CHP, çözüm süreci ve demokratlık

CHP, çözüm süreci ve demokratlık

Kürt sorunu dediğimiz sorun esas olarak Türkiye’yi “Türkler adına” yöneten siyasi elitlerin çözmesi gereken bir sorundur. Bu elitlerin içinde “siyasi İslam” kadrolarının partisi olan AKP denemiş ama başaramamıştır. Bence şimdi artık görev “seküler” kesimdedir. Özellikle CHP’de siyaset yapanların yeni bir çözüm sürecinin nasıl olabileceğini şimdiden düşünmeye başlamaları gerekir. Burada gerçekten onlar için tek bir koşul vardır. O da “demokrat olmaktır!”

31 Mart seçimleri siyasette bir dönüm noktası oluşturdu. Daha doğrusu, “yerel” olmasına rağmen tam da “yerel” olmadığından genel siyaset üzerinde azımsanmayacak kadar etkili oldu. İktidar cephesinde henüz bu etki tam olarak görülmedi ama bu camia içinde yoğun tartışmaların olduğu da bir gerçek.

Bence bu seçimin en önemli sonucu seçmenin iktidar tercihini CHP’ye yöneltmiş olması. Bence bu yönelişte “ekonomi” belki de ilk defa bu kadar etkili oldu. Çünkü ekonomi gerçekten çok kötü yönetiliyor ve alınan tedbirlerin de yoksulları daha da yoksul yapacağı kesin. Zaman zaman diyorum ya Erdoğan 2011’deki KHK ile bütün devlet kurumlarını ve de yasalarında “bağımsız” oldukları yazılı birçok “bağımsız idari otorite”yi kendine bağladı. Sandı ki böylelikle ülkeyi daha iyi yönetirim. Ama öyle olmadı. Dolar bazında kişi başına milli gelir rakamları bunu açıkça gösteriyor. 2013’de 12 bin 582 dolar olan kişi başına milli gelir bu tarihten itibaren 2020’de 8 bin 600 dolara kadar düştü.

O nedenle de ekonomik koşullardan zorlanmış olan toplumun özellikle dar gelirli yoksul kesimi CHP’ye yöneldi ve onları bir tür “zafere” taşıdı. Şu anda CHP kadrolarının özgüvenleri yükselmiş durumda, “Bu ülkeyi biz de yönetebiliriz” duygusunu yaşamaktalar. Bu tabii iyi bir şey. Siyaset elitinin yapamadığını toplum yaptı ve siyasette bir yeni yöneliş gerçekleşti.

CHP’nin Genel Başkanı Özgür Özel ve de İstanbul’u yeniden kazanan belediye başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Van’daki irade gaspına müdahale etmeleri bu çerçevede altı çizilmesi gereken önemli bir konu. Gerçekten de artık Kürtlere yapılanlara “seküler kesimin” de dur demesi gerektiğinin neredeyse ilk işareti olması nedeniyle altı çizilmeli.

ÖZEL İLE İMAMOĞLU’NUN VAN’DAKİ İRADE GASPINA TAVIRLARI ÖNEMLİ

Nitekim, CHP’nin Genel Başkanı Özgür Özel ve de İstanbul’u yeniden kazanan belediye başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Van’daki irade gaspına müdahale etmeleri bu çerçevede altı çizilmesi gereken önemli bir konu. Altı çizilmesi gerekir çünkü, bırakın bu seçimlerde özellikle büyük şehirlerin yeniden CHP’ye geçmesinin ardında yatan gerçek olarak Kürtlerin verdikleri desteğe bir cevap olmasını, gerçekten de artık Kürtlere yapılanlara “seküler kesimin” de dur demesi gerektiğinin neredeyse ilk işareti olması nedeniyle altı çizilmeli.

Çünkü bugüne kadar ülkeyi yöneten daha doğrusu yönetemeyen başta Erdoğan olmak üzere AKP kadroları, kısa bir süre denemeden sonra vazgeçtikleri “çözüm süreci” macerasından sonra Kürtlere yönelik olmak üzere, geçmişteki hükümetlerden çok daha kötü bir yaklaşım sürdürdüler. “Kürtlerin sorunu değil, Kürt vatandaşlarımın sorunları var” diyerek Kürtlere yalnızca Kürt olduklarından dolayı yapılanları yok varsaymak bu ülkenin sorunlarını anlamamak demektir. Çünkü Kürt sorunu dediğimiz sorun bir kimlik sorunudur ve bir ulus devlet yapısı içinde çözülmesinin yolları aranmalıdır.

Özel’in şu cümlesi cesurca idi: ‘İkinci olana mazbatayı verme rezaleti, Van halkına pusu kurmaktır’. Ekrem İmamoğlu ise ‘Van Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen DEM Parti adayına mazbatasının verilmemesi Van halkının iradesini tanımamaktır. Bu kabul edilemez’ dedi.

CHP’de oluşan siyasi akıl ise genel olarak seküler kesimin de benimsediği bir biçimde bu soruna yokmuş gibi davranmayı yeğliyor. Ara sıra fısıltı biçiminde söylenmiş birkaç sözün dışında ilk defa CHP’den Özgür Özel’in şu cümlesi cesurca idi: ‘İkinci olana mazbatayı verme rezaleti, Van halkına pusu kurmaktır’. Ekrem İmamoğlu ise “Van Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen DEM Parti adayına mazbatasının verilmemesi Van halkının iradesini tanımamaktır. Bu kabul edilemez. Seçimlerin siyasi maksatlı yargı kararlarıyla gölgelenmesine karşı hep birlikte tepki göstermek ve demokrasiden yana tavır almak zorundayız” dedi.

Her ne kadar birçok kişi başkanlardan birinin Van’a gitmesini beklediyse de bence bu çok radikal bir tavır olurdu. Devletin dibinde siyaset yapan bir parti için. Ama buradan şunu söyleyebiliriz. Kürt sorunu dediğimiz sorun esas olarak Türkiye’yi “Türkler adına” yöneten siyasi elitlerin çözmesi gereken bir sorundur. Bu elitlerin içinde “siyasi İslam” kadrolarının partisi olan AKP denemiş ama başaramamıştır. Bence şimdi artık görev “seküler” kesimdedir. Özellikle CHP’de siyaset yapanların bu konuyu ciddiye almaları ve yeni bir çözüm sürecinin nasıl olabileceğini şimdiden düşünmeye başlamaları gerekir. Burada gerçekten onlar için tek bir koşul vardır. O da “demokrat olmaktır!”. Bu kadar!

Demokrat olmak aslında insana ait bütün duyarlılıklara sahip olmak demektir.

Zor olsa da…

Erol Katırcıoğlu
Latest posts by Erol Katırcıoğlu (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir