Vesayet ülkesi

Vesayet ülkesi

Hukuk devletini inşa etmeden, eşit yurttaşlık temelinde bir yapı kurmadan, ötekinin cezalandırılması, yandaşın gönenmesi sistemini bozmadan, yük değil bin yüz yıl geçse de bir şey değişmeyecek. Vesayet el değiştirecek, anca hep bir vasi bulunacak. Ne zaman kitleler “mokoko sistemini” reddedecek, demokratikleşme o zaman sağlanacak! 

Türkiye bir vesayetler ülkesidir. Ne yaparsak yapalım, vesayet altında olduğumuz gerçeği hiç değişmiyor, vasinin kimliği zaman zaman değişse bile. Hep bizim yerimize karar veren, bizim yerimize “inisiyatif kullanan”, bizim yerimize işlem yapan birileri oluveriyor. Geçtiğimiz yüzyılın başında adına İttihat ve Terakki denen bir oligarşi de olabilir bu, aradan yıllar geçtikten sonra tek bir kişi de… Aslında tek adamlar ve askeri zümre arasında zaman zaman el değiştiren, ancak vesayet gerçeği hiç değişmeyen ülkemizde, yalnızca vesayet ile iyi geçinebilenler hayatta kalırlar, serpilip zenginleşirler. Türkiye’de yaşamanın temel kurallarının başında da bu gerçek gelir. 

Bundan 20 yıl önce bu yazıyı yazsaydım, herhalde askeri vesayetten şikâyet ederdim. Gerçekten de, 20 yıl önceki Türkiye’de bir askeri vesayet sorunu vardı. Askerler, geçmişten gelen bir erk kullanımıyla, özellikle de12 Eylül 1980 askeri darbesinden elde ettikleri kuvvet ile, üzerlerine vazife olsun olmasın hemen her siyasi konuda fikir belirtir, inisiyatif kullanır, işlem yapar, karar verir ve bunu da çoğunlukla zorla uygulatırlardı. 28 Şubat 1997’de de, 27 Nisan 2007’de de şekilleri değişse de böyle muhtıralarla karşılaştık ve cumhuriyet tarihimizde 60’lı yıllardan beri gelen “en fazla on yılda bir iktidara müdahale” geleneği hiç değişmedi. 2007 sonrası, bu defa “inisiyatifi ele alan” iktidar sahibi, kabul edelim ki oldukça başarılı bir operasyonla, pek çok farklı kesimin de desteğini alarak askerlerin elinden vesayeti aldı. Askeri vesayetin kaldırılmasında liberallerin, solcuların, ülkücülerin ve başka pek çok kesimin önemli desteği iktidarın arkasında oldu. Günümüzde askeri vesayetten söz edebilmek mümkün değil, hele ki resmi adıyla 15 Temmuz 2016 Başarısız Darbe Girişimi’nden sonra kurulan düzende hiç mümkün değil.

Vesayet hala bütün haşmetiyle bir gerçeğimiz olarak ayakta dimdik duruyor. Askerlerin elinden alınan vesayet, bu defa tek bir kişi eliyle, gayet bıçkın, sözünü de eylemini de esirgemeyen bir kişi elinde alabildiğine cömertçe kullanılıyor.

 VESAYET BUGÜN DE TEK BİR KİŞİ ELİYLE GAYET BIÇKIN SÜRÜYOR

Bununla birlikte, vesayet hala bütün haşmetiyle bir gerçeğimiz olarak ayakta dimdik duruyor. Askerlerin elinden alınan vesayet, bu defa tek bir kişi eliyle, gayet bıçkın, sözünü de eylemini de esirgemeyen bir kişi elinde alabildiğine cömertçe kullanılıyor. O kişi, ilk olarak askeri vesayeti askerlerin ellerinden alırken kendisine destek veren, ancak ideolojik olarak kendi vesayetine tehdit olarak gördüğü liberalleri ve solcuları biçti, ülkücülerle de mecburi iş birliğini devam ettiriyor. Bu güç paylaşımının nereye kadar gideceğini yaşayarak göreceğiz. Liberaller ve solcuların biçilmesinin en büyük nedeni, kimin elinde olursa olsun, vesayet rejimini teşhir etme konusunda başarılarıydı. Ülkücülerin en büyük mahareti ise, kendilerine çalışan vesayet rejimini devam ettirme konusunda insan kaynağı olduğu için, daha bir süre daha bu iş birliği devam edecek.

Vesayet el değiştirdi, ancak bütün azametiyle her gün, ama bu defa tek bir elde toplanarak kullanılıyor. Bilenler bilir, eski bir fıkrada dendiği gibi, mokoko mu, ölene kadar mokoko mu, siz seçin artık hangisinin daha iyi olduğunu… Benim etrafımda, “askeri vesayet daha iyiydi abi, hiç değilse alırlar, işkence yapıp bir süre sonra bırakırlardı; bunlar açlığa mahkûm ediyorlar, 8 senedir çalışmama izin vermiyorlar” diyen akademisyen arkadaşlarım var.

Günümüzde siyaset ise, aslında “devleti ele geçirmenin bir yolu”na indirgenmiş durumda. Siyaseti kullanarak gücü elde ettiniz mi, sizde büyük yok. Hatta, tribünlerde sıkça işitilen o slogan gibi, “en büyük ben, başka büyük de yok”, herhangi bir yapının büyümesine izin de yok. Siyaset gerçekte bu mu acaba?

Zaman geçiyor, aktörler değişiyor, vesayet gerçeğimiz hiç değişmiyor. Demokratı kıt bu ülkede vesayetin ortadan kalkmasının tek yolunun demokratikleşmek olduğu görünüyor. Bunun önünde de en büyük engel, bugün itibariyle tek adam vesayeti olarak beliriyor. Tavuk mu yumurtadan çıkıyor, yoksa yumurta mı tavuktan? Tek adamdan ötürü mü demokratımız kıt, yoksa demokrat kıtlığından ötürü mü tek adam rejimimiz var?

Hukuk devletini inşa etmeden, eşit yurttaşlık temelinde bir yapı kurmadan, ötekinin cezalandırılması, yandaşın gönenmesi sistemini bozmadan, yük değil bin yüz yıl geçse de bir şey değişmeyecek. Vesayet el değiştirecek, anca hep bir vasi bulunacak. Bu bazen bir grup ya da oligarşi olacak, bazen bir kurum, bazen de tek bir kişi… Vesayet sistemi hep baki kalacak! Ne zaman kitleler “mokoko sistemini” reddedecek, demokratikleşme o zaman sağlanacak!

Günal Kurşun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir