Z Kuşağı neden radikalleşiyor?

Z Kuşağı neden radikalleşiyor?

Günün sonunda, kolay tüketilebilenin siyasi reaksiyona dönüştüğünü kabul etmemiz gerekir. Bu kabul ile, Z kuşağının neden radikalleştiğini daha iyi anlayabiliriz. O hâlde yapılması gereken, öne çıkmasını istediğimiz siyasi görüşün Z kuşağının tüketim alışkanlıklarına uygun bir şekilde ortaya atılıp atılmadığına bakmak olmalıdır.

Yeni Arayış’ta haberleştirilen bir ankete göre, 1997-2005 yılları arasında doğan bireylere mecliste en öne çıkan / etkili buldukları siyasetçiler sorulmuş. Alınan cevaplar arasında Mustafa Sarıgül birinci sırada yer alırken, listede Sera Kadıgil ve Osman Gökçek gibi isimler de dikkat çekiyor. Ancak elbette, anketin Z Kuşağı’nın seçmen davranışlarını tespit etme noktasındaki önemli bir eksikliği, özellikle yükselen “alternatif sağ” eğilimli siyasetçilerin mecliste yer almaması. Ümit Özdağ ve kısmen Muharrem İnce, bu anlamda Z Kuşağı’nın siyaset beklentilerine en az listede öne çıkan isimler kadar karşılık veren siyasetçiler. Dolayısıyla listenin neresinden bakarsak bakalım, Z Kuşağı’nın siyasi eğilimlerinin düz bir doğrudan ziyade tıpkı bir at nalı gibi farklı radikal görüşlerin birbirine doğru eğildiği bir grafik seyredecektir. Peki, Z Kuşağı neden radikalleşiyor?

Bu soruyu yanıtlayabilmek için, öncelikle radikalleşme ile ılımlılaşma arasındaki ayırımı netleştirelim. Siyaset bilimi anlamında popülizm, Müdde’ye göre toplumun “iyicil” ve “kötücül” iki kutba ayrıldığı anlayışından hareket ederek, siyasetçilerin hayali bir “genel irade” kavramına yaptıkları atıfla siyaset üretmesidir. Bu tanımın, ve genel hatlarıyla popülizmin konumuzla alakası ise, radikalleşmenin siyaset pratiği boyutunda karşımıza çıktığı durumun popülizm olarak tanımlanabilir olmasıdır. Yani radikalleşme bir semptom ise, popülizm hastalığın tanımı olmalıdır.

Popülist siyasetin, sanılanın aksine bir ideolojisi yoktur. Zira popülizm bir ideoloji değil, bir metottur. Siyasetçilerin, Müdde’nin tanımıyla basit sorulara basit cevaplar verdiği, keskin ayırımlarla “sessiz çoğunluğu” harekete geçirmeye çalıştığı bir modeldir. Bu nedenle popülizm, karmaşık sorulara verilen uzun ve karmaşık cevapları sevmez, karmaşık sorulara basit cevaplar verilmesini sever. Siyasi pusulanın farklı uçlarındaki politikacıları da, popülizm çatısı altında birleştirebilecek metotların en önemlisi budur.

Z kuşağı, internet ile büyümüş bir kuşak. Ancak bunu söylerken ezberci bir söylemden bir adım öteye gitmemiz gerekiyor. Z Kuşağı, internet alt kültürünün değişimini yaşamış bir kuşak. Z Kuşağı bir birey olarak, 15-20 dakikalık YouTube videolarından 2-3 dk’lık Vine videolarına, oradan da 15-30 saniyelik TikTok videolarına giden yakın tarihsel süreci birebir tecrübe ettiğimi söyleyebilirim.

15-30 SANİYELİK TikTok VİDEOLARI

Buraya kadar çizdiğimiz görüntü ile Z kuşağının hayata bakışı arasında çok ciddi bir yakınmasama yakalamak mümkün. Öyle ki Z kuşağı, internet ile büyümüş bir kuşak. Ancak bunu söylerken ezberci bir söylemden bir adım öteye gitmemiz gerekiyor. Z Kuşağı, internet alt kültürünün değişimini yaşamış bir kuşak. Z Kuşağı bir birey olarak, 15-20 dakikalık YouTube videolarından 2-3 dk’lık Vine videolarına, oradan da 15-30 saniyelik TikTok videolarına giden yakın tarihsel süreci birebir tecrübe ettiğimi söyleyebilirim. Tükettiğim içerikler, zaman içerisinde, olabilecek en hap en kompakt hale evrildi. Dikkat ekonomisine dair alanımın dışına kayabilecek fazla kelâm etmek istemiyorum. Ancak şunu söyleyebilirim ki zaman ilerleyip tüketim alışkanlıkları değiştikçe, daha kolay tüketilenin daha cazip geldiği bir gerçek.

Tüketim pratiklerine dair gerçekleşen bu fenomenin siyaset üretimi için de benzer şekilde seyrettiğini ifade etmek bu nedenle yanlış olmaz. Nasıl, bir oyun videosu Z kuşağı için kompakt olabildiği kadar cazip oluyorsa, siyasî söylemler de benzer bir davranış ile ele alınıyor. Kolay ve radikal cevaplar, uzun ve ılımlı açıklamalardan daha cazip hâle geliyor.

Bugün, siyasal ve kamusal alanda, Z kuşağına çok farklı politik pozisyonlara dair çeşitli kolektif faillik ithaf ediliyor. “Z kuşağının görüşü” olarak ekseriyetle radikal ve ılımlılık karşıtı düşünceler ortaya atılıyor. Bu düşüncelerden hareketle Z Kuşağı reaksiyoner olmakla, yeterli politik bilince hasıl olmamakla itham ediliyor.

Ancak, Z Kuşağı’nın bir kolektif failliği varsa, bu bir görüş lehine veya aleyhine olmaktan öte, ancak bir metod lehine veya aleyhine olabilir. İfade ettiğimiz gibi, Z kuşağı kolay tüketilebilir olanı tüketebiliyor. Eğer Z kuşağının bir politik olguya dair kolektif fail olarak bir görüşü olduğunu iddia edebiliyorsak, bu yalnızca şu anlama gelebilir: O görüş, yalnızca 15 saniye içerisinde daha iyi açıklanabilmiştir. Hepsi bu.

Eğer Z kuşağının bir politik olguya dair kolektif fail olarak bir görüşü olduğunu iddia edebiliyorsak, bu yalnızca şu anlama gelebilir: O görüş, yalnızca 15 saniye içerisinde daha iyi açıklanabilmiştir. Hepsi bu.

 Z KUŞAĞI VE 15 SANİYE

15 saniyede açıklanabilen görüşler ise, doğası gereği ancak radikal görüşler olabilir. Ilımlı, demokrat, sağduyulu görüşleri 15 saniyelik bir zaman diliminde açıklama güçtür. Hatta kimi zaman, birkaç sayfalık metinlerle, yorum yazılarıyla açıklamak dahi güçtür. Veri ve akademik atıf gerekir.

Günün sonunda, kolay tüketilebilenin siyasi reaksiyona dönüştüğünü kabul etmemiz gerekir. Bu kabul ile, Z kuşağının neden radikalleştiğini daha iyi anlayabiliriz.

O hâlde yapılması gereken, Z kuşağını yeterli siyasi bilince sahip olmamakla itham etmeden önce, öne çıkmasını istediğimiz siyasi görüşün Z kuşağının tüketim alışkanlıklarına uygun bir şekilde ortaya atılıp atılmadığına bakmak olmalıdır. Elbette, ılımlı düşünceleri bu şekilde kompaktlaştırmak zordur, ancak siyasal iletişim dinamik bir alandır ve bu zorlukları aşabilir. Yapılması gereken, sadece, sorunu doğru tespit edip çözümü de bu tespitten hareketle ortaya sunmaktır.

Çağın Tan Eroğlu
Latest posts by Çağın Tan Eroğlu (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir