Kendini sevmekten vazgeçenler

Kendini sevmekten vazgeçenler

Ünlü çocuk psikoloğu, psikoterapist ve aynı zamanda bir öğretmen olan Dr. Haim G. Ginott’un çocuklarla sağlıklı iletişimdeki öncü teknikleri bugün hala psikoloji ve kişisel gelişim alanlarına ilham vermeye devam ederken, ünlü psikoloğun “Anne Baba ve Çocuk Arasında” isimli meşhur kitabından bir alıntı geçenlerde sosyal medyada dolaşırken yeniden rastladığımda bir kez daha karnıma yumruk gibi oturdu: “Çocuklarınızı sürekli eleştirdiğinizde sizi sevmekten vazgeçmezler, kendilerini sevmekten vazgeçerler.” Sürekli eleştirilen çocuk derinlerde bir yerde kendini hiç sevemez, hep sevilmek için çabalar da bunu hiç başaramaz.

Ebeveynlerin çocuklarıyla iletişimi alanında yazılmış en kıymetli eserlerden biri olan “Anne Baba ve Çocuk Arasında” bugün hala ebeveynlerin en çok faydalanabilecekleri kitaplardan biri. Şimdilerde de sosyal medyada bu meşhur kitaptan hepsi ebeveynler için birer rehber niteliğinde olan çarpıcı ifadelerin alıntıları yapılıyor. Bu ifadeler ebeveynler için yol gösterici olduğu kadar kendi defektlerinin farkındalığını geliştirmiş yetişkinler için de oldukça yaralayıcı, çok güçlü ifadeler. Sürekli tenkit eden ya da çocuklarının türlü davranışlarına kızan babaların davranışları ataerkil toplumlarda neredeyse babalardan beklenen davranışlar haline gelmiş maalesef…

Anneler bile çocuklarını terbiye ederken, “baban kızar” derler bizim topraklarda. Ne var ki anneler kızarken hiç karışmayan, sessiz kalan, pasif babalar da ayrı bir felakettir. İki türlüsünü de yaşayan bir dolu yaralı genç yetişkin tanıyorum. Psikoloji açısından ele alındığında Ginott’un bahsettiği gibi sürekli tenkit edilen çocuk günün sonunda kendini sevmekten vazgeçiyor çünkü kabul görmüyor. Kabul görmek için belki farkında olmadan deliler gibi çabalayan yetişkinler de aslında çok daha arkalarda beğenilmek, sevilmek için çabalıyor.

MÜKEMMELLİYETÇİ OLMA EĞİLİMİ

Hayatın erken dönemlerinde ebevynlerin sık sık eleştirdiği çocuklar büyüdüklerinde kabul görmek için çabalarken elbette bu durum ilişkilerine ve ilişkilerinin kalitesine de yansıyor. Sürekli eleştirilen, küçük görülen, aşağılanan çocuk büyüdüğünde derinlerde kendinden hep şüphe duyuyor. Davranışlarından, hissettiklerinden, düşündüklerinden de şüphe duyarak eleştirilmekten korkuyor.

Tüm bunlara ilave olarak herhangi bir konuda risk almaktan kaçarak güvenli alanda kalmayı tercih ediyor. Çocukluğunda ne yapsa eleştirilen çocuk mükemmelliyetçi olma eğilimiyle kendini bir yetişkin olarak çok yoruyor, çabalıyor çünkü ebeveynlerinin inandırdığı yetersizliğinin ortaya çıkmasından korkuyor. Belki işinde çok başarılı oluyor, belki aldığı her görevi en iyi şekilde yerine getiriyor ama kalbini hep yoruyor ve başarıları da asla yetmiyor.

Yeterliliklerini abartan ve bunun farkında olmayanlar Dunning- Kruger sendromu adı verilen başka bir etkinin altındalar, çocukluklarında sürekli tenkit edilen şimdinin yetişkinleri zaten kendilerini eleştiren biri olmasa dahi kendilerine karşı oldukça acımasız birer eleştirmen haline geliyor.

HAYAT CANINA OKUYOR

Özellikle kurumsal hayatta da çok gözlemliyorum. İş yerinde alt tarafı bir e-posta hazırlamak, kimi zaman bir hediye seçmek, bir konu hakkında konuşma metni ya da sunum hazırlamak için hata yapmaktan kaçındıklarından çok uzun zaman harcayanları, harap olanları biliyorum. Elbette işin içine iş hayatı ve narsist, arızalı yöneticiler de girince yetişkinlerde tenkitler tüm geçmiş yaraları açıyor. Bazen bir işe kalkışmak da o işi tamamlamak da ruhu, zihni, kalbi dehşet yoruyor.

Velhasıl her şeyi mükemmel yapma isteği ile bir çok iş son dakikaya kalabiliyor. Siz her şey mükemmel olsun isterken, son derece niteliksiz olduklarının farkında olmayanlar her işte tırmanıyor. Yeterliliklerini abartan ve bunun farkında olmayanlar Dunning- Kruger sendromu adı verilen başka bir etkinin altındalar, konuyu dağıtmayayım ancak çocukluklarında sürekli tenkit edilen şimdinin yetişkinleri zaten kendilerini eleştiren biri olmasa dahi kendilerine karşı oldukça acımasız birer eleştirmen haline geliyor. Sık sık her konuyu fazla düşünen ve her konuyu analiz eden ve eninde sonunda her işte kendini yırtan yetişkinler kendini kanıtlama ihtiyacından elbette bir gün yoruluyor ancak o gün gelene kadar hayat canlarına okuyor.

Cenk Erdem
Latest posts by Cenk Erdem (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir