Türkiye’nin iklim kriziyle mücadelesini Dünya Bankası mı fonlayacak?

Türkiye’nin iklim kriziyle mücadelesini Dünya Bankası mı fonlayacak?

Proje bazlı olarak hem iklim değişikliği stratejisi azaltım hedefleri hem de deprem bölgesine yönelik yatırımların gerçekleştirilmesi projeleri Dünya Bankası’ndan sağlanacak kredilerle mi gerçekleştirilecek? Yandaş şirketlere finansman sağlanması için bu krediler araçsallaştırılabilir mi?

Geçtiğimiz günlerde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Türkiye’nin Sera Gazı Azaltım Hedefinin Revizyonu ve Uzun Vadeli İklim Değişikliği Stratejisinin Geliştirilmesi Projesi kapsamında “İklim Değişikliği Azaltım Stratejisi ve Eylem Planı 2024-2030” (İDASEP) yayımlandı.

YENİ BİR İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ STRATEJİSİ VE EYLEM PLANI

2053 Net Sıfır Emisyon Hedefi, 12’nci Kalkınma Planı, Orta Vadeli Program ve NDC dikkate alınarak, Türkiye’nin önümüzdeki dönemdeki iklim değişikliğiyle mücadele hedeflerini belirlemek ve bu kapsamda yürütülecek faaliyetleri tasarlamak amacıyla yeni bir iklim değişikliği stratejisi ve eylem planı oluşturuldu.

Strateji ve Eylem Planı, enerji, sanayi, binalar, ulaştırma, atık, tarım ile ’Arazi Kullanımı, Arazi Kullanım Değişikliği ve Ormancılık (AKAKDO) sektörleri ile karbon fiyatlandırma mekanizmaları ve adil geçiş konularında sera gazı azaltım politikalarını kapsayan 49 strateji ve 260 eylemi içeriyor.

Ancak, eylem planında sayısal hedeflerden çok yol haritasına odaklanılmış olduğu dikkat çekiyor.

Genel itibariyle, Türkiye’nin iklim krizi konusunda gelecek altı yıl boyunca yapacaklarını anlatan bir yol haritası ortaya konmuş oldu.

Bu eylem planı çerçevesinde Türkiye’nin 2053 net sıfır emisyon hedefine ulaşmak için enerji, sanayi, ulaştırma, tarım, bina, atık, arazi ve orman sektörlerinde emisyonların azaltılması planlanıyor.

Peki bütün bunlar nasıl olacak?

NÜKLEER SANTRALLER 2030’A KADAR GÜNDEMDE

Eylem planında dikkat çeken kritik noktaları sıralayalım:

  • Daha önceki eylem planlarında olmayan Adil Geçiş ve Karbon Fiyatlandırma başlıkları bu eylem planında ilk kez yer aldı.

Emisyon azaltım planında yenilenebilir enerji ve nükleere ağırlık verildiği görülüyor. Nükleer enerjide kurulu kapasitenin 4800 MW’a çıkarılması hedefiyle üç santralin (Akkuyu, Sinop, İğneada) 2030’a kadar gündemde olacağını görüyoruz.

  • Türkiye’de sera gazı emisyonlarının yüzde 70’den fazlası enerji sektöründen geliyor. Planda emisyon azaltım planında yenilenebilir enerji ve nükleere ağırlık verildiği görülüyor. Nükleer enerjide kurulu kapasitenin 4800 MW’a çıkarılması hedefiyle üç santralin (Akkuyu, Sinop, İğneada) 2030’a kadar gündemde olacağını görüyoruz. Bunun yanında modüler denen küçük nükleer santrallere de eylem planında yer verildi.
  • Başlığında azaltım stratejisi denen planın en büyük eksikliği kömür ve gazdan çıkış için maalesef göndermenin ve takvimlendirmenin olmaması. Fosil yakıtlarla çalışan santralleri kapatmaya ya da sayısını azaltmaya yönelik herhangi bir eylem planda yer almıyor. Hatta planda kapatmaya dair bir planlama yer almadığı gibi eski termik santrallerin “temiz kömür” teknolojileri ile dönüştürülmesinden bahsediliyor. Bu da kömürden çıkılmayacağı anlamına geliyor.
  • Burada daha çok teknolojiden faydalanılarak, “Fosil yakıtlara dayalı santraller için karbon yakalama, kullanma ve depolama gibi emisyon azaltımına yönelik teknolojilerin, ekonomik potansiyelinin, uygun tedarik zinciri altyapısının ve süreçlerinin araştırılması ve hedeflerin belirlenmesi” gibi bir hedefin konulduğu görülüyor.
  • Özellikle enerji sektörü özelinde, yenilenebilir enerji kaynaklarından maksimum düzeyde yararlanılması ve fosil yakıtların kullanımının minimize edilmesi hedefleniyor. Rapor, özellikle güneş ve rüzgar enerjisi gibi temiz enerji kaynaklarının kapasitelerinin artırılmasını vurguluyor. Bunun yanı sıra, binaların enerji verimliliğini artırmak ve enerji tüketimini azaltmak için modern izolasyon teknikleri ve akıllı bina teknolojilerinin kullanılmasını teşvik ediyor.

Uzmanlar, bu kadar çok yenilenebilir enerji yatırımının başta ormanlar olmak üzere karbon yutak alanlarına zarar verdiği görüşünde. Özellikle eylem planında HES’lerin artırılması ve kapasitenin 35 bin MW’a çıkarılması hedefleniyor. HES’lerin akarsular üzerinde yarattığı tahribatlar uzun yıllardır Türkiye’nin gündeminde olan bir konu.

HES’LERİN ARTIRILMASI PLANLANIYOR

  • Uzmanlar, bu kadar çok yenilenebilir enerji yatırımının başta ormanlar olmak üzere karbon yutak alanlarına zarar verdiği görüşünde. Özellikle eylem planında HES’lerin artırılması ve kapasitenin 35 bin MW’a çıkarılması hedefleniyor. Türkiye’nin elektrik kurulu gücü 106 bin MW. Yenilenebilir enerji kaynaklarının toplam kurulu güç içindeki payı yüzde 53 civarında. Hali hazırda Türkiye’de kurulu gücün en büyük kısmını 31 bin 596 MW ile HES’ler oluşturuyor. HES’lerin akarsular üzerinde yarattığı tahribatlar uzun yıllardır Türkiye’nin gündeminde olan bir konu.
  • Karbon yakalama ve depolama teknolojilerinin Türkiye’de uygulaması yok ancak planda bu teknolojilere altyapı oluşturulması bakımından atıf yapılıyor. Bu teknolojilerin iklim değişikliğine ve sera gazı emisyonlarının azaltımına olumlu etkisi tüm dünyada hala tartışma konusu. Bu teknolojilerin kullanılması için yoğun bir enerji kullanımına ihtiyaç var. Bu enerji nereden karşılanacak, maliyetleri ne olacak yönünde bazı belirsizlikler hakim. Eylem planının odağında bu teknolojilerin çok fazla yer alması dikkat çeken konuların başında geliyor.
  • 2053’e kadar net sıfır emisyon hedefine ulaşmak için geliştirilen çeşitli stratejilerin açıklandığı eylem planı raporunda yer alan stratejiler arasında, Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) mevzuatına “karbon içeriği” eklenmesi planı da bulunuyor. Bu değişiklik, özellikle taşımacılık sektöründe fosil yakıtların kullanımını azaltmayı ve elektrikli araç kullanımını artırmayı hedefliyor. Türkiye’de ulaştırma sektörü, artan araç sahipliliği ve fosil yakıt kullanımından kaynaklı emisyonlarda büyük bir artışa neden oldu. 2002-2022 arasında motorlu taşıt sayısı üç kat arttı ve bu artış, ulaştırma sektörü emisyonlarının yükselmesine sebep oldu. Karbon vergisi ile fosil yakıt kullanımının azaltılması ve elektrikli araçlara geçişin teşvik edilmesi, emisyon azaltımı açısından önemli.
  • Eylem planındaki Binalar başlığı altında daha çok enerji verimliliğine odaklanıldığını görüyoruz. Burada Neredeyse Sıfır Enerjili Binalar (NSEB) kavramı önceliklendiriliyor. Tüm yeni yapılacak binaların bu konsepte uygun olarak yapılmasına yönelik yasal düzenlemenin geliştirilmesi hedefleniyor. NSEB yaklaşımı daha az enerji kullanılması ve yeni binaların tamamında 2026’dan sonra metrekare sınırlaması getirmeksizin uygulanması olarak ele alınmış. Mevcut binalarda bu nasıl uygulanacak kısmı ise net değil. Kentsel dönüşümdeki binalara ilişkin ise enerji verimliliği uygulaması yok. Bu eylem planında depremle ilgili kısımların girmediğini görüyoruz, girmemesi eksik bir boyut.

Eylem planının açıklanmasının ardından takip eden günlerde Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Dünya Bankası ile gelecek beş yıllık döneme ilişkin mali işbirliği programı oluşturulduğunu açıkladı.

Dünya Bankası, ilk üç yıl içinde Türkiyeye 18 milyar dolarlık finansman sağlayacak. Böylece Orta Vadeli Program’ın (OVP) açıklanmasının ardından Türkiye’ye aktarılan kaynak tutarı, devam eden 17 milyar dolarlık programa 18 milyar doların daha eklenmesiyle birlikte 35 milyar dolara yükseltildi. 

DÜNYA BANKASI FİNANSMAN SAĞLAYACAK

Dünya Bankası, ilk üç yıl içinde Türkiye’ye 18 milyar dolarlık finansman sağlayacak. Böylece Orta Vadeli Program’ın (OVP) açıklanmasının ardından Türkiye’ye aktarılan kaynak tutarı, devam eden 17 milyar dolarlık programa 18 milyar doların daha eklenmesiyle birlikte 35 milyar dolara yükseltildi.

Dünya Bankası, Türkiye için hazırlanan Ülke İşbirliği Çerçevesi (Country Partnership Framework – CPF) kapsamında yeni sunulan 18 milyar dolarlık paketin yaklaşık 12 milyar dolarının özel sektöre, finansmanın geri kalanının ise geçen yıl meydana gelen depremlerin yaralarının sarılması, enerji güvenliğinin artırılması ve iklim değişikliğiyle ilgili sorunların ele alınmasına yönelik olacağını kaydetti.

Bilindiği üzere, bu krediler, işin kuralı gereği, adı önceden konmuş özel ve kamusal projeler için kullanılabiliyor.

Bu krediler tek tek projelere veriliyor ve sadece o proje için kullanılabiliyor. Dünya Bankası, krediyi verirken her projenin uygunluğunu değerlendiriyor ve kredi projenin ihtiyaçlarına ve ilerlemesine göre zaman içinde veriliyor.

Elbette, Dünya Bankası bu kaynağın nasıl harcandığını da takip ediyor.

Metinde işbirliği çerçevesinin odak noktalarından biri olan yeşil dönüşüm konusunda önemli notlar var. Yüksek ve sürdürülebilir üretkenlik artışının temeli olarak iklim krizine karşı dayanıklılığı ve gıda güvenliğini güçlendirmek için iklim dostu tarımın teşvik edilmesi, karbon emisyonlarını azaltmak ve ticari rekabet gücünü sürdürmek için sanayi sektörünün iklim dostu hale getirilmesi ve 6 Şubat 2023 depremlerinden etkilenen bölgelerde ekonomik toparlanmanın desteklenmesi önceliklendiriliyor.

Türkiye’de çimento ve demir çelik sektörüleri başta olmak üzere sanayi üretiminin karbon emisyonlarının yüksek olduğuna dikkat çekilen metinde sanayide karbon emisyonu oranlarının düşürülmemesi halinde 2026’da AB sınırda karbon mekanizmasının tam olarak uygulamaya girmesiyle Türkiye’nin en büyük pazarı olan AB’de rekabet gücü kaybedeceği uyarısı yapılıyor.

Diğer yandan deprem sonrasında barınma başta olmak üzere bölgenin iyileştirilmesi ve yeniden kalkındırılmasına ilişkin pek çok başlık bulunuyor.

Şimdi akıllardaki soru şu, proje bazlı olarak hem iklim değişikliği stratejisi azaltım hedefleri hem de deprem bölgesine yönelik yatırımların gerçekleştirilmesi projeleri Dünya Bankası’ndan sağlanacak kredilerle mi gerçekleştirilecek? Yatırımlar sırasında buradan ortaya çıkacak iş paylaşımını kimler devralacak? Yandaş şirketlere finansman sağlanması için bu krediler araçsallaştırılabilir mi? En önemlisi de hem iş yapma ve uygulamaların izlenmesi süreçleri ne kadar şeffaf olacak?

Önümüzdeki dönemde titizlikle izlenmesi gereken başlıklardan birisinin de bunlar olacağına şüphe yok.

Pelin Cengiz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir