinin de imkanı azalmıştır.

O yüzden, Türkiye’nin en önemli sorunu olan Kürt sorununu son yıllarda hiç konuşamıyoruz.

Dahası iktidar/devlet bloku 2015 sonrası Kürt sorununa güvenlikçi yöntemlerle çözmeye yöneldiler ve bunda belli bir mesafe de aldılar.  Yine son günlerde Türkiye-Irak Merkezi Yönetimi arasında iki ülke sınırını güvenlik altına alma girişimi konusundaki temaslar var ve sınırın bu yaz güvenli olacağı açıklaması yapıldı Erdoğan tarafından.

Ek olarak Cumhur İttifakı’nın ilk lideri Erdoğan ve Bahçeli’nin “Kürt sorunu yoktur” açıklamalarını birlikte düşündüğümüzde; Kürt siyasi hareketinin bu sistem ve siyasi iklimde çözüm konusunda iktidar blokunu, Erdoğan’ı muhatap alması ironik olsa gerek.

Şunu unutmayalım ki geçmişte olduğu gibi bugün de karşımızda; i) -artık uluslararası hale gelmiş- PKK’nın silah bırakması, ii) Türkiye’nin iç sorunu olarak Kürt sorununun çözülmesi var.

SORUN BİR DEĞİL İKİ

Peki Kürt siyasi hareketi Kürt sorunun çözümü olarak Öcalan ve Erdoğan’ı muhatap ilen ederken “hangi sorunun” çözülmesinden bahsediyorlar?

Şimdi yapacağım “ikili” ayrımı, çözüm sürecinin ilk günlerinde kaleme almış ve dile getirebildiğim her ortamda ifade etmiştim.

Kürt siyasi hareketinin Kürt sorunu olarak ifade ettiği konu sadece Kürtlerin dahil olmak üzere tüm vatandaşların anayasal eşitliğinin sağlanması kadar, PKK’nın silah bırakmasını da kapsıyor.

Bu açıdan PKK’nın silah bırakması ile Kürt sorununun çözümü, birbirleriyle bağlantılı, eş düzeyli ilerleyebilecek olsa da “iki ayrı sorun” alanı olduğunu görmemiz gerekiyor.

Bunun siyasiler tarafından kavranıldığını ama pragmatik nedenlerle görmezden gelindiğini ve her şeyin “Kürt sorunu” tanımı altında meşru hale gelebileceğini düşündüklerinden bu söylemi tercih ettiklerini düşünüyorum.

PKK’nın silah bırakması konusunda Erdoğan ve Öcalan muhatap olabilirler ama gelinen noktada bu ne kadar yeterli o tartışılır. Çünkü gelinen noktada sadece Öcalan değil, Kandil’in ve hatta olası silaha bırakma durumunda süreci izlemek üzere bazı uluslararası kurumların hakemliğine ihtiyaç olacağı açıktır. 

ÖCALAN PKK’NIN SİLAH BIRAKMASINDA ETKİLİ OLABİLİR AMA BU YETMEYEBİLİR

Sorununun çözümünde Erdoğan ve Öcalan ilk defa öne çıkarılmıyor.

Çözüm sürecinin başından itibaren gerek AKP’li siyasiler, onlara yakın kanaat önderlerinin gerekse o günkü adıyla BDP’li siyasiler, onlara yakın kanaat önderlerinin söylediği şuydu; “İki liderin (Erdoğan, Öcalan) iradesi sorunun çözülmesi için yeterli. Ve iki liderin iradesi sorunu çözecek.”

Böyle olmadı. Olmayacağını da o dönem katıldığım TV programlarında da, yazılarımda da ifade ettim. Çünkü, iki liderin iradesine bırakılan süreç iki lidere yarayabilir ama bu süreç sorunun çözülmesine katkı sunmayacağı gibi topluma da faydası olmaz.

Şunu unutmayalım ki geçmişte olduğu gibi bugün de karşımızda; i) -artık uluslararası hale gelmiş- PKK’nın silah bırakması, ii) Türkiye’nin iç sorunu olarak Kürt sorununun çözülmesi var.

PKK’nın silah bırakması konusunda Erdoğan ve Öcalan muhatap olabilirler ama gelinen noktada bu ne kadar yeterli o tartışılır. Çünkü gelinen noktada sadece Öcalan değil, Kandil’in de ve hatta olası silaha bırakma durumunda süreci izlemek üzere bazı uluslararası kurumların hakemliğine ihtiyaç olacağı açıktır.

Unutmamak gerekiyor ki PKK’nın silah bırakması; eğer varsa ülke içindeki PKK’lıların sadece sınır dışına çekilmesi değil silah bırakılmasını ve silah bırakanlardan dönmek isteyenlerin, dönebilecek koşullarda olanların Türkiye’ye dönüşlerinin yolunun açılmasını da kapsıyor. Dönüşü sağlayacak yasal düzenleme ve sosyal entegrasyon süreçlerinin de hayata geçirilmesini kapsamaktadır.

Bir de dönmek istemeyenlerin hangi koşullarda 3. ülkelere gidebileceği gibi çok başlıklı, çok taraflı ve çok aktörlü uzun bir süreci ima etmektedir.

Bu süreçte muhatap olarak Öcalan öne çıkarılabilir ama bu yeter mi emin değil.

KÜRT SORUNU NASIL ÇÖZÜLÜR?

PKK’nın silah bırakması dışında iç sorun olarak Kürt sorunu varlığını koruyor. Ve bu sorunu konuşamıyoruz. Çünkü, Cumhur İttifakı liderlerine göre Kürt sorunu yok.

Oysa Kürt sorunu ana dilden kültüre, kimliğin kabulüne kadar temel hak ve özgürlükleri içine alan eşit vatandaşlık sorunu olarak tanımlayabileceğimiz demokratikleşme sorunu olarak ortada durmaktadır.

Ve Kürt sorununun çözülmesi temelde Türkiye’nin demokratikleşmesi ile birlikte yürüyecek, temel hak ve özgürlük alanlarının genişlemesi ile ilgilidir.

Ve burada muhataplar DEM Parti dahil olmak üzere siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları ve çözümü toplumsallaştıracak Meclis’tir. Ve bu süreçte Dem Parti yetkililerin de siyasi özne olmaktan ve çözümü zorlamaktan başka şansı yoktur. Bu da ancak daha çok siyasetle mümkündür.

Peki siyasi iktidar bloku içinde olduğumuz süreçte demokrasi, temel hak ve özgürlüklerin genişlemesi konusunda bir adım atabilir mi?

Atamayacağını sanırım Kürt siyasi hareketi de, Demirtaş da biliyordur.

Özetle Kürt sorunun çözülmesi Türkiye içi aktörlerin arasında bir mesele iken; Öcalan muhatap alınacağı PKK’nın silah bırakma süreci Kandil ve PKK üzerinde etkisi olan ulus-devletler olmak üzere pek çok uluslararası aktörü ilgilendirmektedir.

KÜRT SİYASETİ ZAMAN KAZANMAK İSTİYOR

Özetle Erdoğan/devlet bloku ideolojik temelini dönüştürdükleri yeni bir Türkiye inşa ediyorlar. Ve bu Türkiye’de Kürtler etnik kimlik olarak Kürt değil, kültürel kimlik olarak önce Müslüman sonra Kürt kabul edilmek istenmektedir.

Bu Türkiye’de;

  • HDP’ye yönelik kapatma davası sürüyor.
  • Kürt siyasilerin hukuksuz tutuklulukları sürüyor.
  • DEM Parti yöneticilerine karşı il ve ilçelerde hukuki süreçler başlatıldı.
  • Erdoğan, seçim sonrası güney sınırını tam olarak güvenli hale getireceğini sonrasında da Suriye’deki Kürt bölgesine müdahale edileceğini açıkladı.

Yine Erdoğan’ın bir grup toplantısındaki şu sözünü de hatırlayalım; “Şu anda Edirne’deki, en büyük hesâbı İmralı’dakine verecek”.

Ve Kürt siyasiler, bütün bu ortamda; Erdoğan’ı Kürt sorununu çözecek siyasi lider, Öcalan’ın da muhatap olduğunu açıklıyorlar. Sanırım onlar şunu varsayıyorlar; “Erdoğan, MHP’den kurtulmak istiyor ve bunun içim de İyi Parti’yi yanına alarak yeni bir çözüm başlatacak”. Açıkçası bu çok iyimser bir yaklaşım olduğu kadar 2015’den bu yana devlet/iktidar bloku eklemlenmesini, bunun ideolojik anlamını yeterince kavrayamamak anlamını taşır.

Evet, önümüzdeki tablo bu.

Kürt siyasi hareketinden gelen açıklamalar bana öyle geliyor ki, siyasi olmaktan ziyade zaman kazanmaya yönelik.

Murat Aksoy

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir