Arazinin de Netanyahu’nun hayalleri için uygun olmadığı ortada. Bir haftadan fazla bir süredir karadan girmeye çalışıyor ancak Hizbullah militanları etkili şekilde karşılık veriyor. Nasrallah’ın öldürülmesi Hizbullah’a ne kaybettirdi? Görüldüğü gibi hiçbir şey.
İsrail ile Filistin arasındaki savaş bir yılı geride bıraktı. Filistinliler riyakarlık denizinde “onurlu bir şekilde” ölmeye devam ediyorlar.
Bir yılın sonunda gelinen noktada İsrail’in harabe şehirler ve büyüyen mezarlıklar dışında elde ettiği bir sonuç yok.
On yılların öfkesini Filistin halkına, Hizbullah’a, Lübnan’a, İran’a, kısaca bölgede İsrail varlığına lafta değil, fiilen karşı çıkan herkese boca ediyor.
On yıllar sürecek bir felç dönemi yaşatmak istiyor ama olmuyor.
Zira bugüne kadar Filistin topraklarında sürdürdüğü saldırılarda elde etmek istediğinin çok uzağında.
İsrail ordusu şimdilerde şehir savaşlarındaki beceriksizliğini “arazide” gidermeye çalışıyor. Yani Lübnan topraklarına saldırıyor.
Arazinin de Netanyahu’nun hayalleri için uygun olmadığı ortada. Bir haftadan fazla bir süredir karadan girmeye çalışıyor ancak Hizbullah militanları etkili şekilde karşılık veriyor.
Nasrallah’ın öldürülmesi Hizbullah’a ne kaybettirdi? Görüldüğü gibi hiçbir şey.
İsrail’in ya da destekçilerinin anlayamadığı sır burada. Hizbullah bir örgüt değil, toplumsal bir hareketin parçası. “İran destekli” ifadesi ile başlayan cümleler bu nedenle Hizbullah’ı ya da Irak’ta, Lübnan’da, Suriye’de, Yemen’deki diğer örgütleri tarif etmekten çok uzak.
Bu örgütlerin bir devlet tarafından kurulup ve / veya desteklenip o ülkenin sözünün dışına çıkmayan robotlar olduğu propagandası yapılıyor ya, hiç gerçekçi değil.
Bu örgütlerin bazılarının ideolojisi, yöntemleri, tarihleri boyunca yaptıkları eylemlerin bazıları ağır şekilde eleştirilebilir, ancak şu anlaşılmazsa realiteden hep uzak kalınacak:
Bu örgütleri kuranlar, yöneticileri ve militanları, ne yaptıklarını çok iyi biliyorlar. Hemen hepsi ideolojik, felsefi, dinsel, tarihsel, güncel, birikim sahibi. Ama en önemlisi halk tarafından doğurulmuş olmaları.
Bu doğum İsrail ve İsrail’i Filistinlilere tarihin en büyük kazığını atarak kuran / kurduranların zorladığı bir doğum. Sonrasında önü alınamaz bir şekilde büyüyen, çeşitlenen ve her seferinde nesnel koşullara göre gelişen bir harekete dönüşen çocuklardır bu örgütler.
Bugün artık gelişip serpildiler ve İsrail’e karşı akıl almaz şekilde karşı koyuyorlar.
Hizbullah bir örgüt değil, toplumsal bir hareketin parçası. “İran destekli” ifadesi ile başlayan cümleler bu nedenle Hizbullah’ı ya da Irak’ta, Lübnan’da, Suriye’de, Yemen’deki diğer örgütleri tarif etmekten çok uzak.
“Küçücük İsrail bütün Araplar ile baş ediyor” değil yani. İsrail sadece İsrail değil, ABD’nin ve Batı’nın Ortadoğu’daki en büyük askeri üssü olarak ABD’dir, Fransa’dır, İngiltere’dir, Almanya’dır ve dahi neredeyse tüm Avrupa’dır.
Bu örgütler bu nedenle yukarıdaki bütün ülkelere karşı amansız bir savaş veriyor. Evet çok sayıda insan, çoluk çocuk hayatını kaybediyor ama her seferinde biraz daha sertleşiyorlar, her seferinde biraz daha çelikleşiyorlar.
Bir yılın sonunda İsrail hiçbir kazanım elde edemedi. Kelle hesabı değil bu çünkü, irade hesabı.
Bir yılın sonunda nereye gelindi sorusuna kısaca şu cevap verilebilir belki: hiçbir yere. Tek gelişme Netanyahu’nun kendisine can simitleri bulmasıydı. Hizbullah ve İran’a saldırılar kurtarıcı olur mu?
Düşünün, eskiden bir Nasrallah vardı, şimdi Hizbullah militanlarının hepsi birer Nasrallah oldu. Çünkü İsrail Hasrallah’ı öldürmek ile her militana sirayet eden bir figür haline getirdi.
Şimdilerde İsrail İran’a saldırıyı nasıl yapacağını tartışıyor. Belki de bu gece vuracak, bilinmez. Netanyahu cehennemin kapılarını çalmaya devam ediyor. Batı riyakar bir şekilde “biz yapamıyoruz, bu deli yapsın” diye bekliyor.
Gerilim her geçen gün biraz daha artıyor. Netanyahu’nun durdurulması lazım, aksi halde çok geç olabilir.
Yorum Yazın