Trudeau’nun hataları bir hayli fazla ve popülist politikaları Kanada’yı derinden yaraladı. Göçmen dostu söylemleri ve küresel insan hakları savunuculuğuyla dikkat çeken lider, bu alanlarda doğru adımlar atarken, ekonomiden konut krizine kadar pek çok alanda önemli eksiklikler gösterdi. Ancak tüm bu sorunlar, sadece Trudeau ile başlamadı; bu problemler onun döneminde büyüdü, görmezden gelindi ve derinleşti.
6 Ocak sabahı, Kanada’da yaşayanlar için beklenen, ancak ülkeyi uzaktan izleyenler için şaşırtıcı bir gelişmeyle başladı. Justin Trudeau, 9 yıldır oturduğu başbakanlık koltuğundan istifa edeceğini duyurdu. Kanada, Türkiye kadar çalkantılı bir politik tarihe sahip olmasa da Trudeau’nun istifa kararı ülkede deprem etkisi yaratmadı. Aksine, uzun süredir ekonomik ve politik baskı altında olan Kanadalılar ve Liberal Parti için bir umut ışığı oldu. Peki, kimdir Justin Trudeau? 2015’te neden ezici bir çoğunlukla başbakan seçildi ve nasıl dünyada bu kadar popüler hale geldi?
Trudeau’nun Yükselişi
Justin Trudeau’nun Kanada’da liderliğe yükselişi, gençliği, yakışıklılığı ya da Star Wars temalı çoraplarından çok, ailesinin ismi sayesinde oldu. Babası Pierre Trudeau, Kanada’nın en saygın başbakanlarından biri olarak modern Kanada’nın temel taşlarını döşemiş bir liderdi. 1982’de Kanada Anayasası’nın yeniden düzenlenmesi ve Kanada Haklar ve Özgürlükler Şartı’nın eklenmesi gibi köklü reformlara imza atmıştı. Annesi Margaret Trudeau ise hem bir first lady hem de aktivist kimliğiyle dikkat çeken bir figürdü. Böyle bir ailede büyüyen Justin, siyasetin içinde yetişti ve genç yaşlardan itibaren medyanın ilgi odağı oldu.
2008’de milletvekili seçilmesiyle politik kariyerine adım atan Trudeau, kısa sürede Liberal Parti liderliğine yükseldi. 2015’te hükümeti muhafazakarlardan devralarak Kanada’nın beyaz atlı prensi haline geldi.
Onur Yürüyüşü’ne katılan ilk Kanada Başbakanı olması, kabinesini cinsiyet eşitliği üzerine kurması ve farklı kesimlere hitap eden mesajları, Trudeau’nun ilk yıllarında takdir topladı. Ancak bu adımlar, zamanla onun popülist politikalarını eleştirenler tarafından “şov” olarak yorumlandı. Özellikle LGBTQ+ topluluğuna verilen destek veya Ukrayna’ya sağlanan devasa yardımlar gibi politikalar, bir yandan belirli grupların desteğini alırken, diğer yandan geniş kesimlerde şüphe yarattı. Aralık 2024’te Noel dönemi için uygulamaya koyduğu gıda, çocuk giyim, alkol gibi alışverişlerde vergi alınmaması gibi küçük ama dikkat çeken kararlar da bu popülist çizginin bir parçası olarak görüldü.
Masalın Çöküşü
Trudeau’nun politik kariyeri boyunca aldığı bazı kararlar ve kriz yönetimi yaklaşımları, bugün geldiği noktayı hazırladı. Suriye politikası, bu sürecin ilk sınavlarından biriydi. 2016’da Esad rejiminden kaçan Suriyelilere kapıları açması, hem övgü hem de eleştiriler aldı. Bu politika, Kanada’nın göçmenlik sisteminde köklü değişikliklere yol açtı. Özellikle ekonomik, konutsal ve sosyal yükler arttı.
Trudeau’nun siyasal itibarına darbe vuran bir diğer olay, gençliğinde çekilen bir fotoğrafın ortaya çıkmasıydı. Cadılar Bayramı’nda yüzünü siyaha boyadığı bu görüntü, eşitlikçi imajını ciddi şekilde zedeledi.
Pandemi dönemi ise Trudeau için daha zorlu bir sınav oldu. Küçük işletmelere sağlanan maaş destekleri kısa vadede etkili olsa da, uzun vadede kötü yönetilen milyarlarca dolarlık yardım fonları eleştirilerin odağı haline geldi. Ayrıca, aşı zorunluluğuna karşı çıkan TIR şoförlerinin Ottawa’ya düzenlediği konvoy protestosu, Trudeau’nun otoriter ve kutuplaştırıcı bir lider olarak algılanmasına neden oldu. Bu süreçte uyguladığı OHAL politikası, Kanada tarihinde bir ilk olarak kayda geçti ve onu haklıyken haksız konuma düşürdü.
Suriyeli sığınmacılara benzer bir durum, 2022’de Ukrayna Savaşı sonrası ortaya çıktı. Ukrayna’ya sağlanan 20 milyar dolarlık ekonomik destek ve savaş mağdurlarına verilen öncelikli sığınma hakları, Kanada’da göçmenlik sistemini daha da zorladı. Yaklaşık 300 bin Ukraynalı, Kanada’ya yerleşerek devlet yardımları almaya başladı. Ancak artan göçmen talebi, konut krizini daha da derinleştirdi.
Göçmenlik ve Konut Krizi
Trudeau’nun göçmen dostu politikaları, pandemi sonrası ekonomide derin izler bıraktı. Sığınmacılara kapıları açan ve Kanada’yı “insan haklarının öncüsü” olarak konumlandırmak isteyen bu politika, ekonomik ve sosyal dengeleri zorlamaya başladı. Suriyeli sığınmacılara benzer bir durum, 2022’de Ukrayna Savaşı sonrası ortaya çıktı. Ukrayna’ya sağlanan 20 milyar dolarlık ekonomik destek ve savaş mağdurlarına verilen öncelikli sığınma hakları, Kanada’da göçmenlik sistemini daha da zorladı. Yaklaşık 300 bin Ukraynalı, Kanada’ya yerleşerek devlet yardımları almaya başladı. Ancak artan göçmen talebi, konut krizini daha da derinleştirdi. Bu noktada, Trudeau’nun popülist politikalarıyla konut arzı arasındaki uyumsuzluk, toplumda geniş bir hoşnutsuzluğa dönüştü.
Yüksek göçmen talebi ve şehirleşme oranındaki artışla birlikte, konut arzı bu talebi karşılamakta yetersiz kaldı. Özellikle büyük şehirlerdeki arz-talep dengesi ciddi bir şekilde bozuldu. Yeni konut projelerinin uzun onay süreçleri ve inşaat maliyetlerinin artışı, inşaat hızını yavaşlattı. Bunun yanı sıra, yatırımcıların spekülatif hareketleri ve yerel yönetimlerin bürokratik engelleri, konut piyasasını daha da zor bir duruma soktu. Trudeau hükümetinin göçmen dostu politikaları, yerleşimci sayısını artırarak ekonomik çeşitliliği hedeflese de, bu büyüme yeterli konut altyapısı olmadan desteklenemedi. Neticede, konut krizi yalnızca büyük şehirleri değil, tüm Kanada’yı etkileyen bir sorun haline geldi ve bu durum Trudeau hükümetinin uzun vadeli planlama konusundaki başarısızlığını gözler önüne serdi.
Ev sahibi olmak bir lüks haline gelirken, kira fiyatları da orta sınıf için dayanılmaz bir yük haline geldi.
Trudeau’nun Beklenen İstifası
Trudeau’nun istifasını kaçınılmaz kılan son darbe, kabinesindeki kritik bakanların arka arkaya istifaları oldu. Ekonomiden sorumlu Chrystia Freeland ve İmar Bakanı Sean Fraser’in ayrılması, Liberal Parti içindeki güven krizini gün yüzüne çıkardı. Freeland’in, “Bir Bakan, Başbakan adına konuşmalı ve onun tam güvenine sahip olmalıdır. Artık bu güveni taşımadığım açıkça ifade edildi,” şeklindeki açıklaması, Trudeau hükümetindeki uyumsuzluğu net bir şekilde ortaya koydu.
Trudeau’nun hataları bir hayli fazla ve popülist politikaları Kanada’yı derinden yaraladı. Göçmen dostu söylemleri ve küresel insan hakları savunuculuğuyla dikkat çeken lider, bu alanlarda doğru adımlar atarken, ekonomiden konut krizine kadar pek çok alanda önemli eksiklikler gösterdi. Ancak tüm bu sorunlar, sadece Trudeau ile başlamadı; bu problemler onun döneminde büyüdü, görmezden gelindi ve derinleşti.
Trudeau, kendi tabanını elde tutmaya çalışırken, ülkenin uzun vadeli çıkarlarını göz ardı etti. Yanlış kararlarıyla, muhalefete karşı savunmasız halleriyle birkaç güne tekrar başkanlık koltuğuna oturacak olan Trump’ın ülke topraklarına göz dikmesine neden oldu. Trudeau’nun istifa niyetini açıklaması bir dönemin sonunun başlangıcı olabilir, ancak henüz fiilen istifa etmedi. İstifası, Liberal Parti’nin yeni liderini seçmesiyle resmileşecek. İlginç olan ise, 27 Ocak’ta tatil dönüşü parlamentoda yapılması planlanan ve hükümetin düşeceğinin kesin olduğu güven oylaması sürecinin önünü almak için Kanada’yı Kral 3. Charles adına yöneten Genel Vali’den meclis tatilinin Mart sonuna uzatılmasını onaylatarak, “siz kovmadınız, ben ayrıldım” tiyatrosunu oynaması. Bu hamlesiyle Trudeau, son bir popülist adım daha atarak, Kanada demokrasisine önemli bir darbe vurmuş oluyor.
Yorum Yazın