Otoriteryanizm, hukuka ve demokrasiye karşı olduğu kadar, kadın-erkek eşitliğine ve kadın haklarına da karşıdır. Otoriteryanizmi besleyen en güçlü kaynak, ataerkilliktir.
Dünyada otoriteryanizm yükseliştedir. Çin’de, Rusya’da, Macaristan’da ve daha birçok yerde popülist ve ırkçı siyasal liderler, toplumlarını esir almışlardır. Kendilerini dini ve milli kimliklerin lideri ve temsilcisi gören bir hayli otoriter figür bulunmaktadır. Otoriteryanizm yükseldikçe demokraside, insan haklarında, ifade özgürlüğünde, basın özgürlüğünde, barışta ve hukukun üstünlüğünde büyük gerilemeler olmaktadır. Otoriteryanizm, hukuka ve demokrasiye karşı olduğu kadar, kadın-erkek eşitliğine ve kadın haklarına da karşıdır. Otoriteryanizmi besleyen en güçlü kaynak, ataerkilliktir. Ataerkil kültür, otoriteryanizmi, beslemekte ve derinleştirmektedir.
Kadınların öldürülmesi, taciz ve tecavüze uğraması artık günlük hayatın rutin olaylarından biri haline gelmiştir. Kadın, kendini erkeklerin olduğu hiçbir yerde güvende hissetmemektedir. Erkekler, sokakta, evde, okulda, işyerinde, parklarda, toplu taşım araçlarında kadınlar için en büyük tehdit haline gelmişlerdir. Milli ve dini kimlikler, siyasetler ve kurumlar otoriterleştikçe, erkek de otoriterleşmekte, kendini kadının mutlak idarecisi, sahibi ve ilahı haline getirmektedir. Ataerkilliğin erkek ilahları, sürekli olarak kadın kurbanlar istemektedir. Ataerkil tanrılar, kadının öldürülmesine ve şiddete uğrumasına doymamaktadırlar. Öldürülen her kadının ardından erkek tanrılar, daha fazla kadın kurban istemektedir.
Ataerkil despotizm, insan onuruna, özgürlüğüne, barışa, hukuka, eşitliğine aykırı ve karşıdır. Kadın, despotizmi, baskıyı ve ayrımcılığı değil, demoktrasiyi, özgürlüğü, eşitliği ve hukuku istemektedir. Despotizmin otoriter, totaliter ve teokratik bütün biçimlerine en büyük karşıtlık kadınlardan gelmektedir. Ataerkil ve teokratik despotizmin en büyük muhalifleri, kadınlardır. Ataerkil ve teokratik despotizm, kadını bastırmak ve kontrol etmek için dini, aileyi, değerleri, eğitimi, kültürü, milliyetçiliği, şiddeti ve militarizmi kullanmaktadır.
Otoriter ve totaliter yapılar, kadın hareketlerini bastırmak ve sosyal açıdan etkisizleştirmek için sürekli olarak değişik maskeler altında uyguladıkları politikalarla dinsel, siyasal ve sosyal yapılar üretmektedirler. Otoriteryanizm ve ataerkililik, toplumun harekete geçmesinden korkmaktadır. Otoriteryanizm ve ataerkillik, halkı harekete geçiren ana gücün kadın olduğunun çok iyi farkındadır. Bundan dolayı kadının, toplumu harekete getiren güç haline gelmesini engellemek için şiddet dahil her türlü kötülüğün kadına karşı harekete geçmesine alan ve imkan açılmaktadır. Otoriteryanizm ve ataerkillik, cinsiyet ayırımcılığını kendisi için nefes borusu olarak korumakta, erkek egemen sosyal ve siyasal yapıyı sarsmaması için kadını çaresiz, yalnız ve desteksiz bırakmaktadır.
Otoriteryanizm, demokrasiye saldırdığı gibi, kadına da saldırmaktadır. Otoriteryanizm, kadına değil, erkek gücüne ve idaresine, yani ataerkilliğe dayanmaktadır.
