İsrail yanlısı kabinesiyle ve başkanlığının ilk döneminin gösterdiği üzere Trump, İsrail odaklı Orta Doğu politikasına devam edecektir. Fakat bu noktada sadece Filistinli aktörlere değil Netanyahu’ya da baskısını artırabilir.
Filistin’de İsrail’in uluslararası hukuku ihlal eden saldırılarının devam ettiği ve ABD’nin seçilmiş başkanı Donald Trump’ın başkanlık koltuğuna oturacağı 20 Ocak 2025 tarihi yaklaşırken Hamas ve İsrail arasında uzun zamandır beklenen ateşkes sağlanmıştır. 15 aydan sonra Gazze’de sağlanan ateşkesin Knesset tarafından kabul edilmesi durumunda 19 Ocak 2025 pazar günü yürürlüğe girmesi tahmin edilmektedir. Mevcut ABD Başkanı Joe Biden yönetimi sona erirken gösterdiği söz konusu “çaba”nın yanı sıra Donald Trump başkanlığına da sayılı günlerin kalması tarafların ateşkeste ve rehinelerin takasında anlaşmasında etkili olmuştur. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, ateşkesin sağlanmasında Biden ve Trump’a teşekkürlerini iletirken Hamas gelinen bu noktayı Filistin direnişinin zaferi olarak ilan etmiştir.
Aylar süren, Mayıs 2024’de ABD Başkanı Biden’ın açıklayarak çerçevesini çizdiği müzakerelerin, görüşmeler sürecinin bir sonucu olarak taraflar ateşkeste ve rehinelerin serbest bırakılmasında anlaşmaya varmıştır. Hamas ve İsrail arasındaki bu anlaşma, kamuoyuna açıklandığı kadarıyla üç aşamadan oluşmaktadır. Aşama aşama Hamas elinde tuttuğu İsrailli rehineleri ve İsrail de Filistinli mahkumları serbest bırakacaktır. 300 İsrailli rehineye karşı yaklaşık 1000 Filistinli mahkumun serbest bırakılacağı tahmin edilmektedir. Gazze’ye insani yardımların yapılması da bir başka maddedir. Son aşamada, Gazze’nin yeniden yapılandırılması ele alınacaktır.
Andlaşma sebebiyle Netanyahu’nun koalisyon hükümetinde kriz yaşamakta olduğunu da hatırlamak gerekmektedir. Aşırı sağcı ve isimler; Hamas’ın yok edilmesinden, savaştan ve Gazze’nin bertaraf edilmesinden geri adım atılması durumunda hükümetten çekileceklerini açıklamıştır.
Hamas’ın bu sonucu başarı olarak değerlendirmesi tartışmaya açıktır. İsrail saldırıları neticesinde hayatını kaybeden Filistinlilerin 46.000’den fazla olduğu bir ortamda Hamas’ın varlığı ve dolayısıyla başarı iddiası sorgulanmaktadır. İsrail, 07 Temmuz 2023’ten beri uluslararası hukuku özel olarak da savaş hukukunu ve uluslararası insancıl hukuku hiçe saymaya devam etmektedir. Gazze’deki hastanelere saldırmayı sürdürmektedir. Öyle ki Gazze’de artık çalışabilir hastane kalmadığı Filistinli yetkililerce açıklanmıştır. Siyasal İslam’ın Orta Doğu’daki son temsilcilerinden olan Hamas’ın Gazze’nin dolayısıyla Filistin’in siyasi ve idari geleceğinde nasıl bir rol oynayacağı belirsizliğini korumaktadır. Filistin Otoritesi, el-Fetih ve Filistin Kurtuluş Örgütü ile girişilen uzlaşma süreci şimdilik sonuç vermemiştir. Filistin’de uzun zamandır süren bu çift başlılık, Gazze’nin kim tarafından ve nasıl yönetileceği konusundaki belirsizliği sürdürmektedir. Nitekim ateşkeste bu konuya değinilmemiştir.
Trump, daha görevine başlamadan başkanlığının etkili olduğunu öne sürmekte ve ateşkesin sağlanmasında rolünün olduğunu iddia etmektedir. 20 Ocak yaklaşırken Trump’ın sadece Gazze’ye değil Orta Doğu’nun geneline yönelik açıklamalarına bakıldığında sert bir politika izleyeceği değerlendirmesini yapmak mümkündür.
Anlaşmanın sürece yayılması sebebiyle Trump’ın Orta Doğu’daki gündem maddelerinden birinin ateşkesin sürdürülmesi olacağı tahmin edilmektedir. Ayrıca Biden’ın da gündeminde olan İsrail-Suudi Arabistan ilişkilerini normalleştirme andlaşmasının imzalanması yanında bu unsurlarla bağlantılı olan İran’ın izolasyonu ve İran’ın nükleer programına son verilmesi de Trump’ın hedefleri arasında yer alabilir.
Trump, daha görevine başlamadan başkanlığının etkili olduğunu öne sürmekte ve ateşkesin sağlanmasında rolünün olduğunu iddia etmektedir. 20 Ocak yaklaşırken Trump’ın sadece Gazze’ye değil Orta Doğu’nun geneline yönelik açıklamalarına bakıldığında sert bir politika izleyeceği değerlendirmesini yapmak mümkündür. Ateşkes sağlanmazsa, Hamas rehineleri serbest bırakmazsa Orta Doğu’da “cehennemin yaşanacağını” ifade etmiştir. Trump özellikle İsrail Başbakanı Netanyahu’nun söz konusu müzakereler esnasında gösterdiği direnci kırması açısından önem teşkil etmektedir. Trump’ın Netanyahu’yu eleştirdiği ve İsrail başbakanının Trump’ın başkanlık yemin törenine katılmayacağı dile getirilmektedir. Hamas üzerinde de baskı kurduğunu söylemek mümkündür.
İsrail-Suudi Arabistan yakınlaşması da Trump’ın gündeminde olacaktır. Suudi Arabistan’ın Veliaht Prensi Bin Selman, Filistin devletinin kurulmasını söz konusu andlaşma için koşul olarak öne sürülebilir. Fakat Netanyahu’nun Filistin devletinin kurulmasına karşı çıktığı bilinmektedir. Trump’ın yakın isimlerinin açıklamalarına bakıldığında yeni başkan için Orta Doğu’ya yönelik önceliklerden birinin İsrail ve Suudi Arabistan arasında ilişkileri normalleştime andlaşması olacağı anlaşılmaktadır.
20 Ocak beklenirken Biden yönetimi, Trump’ın da devam ettireceği bir adım atmıştır. Diğer bir ifadeyle Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) baskı, izolasyon ve sorgulama sürecini pekiştirmiştir. Biden, UCM yetkililerine giderayak yaptırım uygulama kararı almıştır. Demokrat ya da Cumhuriyetçi olmasından bağımsız olarak Amerikan başkanları İsrail’e olan desteklerinin yanı sıra iç siyaset gereği UCM’ye karşı çıkmıştır. Zaten, ABD UCM’yi kuran Roma Statüsü’ne taraf değildir. Trump, söz konusu anlayışı ve yaklaşımı İsrail nezdinde Filistinlilere karşı da uygulamaktadır. Trump’ın birinci döneminde gündeme getirdiği ve İbrahim Andlaşmaları’nın temelini teşkil eden “Yüzyılın Planı” adlı “barış” metninde Filistinlilerin uluslararası hukuk zeminindeki girişimleri reddedilmiştir. UCM, Uluslararası Adalet Divanı nezdinde atılan adımların geri çekilmesi gerektiği belirtilmiş ve bu talep barış için bir koşul olarak Filistin’in önüne konulmuştur.
Sonuç olarak, İsrail yanlısı kabinesiyle ve başkanlığının ilk döneminin gösterdiği üzere Trump, İsrail odaklı Orta Doğu politikasına devam edecektir. Fakat bu noktada sadece Filistinli aktörlere değil Netanyahu’ya da baskısını artırabilir.
Yorum Yazın