Erdoğan’ın İstanbul’a verdiği önem aşikâr. Ne var ki eli bu sefer o kadar güçlü değil. Bekle bizi İstanbul çağrıları yapıldığı sırada seçmenler fazla bir şey bekliyor görünmüyor. Türkiye bir kez daha kritik bir seçime gidiyor ancak seçmenlerin bu cümleyi duymaktan oldukça yorulmuş olması seçimin önemini ya da değerini azaltıyor.Erdoğan aday tanıtım toplantısında çok sevdiği İstanbul’a seslendi:“Bir şairin diliyle ifade edecek olursak: Boşuna çekilmedi bunca acılar, Büyük ve sakin Süleymaniye'nle bekleParklarınla, köprülerinle, meydanlarınlaBekle bizi, İstanbul”Onur Akın’ının Grup Baran yıllarında bestelediği, Edip Akbayram’ın yorumuyla da tanınan bu şiir sol muhalefette oldukça iyi bilinir. Şiirin devamındaki “Haramilerin saltanatını yıkacağız” mısrası da solun çokça kullandığı sloganlar arasında önemli bir yere sahip.Bu seslenişin hatırlattığı ise, İstanbul’un bir fethedilen şehir olma özelliğinin hiç kaybolmaması. Erdoğan’ın İstanbul’a verdiği önem aşikâr. Ne var ki eli bu sefer o kadar güçlü değil. Bekle bizi İstanbul çağrıları yapıldığı sırada seçmenler fazla bir şey bekliyor görünmüyor.Türkiye bir kez daha kritik bir seçime gidiyor ancak seçmenlerin bu cümleyi duymaktan oldukça yorulmuş olması seçimin önemini ya da değerini azaltıyor. Seçimler ilgi çekmiyor. 2023’de gece gündüz siyaset konuşan kamuoyu dikkatini, futbola, dizilere, survivor’a, gündemdeki siyasi olmayan konulara çevirmiş durumda. Şu ana kadar ilginin kısmen odaklandığı üç konu oldu: muhalefette ittifakın dağılması, aday tercihlerindeki hatalar ve parti değiştiren veya istifa edenler siyasetçiler. Adaylar açıklandıktan sonra ise neredeyse konu kapandı. Seçimlere 3 hafta kaldı ve adayların ya da liderlerin gafları ve eğlence malzemesi olacak demeçleri dışında çok fazla bir şey konuşmuyoruz. Mesela partilerin yerel yönetimler nasıl olmalı yaklaşımlarını konuşmuyoruz. Kentin sorunlarını, bu sorunların kısa ve uzun vadedeki çözümlerini konuşmuyoruz. Seçmene sorduğumuzda adayların vaatleri hakkında hiçbir fikri yok. Bu ilgisizlikten de kaynaklanıyor ama ortada konuşulan, tartışılan projeler de olmamasında önemli bir etken.Son günlerde siyasi denilebilecek nadir gündemlerden biri Cumhurbaşkanlığı seçimleri. Yavaş ve İmamoğlu’nun önde gidiyor olduğunun hissedilmesiyle beraber 2023’de onlardan biri aday olsa kazanır mıydık sorusu tekrar gündemde yer buldu. Tabi bu 1 Nisan sonrası gündeminin de işareti; 2028’de aday kim olsun tartışmaları şimdiden başladı. Yerel seçim sönük geçince 1 Nisan gündemi erkene alındı.Yerel seçimin bu sönüklüğü, 31 Mart’ta ne olur sorusuna 2023 sonuçlarından hareketle yanıt vermeyi mümkün kılıyor. Zira seçmenlerde eğilimlerini değiştirecek, kampanyalara göre pozisyon alacak kadar bir ilgi ve hareketlilik söz konusu değil. Bu yüzden sandıktan yola çıkarak yapılacak analiz, iyi bir saha çalışması ile ulaşılan sonuçlardan farklı bir tablo ortaya koymaz gibi görünüyor. Bundan sonra tablonun değişmesi ise yapılacak büyük hatalara, şapkadan çıkabilecek tavşanlara, bir yerlerden gelecek mektuplara, kısacası henüz öngörülemeyen gelişmelere kalmış durumda.
İstanbul’u alan Türkiye’yi alır mı?
