Çok ciddi bir toplumsal kokuşmuşlukla ve çürümeyle karşı karşıyayız; çocuk katliamı, kadın katliamı ve hayvan katliamı derken iş şimdi de yeni doğan günahsız bebeklerin para için kasten ve organize biçimde katledilmesine kadar vardı!
Türkiye çok yolsuzluk gördü, çok hırsızlık gördü, çok katil gördü, çok çete gördü, çok suç örgütü gördü ancak şu an karşı karşıya olduğumuz olay tüm bunların nirvanasıdır ve böylesine vahim bir şey daha önce hiç yaşanmadı kanımca! Aralarında doktorların, hemşirelerin ve sağlık çalışanlarının da olduğu bir çete yeni doğan bebekleri anlaşmalı oldukları hastanelere sevk ederek SGK'dan haksız kazanç sağlayarak ölmelerine sebep oldu! Hatta bebekler bu çetenin elemanları tarafından öldürüldüler!
Çete üyeleri sağlıklı bebeklerin ve ölmek üzere olan bebeklerin ailelerinden de para aldı. Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan müfettiş raporuna göre bir bebek yeterli beslenmediği için ölmüştü. Yine raporda kalbi duran bir bebek için hemşirenin telefonla arayıp çağırdığı doktorun, “Canlandırmaya gerek yok” dediği anlatıldı. Raporda bu bebek için, “Pasif ötenazi uygulanmış” tespiti yapılmış!
Rapora göre, hastanede olması gereken doktor Dursun Eryılmaz hastanede olmadığı için bebeğin 24’üncü saatinde ex olduğu, devre yokluğu ile geç entübe edildiği için değil metabolik hastalığının erken teşhis ve tedavi edilememesinden dolayı öldüğü, hasta takip ve kontrolünün sadece hemşireye bırakıldığı, solunum cihazını temin etmediği için özel hastanenin yöneticilerinin de bebeğin ölümünden sorumlu oldukları, başka bir bebeğin ise öldüğü gece hastanede yeni doğan hemşiresi bile olmadığı sadece bir hemşire yardımcısının olduğu, başka bir bebeğin ise ölüm raporunun bilerek yanlış yazıldığı, kalbi duran başka bir bebeğe uygun şekil ve sürede canlandırma yapılmadığı halde hasta dosyasında 20 dakika canlandırma uygulanmış gibi gösterildiği, teoride çocuk hekiminin, pratikte ise hemşirenin izlemine bırakılan yeni doğan bebeklerin yüzde 90’ının hayat haklarının ellerinden alındığı gibi vahim tespitler var!
Bu çete elemanlarının aralarında akla ziyan konuşmaları var ki işledikleri cinayeti ortaya koyuyor. Alaycı konuşmalar, kasten müdahale etmemeler, fişi çekmeler, soluksuz bırakmalar, öldürmeler ve daha neler neler konuşmuşlar aralarında! Yeni doğan çetesi üyelerinden biri diğeriyle konuşurken "Parayı kurtaralım hele alem yaparız bugün" diyor! Bir "insan" nasıl bu kadar aşağılık olabilir, günahsız bir bebeğin canını alarak kazandığı parayla nasıl eğlenceye gidebilir, benim aklım havsalam bunu almıyor, bu rahatlığı algılayamıyorum!
Bu katliam çetesi 19 hastaneyle anlaşmış ve bebeklerin yaşamını korumakla mükellef olanlar onların minik bedenini para kazanma aracına çevirmişler! Yeni doğan bebeklerin ölümüne sebebiyet veren tüm özel hastanelerin kapısına kilit vurulmalı, ucu kime dokunursa dokunsun, sahipleri dahil olmak üzere bebeklerin ölümünde zerre kadar ihmali ve sorumluluğu olan herkes yargılanmalı ve ibretlik cezalara çarptırılmalı. Kimse yakasını 12 bebeğin öldürüldüğü bu seri cinayetten kurtaramamalı! Öldürülen bebek sayısının gerçekte çok daha fazla olduğuna adım gibi eminim!
Kendisini "Eski İçişleri Bakanlığı Müsteşarı" olarak tanıtan Mustafa Kemal Zengin isimli şahıs bebeklerin katledildiği dosyayı soruşturan İstanbul Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Savcısı Y.E ve ailesini Savcının makamında alenen ölümle tehdit ediyor.
SORUŞTURMA SAVCISINI, MAKAMINDA ÖLÜMLE TEHDİT
Olayın vahameti sadece bunlarla sınırlı değil. Bebeklerin katledilmesini yürüten soruşturma Savcısı Y.E. ile 30 Ağustos'ta önce telefonla sonra da makamında görüşen avukat A.A, bazı şüphelilerin tahliyelerini gerçekleştirmezse suikast yapılacağı ve ailesine zarar verilebileceği tehdidinde bulundu. Savcı geri adım atmadı ve bunun üzerine başlatılan soruşturma kapsamında, savcının yakınlarına ve yaşadıkları yerlere ilişkin bilgilerin ne şekilde sızdırıldığına dair araştırma yapıldı ve savcının odasına kayıt cihazı yerleştirildi ve görüşmeler kayda alındı.
Bu videoda kendisini "Eski İçişleri Bakanlığı Müsteşarı" olarak tanıtan Mustafa Kemal Zengin isimli şahıs bebeklerin katledildiği dosyayı soruşturan İstanbul Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Savcısı Y.Eve ailesini Savcının makamında alenen ölümle tehdit ediyor, işin içinde devletin suikast için kullandığı tetikçiler olduğunu, acımasız katillerin Savcıyı ve yakın akrabalarını dosya kapsamında talep ettiği tutuklamalardan dolayı öldüreceklerini söylüyor ve ekliyor: "Tutuklananları derhal sal, serbest bırak, benimle bir fotoğraf çekip sayfanda paylaş, o zaman kimse sana dokunmaz!"
Kendisi de yeni doğan çetesinin yöneticilerinden biri olan bu şahıs devletin Cumhuriyet Savcısını ve ailesini alenen öldürmekle tehdit etme cüretini nereden buluyor?! Kendini "Eski İçişleri Bakanlığı Müsteşarı" olarak tanıtan bebek katili Mustafa Kemal Zengin'in sosyal medyasında hem iktidardan hem de muhalefetten en üst düzeyde kimi ararsanız fotoğrafı var. Arkasında hangi partiden kim olursa olsun fark etmez; istisnasız bu seri cinayette kimin dahli varsa gün yüzü görmemeli!
Önceden de dolandırıcılıktan ve tehditten sabıkalı olan Mustafa Kemal Zengin isimli şahıs hem iktidar kanadına hem muhalefet kanadına hem de çeşitli kültür ve sanat çevrelerine en üst seviyede nasıl ulaşabildi ve paye edindi?! Kimlere ve hangi güç odağına güvenerek bir savcıyı makamında ölümle tehdit edebildi?!
Kitabın ortasından konuşmak gerek; 22 yıllık AKP iktidarının yarattığı iklimin sonucu bu tip kişilerin türemesidir çünkü yargı çöktü, adalet uygulanmıyor, mafya ve siyaset iç içe geçti, çete ve suç örgütü liderleri siyaset katında makbul insan sayılıyor, hukuk keyfe ve şahsa göre yürüyor, kimse yargıya güvenmiyor, sırtını siyasi güç odaklarına yaslayan suç örgütleri "Nasılsa bizi içeride çok tutmazlar" veya “Basarım parayı çıkarım” düşüncesiyle gemiyi iyice azıya aldı!
Çok ciddi bir toplumsal kokuşmuşlukla ve çürümeyle karşı karşıyayız; çocuk katliamı, kadın katliamı ve hayvan katliamı derken iş şimdi de yeni doğan günahsız bebeklerin para için kasten ve organize biçimde katledilmesine kadar vardı! Bu gidiş hayra değil, bu yolun sonu ışık değil, toplum bu çürümüşlük seviyesiyle kapkaranlık bir geleceğe doğru hızla gidiyor...
Yorum Yazın