Bugünkü siyasi iklimde bu meydan okuma, burada kalmamalı ve bir adım ileri taşınmalıdır. CHP’nin iktidar karşısında moral üstünlüğü ele geçirmesinin yolu da bu meydan okumanın gereğini yapmaktan geçmektedir.
Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat gözaltına alındı ve tutuklandı. Bu tutuklama karşısında ana muhalefet partisinin nasıl bir siyaset izleyeceği açıkça merak konusu.
Beşiktaş’da da Esenyurt gibi “Demokrasi Nöbeti” mi başlatılacak yoksa daha başka bir yöntem mi üretecek.
Akpolat’ın gözaltına alındığı ilk akşam belediye önüne sadece İl Başkanı değil İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da, CHP lideri Özgür Özel’in de katılması önemliydi. Ancak itiraf edelim ki, nöbet de, her akşam belli saatte toplanmak da bugün Türkiye koşullarında, iktidar bloğunun gözü karalığı karşısında bir şey ifade etmiyordu.
Dahası iktidar bloğu, gelen tüm tepkilere rağmen bırakın geri adım atmayı, kulis bilgisi adı altında başka isimlere de operasyon yapılacağı bilgisini veriyor.
Şu bir gerçek, iktidar, iktidar olma halini korumak için herşey yapıyor. Buna Erdoğan’nın yeniden adaylığı da, bunun için anayasanın buna uygun yeniden yapılmasını da ekleyebiliriz.
Ülkenin yaşadığı ağır ekonomik krizin konuşulmaması için, sürekli “cambaza bak” hali devam ediyor. Bunun için Suriye’den adı konulmayan yeni süreç dahil her şey devreye sokuluyor.
Bu sürecin bir parçası da, kuşkusuz kayyum uygulamaları, farklı nedenlerle belediyelere operasyonlardır.
Buna belediyelere İller Bankası’ndan ödenen katkıların, SGK ve diğer borçların kaynaktan kesilmesi de ekleyebiliriz.
Bütün bunlar olurken iktidar bloğu, yazılı ve özellikle görsel medyası aracılığı temelsiz kahramanlık hikayeleriyle sadece tabanının konsolide etmekle kalmıyor, muhalefet için yarattığı olumsuz algının da propagandasını yapıyor.
Özetle iktidar, “Yerli ve Milli muhalefet”, bir anlamda muhalefetsiz bir Türkiye istiyor. Bunu rıza üreterek değil sahip olduğu bürokratik kurumlar aracılığıyla yapıyor.
***
İktidar bloğunun hedeflerine ulaşmak için harcadığı enerji karşısında muhalefet partileri, özellikle de CHP ne yapıyor?
Haftalık grup toplantıları, ışık açıp kapama, farklı illerde mitingler ve siyasi etkisini henüz ölçemediğimiz “kırmızı kart” kampanyası. Bunların hiç birisi bugünün koşullarında etkili muhalefet yöntemleri olamadı.
Ancak bugün itibariyle şu gerçeği kabul etmek durumundayız; CHP, yerel seçim sonrası elde edilen siyasi ve moral üstünlük korunamamıştır.
Bunun temel nedeni, CHP’nin alternatif bir iktidar söylem, program ve kadro ile toplumun karşısına çıkamamıştır.
Ekrem İmamoğlu’nun birkaç gün önce Beşiktaş Belediyesi önünde yaptığı konuşma, içinde olunan siyasi iklimi değiştirmek için önemlidir. Nitekim bu konuşma pek çok siyasi ve yorumcu tarafından siyasi manifesto olarak okumak da mümkün.
İmamoğlu bu konuşmasında çok önemli şeyler söyledi. Bunlardan bazılarını aşağıya alıyorum.
"Bugün bizim belediye başkanlarımızın meselesi gibi görenler, öyle kafasını kuma sokarak bunu görmezden gelemezler. Yarın sizin gazetelerinizin, televizyonlarınızın başına gelir. Sizin başınıza gelecek. İnanın, dokunulmazlığı olan milletvekillerinin başına gelecek. Bugün sessizce ya da sadece içinden hayıflanarak ama ses çıkartmadan gelişmeleri izleyen iş dünyasının başına gelecek. Bu akıl, malınıza göz koyar. İş dünyasının, sermayenin, ekonominin içinde olan herkese sesleniyorum: Bu iş hafife almayın. Bu, büyük bir iştir. Sanatçılar, sporcular… Sizin de başınıza gelecek. Herkesin. Esnaf, çiftçi… Zaten kan ağlıyorlar. ‘Bu konuyla benim ne ilgim var’ diyen kendi halinde vatandaşımın dahi başına gelecek. Çünkü bu tek kişilik mesele var ya, bu otoriter zihniyet, akıl virüsü bedene bulaştı mı tüm vücudu metastaz etmeden, bırakmaz. Ülkemizi ve milletimizi çürütmeye çalışan, işte tam da bu siyasi müsteşarlıkla ya hep beraber mücadele edeceğiz ve onu yeneceğiz ya da herkes sırasını bekleyecek. Bu kadar net. Tarih tekerrürden ibaret. Nazi dönemi Almanya'sının ünlü muhaliflerinden Alman din adamı ve asker Martin Niemöller'ün dediği gibi, ‘Sonra benim için de geldiklerinde, sesini çıkartacak kimse kalmamıştı’ dememek için, artık ayağa kalkma zamanı. Bu kadar net."
İmamoğlu’nun bu tespiti gerçekten çok şey söylüyor. Evet, bu iktidar bloğu iktidar olma halini sürdürmek için her şeyi yapıyor, yapmaya da devam edecek. Buna engel olabileceği düşündüğü tüm kurum ve kişileri siyaseten etkisizleştirmeye kararlı.
Bu yüzden muhalefeti, bu gerçeğe göre yapmak durumundayız.
Sözü yine İmamoğlu’na verelim;
"Bu gidişat, hepimizin ve çocuklarımızın geleceği açısından artık en yüksek seviyede alarm vermektedir. Demokrasi ve hukuktan her geçen gün daha da sapan bu zihniyet, bu akıl iktidardayken, buradan söylüyorum, ekonomi düzelemez. … Ama bu süreç böyle devam ettiği takdirde, ekonomi düzelmez kardeşim. Yoksulluk, hayat pahalılığı bitmez. Türkiye'de hiçbir şey iyi gitmez. Türkiye, dünyada bir cazibe noktası olmaz. Güven oluşturamaz. Olmadığı için de oluşturamadığı için de sermayenin yolu, yatırımların yolu, bu cennet vatanımız Türkiye'den geçmez. Şimdi, toplantı bitiminde belki soru soracaksınız bana. ‘İşte bu operasyonlara karşı eylem planınız ne? Veya bu operasyonlar böyle sürerse Cumhuriyet Halk Partisi ne yapacak?’ Çok açık söyleyeyim: Bu saatten sonra ne yapacaksak, milletçe, hep beraber yapacağız. Bu, hepimizin sorunu. Bu, Cumhuriyet Halk Partisi'nin sorunu değil. Bu konu, artık sadece Cumhuriyet Halk Partisi'nin ya da bir başka partinin sorunu olmaktan çıkmıştır.
… İşte onun için, hep beraber ayağa kalkma zamanı. Buradan beni istemeyene, hayatı bana dar etmeye çalışana ben buradan meydan okuyorum: Büyükşehir Belediyesi’ne ve bana ulaşmak ise hedefiniz, benim yol arkadaşlarıma ve ailelerine çile çektirmenize, bahaneler yaratmanıza, ara yollar üretmenize gerek yok. İşte siyasi yasak davam orada? İstinaf Mahkemesi’nde. Madem hedefiniz benim; mert olun, bari burada mert olun, onayın benim cezamı, milleti rahat bırakın yahu Milleti rahat bırakın. Hodri meydan. Hodri meydan. …"
Kendi ifadesi ile İmamoğlu’nun bu açıklaması bir meydan okumadır. Bu meydan okuma sadece iktidara karşı değil herkese karşıdır.
Açıkçası bugünkü siyasi iklimde bu meydan okuma, burada kalmamalı ve bir adım ileri taşınmalıdır. CHP’nin iktidar karşısında moral üstünlüğü ele geçirmesinin yolu da bu meydan okumanın gereğini yapmaktan geçmektedir.
Bu da, ayağa kalkmaya davet ettiği topluluğa lider olmaya, onlar için risk almaya ve bunun için adım atmaktan geçmektedir.
Bu da kaçınılmaz olarak liderliktir.
Çünkü bu süreci durdurabilecek en güçlü aktör İmamoğlu ve onun tercihleri olacaktır.
Sonuçta iktidar, iktidar olma halini korumak için her şey yaparken onu durdurmak isteyen CHP'nin de bu hedef için yapması gerekenler var.
Bunun için de önünde çok zaman yok.
Yorum Yazın