OTORİTERYANİZM, ATAERKİLLİĞE DAYANMAKTADIR
Demokrasi ve insan hakları, kadın-erkek ayırımı yapmadan bütün bireylerin eşitliğini, eşit haklarını ve bireysel özgürlüklerini savunmaktadır. Otoriteryanizm, demokrasiye saldırdığı gibi, kadına da saldırmaktadır. Otoriteryanizm, kadına değil, erkek gücüne ve idaresine, yani ataerkilliğe dayanmaktadır. Hayatın her alanında erkeğin efendi olması, gücünü koruması, otoriteryanizmin olmazsa olmazıdır. Otoriteryanizm, maksimum düzeyde kadın-erkek eşitliğini ortadan kaldırmak için, kadın haklarını ve kadın mücadelesini dini-ulusal kimliğe ve kültüre karşıt ve yabancı olan yozlaştırma girişimleri olarak sunmaktadır.
Otoriteryanizm, ulusal ve dini kimliğin temelini evini idare eden ve evine ekmek götüren erkek, evinin hanımı ve çocuklarının annesi olan kadın şeklindeki ataerkillik üzerinden atmaktadır. Otoriteryan ve totaliter siyasal, sosyal ve dini yapılarda erkek mutlak egemendir, erkek-kadın arasında erkeğin üstünlüğü çerçevesinde cinsiyetçi bir hiyerarşi kurgulanmaktadır. Otoriteryanizm, ailenin tehlike ve tehdit altında olduğu gibi söylemleri kullanmakta, cinsiyetsizleştirme gibi komplo yalanları uydurmaktadır. Otoriteryanizm, erkek egemenliğini tehlike altında gördüğü an, aile elden gidiyor propagandasına sarılmaktadır. Otoriteryanizm, aileden ziyade erkek egemenliğinin elden gitmesinden kaygılanmaktadır. Otoriteryanizm ve ataerkillik, erkeklerin kadınlardan üstün olduğunun Tanrı tarafından belirlendiğini ve kadının fıtratı gereği erkekten üstün olamayacağını iddia etmektedir.
Otoriteryanizm ve ataerkillik, hep geleneksel aile modelini, daha doğrusu ideolojisini savunmakta ve desteklemektedir. Geleneksel aile modelinde kadın erkeğin altıdır ve kadının yeri ailesidir anlayışı hakimdir. Geleneksel aile modeli, kadının sosyal, siyasal, kültürel, çalışma ve entelektüel hayata aktif olarak katılmasına çok imkan tanımamakta ve alan açmamaktadır. Otoriteryanizm ve ataerkillik, geleneksel aile ideolojisine kadını hapsederek kadının eksiksiz ve amasız şekilde eşitliğini ve özgürlüğünü tanımamaktadır.
Otoriter güçler, doğmatik anneliği en yüksek, yüce ve kutsal olarak sunmakta, kendi annelerini, eşlerini veya kızlarını model olarak gösterebilmektedirler.Kadınların hukuktan, eşitlikten ve özgürlükten mahrum hayatları, otoriter yapıların ve despot liderlerin umurunda değildir. Kadınların bu dünyadaki durumlarıyla ve sorunlarıyla ilgilenmeyen despotlar, öte dünyada kadınlara cenneti vadetmektedirler.Otoriteryanizm ve ataerkilizm, kadın için özgürlüğü, eşitliği ve hakları birincil öncelik olmaktan çıkarmak için sürekli olarak öte dünyada cenneti vadeden dini ve kültürel referansları kullanmaktadır. Cinsiyetçi ayırımcılıklar, kadın-erkek arasında kurulan altlı-üstlü hiyerarşiler, otoriteryanizmi, despotizmi, baskıyı, hukuksuzluğu, şiddeti ve çatışmayı beslemektedir. Demokrasinin, hukukun ve barışın gelişmesi için ataerkillikten arınmış bütün kadınları ve erkekleri eşit gören, cinsiyetçi baskıyı reddeden demokratik bir sosyal ve siyasal yapının oluşturulması için yoğun bir çabaya ihtiyaç vardır.
Yorum Yazın