Seçimler yüzünden son 2 senede siyasi partiler devletten almaları gereken yardımın 5 katı daha fazlasını aldılar. Sadece 2024 senesinde siyasi partilere yapılan devlet yardımı 6 milyar TL’yi geçti. Uzun lafın kısası, siyasi partiler sizden aldıkları paraları size kendi propagandalarını yapmak için harcıyorlar.Türkiye, 31 Mart Pazar günü yerel seçimlere gidiyor. Önümüzdeki 4 yıl ülkemizde seçim olmayacak. Seçimler demokrasinin şölenidir. Bu bakımdan iyidir, güzeldir. Her demokratik ülkede olduğu gibi bizde de olmalıdır ancak 21. yüzyılda 20. yüzyıldan kalma seçim alışkanlıklarımızı artık bırakmanın vakti geldi kanısındayım. Umarım bu yazım 4 sene sonrasına ışık tutar ve tüm siyasi partiler bir sonraki seçim kampanyalarını 21. yüzyıla yakışır şekilde yaparlar…Nedir bu geride bırakmamız gereken alışkanlıklar? Hemen birkaç basit örnek vereyim…
Avrupa’da şehir içinde korna çalmak bile yasakken, birçok şehir merkezine artık benzinli araçla girişler kısıtlanmış iken, bizler halen benzinli veya dizel motorlu minibüslerle, hatta otobüslerle aylardır her gün saatlerce sokaklarda tur atarak aday tanıtmaya çalışıyoruz.
AVRUPA İLE ‘SEÇİM TURU’ FARKIMIZ
Avrupa’da şehir içinde korna çalmak bile yasakken, birçok şehir merkezine artık benzinli araçla girişler kısıtlanmış iken, bizler halen benzinli veya dizel motorlu minibüslerle, hatta otobüslerle aylardır her gün saatlerce sokaklarda tur atarak aday tanıtmaya çalışıyoruz. Bir de araçların dört bir yanına yerleştirilen hoparlörlerden son ses anons ve müzik yayını yapıyoruz… Hiç rahatsız olan var mı diye düşünen yok. Şehirlerimizde seçim kaynaklı bir ses kirliliği almış başını gidiyor. Peki her gün saatlerce sokaklarda dolaşan bu tanıtım araçlarının çevreye yaydığı hava kirliliğini, bıraktığı karbon ayak izini düşünen var mı? Tüm Türkiye’de bütün tanıtım faaliyetleri için sadece yenilenebilir enerjiyle çalışan elektrikli araçlar kullanacağını açıklayan bir parti oldu mu? Bildiğiniz üzere yenilenebilir enerjiyle çalışan araçların karbon ayak izi, yanmalı araçlara göre 80%'e kadar daha düşük…Hangi şehre giderseniz gidin, her yerde binlerce katalog, broşür, tanıtım afişleri, vaatlerin anlatıldığı kitapçıklar, dergiler dağıtılıyor. Sokaklarda vatandaşın eline tutuşturulan broşürlerin çoğu 1-2 dakika sonra çöpe atılıyor. Şimdi tüm bu seçim belgelerinin ve dokümanların sayısını Türkiye genelinde bir ölçeklendirelim… Kaç milyon sayfa belge, broşür, kitapçık basıldı? Belki de milyarlarca… 31 Mart’tan sonra hepsinin çöpe gideceğinden emin olduğumuz bu belgeler için kaç ağaç kesildi? Kaç yüz bin kâğıt israf edildi?Tüm Türkiye’de bütün tanıtım faaliyetlerinde sadece geri dönüşümden üretilmiş ve yine 100% geri dönüşümlü materyal kullanacağını açıklayan bir parti oldu mu? Asılan flamaların, bayrakların çoğu plastikten üretilmiş. Bunların çevreye vereceği zarar düşünüldü mü?
GERİ DÖNÜŞÜMLÜ MATERYAL KULLANAN PARTİ VAR MI?
Tüm Türkiye’de bütün tanıtım faaliyetlerinde sadece geri dönüşümden üretilmiş ve yine 100% geri dönüşümlü materyal kullanacağını açıklayan bir parti oldu mu? Asılan flamaların, bayrakların çoğu plastikten üretilmiş. Bunların çevreye vereceği zarar düşünüldü mü? Seçimi kazanan adaylar 5 sene sonra seçildikleri o makamları terk edecekler, ancak seçim tanıtım faaliyetlerinde kullandıkları o flamaların, bayraklarının toprağımızda yok olması 400 sene sürecek… Bir bakıma 5 senelik bir çıkar için 400 senelik zararı göze almaya değer mi? Baktığınızda adayların hepsi şehirlere park yapacaklarından, doğa dostu olduklarından bahsediyorlar… Çevre kirliliğini geçtim, peki ya görüntü kirliliğine ne demeli? Her yerde bayraklar, parti amblemleri asılı. Sokakta yürüyen bir seçmenin, bir partinin bayrağını gördüğü için oy tercihini değiştireceğine gerçekten inanıyor muyuz? Parti bayrakları yetmezmiş gibi bir de her sokakta, her meydanda bin bir çeşit adamın, kadının boy boy posterlerini, resimlerini görüyoruz… Bir insan kendi yüzünün fotoğrafını şehrin her yerine neden asar? Sonuçta oy pusulasında kimsenin resmi olmayacak değil mi? Madem poster bastıracaksınız, çok yönlü ve sürdürülebilir içerikli posterler bastıramaz mısınız? 31 Mart’tan sonra on binlerce insanın yüzünün basılı olduğu o işlevsiz devasa pankartları, posterleri ne yapacaksınızGünümüzden 20-25 sene önce, iletişim ve internet teknolojilerinin kısıtlı, ulaşımın imkanlarının kıt olduğu zamanlarda bu tür tanıtım faaliyetleri mecburen yapılıyordu. Adayın kendisini tanıtma imkânı şehrin merkezine posterini asmak, sokaktan geçenlere broşür dağıtmak, araçlardan duyuru yapmakla sınırlıydı. Günümüz teknolojisinde tüm tanıtım faaliyetlerinin online ve dijital yollarla yapmak mümkün. Mecburi durumlarda yenilenebilir ve geri dönüşüme müsait materyallere ulaşmak oldukça kolay... Teknoloji kullanmaya mesafeli 65 yaş üstü seçmen kitlesi için ise offline ancak çağa uygun onlarca yeni ve etkili propaganda yöntemi var. Tüm bunları ne işe yaradıklarını pek bilmediğim ‘‘parti danışmanlarının’’ zaten bilmesi gerekir diye düşünüyorum.Bir de 5 sene boyunca ismini duymadığımız, cismini görmediğimiz, tanımadığımız insanların, kişisel verilerimize ulaşıp cep telefonlarımıza SMS gönderme meselesi var ki, o konuya hiç girmeyeceğim…Gelelim en vahim meseleye…Milton Friedman'ın sevdiğim bir sözü var. ‘‘Herkes yardım yapmakta özgürdür; ancak kendi parasıyla yapmak şartıyla’’. Sokaklarda gördüğünüz o partilerin ve adaylarının seçim propagandasını büyük ölçüde vatandaşlar olarak biz finanse ediyoruz.
Yorum Yazın