İstanbul’un 31 Mart’ı kimin seçimi?

İstanbul’un 31 Mart’ı kimin seçimi?

Seçimin başa baş gittiği atmosferde, İmamoğlu’nun tabanını genişlettiği, Cumhur İttifakının tabanını konsolide ettiği bir yarışta bitiş çizgisinde seçimin kaderini Alt-Orta ve Orta-Üst kesimlerin yanında özellikle katılım düzeyinin belirleyeceğine şüphe yok. Bu anlamda İstanbul’un 31 Mart’ı öncelikle bu kesimin seçimi olacak denilebilir. Gülgün Erdoğan Tosun ve Tanju Tosun  İzmir’den sonra İstanbul seçimleri için yazdı 

Türkiye kamuoyu 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlere büyük ölçüde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi merkezli kilitlenmiş görünüyor. Şüphesiz ki İstanbul’a bu yoğun ilginin anlaşılabilir nedenleri mevcut. Her şeyden önce İstanbul Türkiye’nin seçmen yapısını, özelliklerini minyatür düzeyde yansıtan bir kent. Toplam kayıtlı seçmenin %18’i İstanbul’da. Bu anlamda yaklaşık her 5 seçmenden 1’i İstanbul’da yerleşik. 14 Mayıs genel seçimleri İstanbul’u kazananın Türkiye’yi kazanmadığını gösterse de siyasette aktörler ve partileri için ikbalin yolunun er geç İstanbul’dan geçtiğini söylemek yanlış olmaz. İstanbul ürettiği ekonomik değerler, işgücü düzeyi, niteliği, sektörel yoğunluk ve çeşitliliği ile ekonominin dinamosu. Demografik ve sosyolojik yapısının çeşitliliğiyle de hangi konuda olursa olsun Türkiye üzerine konuşurken, söze İstanbul’dan başlamak kaçınılmaz. Ülkenin nereye doğru evrileceğini düşünürken, önce İstanbul’a bakmak zaruri. Siyasette de böyle. Seçimlerde İstanbul’un tercihleri Türkiye siyasetinin aktörlerinden kurumlarına kadar, geleceğinin nasıl şekilleneceğini anlamak için hareket noktası bu kent.

31 Mart’ta özellikle büyükşehir belediye başkanlığı seçiminde sandıktan çıkacak tabloya dair medyadan izlediğimiz araştırma sonuçları, seçimin kıran kırana geçeceğinin şimdiden habercisi. İstanbul’da kim kazanacak sorusunun cevabı 31 Mart gecesi alınacak olsa da İstanbul’da kim kazanabilir sorusuna bugünden sosyolojik ve politik verilerden yola çıkarak bazı cevaplar vermek mümkün. Aktörler düzeyinde bakıldığında sorunun cevabı net. Ya son yıllarda İstanbullularının gönlünü her kesimi gözeten adil belediyecilik anlayışıyla kazanan Ekrem İmamoğlu ya da Cumhurbaşkanı Erdoğan. Seçimin bu iki aktör arasında geçtiğinin Ak Parti bağlamında göstergesi; adayı kim olursa olsun Erdoğan’ın İstanbul, seçmeninin ise Erdoğan bağlılığı. Erdoğan’ın İstanbul hikayesi muhafazakâr bir sosyo-kültürel çevreden çıkarak başladığı siyasi kariyerinde siyasi aurasını İstanbul’un farklı ideolojik, kültürel değerlerini o dönemlerde “halkın kendisi” imajıyla resmetmesiyle başlamıştı. İstanbul seçimleri son yerel seçim hariç Erdoğan’ın işaret ettiği adaya seçmeninin büyükşehir için her seçimde destek vermesiyle sonuçlandı.

