Zaman ABD Başkanı Biden ve İsrail Başbakanı Netanyahu’nun aleyhine, “direniş ekseninin” lehine işliyor. Bakalım Netanyahu ve Biden bu süreçten kendilerini nasıl kurtaracaklar. Husilerin Aden stratejisi bu ikiliyi daha da zora sokacak gibi görünüyor. İsrail’in Gazze Şeridine yönelik saldırıları yaklaşık 80 gündür devam ediyor. Saldırılarda 20 binden fazla insan hayatını kaybetti. İsrail ordusunun kayıpları da her geçen gün artıyor. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun daha da sıkışmasına neden olan savaşın şimdi uzakta bir aktörü var: Husiler. 1500 kilometreden uzak bir mesafeden İsrail-Filistin savaşına müdahil olan Husiler (Ansarullah) Yemen’deki en önemli askeri gücü elinde bulunduruyor. Husiler bir yandan ülkedeki diğer bazı güçlere karşı savaşırken, diğer yandan “bölgesel çapta” bir savaş da yürütüyor. Husiler, tıpkı Hizbullah gibi, sık sık İran ile birlikte anılıyor ancak unutulan bir gerçek var: Husiler, Ali Abdullah Salih devrilmeden önce de Yemen’de çok önemli bir güçtü ve ordu dağıldıktan sonra Husiler için silahlar hazır bekliyordu. Elbette Husilerin silah gücü sadece eski ordudan kalan silahlar değil. “Direniş Ekseni” artık kendi kendine yeter şekilde silah üretebiliyor. ABD başta olmak üzere bugünlerde uçak gemilerine meydan okuyabilmeleri de bu yüzden. Husiler, yıllardır Suudi Arabistan’a karşı koyabildiler. En önemli silahları ise, “haklı bir savaş yürüttüklerine olan inançları” ve bu sürecin verdiği özgüven. Husiler savaşın başından bu yana İsrail’e (Eilat) çok sayıda füze fırlattı. Bunların önemli bir kısmı Amerikan savaş gemileri ya da İsrail’in Demir Kubbe savunma sistemi tarafından etkisiz hale getirildi. Bu saldırılar fiziki hedeflerini gerçekleştiremedi ancak Husileri tıpkı Lübnan Hizbullah’ı gibi, savaşın tarafı haline getirdi.
ABD ve İsrail, saldırıların arkasında klasik “İran” nedenini arasa da buna dair herhangi bir kanıt yok. Husiler elbette İran’dan destek görüyorlar ancak artık kendi ayaklarının üzerinde durabilecek kadar birikime sahipler.
Husiler füze saldırılarından sonra, son günlerde ticari gemilere yöneldiler. Bazılarınca “korsanlık” olarak tanımlansa da hedef aslında stratejik. Dolayısı ile bu saldırıların korsanlık olarak görülmesi mümkün değil. Bu saldırılar birkaç yönlü: - İsrail’e giden gemilerin vurulması ya da kaçırılması sureti ile ticarete darbe vurmak. - İsrail-Filistin savaşını dünya gündeminden düşürmemek. - Amerikalılar başta olmak üzere kararlılık mesajı vermek. - İsrail’e mal taşıyan, gönderen taraflara mesaj vermek. Husilerin bu anlamda ilk saldırısı 19 Kasım’da oldu ve Galaxy Leader gemisi Hudeyde limanına çekildi, mürettebatı esir alındı. Gemi limana çekildikten sonra “turistik mekân” olarak kullanıldı ve ziyarete açıldı. Halen ücret karşılığı gezilebiliyor. Bu saldırının ardından dron ya da roketler ile çeşitli bayraklar taşıyan gemilere 13 saldırı daha yapıldı. Hepsinin ortak özelliği İsrail’e mal taşımalarıydı. ABD ve İsrail, saldırıların arkasında klasik “İran” nedenini arasa da buna dair herhangi bir kanıt yok. Husiler elbette İran’dan destek görüyorlar ancak artık kendi ayaklarının üzerinde durabilecek kadar birikime sahipler. Bu arada Husilerin bu saldırılarının dünya ticaretine darbe olduğu söylemleri de kullanıldı - böylece Husilere karşı uluslararası kamuoyu harekete geçirilecekti. Ancak bu söylemler de iki sebepten işe yaramadı. - Husilerin bu konudaki açıklamaları çok net. Sadece İsrail’e mal taşıyan gemiler hedef alınıyor. - Husiler kararlı. Savaş bitene kadar İsrail’e karşı savaşı sürdürecekler. Bu gibi saldırılar ile böylece Hizbullah’tan sonra Husiler de Filistin halkının yanında yer aldılar. İran devlet olarak öne çıkmak istemiyor ancak yıllar içinde belli bir düşünce adına hareket edebilecek çok önemli güçler oluşturdu. Bugün artık bu güçler “gerektiğinde” ABD uçak gemilerine bile meydan okuyabiliyor. ABD ve büyük güçler de hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığının farkında. Bu nedenle Doğu Akdeniz ya da Aden Körfezi’ne gönderilen uçak gemileri “dikkate alınmadı.” Zaman ABD başkanı Biden ve İsrail Başbakanı Netanyahu’nun aleyhine, “direniş ekseninin” lehine işliyor. Bakalım Netanyahu ve Biden bu süreçten kendilerini nasıl kurtaracaklar. Husilerin Aden stratejisi bu ikiliyi daha da zora sokacak gibi görünüyor.
Yorum Yazın