Uzun zamandır araştırmalarda İstanbul’un Türkiye’den farklılaştığını gözlemliyoruz. Zaten son seçimler de bunu tescilledi. Erdoğan-Kılıçdaroğlu skorları İstanbul’da Türkiye ortalamasının tam tersi oldu. Erdoğan İstanbul’u yine alamadı. Öte yandan İstanbul’da değişim daha net ve daha erken başlamış olsa da eğilim Türkiye ile paralel.Diğer bir husus da şu: kurumlar ve yapılar için geçerli olan yaşam döngüsü (Life cycle) eğrisinin AK Parti için de geçerli hale gelmesi. Genel seçimlerdeki oy değişimi bunu açıkça gösteriyor. İstanbul’daki AK Parti oyları 2002’inin de gerisine düşmüş durumda.Seçim başlarken belli olanlarAdaylar henüz belli değilken, sosyal medyada sandık sonuçlarına ve geçmiş seçimlerdeki seçmen davranışlarına dayanarak yaptığım modellemeyi paylaşmıştım. İki temel belirleyene göre farklı senaryolardan bahsetmiştim. Birincisi YRP aday çıkaracak mı? İkincisi de DEM aday çıkaracak mı ve çıkaracaksa nasıl bir aday çıkaracak?YRP aday çıkardı ve adayını çekme eğiliminde değil (tabi ki hala kolaylıkla çekmez artık diyemiyoruz). DEM de aday çıkardı. DEM’in aday stratejisinde iki soru önemli idi:- Aday güçlü profilde bir aday mı olacak?
- Aday sembolik değeri yüksek biri mi olacak?
DEM güçlü profil sayılabilecek ama sembolik değeri düşük aday tercih etti. Böylece ne iktidara ne de muhalefete kazandıran olmamak gibi bir orta yola girdi. Kuşkusuz bu daha çok İmamoğlu’na yarayan bir tercih.Zayıf profilde bir aday (bence kötü bir benzetme olmakla birlikte) “tavşan aday” diye de tarif edilen, aday çıkarmış olmak için aday çıkarmak anlamına geliyordu. Sembolik değerde bir aday ise, ana amaçlarının maksimum oy ve Kürtlerin İstanbul’daki ağırlığını ispatlama olduğu anlamına gelecekti. DEM güçlü profil sayılabilecek ama sembolik değeri düşük aday tercih etti. Böylece ne iktidara ne de muhalefete kazandıran olmamak gibi bir orta yola girdi. Kuşkusuz bu daha çok İmamoğlu’na yarayan bir tercih. Birincisi, DEM’in muhalefetle iş birliği yaptığı argümanını iktidar için güçlü bir malzeme olmaktan çıkarmaya yetiyor. DEM-CHP iş birliği argümanları ile İmamoğlu’nu destekleme tereddüdü duyabilecek milliyetçilerin kaygılarını giderir nitelikte. İkincisi, bu aday tercihi, DEM’in oy oranının zaten İmamoğlu’na oy vermeyecek (2019’da vermemiş olan ya da 2023 seçimleri etkisi ile muhalefete tepki düzeyi daha sert olan) Kürtlerin oyları ile sınırlı bir düzeyde kalmasını sağlıyor. Bir başka deyişle, önemli bir oranda DEM seçmeninin İmamoğlu’na oy vermesinin önünü kapamıyor.AK Parti adayının teknokrat ve İstanbullu olmayan niteliği (ki bundaki zaaf sadece İstanbul’u iyi tanımaması değil, habitus olarak da İç Anadolulu ve bürokrat görüntüsünün İstanbul’a uzak düşmesi), zayıf belagati, siyasi donanımının yetersiz olması ve yerel siyaset ile yüksek siyaset arasında git-gellerde kaybolan kampanyası gibi eksiler, AK Parti’nin 2023 seçim sonuçlarından daha iyisini gerektiren çıtadan uzak kalmasına neden oluyor.Bunun karşısında başarılı sayılabilecek (en azından başarısız sayılamayacak) bir dönemden sonra İmamoğlu, ikinci dönem avantajı ile seçime giriyor. Rakibin açtığı imkanları da değerlendirerek, proje ve hizmetlerini tanıtıyor ve İstanbul’a hakimiyetini gösteriyor. Etkin sahasını da bunlara ekleyerek psikolojik üstünlüğü kurmuş durumda. Öyle ki 2023 seçimlerine giderken Erdoğan’ı desteklemeyenler arasında dahi kim kazanır sorusuna Erdoğan kazanır yanıtının gelmesine benzer şekilde, Kurum’a oy verebilecek seçmenlerin bile önemli bir kesiminin kim kazanır sorusuna yanıtları İmamoğlu.İmamoğlu’nun 2019’a göre daha fazla CHP’li olması ve CHP’nin her devirde olduğu gibi kamuoyunda rahatsızlık yaratan gelişmeleri, Kurultay sonrası gerilimler ve muhalefetteki dağınıklık, en mühim dezavantajlarını oluşturuyor.Kurum’un en büyük dezavantajı ise yukarıda saydığımız zaafları değil. Tüm o eksilere rağmen, muhalefetteki dağınıklık Kurum’a bir pencere açıyor. Ne var ki Yeniden Refah’ın kendi adayını çıkarması o açılan pencerenin büyük ölçüde geri kapanmasına yol açıyor.