31 Mart 2019 büyükşehir belediye başkanlığı seçiminde ise büyü bozuldu. Bu kez kazanan; politik kariyerine liberal sağ bir partide başlayan, ideolojik kimliğiyle politik toplumsallaşma rüştünü sosyal demokrat bir partide ispat eden İmamoğlu’ydu. İmamoğlu’na başarıyı getiren; 90’ların ikinci yarısında Erdoğancı söylemdeki pragmatik gerekçelere dayalı toplumun her kesimine hitap eden, tüm kesimleriyle barışık olma arayışının, İmamoğlu’nda Erdoğan’a özgü muhafazakâr demokrat siyaset dili ve pratiğin tersine özgürlük, adalet ve vicdan temelli bir özle inşa edilmiş tarzıydı. Tabii ki dönemin CHP teşkilatlarının özverili, toplumun kılcal damarlarına nüfuz eden çalışmalarını da unutmamak gerekir.

Erdoğan’ı 1994’te büyükşehir belediye başkanlığına taşıyan sosyoloji, merkez sağ ve merkez solda aday çokluğunun oy parçalanmasına yol açması bir kenara bırakıldığında, onun toplumun özellikle alt, alt-orta sınıflarına hitap eden, yerelde onlara hizmet odaklı, eşitlikçi, kapsayıcı bir belediye yönetimi vaadiydi. İstanbul’un yoksul kesimlerinde RP’nin “Adil Düzen” söylemi, kitleleri yeniden toplumsallaştırıcı örgütlenme modeli ve siyasi pratikleriyle makus talihlerini yenme konusunda seçmeni ikna etmiş, bunun başlangıcının yerel yönetimler olabileceği seçmen tarafından kabul görmüştü.

1994 yerel seçiminden çeyrek asır sonra Erdoğan’ın o seçimde İstanbul’da başardığını İmamoğlu, 2019’da seçime Millet İttifakıyla gidilmesinin ürettiği artı değer ile gerçekleştirdi. CHP ve İYİ Parti’nin içinde olduğu, HDP’nin ise çoğu seçim çevresinde seçmenini bu iş birliğinin adaylarına yönlendirdiği kampanya sürecinde Millet İttifakı kutuplaşma yerine, uzlaşma, yaşanabilir kentlerde bir arada refah içinde yaşamaya odaklı siyasa ve projelerin öne çıktığı, yumuşak bir kampanya diliyle seçmenin karşısına çıktı. CHP kampanya sloganı olarak “Martın Sonu Bahar” ve “Derman Belediyeciliği” sloganlarını kullanırken, CHP lideri Kılıçdaroğlu geri planda kalarak, İstanbul’un kampanya yükü Millet ittifakı partilerinin teşkilatları ve İmamoğlu’nun üzerindeydi. Bu yükü hep birlikte taşıdılar. İmamoğlu yerine bir başka aday olsaydı seçim kazanılabilir miydi sorusuna “Evet” yanıtını vermek çok zor. Kılıçdaroğlu’nun keşfettiği, “Yeni Nesil CHP siyasetçisi” olarak adlandırabileceğimiz İmamoğlu 1994’te Erdoğan’ın dillendirdiği söylemin farklı versiyonu ile, İstanbul’u çeyrek asırdır yönetenlere, yönetme tarzlarına “itirazım var”, “başka bir belediyecilik mümkün” tarzındaki söylem ve projeleri, seçmenle kurmuş olduğu sahici duygusal bağ ile İmamoğlu sosyal demokratların çeyrek asrın ardından şehreminisi oldu.

Ak Parti adayı Murat Kurum olmakla birlikte, seçmenin İmamoğlu ya da Erdoğan’a olan bağlılıkları, birinin ulusal siyaset ve ekonomideki, diğerinin belediye yönetimindeki performansının, Türkiye siyasetinin geleceğinde söz sahibi olup olmayacaklarını ne ölçüde istedikleri tercihlerinin şekillenmesinde etkili olacak.

