Almanya Federal Meclisi'nde (Bundestag) dün "tarihi bir gün" yaşandı. Tarihi gündü çünkü 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana ilk kez faşistlerin bir önergeye desteği kabul edilerek, Bundestag'ta stratejik bir konum elde etmeleri sağlanmış oldu. Alman muhafazakârlar, göçmenleri ilgilendiren bir önerge için "çaktırmadan" destek isteyerek uzun zamandır platonik aşk yaşadıkları faşist parti Almanya için Alternatif'i (AfD) oyuna dahil etmiş oldular.
Anlaşılan o ki Almanya'da muhafazakârlar, 1930'larda yaptıkları gibi bir kez daha ülkeyi faşistlere sunmak için hazırlık yapıyorlar. Bunun artık net bir şekilde anlaşılmış olduğunu umuyorum. Bu aşamadan sonra muhafazakârların yani Hristiyan Birlik partilerinin (CDU/CSU) Almanya demokratik cephesinin bir parçası olmadığının ve aşırı sağcı/faşist blokta net bir şekilde pozisyon aldıklarının görülmesi gerekiyor. Bu önemli. Çünkü CDU'nun lideri Friederich Merz, faşistlere karşı onlarca yıldır oluşturulan güvenlik duvarını saatler içinde yıktı geçti. Ülkeye göçü ve ilticayı sınırlamayı, sınır kontrollerini daha da sertleştirmeyi hedefleyen önerge; muhafazakârlar, neofaşistler ve liberallerin oylarıyla kabul edildi. Öte yandan, Sol Parti'den (Die Linke) koparak yeni parti kuran Sahra Wagenknecht ve ekibi de aşırı sağcılarla "göç" konusunda sıkı bir şekilde flörtleştikleri için çekimser kaldı. Tabii ki liberalleri de unutmamak gerekiyor. Liberaller de her zamanki gibi üzerlerine düşeni yaparak Almanya'yı neofaşistlerin kucağına ittiler. Bu önerge üzerindeki işbirliğini aynı zamanda yaklaşık 1 ay sonra yapılacak erken genel seçim sonrası için "alternatif bir hükümet modeli" olarak da değerlendirmek gerekiyor kanımca. Şu anda anketlerde birinci parti olan CDU eğer sosyal demokratlar (SPD) koalisyona girmeyi kabul etmezse AfD'nin kapısını çalabilir. Neden olmasın? Dün bunun sinyalleri güçlü bir şekilde verildi. Merz, önergenin görüşülmesi sırasında, kendisini AfD ile işbirliği yaptığı için kınayan diğer partilerin milletvekillerine sadece sırıtarak yanıt verdi.
Almanya kirlendi anlayacağınız ve üzerine faşist karanlığın yeniden çökmesi artık oldukça mümkün. Dün Federal Parlamento'da yaşananlar bize Almanya'da neonazilerin iktidarının imkânsız değil aksine zaman meselesi olduğunu gösterdi. Uyku hâli bir türlü sona ermek bilmeyen demokrasi yanlıları için sadece şunu söyleyebilirim: Bir sabah kapınızı modern zaman gestapoları çalarken, zil sesine uyanacaksınız nasıl olsa. "Olur mu öyle şey" demeye ve anlamsız bir şekilde sisteme güvenmeye devam edin. Almanya'ya ilişkin olarak fazla değil 5 yıl öncesiyle bugünü kıyaslayın. "O kadarı da olmaz canım artık" dediklerinizin ne kadarı oldu? Bunu düşünün. Sonrası için neler olacağını tahmin edecek kadar idrak kanallarınız tıkanmamıştır diye umut ediyorum.
Almanya kirlendi anlayacağınız ve üzerine faşist karanlığın yeniden çökmesi artık oldukça mümkün.
ARTIK YENİ BİR ALMANYA VAR
Artık biliyoruz ki Almanya'da ırkçılığın artmasının nedeni tek başına neofaşist AfD değil, muhafazakârlar daha fazla suçlu. Oy uğruna AfD'nin faşist söylemlerini -özellikle göçmenlerle ilgili olanları- kopyalayan sözde muhafazakâr demokratlar (CDU/CSU) bu söylemlerin toplum nezdinde hızla kabul görmesini ve siyasetin merkezine yerleşmesini sağladılar. AfD'nin fikri taşeronluğunu yapan muhafazakârlar, bu durumdan hiç utanmadılar. Aksine partinin faşistleşmesinden oldukça hoşnutlar. Buradan bakıldığında muhafazakârlar ile neofaşistler arasında sadece ton farkı olduğu görülecektir. İlki açık, diğeri koyu kahverengi. Dün parlamentoda yaşananlar irdelendiğinde, bu iki partinin arasındaki sınırın giderek netliğini kaybettiği ve tabanlarının iç içe geçmeye başladığı görülüyor.
Sonuç olarak, insanlar bu sabah yeni bir Almanya'ya uyandılar. Alman demokrasisi hiç olmadığı kadar tehlike altında. Muhafazakârlar ve neofaşistlerden oluşan yeni politik blok, dört koldan demokrasiye ve insan haklarına saldırıyor. İktidar olma yolunda bir süre daha muhafazakârları kullanmaya devam edecek olan AfD, amaç hasıl olunca ortaklarını kirlenmiş bir mendil gibi buruşturup çöpe atacaktır. Faşistler açısından politik ortaklıklar genellikle böyle sonuçlanır. Merz'i ''demokrat'' olduğu iddia edilen partilerine lider yapan CDU üyeleri, Almanya'nın geleceğini karartmanın sorumluluğunu da taşıyorlar. Artık süre bitti. Geçen haftaki yazımda da vurgulamıştım. Almanya'da saflar artık çok daha belirgin. Ya faşistlerle birliktesiniz ya demokratlarla. Bu kadar. Başka saf yok. Parlamentoda dün yaşananlar bunu bizzat teyit etti. Hristiyan Birlik partileri CDU/CSU ve AfD'den oluşan yeni aşırı sağcı bloğa karşı bölünerek değil birleşerek mücadele etmek önemli bu aşamadan sonra. Özellikle sol partiler için hareket alanı iyice daraldı. Çünkü bütün güncel politik gelişmeler aşırı sağcı cepheyi tahkim ediyor. O nedenle sol kanat partilerin ellerinde kalan alanı birbirlerine muhalefet ederek daha da daraltmaları oldukça hatalı bir yaklaşım olur.
Diğer yandan, Merz ve ekibi, eyalet ve belediye meclislerinde AfD ile yaptıkları işbirliğini dün Federal Parlamento'ya taşımış oldular. Artık ok yaydan çıktı. Vatandaşlar, CDU ve AfD'nin bu bahsettiğimiz işbirliğine ilişkin gazete haberlerinin altına, ''Almanya için sonun başlangıcı'' diye yorum yapıyorlar. Anlamlı bir mesaj veriyorlar. Elbette anlayanlar için...
Yorum Yazın