2023 ne söylüyor?
İmamoğlu cephesinde durum şöyle: CHP oy oranı %28.5’du (ki bunun içinde düşük bir yüzde de olsa İYİ P. dışındaki altılı masa oyları da var). Ancak buna İYİ Parti, DEM, TİP ve diğer kategorisindeki parti seçmenlerinin de önemli oranlarda desteği ekleniyor. Bu parti tabanlarının önemli bir kısmının İmamoğlu’na sempati besledikleri söylenebilir (tahminim İYİ Parti ve DEM’in %50’nin üzerinde, TİP’in %80’in üzerinde). Bu tablo, İmamoğlu’na kısmi de olsa tabanda bir ittifak penceresi açıyor. Sarıgül’ün 2014’de aldığı %40’ın üzerine en az 3-4 puan eklemesi oldukça muhtemel.Kurum’un 2023 AK Parti ve MHP oyları toplamı doğal sınırını oluşturuyor: %41.9 (yerel seçim için baz olan yurtiçi oyları). Elbette az da olsa İYİ Partili seçmenden, kendi adaylarının seçimi kazanma şansı olmadığı için YRP seçmeninden, zaten halihazırda ittifak içindeki BBP’li seçmenlerden de destek bulma şansı var. Hatta ittifak nedeniyle CHP’ye oy vermiş düşük oranda bir seçmen grubunu da kendine çekebilir. Tüm bunlarla +2.6 puan ile (YRP cephesinde bir değişiklik olmazsa) maksimum sınırı %44.5. Ama bunun yanında, AK Parti’den rahatsız olan ve bu seçimi 2023 kadar kritik görmeyen seçmenlerinden, daha çok da MHP’li seçmenlerden fireleri de var. Yine az da olsa, AK Partili olduğu halde İmamoğlu’nu beğenen, seven seçmenler olduğu da aşikâr. Dolayısıyla artısı, eksisinden çok olunca %41 sınırını aşması zor görünüyor.MHP-AK Parti birlikteliği yerel seçimlerde genel seçimlerdeki kadar verimli çalışmıyor. AK Partili seçmenlerin MHP’li adaya, MHP’li seçmenlerin ise AK Partili adaya eli kolayca gitmiyor. Örneğin 2019’da Adana ve Mersin’de MHP’li adaylar, Ankara ve İstanbul’da ise AK Parti adayları ittifak ortağından önemli fireler yaşadılar. 2019’da İstanbul’da MHP’li seçmenlerin yaklaşık %35’i İmamoğlu’nu destekledi. Bugün bu oran o kadar yüksek değil. Fakat MHP’de AK Parti firesi hala yüksek. Aradaki diğer milliyetçi adaylar AK Parti’yi desteklemekte zorlanan MHP’li seçmenler için bir alternatif teşkil ediyor.Yaptığım hesaplamada İmamoğlu yaklaşık 3 puan farkla önde. Elbette siyasette 1 gün bile uzun bir süre iken son 3 haftada çok şey değişebilir. Sandığın ve ilk işaretlerin gösterdiği bu tablodan farklı bir sonuç çıkmasına neden olabilecek 4 faktör öne çıkıyor: Katılım, CHP, Kürtler ve YRP.
İMAMOĞLU 3 PUAN ÖNDE
Diğer unsurlar az çok öngörülebilir ve kontrol edilebilir olduğu için, seçimde en kritik faktör YRP’nin alacağı oy oranı. Yeniden Refah tabanı, AK Parti’den rahatsız ama muhalefete de yanaşmayan bir kesim. Bu kesim AK Parti’nin küçülmesini istiyor ama CHP’nin güçlenmesi de memnun oldukları bir durum değil. Böyle olunca İstanbul seçimleri bu cenahta muammalı bir durum teşkil ediyor. Bir yandan en fazla seçmeni olan İstanbul’da partilerini desteklemeleri, Türkiye genelinde alacakları oy oranını birinci düzeyde etkileyecek. Diğer yandan da İmamoğlu’nun Kurum’a üstünlüğünün YRP oyları ile kapanabilir sınırda olması nedeniyle, İstanbul’u CHP’nin kazanmasına yol açan taraf olarak seçim sonrası eleştirilerin odağında yer alma riski ile de karşı karşıyalar. İşaretler bu riski fazla önemsemedikleri yönünde. Elbette YRP’ye oy vermiş seçmenlerden bir kısmı Kurum’u destekleyecek. Ancak 2023’de AK Parti’ye oy vermiş ama aklı YRP’de olan seçmenler de az değil.Tüm bunlar gözeterek yaptığım hesaplamada İmamoğlu yaklaşık 3 puan farkla önde.Elbette siyasette 1 gün bile uzun bir süre iken son 3 haftada çok şey değişebilir. Sandığın ve ilk işaretlerin gösterdiği bu tablodan farklı bir sonuç çıkmasına neden olabilecek 4 faktör öne çıkıyor: Katılım, CHP, Kürtler ve YRP. Bunların yanında seçimin kaderini etkileyebilecek düzeyde olmasa da etkili olabilecek faktörler ise: Kampanyaların seyri ve Erdoğan.Bugüne kadarki performanslara bakacak olursak, Kurum’un kampanyası kısaca: “olmadı”. Olmadıkça yapılan zikzakların ise işe yaramaktan çok olumsuz etkilediği de söylenebilir. Karalama kampanyaları var ama etkili değil. Son günlerde artan metro, yürüyen merdiven, otobüs vb. krizlerinin henüz bir yansıması olmadı ama birikiyor. Herkesin dikkatini çekebilecek ve meşru bir şekilde eleştirebileceği bir vakanın gerçekleşmesi bu birikimi harekete geçirebilir. Bu tür bir yol kazası olmadıkça mevcut negatif iletişim malzemesi etkili değil zira İstanbullular gündelik hayatın içinde ve geçmiş ile bugünü kıyaslayarak, neyin değiştiğini, değişmeyenlerin geçmişte nasıl olduğunu biliyor.YRP’nin 2023’deki Erdoğan desteği, aslında Kılıçdaroğlu’nun seçilmemesi için ve muhafazakarlığın hegemonyasının devamı için verilmiş bir destek. Bu yüzden Erdoğan’ın kişisel performansı onları ikna etmeye yetmeyebilir. Dolayısıyla Erdoğan’ın sahası ancak yeni kaçakları durdurma rolü oynayabilir.
ERDOĞAN SAHAYA İNERSE
Kampanyanın etkisiz kaldığı artık AK Partili çevrelerinde kabulü haline geldi. Ahmet Hakan’ın “Erdoğan’ın İstanbul’da sahaya çıkması şart, “Bundan üç ay önce bana “Erdoğan, İstanbul seçimlerinde sahaya çıkmalı mı?” diye sorsalardı vereceğim yanıt şu olurdu: “Hiç karışmasa en iyisini yapmış olur” diyerek, şimdi elinden geleni yapmalı sonucuna varmış olması önemli bir gösterge. Ancak planlı bir stratejinin parçası olmadan apar topar Erdoğan’ın kampanyaya dahil olması, 2019’dakine benzer biçimde etkisiz kalacaktır. Nihayetinde adayın Kurum olduğu ve onun seçilmesine rızalarının istendiği seçmenin malumu. Muhtemelen Erdoğan’ın sahaya inişindeki esas odak YRP seçmeni olacak. YRP’li seçmenlere vefa ve ihanet söylemleri ile yaklaşılacak. Ne var ki YRP’nin kemikleşme eğilimindeki seçmeni AK Parti’den kopmuş, Erdoğan’a da bayılmayan bir seçmen grubu. YRP’nin 2023’deki Erdoğan desteği, aslında Kılıçdaroğlu’nun seçilmemesi için ve muhafazakarlığın hegemonyasının devamı için verilmiş bir destek. Bu yüzden Erdoğan’ın kişisel performansı onları ikna etmeye yetmeyebilir. Dolayısıyla Erdoğan’ın sahası ancak yeni kaçakları durdurma rolü oynayabilir.Seçim kaderini etkileyebilecek ve yukarıda verdiğim İmamoğlu’nun 3 puan önde olduğu fotoğrafı değiştirebilecek faktörlere gelecek olursak:Katılım ve geçerli oy oranı
- Geçerli oy oranı 2004’de %65.7 iken, %28.9 (Sefa Sirmen,
- 2009’da %78.9 iken %37 (Kılıçdaroğlu) ve
- 2014’de %85.5 iken ise %40 almış.
CHP:
Kürtler
Yeniden Refah
Yorum Yazın