Acıyorsa geçecek

Acıyorsa geçecek

Acı çeken yerini gör onunla temasta kal. Ama yeterince sonra onunla vedalaşmayı da bil. Güç acıdan geçer diyen Nietzsche’yi hatırla. Acı zamanla ortadan kalktığında bir tüy kadar hafif olmayı, varoluş coşkusunun arttığını göreceksin.

İnsan çok zayıf bir varlık. Doğaya karşı onu koruyacak büyük pençeleri yok, kasları bir çok hayvandan daha güçsüz. Güvenli evlerimizde oturup kendimizi sıcak tutarak iyi beslenerek hastalıklardan korunmaya çalışıp acıdan kaçınsak da her an ruhsal acı kapımızı çalabilir. Acı ansızın nahoş bir gürültüyle zihnimizi darmaduman eder. Başınıza gelenler sizi güçsüz bırakabilir, üzüntüyle birlikte hissedilen acıdır. O an dayanıksız, güvensiz, çaresiz hissederken asıl soru bu acıyla ne yapacağınızdır.

Ruhun acı ile yoğrulması bedenin acımasına benzemez. Kolunuz kırılsa er geç iyileşir ama canınız yandığında iyileşmesi çok zaman alabilir. Doğadaki hiçbir şeyin bize acı çektirmek gibi bir derdi yoktur aslında. Biz acının yakasını bırakmayız çoğu zaman öyle ki acı zevke dönüşür bazıları için. Üzüntüler elbet yaşanacak acılar dolu dolu çekilecektir buna kim itiraz edebilir. Günümüz insanı acıyı hissetmemek için türlü türlü kaçış yolları bulmuş: Terkeden sevgilinin verdiği acıdan kaçınmak için hiç beklemeden kendini yenisinin kollarına atan da var acıdan kaçınmak için kendini işe veren de. Aksine acısına sıkıca yapışmış olan hiç az değil. Gözyaşları bir türlü akmayanın ruhu da kurumuştur. Peki duygularıyla fazla haşır neşir olup göz yaşı pınarlarını kurutanlara ne demeli? Sınırlarını bilmeyen insanın problemidir bu: Durmayı bilmemek. Aklıma Stalker filmindeki kahramanlardan birinin bir cümlesi geliyor: Renksiz ve sıkıcı bir hayattansa acılı mutsuzluğu seçtim. Gerçekten neyi seçtiğimize bir bakmak lazım.

Nietzsche, acı ve ıstırabın her insanın kaderi olduğunu anlatır. Onun bahsettiği acı sadece fiziksel acı değildir, ruhsal ve zihinsel acıyı da içerir. Önemli olan acıyı nasıl karşılayacağımızdır. Ona göre ya acıya boyun eğeriz ya da onu aşarız. 

NIETZSCHE’YE GÖRE ACI HER İNSANIN KADERİDİR

Nietzsche, acı ve ıstırabın her insanın kaderi olduğunu anlatır. Onun bahsettiği acı sadece fiziksel acı değildir, ruhsal ve zihinsel acıyı da içerir. Önemli olan acıyı nasıl karşılayacağımızdır. Ona göre ya acıya boyun eğeriz ya da onu aşarız. Boyun eğmek kendini uyuşturan insandır, acıyı inkar eder böyleleri ve daha başından pes edenlerdir bunlar. Acıyı dönüştüremediklerinden daha da öfkeli olurlar, kızarlar dünyaya aslında kendilerine. Maalesef sonları çöküştür acıyı soğuramayanların.

Oysa acı bizim gelişmemiz için bir fırsattır. İlk yapılması gereken başınıza her ne geldiyse onun size getirdiği acıyı kabul etmektir. Sonrasında yaşadığımız acıdan anlam çıkarmak gerekir. Ben ne yaşadım ve bu acı veren deneyimden ne öğrendim? Acıyı dönüştürmek için onun içinde kalmaya dayanmak gerekir. Çünkü her şey gibi o da geçecektir. Eğer içinde kalmayı başarabilirseniz o acı size ilham bile olabilir. Belki bir resim olur belki bir şiir belki bir hayal. Ama mutlaka dönüşür.

Seneca öyle güzel anlatmış ki ona kulak verelim: Kuşlar ıssız yuvalarının çevresinde keskin çığlıklarla dört döner daha sonra olacağa boyun eğip kaygısızca yeniden havalanırlar, hiçbir hayvan yavrularına uzun süre acımaz. 

SENECA: HİÇBİR HAYVAN YAVRULARINA UZUN SÜRE ACIMAZ

Acı ile bağ kurma şeklimiz hayvanlardan çok farklı. Biz genellikle acıya tutunmayı severiz. Hayvanlar ise acıları ne kadar şiddetli olursa olsun acıları dindiğinde onu bırakırlar, acıları tükendiğinde geriye daha önce yaptıkları neyse o kalır. Seneca öyle güzel anlatmış ki ona kulak verelim: Kısrakların delice ve düzensiz koşmaları çok sürmez. Vahşi hayvanlar yavrularının izleri üzerinde koşturarak ormanlarda dolaşıp da çok kez yıkılmış inlerine döndüklerinde, öfkeleri bir anda düşer; kuşlar ıssız yuvalarının çevresinde keskin çığlıklarla dört döner daha sonra olacağa boyun eğip kaygısızca yeniden havalanırlar, hiçbir hayvan yavrularına uzun süre acımaz.[1]

Güçlü olmak mı istiyorsun acı da kal. Ama iyice demlenince de çık oradan daha yüksek bir varoluşa doğru. Acıyı tohum halinde bırakma, bırak filizlensin biraz sonra kök salsın. Acı çeken yerini gör onunla temasta kal. Ama yeterince sonra onunla vedalaşmayı da bil. Güç acıdan geçer diyen Nietzsche’yi hatırla. Acı zamanla ortadan kalktığında bir tüy kadar hafif olmayı, varoluş coşkusunun arttığını göreceksin. O, bir yılan gibi içini oyup geçecek. Deldiği yerlerde yumuşak bir doku bırakacak. Kötü varsaydığın acı aslında senin duygu ve akıl sentezinin birleştiği yer. Ancak acıyı kabul edip dolu dolu yaşadığında onu boğarak öldürebilirsin.


[1] Teselliler, Seneca, Fol Yayınları, s.37.

Gülden Bulut
Latest posts by Gülden Bulut (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir