Kartalkaya yangını; basit bir iktidar-muhalefet çekişmesine indirgenemeyecek kadar ciddi. Başladığı andan yangın söndürülene kadar tam anlamıyla, bir yönetim ve yönetişim hatasıyla karşı karşıyayız.
Kartalkaya’da yaşadığımız karabasan, ülkeyi yasa boğdu. Kaybedilen canlar, kameralara yansıyan çaresizlikler, çoğumuzun hayatlarının sonuna kadar belleklerinden silinmeyecek. Geride kalanların acılarını düşünmek bile can yakıcı.
Yangının çıktığı konaklama tesisinin, durumu ve ardından yaşanan gelişmeler, henüz siyasal etkiden bağımsız değerlendirilemiyor. Toplumda gelecek kaygısını arttıran olumsuzluklar bir kez daha körükleniyor.
Kartalkaya yangını; basit bir iktidar-muhalefet çekişmesine indirgenemeyecek kadar ciddi. Başladığı andan yangın söndürülene kadar tam anlamıyla, bir yönetim ve yönetişim hatasıyla karşı karşıyayız.
Bolu Valiliği ve Kültür ve Turizm Bakanlığının, yönetmelikler gereği kolayca alınabilecek önlemlere bile başvurmadıkları anlaşılıyor. Örneğin tatil dönemlerinde ve hafta sonları, binlerce kişinin bulunduğu Kartalkaya’da, ilk yardım ve itfaiye istasyonlarının , nöbetçi AFAD ekibinin bulunmayışı gibi. Saatlerce süren yangında, kurtarma çalışmalarına Bolu’daki Komando Tugay’ının, Valilik tarafından neden çağırılmadığı ise tipik bir yönetim yetersizliği. Bu önlemleri düşünmek yerine hızla yayın yasağı getirildi.
Yangın sonrası Bölgeye gelen, Bakanların tutumları da ilgi çekiciydi.
Dört Bakanın uzunca süre bekledikten sonra, çok kısa süren açıklamaları, sağlıklı bir iletişim stratejisinin olmadığını gösterdi… Eskilerin “kabahat altın bilezik bile olsa koluna takma” ilkesine özenle bağlı kaldılar.
Ortada ağır ihmaller zinciri vardı. Ancak sorumluluk onlarda değilmiş gibi davrandılar. Muhalefetin omuzlarına yükleme telaşındaydılar. Bolu’da son yerel seçimleri CHP kazanmıştı. Belediye başkanı CHP’liydi.
İlk aşamada; sorumluluğun bilirkişilerin verecekleri inceleme raporuna göre, Bolu
Belediyesine yükleneceğinin düşünüldüğü anlaşılıyor. Özellikle sosyal ve yandaş medya organlarında; Bolu Belediye Başkanına yönelik suçlamalar değerlendirmeyi haklı çıkardı. Ancak rapor daha önce muhalefet tarafından açıklanınca, beklenti gerçekleşmedi. Bu kez korsan belge olduğu suçlaması, hızla yöneltilerek, bilirkişi heyeti değiştirildi…
İktidar yanlısı bir haber kanalında, olaydan 5 gün sonra açıklama yapan Kültür ve Turizm Bakanı, İşletmelerin niteliklerini belirten, 31 Mayıs 2019 gün 1134 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının, ertesi gün -1 Haziran 2019- 30791 sayılı Resmi Gazetede yayınlandığından habersiz olduğu izlenimi uyandırdı. Oysa bu yönetmeliğin 13.Maddesi yangına karşı Bakanlıkça alınması gereken önlemleri sıralamıştı.
Muhalefet -CHP- ise 31 Mart seçimlerinin ardından, birinci parti çıkmanın kısa sürede kendiliğinden iktidarı getireceğini beklediği izlenimi verdi. Ekonomik çıkmaz ve dış politikada yaşanan sorunlarla yıpranan, iktidara karşı uzlaşma çizgisine yöneldi.
Sürekli yakınılan uygulamalar karşısında, hangi programla seçmen karşısına çıkacaklarını tartışmak yerine, bu çalışmaları kendi içlerinde yürütmeyi yeğlediler. Yerel seçimlerden hemen önce göreve gelen, yönetim parti içine yöneldi.
Bu süreçte iktidar, Ortadoğu’da değişen uluslararası dengeler doğrultusunda, Cumhur İttifakının şahin kanadının beklenmedik bir çıkışıyla gündemi yeniden belirlemeye başladı. Ardından Suriye’deki Esad yönetiminin çöküşünü kendi başarısı gibi kamuoyuna benimsetmeye çalıştı.
CHP doğru bir iletişim stratejisi belirleyerek, gündeme yeniden hakim olabilir.
Yorum Yazın