İMAMOĞLU İLE ERDOĞAN’IN YARIŞI

31 Mart’ta İstanbul’da iki adayın dışında diğer adayların seçim kazanma olasılığının olmadığı, seçmenlerin geçmiş seçimlerdeki parti tercihi örüntüleri, kamuoyu araştırma sonuçları veri alındığında net. Net olan bir şey daha var ki, o da Ak Parti adayı Murat Kurum olmakla birlikte, seçmenin İmamoğlu ya da Erdoğan’a olan bağlılıkları, birinin ulusal siyaset ve ekonomideki, diğerinin belediye yönetimindeki performansının, Türkiye siyasetinin geleceğinde söz sahibi olup olmayacaklarını ne ölçüde istedikleri tercihlerinin şekillenmesinde etkili olacak. İstanbul tabii ki Türkiye siyasetinin yegâne tayin edicisi değil. Fakat, siyasetin nereden nereye evrileceği hakkında kıymetli ipuçları veren potansiyele sahip. Nitekim Erdoğan’ı Türkiye siyasetine armağan eden de İmamoğlu’nu CHP’de başat aktör haline getiren de İstanbul. Doğrudan ya da dolaylı olarak tercih edilecek tarafın aktörleri belli. Bu noktada seçecek olanların kimler olduğuna, bir başka anlatımla aktörler kadar izleyicilerin de kimler olduğuna, İstanbul’un 31 Mart’ının kimin seçimi olduğuna, sonucu ağırlıklı olarak kimin tayin edeceğine bakmak gerekir.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçim sonucunun adaylardan biri lehine açık ara sonuçlanmayacağı, başa baş bir yarış sonunda kazananın belli olacağını kamuoyu araştırma bulguları bugünden yansıtıyor. Seçime 25 gün civarında kalmışken, bu oy makasının adaylardan biri lehine açılması seçmen davranış örüntüsü açısından kolay değil. O halde sonucu kimlerin tayin edebileceği sorusu daha da önem kazanıyor. Bu konuda bir değerlendirme yapmak için, 31 Mart 2019 İstanbul yerel seçimlerindeki mahalle temelli bazı verilerden yola çıkarak değerlendirme yapmak mümkün. İki aday arasında oy farkının bu ölçüde dar olduğu bir seçimde, seçime katılım ve seçmenlerin yerleşik olduğu mekanlara göre parti/aday tercihleri, ekonomik koşulları, İstanbul seçmen yapısı içindeki ağırlıklarının belirleyici olacağını düşünüyoruz.

İstanbul Adaylarının Kaderi Katılım Düzeyine mi Bağlı?

Seçim yaklaşırken, iki rakip arasındaki oy farkının düşük olması, katılım düzeyinin İstanbul seçiminin kaderini tayin etme potansiyeli taşıdığının habercisidir. Bu bağlamda son İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığı seçim sonuçlarının katılımla ilişkisini değerlendirdiğimizde, şu hususlar dikkat çekiyor[1]:

Tablo:1 İstanbul Mahallelerinin Kayıtlı Seçmen ve Seçime Katılmama Düzeyine Göre Gruplandırılması

İstanbul mahallelerini 23 Haziran’da yenilenen İstanbul seçimleri örneğinde seçime katılmama düzeyi bakımından 4 gruba ayırdık. Katılmama düzeyinin %0,0-9,9 arasında kaldığı 135 mahalle bulunuyor. Bu mahallelerde kayıtlı toplam seçmen sayısı 84.693 ve kayıtlı seçmenlerin %0,8’i. Katılmama düzeyinin %10-19,9 arasında olduğu 701 mahalle var. Buralarda kayıtlı toplam seçmen sayısı 9.802.701 ve İstanbul seçmenlerinin %92,8’i. Katılmama düzeyinin %20-29,9 arasında olduğu 105 mahallede kayıtlı toplam seçmen sayısı 654.309. İstanbul seçmenlerinin %6,2’si katılmama düzeyinin %30-45 arasında bulunduğu 11 mahallede yerleşik. Bu mahallelerde kayıtlı toplam seçmen sayısı 8.875 olup, İstanbul toplam seçmeninin %0,08’ine karşılık geliyor.

