MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim’de Meclis’te açılışını yaptığı yeni dönemin barındırdığı ciddi riskler dikkate alındığında, Ankara’nın bugünkü erken temkinli mutluluğu, ülkenin sürüklenmekte olduğu çıkmaz sokak, cumhuriyetin ikinci yüzyılının modern ve yeni uluslararası yıkımı daha iyi kavranacaktır.
Bitti sanılan Suriye iç savaşının fitili yeniden ateşlendi. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın bu süreci doğru değerlendirmediği yaygın bir kanaat.
Türkiye’nin de patronlarından biri olduğu Suriye Milli Ordusu (SMO) ile BM’nin terör örgütleri listesindeki Heyet Tahrir el Şam’ın (HTŞ) ortak saldırıları nerede durdurulacak,bunu kestirmek çok zor. Zor olmayan ise 2011 yılında başlayan Suriye iç savaşının, 29 Kasım Cuma saldırısı sonrasında eskisi gibi seyir etmeyecek olduğudur.
Küresel ve bölgesel güçlerin Ortadoğu’yu yeniden dizayn etmesi, Suriye’de iç savaşın yeniden harlanmasıyla 2025 yılında daha da hızlanacağa benziyor.
Bölgenin yeniden dizaynının, ABD ve İngiltere başta olmak üzere birçok küresel haydut devlet ve birçoğu cihatçı silahlı örgütün işbirliği ile gerçekleştirileceğe benziyor.
Suriye iç savaşı daha da karmaşık bir hal aldı. Çok yönlü, çok aktörlü ve çok boyutlu bir tür vekâlet savaşı, özel olarak yeni bir Suriye ve genel olarak yeni bir bölge gerçekliğini açığa çıkarmaya aday.
Sürecin nereye evrileceğini veya gelişeceğini net bir biçimde söylemek için daha çok erken. Bunun için, aktörler arasında kartların yeniden nasıl dağıtılacağının işaretlerinin belirmesi gerek.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Suriye konusunda haklılığımız orta çıktı” açıklaması ile MHP lideri Devlet Bahçeli’nin yeni Osmanlıcı yaklaşımını dile getirdiği, partisinin Meclis grubundaki tehditkâr konuşması, Türkiye için Suriye’de yaşananların nasıl kavrandığını bütün çıplaklığıyla açığa vurdu.
SURİYE’DE YAŞANANLARIN NASIL KAVRANDIĞI AÇIĞA VURULDU
Ankara, erken temkinli mutluluk ve biraz da olsa şımarıklık yaşıyor. Esad ve Kürt oluşumlara karşı elinin güçlendiği değerlendirmeleri gelmeye başladı.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Suriye konusunda haklılığımız orta çıktı” açıklaması ile MHP lideri Devlet Bahçeli’nin yeni Osmanlıcı yaklaşımını dile getirdiği, partisinin Meclis grubundaki tehditkâr konuşması, Türkiye için Suriye’de yaşananların nasıl kavrandığını bütün çıplaklığıyla açığa vurdu.
Hatta Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim açılımının esas yöneliminin nasıl bir öngörü ve hazırlık olduğunu da netleştirdi.
“Suriye’nin toprak bütünlüğünden yanayız” iddiasının büyük bir küresel yalan olduğu açığa çıktığı gibi Türkiye‘nin gizli ajandasının böylesi bir gelişme olduğu anlaşıldı.
Bu bağlamda açılımla yapılmak istenenin, Kürt sorunu ekseninde toplum merkezli çözüm arayışı olmadığı, geleneksel devlet merkezli arayış olduğu biraz daha berraklaştı.
Cumhur İttifakının son sekiz yıldır iç ve dış politikasını, Suriye’de Kürtlerin özerk yönetim oluşturmasını beka sorunu olarak dünyaya pazarlamak şekillendiriyor.
IŞİD’in Suriye kolu olarak ortaya çıkan, Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) olarak bağımsız yapıya dönüşen, BM’nin ve Türkiye’nin cihatçı İslami terör örgütü listesinde yer alan bir yapının alan hâkimiyeti kurmasını aynı partilerin ortak hedeflerine uygun görüyor olması, Türkiye için tehlikeli bir siyasi tercihin sonucu.
Bunda, Sünni İslamcı AK Parti’nin ideolojik tutumuna fazla ters bir şey olmadığı çok açık. Türk milliyetçiliğinin radikal siyasal temsilcisi MHP liderinin aynı noktada buluşması, MHP’nin ideolojik kaymasına işaret ettiği kadar, yeni gerilim ve çatışma alanlarına ve ana akım Türk siyasetinin bu ideolojik eksende veya en azında geçici pragmatik eksende iki partinin buluşmasına da işaret ediyor.
Meselenin “terör meselesi” değil, kullanışlı ve ideolojik hedefler bakımdan elverişli tercihler olduğu ortaya çıktı.
Ancak bölgesel ve küresel rekabet ve tepişmenin sonuçları, Türkiye’nin sevincini bir kez daha kursağından bırakabilir. Tıpkı 2011 yılında ilk iç savaş başladığında Esad’ı yıkmak veya 2023 yılında Esad ile barışma isteğiyle yanıp tutuşmak gibi. Rusya, İran ve Türkiye üçlüsünün 4 dört yıldır çabaladığı Aslana sürecinin bugün çöküşüne şahitlik ettiğimiz gibi.
Türkiye bugün kazançlı çıkmış gibi görünüyor. Bu durum içerdeki Kürt girişiminin bundan sonra nasıl bir minvalde olacağını büyük ölçüde belirleyecek. Ankara; Halep, Musul, Kerkük hattını siyasi, ekonomik ve askeri açıdan kontrol altına aldığını düşünmeye başladı bile. Milliyetçi, mukaddesatçı hatta kimi Kemalist, Atatürkçüler bile Erdoğan’ın bu fikrini hararetle destekliyorlar.
Yerli ve milli duruş, duyarlık ve varoluş yeni bir hal alacağa benziyor. Ülkenin demokratik muhalefetini, hak temelli sivil toplum örgütlerini ve ezilen bütün kesimleri zor günlerin beklediğini hissettiklerinden ve gördüklerinden olsa gerek, iktidar bloğu tersine gelişmelerden tedirgin.
EZİLEN KESİMLERİ ZOR GÜNLER BEKLİYOR
Erdoğan kendi pozisyonunu güçlendirmiş görünüyor. Gelişmeler ters istikameti gösterirse çok zor durumda kalacağı kesin.
Türkiye siyasetinde, Kürt karşıtlığının yeni bir tonuyla ve boyutuyla karşı karşıya kalınacağa benziyor. Buna karşın halklar açısından, gelişmelerin kara günler getirmesini önleyecek bir strateji geliştirilmesinin aciliyeti kavranacaktır.
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim ‘de Meclis’te açılışını yaptığı yeni dönemin barındırdığı ciddi riskler dikkate alındığında, Ankara’nın bugünkü erken temkinli mutluluğu,ülkenin sürüklenmekte olduğu çıkmaz sokak, cumhuriyetin ikinci yüzyılının modern ve yeni uluslararası yıkımı daha iyi kavranacaktır.
Yerli ve milli duruş, duyarlık ve varoluş yeni bir hal alacağa benziyor. Ülkenin demokratik muhalefetini, hak temelli sivil toplum örgütlerini ve ezilen bütün kesimleri zor günlerin beklediğini hissettiklerinden ve gördüklerinden olsa gerek, iktidar bloğu tersine gelişmelerden tedirgin.
Yaşananlar, emperyalist ve emperyal güç odaklarının pençesinde yeni bir Kürt, muhalif kırımının ve bölge ülkelerinin dizaynının hazırlığı yapılıyor gibi görünüyor.
Yorum Yazın