Türkiye’nin girdiği bu yolda “yeni bir dünya düzeni" kurulduğuna dair analizler yapılıyor. ABD, İngiltere ve İsrail’in de denklemin içinde yer aldığı üzerinde duruluyor. Peki biz bu işin neresindeyiz? Onu biz sıradan faniler bilemiyoruz işte, “devlet aklının" peşinden gidiyoruz o kadar. Ha bir de Bahçeli’nin sözlerinden hareketle “bir şeylerin değiştiğini” ve önümüzdeki süreçte “her şeyin değişeceğini” biliyoruz.
Türkiye, Mayıs 2023 seçimlerini henüz geride bırakmışken siyasî parti liderleri birbirinin peşi sıra açıklamalar yapmıştı. Kimi liderler artık tarihe geçen seçim zaferlerine bir yenisini daha eklediklerini duyururken, kimi liderler de “yenildik ama bir sonraki seçimde kesin kazanıyoruz” kıvamında açıklamalarda bulunmuştu.
Siyasî partilerin genel başkanları, söz konusu konuşmalarını yaparken, en dikkat çekici çıkışlardan birisi Devlet Bahçeli’den gelmişti. 28 Mayıs 2023 günü akşam saatlerinde kameraların karşısına geçen MHP lideri Bahçeli, “Önümüzdeki günlerde çok şey değişecektir, her şey değişecektir. Öyle gözüküyor. İnşallah Türkiye değişmez” ifadelerini içeren bir demeç vermişti.
Bahçeli’nin ne demek istediği uzunca bir süre tartışılmıştı. MHP’nin mevcut iktidarın ittifak ortağı olması, Bahçeli’nin sözlerinin “muhakkak bir kerameti olmalı” diye yorulmuştu. Ama Bahçeli’nin ifadelerindeki “keramet” neydi, çözülememişti bir türlü.
Türk kamuoyu, Bahçeli’nin sözlerinin altında ne yattığına kafa patlatırken zikredilen tartışmaları gündemin üst sıralarında tutan hamleler görmekten geri durmuyorduk. Mesela Bahçeli aralıklarla müzikli, videolu ya da fotoğraflı sosyal medya mesajlarıyla bir şeyler anlatmak istiyordu. Bunun yanında Bahçeli’ye kamuoyunda “adında Devlet geçen lider”, “işte devlet aklının timsali" ya da “bilge lider” gibi nosyonlar yüklendiğinden söz ve eylemlerinde ayrı bir mana aranıyordu.
Basında konuşulduğu şekliyle Mayıs 2023 seçimlerinin ardından Bahçeli, içinde bulunduğu ittifakın büyük ortağıyla birlikte Türkiye’yi yeni bir sürece sokmak istiyordu. Ancak bazı anlaşmazlıklar veya adım atmada tereddüt duyma gibi durumlar vardı. Detaylarını bilemeyiz tabi. Bunlar sadece medyanın üzerinde durduğu varsayımlar.
Türkiye, uzunca bir süre bahsi geçen gündemi konuşmaya devam etti. Bu sırada Türkiye, mahalli idareler seçimlerine yoğunlaştı. İktidar kanadının seçimlerde kullandığı hâkimparadigma; muhalefetin terörle iltisakı ve “mazallah” muhalif partilerin kazanması durumunda terör olaylarının nasıl büyüyeceği üzerine kuruluydu. Bu nedenle bugünlerde “Terörsüz Türkiye” şeklinde özetledikleri ajandalarını açıklamadılar anlaşılan.
Bahçeli, pek çok şeyin değişeceğini söylemişti. Gelinen noktada hayal bile edemeyeceğimiz bir durumla karşılaştık. Kendisini milliyetçilik üzerinden tarif eden ve 1990’lardan beri politik eksenini terör karşıtlığı üzerinden kuran bir siyasî partinin ön ayak olmasıyla Türkiye henüz encamını pek de öngöremediğimiz bir döneme girdi.
Aşağı yukarı birer yıl aralıklarla gerçekleşen yerel ve genel seçim süreçleri tamamlandıktan sonra cin birden şişeden çıkıverdi. Çünkü iktidar paydaşlarının uzunca bir müddet muhalefeti terör üzerinden hırpalamasına ihtiyacı yoktu.
Yerel seçimlerin bitmesini takip eden ilk meclis açılışında, Bahçeli’nin sözlerindeki “kerameti” gördük hep beraber. Bahçeli, önce DEM’li bazı milletvekillerinin elini sıktı. Bütün kamuoyu “Allah Allah nasıl olur?” diye şaşırdı. Sonra “devlet aklının timsali” ve “bilge lider” imajlarını besler biçimde “sakin olun Bahçeli’nin bir bildiği vardır” mesajları verilmeye başlandı.
Ortam tam biraz yatıştı derken, Bahçeli bu sefer de uzun yıllardır Kürt siyasetinin içinde bulunan Ahmet Türk’e ilişkin bazı olumlayıcı ifadeler kullandı. MHP’liler başta olmak üzere kamuoyunun önemli bir kısmı “oldu mu bu şimdi” diye ayağa kalktı. Bu sefer de Bahçeli, zaten eskiden beri Türk’ü sayar kabilinden mesajlar verildi. Öyleyse “tamam o zaman” diyen kamuoyu tekrar yatıştı.
Esas işlerin düğümlendiği noktaysa Bahçeli’nin, PKK terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’a dair açıklamalarından sonra gün yüzüne çıktı. Bilindiği gibi Bahçeli, Öcalan’ın mecliste DEM grubunda konuşmasını, PKK’yı feshettiğini belirtmesini ve bunun akabinde de isterse umut hakkından faydalanabileceğini söylemişti.
Hukukî mevzuat el vermediği için olaylar tam Bahçeli’nin istediği gibi gelişmedi. Ancak geçtiğimiz günlerde Öcalan, PKK’yı feshettiğini bildiren bir mesajını yayınladı. Bundan sonra daha neler görürüz şimdiden kestirmek güç. Bununla birlikte bütün süreç Bahçeli’nin Mayıs 2023’teki söylemlerine paralel gelişti.
Bahçeli, pek çok şeyin değişeceğini söylemişti. Gelinen noktada hayal bile edemeyeceğimiz bir durumla karşılaştık. Kendisini milliyetçilik üzerinden tarif eden ve 1990’lardan beri politik eksenini terör karşıtlığı üzerinden kuran bir siyasî partinin ön ayak olmasıyla Türkiye henüz encamını pek de öngöremediğimiz bir döneme girdi.
Türkiye’nin girdiği bu yolda “yeni bir dünya düzeni” kurulduğuna dair analizler yapılıyor. ABD, İngiltere ve İsrail’in de denklemin içinde yer aldığı üzerinde duruluyor. Peki biz bu işin neresindeyiz? Onu biz sıradan faniler bilemiyoruz işte, “devlet aklının” peşinden gidiyoruz o kadar. Ha bir de Bahçeli’nin sözlerinden hareketle “bir şeylerin değiştiğini” ve önümüzdeki süreçte “her şeyin değişeceğini” biliyoruz.
Ne diyelim Bahçeli’nin dediği gibi “İnşallah Türkiye değişmez”. Ama bir yandan da işimiz inşallaha, maşallaha kaldıysa vay halimize!

Yorum Yazın