Özellikle kayıtlı seçmenin en fazla olduğu ve katılmama düzeyinin %10-19,9 düzeyinden kaldığı mahallelerde katılımın artmasının 23 Haziran’da İmamoğlu’na yaradığı anlaşılıyor. Salt bu veriler dahi, son yerel seçim İstanbul’da katılımın seçimin kaderini belirlemede özellikle İmamoğlu açısından olumlu yönde etki edebileceğini göstermiştir.

KATILIM ARTMASI İMAMOĞLU AÇISINDAN OLUMLU

Seçime katılmamanın en yüksek olduğu 11 mahallede İmamoğlu %61 oy alsa da, 31 Mart’a göre oylarındaki 1,1 puanlık gerileme karşısında, Binali Yıldırım’ın 1,3 puanlık oy artışı dikkate alındığında, bu yerleşim yerlerinde katılmama arttıkça bunun Ak Parti adayına yaramış olduğu açık. Geleneksel olarak Ak Parti seçmeninin katılma motivasyonun daha yüksek olduğu düşünüldüğünde bu anlaşılabilir. Özellikle kayıtlı seçmenin en fazla olduğu ve katılmama düzeyinin %10-19,9 düzeyinden kaldığı mahallelerde katılımın artmasının 23 Haziran’da İmamoğlu’na yaradığı, oylarının 1,4 puan arttığı, Yıldırım için ise dezavantaj yarattığı oylarının 1 puan düşmesinden anlaşılıyor. Salt bu veriler dahi, son yerel seçim İstanbul’da katılımın seçimin kaderini belirlemede özellikle İmamoğlu açısından olumlu yönde etki edebileceğini göstermiştir.

İstanbul Seçiminin Kilidi Alt-Orta ve Orta-Üst Ekonomik Kesimlerin Yaşadığı Mahalle Seçmenlerinde mi?

İstanbul seçmenlerinin eğilimlerini analiz ederken kullanabileceğimiz bir başka gösterge, ekonomik kesimlerin seçime katılmama düzeyleri ve bunun seçim sonuçlarına nasıl yansıdığıdır. TÜİK’in Türkiye’deki illerin mahallelerini Alt, Alt-Orta, Orta-Üst ve Üst gelişmişlik düzeyine göre gruplandırması dikkate alındığında, İstanbul’da kayıtlı seçmenlerin %51,1’i’ Alt-Orta (Kayıtlı seçmenin %32,3’ü) ve Orta-Üst (%51,1’i) gelişmişlik grubundaki mahallelerde yerleşik.

Tablo 2’de yer alan verilere göre, CHP/Millet İttifakı/ İmamoğlu oyları alt gelişmişlik düzeyindeki mahallelerde düşük olduğu için, bu mahallelerde düşük katılmama düzeyi, AKP seçmeninin katılma düzeyi muhtemelen yüksek olduğu için, Yıldırım oyları artmıştır.

Tablo:2 İstanbul Mahallelerinin Ekonomik Gelişmişlik Düzeyine Göre Kayıtlı Seçmen, Adayların Oyları, Oy Değişimi ve Seçime Katılmama Düzeyi

CHP/Millet İttifakı/ İmamoğlu oyları Alt gelişmişlik düzeyindeki mahallelerde düşük olduğu için, bu mahallelerde düşük katılmama düzeyi, AKP seçmeninin katılma düzeyi muhtemelen yüksek olduğu için, Yıldırım oylarını artmıştır. Üst gelişmişlik düzeyindeki mahallelerde katılım düştükçe muhtemelen AKP seçmeninin blok olarak sandığa gitmesi nedeniyle 31 Mart’tan 23 Haziran’a Yıldırım’ın oylarının 4 puan artmasına neden olmuş olabilir. İmamoğlu oylarında ise bu mahallelerde değişim yaşanmamıştır.

Alt-Orta ve Orta-üst mahallelerde katılmama eğilimi arttıkça, buralarda Yıldırım oyları daha yüksek olduğu için, muhtemelen katılmayan seçmenler arasında AKP’lilerin daha fazla olması nedeniyle Yıldırım’ın oylarının 1 puan düşmesine, İmamoğlu’nun oylarının ise 1,2-1,4 puan artmasına yol açmış olabilir. İmamoğlu’na yönelik başka parti seçmenlerinden oy geçişleri sınırlı olsa da oy artışında katılmama düzeyinin etkili olma ihtimali göz ardı edilmemeli.

Sadece kayıtlı seçmen sayıları itibarıyla bakıldığında dahi bu soruya “Evet” yanıtı verilebilir. Çünkü, seçmenlerin %83,4’ü 959 mahallenin 737’sinde yaşıyor. Grafik 1’de bu kesimlerin yaşadıkları mahallelerde 24 Haziran 2018 seçimlerindeki İttifakların, 31 Mart ve 23 Haziran’da ise İmamoğlu ve Yıldırım’ın oy oranları gösterilmektedir.

Grafik 1: İstanbul Mahallelerinin Ekonomik Gelişmişlik Düzeyine Göre 24 Haziran Genel ve 31 Mart, 23 Haziran İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Seçiminde İttifaklar ve Adayların Oyları

İttifakların ekonomik kesimlerin yerleşikliği temelli mahalle oy ortalamaları birbirinin tersi. Millet ittifakı oyları alt ekonomik kesimin yaşadığı mahallelerden Üst ekonomik kesimin yaşadığı mahallelere doğru gidildikçe artarken, Cumhur ittifakının en düşük oyu Üst ekonomik kesimlerin, en yüksek oyu Alt ekonomik kesimlerin yaşadıkları mahallelerden geliyor. Bu tablo 31 Mart 2019 seçimlerinde de benzer. Asıl kırılma İmamoğlu ve Yıldırım’ın oy artış ve azalışı anlamında 23 Haziran’da yenilenen İstanbul seçimlerinde yaşanmış. İkinci seçimde İmamoğlu tüm mahalle gruplarında oylarını 5-8 puan arasında artırırken, en fazla artış alt ekonomik kesimlerin yaşadığı mahallelerde (8.1puan) Yıldırım ise 31 Mart’a göre 23 Haziran’da aynı grupların tümünde oy kaybı (-4 ve -6,6 arasında) yaşarken, bu kayıp özellikle alt ekonomik kesimlerin yaşadığı mahallelerde daha fazla (-6,6 puan). Anlaşılan o ki kısa seçim aralığı sürecinde bu kesimlerde İmamoğlu’na seçmenin güveni belirgin biçimde artmış.

Seçimin başa baş gittiği atmosferde, İmamoğlu’nun tabanını genişlettiği, Cumhur İttifakının tabanını konsolide ettiği bir yarışta bitiş çizgisinde seçimin kaderini Alt-Orta ve Orta-Üst kesimlerin yanında özellikle katılım düzeyinin belirleyeceğine şüphe yok. Bu anlamda İstanbul’un 31 Mart’ı öncelikle bu kesimin seçimi olacak denilebilir.

İstanbul’da Seçim Kazandıracak Dinamikler

Yukarıda resmetmeye çalıştığımız görüntü, İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığı seçiminin favori iki aday içinde kolay geçmeyeceği, muhtemelen kazananın az farkla sandıktan çıkacağının ipuçlarını veriyor.  14 Mayıs İstanbul seçim sonuçları dikkate alındığında, CHP’nin oyu %28,5, Ak Parti ve MHP oyu %41,7 idi. Metropoll’ün Şubat 2024 araştırmasına göre, kararsız, cevapsız ve protesto oylarının oransal olarak dağıtılmasıyla İmamoğlu’na %43,5, Kurum’a %40,2 destek geliyor. Aradaki fark araştırmanın hata payı ile kararsızlar, cevapsızlar ve protesto oylarının oransal dağıtımının bilimsel yöntem açısından taşıdığı risk nedeniyle muhtemelen daha az ya da çok olabilir. Her koşulda sonucu genel olarak son dakika seçmenlerinin belirleyici olacağı, fakat, seçim kazandıracak dinamikte seçmenlerin Erdoğan ve İmamoğlu bağlılığı başta olmak üzere, iktidarın ekonomik performansı, İmamoğlu’nun ise İstanbul belediye başkanlığı dönemindeki yönetim performansı, parti bağlılığına dayalı partizanlık kadar parti aidiyeti, yerel hizmet beklentileri ve kim alırsa önce ekonomik koşullarının, ardından İstanbul’da neyin, kimle, nasıl değiştirileceği, sorunların nasıl çözüleceğine ilişkin olgular ve algılar belirleyici olacaktır.

İmamoğlu’nun 2019’da yenilenen seçimlerde toplumun farklı ekonomik kesimlerinin yaşadığı tüm mahallelerde oylarını arttırması, 14 Mayıs seçimlerinde CHP oylarının Cumhur İttifakı oylarının 13 puan gerisinde kalması nedeniyle seçim kazanma olasılığını düşürse de, son araştırmalara yansıyan destek düzeyi dikkate alındığında, seçimi kazanma olasılığı göz ardı edilemez. Bu tablo İmamoğlu’nun partilerüstü bir politik aktör olarak siyasette yükseliş evresinde olduğunu göstermesi anlamında dikkate değer. Muhtemelen İstanbul’da farklı ekonomik kesimlerin taleplerine yanıt veren belediye politikaları ve uygulamaları her kesimde oylarının arttırmasına yol açıyor. Partisinin rakibi AK Parti karşısında son seçime göre 7 puan geride olduğu bir seçimin ardından bir yıl bile geçmeden rakip adayla yarışta başa baş, hatta bir miktar önde ise, İstanbul yoksullarından muhtemelen esnaf, tüccarların ağırlıkta olduğu orta-sınıfa, beyaz yakalılardan üst ekonomik kesimlere kadar farklı kesimleri seçmen tabanına dahil etmenin mükafatını alıyor.

Seçimin başa baş gittiği atmosferde, İmamoğlu’nun tabanını genişlettiği, Cumhur İttifakının tabanını konsolide ettiği bir yarışta bitiş çizgisinde seçimin kaderini Alt-Orta ve Orta-Üst kesimlerin yanında özellikle katılım düzeyinin belirleyeceğine şüphe yok. Bu anlamda İstanbul’un 31 Mart’ı öncelikle bu kesimin seçimi olacak denilebilir. Bir aday lehine kapıyı açıp, diğer aday lehine kapıyı kapatma ihtimali olan seçmen davranışı ise bu kesimlerin yaş grubu ayrımı olmaksızın seçime katılım eğilimleri yanında, özellikle genç seçmenlerin ilgisi de olacak gibi görünüyor. Gelecek beklentisi zayıflamış, umudu yurtdışında arayan, politik aktörler ve partileri arasında bir fark görmeyen, hepsinin bireysel çıkarları için siyasetle uğraştığını düşünen genç seçmenlerin -ki İstanbul’da 18-24 yaş grubundaki seçmenlerin tüm kayıtlı seçmenler içindeki payı yaklaşık %15 civarında- seçime katılma düzeyi düştüğü takdirde, diğer dinamiklerle birlikte iki aday için de sandık sürprizlerle dolu olabilir.

Gülgün Erdoğan Tosun, Prof. Dr., Siyaset Bilimci
Tanju Tosun, Prof. Dr., Siyaset Bilimci

[1] Bkz. Tanju Tosun, Gülgün Erdoğan Tosun; 31 Mart’tan 23 Haziran’a Türkiye ve İstanbul’da Yerel Seçimler”, (Liberal Perspektif Rapor), Özgürlük Araştırmaları,  S.11, Eylül 2019.

İstanbul’un 31 Mart’ı kimin seçimi?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir