Diyarbakır’da yapacağı konuşmada herkes en çok İmamoğlu’nun süreç ve Kürt sorunu konusunda ne diyeceğini merak ediyordu. İmamoğlu konuşmasında hem süreç hem de Kürt sorunu konusunda net tespitler yaptı, net mesajlar verdi: Kürtler sorunum var diyorsa, Kürt sorunu vardır. Çözüm şeffaf, katılımcı ve Meclis'te yürütülmelidir.
Sabahın erken saatleri uçağa bindiğimiz İstanbul sıcaktı. 1.5 saatlik yolculuğun sonucunda indiğimiz Diyarbakır da öyle.
Bizi şehre götüren aracın şoförü gazeteci olduğumu öğrenince hemen süreci sordu; “ne oluyor biz bilmiyoruz, bu kez olacak mı?”. Ben, “o soruyu benim size sormam gerekiyor” diye karşılık verince; “İnsanlar umutlu olmak istiyor ama korkuyorlar da. Sonuçta ortada bir şey yok. Hayal kırıklığına uğramamak için fazla umutlanmıyoruz” cevabını veriyor hemen. Bir çırpıda verdiği bu cevap belli ki, şoförün uzunca bu düşüncede.
Yol boyunca bilboarlarda İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da yapacağız ziyareti hatırlatınca, şoförümüz; “Belli ki Erdoğan korkuyor yoksa bu kadar üzerine gitmezler. Ama baskı her zaman ters tepmiştir. Bunu çok yaşadık” diyor. Demirtaş’ı sorunca; “Kaç yıl oldu, hukuksuz biçimde hapiste, üstelik Edirne’de. Yazık. Bence artık çıksa da siyasetten uzak durur” tespitini yapıyor.
Şehrin merkezi sabah olmasına rağmen hareketliydi. Esnaflar dükkanlarının önünü temizleyerek sıcak ve uzun bir güne hazırlanıyorlardı. Cadde baharatçılar ürünlerini dükkan önüne çıkarıyor, kebapçılar etlerini hazırlıyordu.
Tarihi Ulu Cami önünde sicil toplum kuruluşları 16 Mart Halepçe Katliamı protesto etmek ve hayatını kaybedenleri anmak için hazırlık yapıyorlar. Hayat sürüyor Diyarbakır’da.
“Hiç kimse bir partinin genel başkanı Selahattin Demirtaş gibi bir siyasi rehine olarak, haksız yere hapiste tutulamasın. … Bir partiye genel başkanlık yapmış bir insanı siyasi rehine olarak orada tutuyorsunuz.”
***
İmamoğlu’nun Diyarbakırlılarla buluşması Sezai Karakoç Kültür Merkezi’de gerçekleştir. Salonun etrafında güvenlik önlemleri alınmıştı, dışı gibi içi de kalabalıktı.
Sadece Diyarbakır değil çevre illerden de özellikle gençlerden oluşan bir izleyici topluluğu vardı. Hemen ifade etmeliyim ki ilgi, sadece CHP’liler değil, farklı partilerden insanlar da vardı salonda. Bunu toplantı bitiminde çıkışa doğru yürürken sohbet ettiğim insanlardan anladım.
Kalabalık bir CHP grubuyla sahneye çıktı İmamoğlu. İstanbul İl Başkanı Özgür Çevik de vardı, Şişli Belediye Başkanı Emrah Şahan da, PM Üyesi Baki Aydiner de, Mehmet Tüm de, Grup Başkan Vekili Ali Mahir Başarır de, Yüksek Disiplin Kurulu Üyesi Ayça Akbek Şenay da, Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da. Tabi ismini anamadığım başka yöneticiler de sahneye davet edildi.
İmamoğlu, Amedspor atkısıyla sahneye geldi. Konuşmaya başlamasının hemen ardından klasikleşmiş tezahürat yapıldı; “Ceketi çıkar, kolları sıva”. İmamoğlu buna uydu.
Diyarbakır’da yapacağı konuşmada herkes en çok İmamoğlu’nun süreç ve Kürt sorunu konusunda ne diyeceğini merak ediyordu.
İmamoğlu konuyla ilgili mesajlarını açık ve net biçimde verdi. Konuşmasında süreç ve Kürt sorunu ile sözleri şöyleydi İmamoğlu’nun;
“Kürtler ‘bizim sorunumuz var’ dediği müddetçe ortada bir ‘Kürt sorunu’ vardır. Bu sorun diyalogla, şeffaflıkla ve mutlaka, şehit ve gazi yakınları başta olmak üzere tüm kesimlerin gönül rızasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi zemininde çözülmelidir.”
…
“Türkiye’nin barışa, huzura kavuşması çok önemli, çok değerli bir amaçtır. Ama ne yapılacaksa, samimiyetle, şeffaflıkla, insanlıkla, tutarlılıkla yapılmalı. … Diyoruz ki, şiddetle, çatışmayla, terörle hiçbir sorun çözülemez. Silahlar susmalı. Çatışma bitmeli. Çözüm toplumun tüm kesimlerinin diyaloğuyla olmalıdır. Kürtlerin ve tüm toplum kesimlerinin kendilerini bu ülkenin sahibi, eşit ve onurlu yurttaşı, eşit hissedarı, eşit paydaşı olarak hissetmesini sağlamak hepimizin, devletin görevidir.”
…
“Bugün buraya sizinle birlikte yeni bir geleceği kurmaya geldim! Yaralarımızı sarmaya, kırılmış gönülleri onarmaya, bölünmüş yürekleri bir araya getirmeye, özlemini duyduğumuz barışı hep birlikte inşa etmeye geldim! … Bu ülkenin efendileri yoktur, ikinci, üçüncü sınıf vatandaşları da yoktur! Bu ülkenin en büyük gücü, paydaşlığı, birliği ve ortak geleceğidir! Bu topraklarda hiçbirimiz diğerimizden üstün değiliz, hiçbirimiz diğerimizden eksik değiliz!”
…
“Söz verelim ki, artık halkın seçtiği yöneticiler, halkın iradesi dışında görevden alınamasın! Demokrasiye darbe vuran kayyum düzeni milletin hafızasından silinip gitsin! Adaletin terazisi, kimsenin elinde bir oyuncak olmasın! Hiç kimse bir partinin genel başkanı Selahattin Demirtaş gibi bir siyasi rehine olarak, haksız yere hapiste tutulamasın. … Bir partiye genel başkanlık yapmış bir insanı siyasi rehine olarak orada tutuyorsunuz. Şimdi aynı şeyi Ümit Özdağ için de yapıyorlar. … Ben zalimliğe karşıyım. Ben mazlumun yanındayım, haklının yanındayım. Onun için mücadele ediyorum. ”
…
“Bu ülkede ‘Hepimiz kardeşiz’ demeyen siyasetçi yok. Ben de öyle diyorum, buna da yürekten inanıyorum. Ama bazı siyasetçiler ‘Hepimiz kardeşiz’ derken, aslında ‘Kardeşiz ama ben büyük abiyim, ben ne dersem o olur’ demek istiyorlar. Ben, o siyasetçilerden biri değilim. Hiç olmadım ve asla olmayacağım.”
İmamoğlu süreç konusunda şeffaflık, katılımcıların ve çözüm zemini olarak da Meclis’i işaret etti. Türkler ve Kürtler arasında kardeşlik hukuku yerine eşit paydaşlık ve ortaklık hukuku önermesi yaptı. Ve en önemlisi de Kürt sorununun olup olmadığına iktidar dahil olmak üzere dışardan kişi, kurum, kimliklerin değil Kürtlerin karar verebileceğini söylemesidir.
“NEWROZ PİROZ BE”
İmamoğlu süreç ve Kürt sorunu dışında konulara da değindi ve salonda alkış aldı.
Konuşmasını;
“… biz biliyoruz ki, zemheri ne kadar sert geçerse geçsin, eninde sonunda bahar gelir! O bahar geliyor. Karanlık ne kadar uzun sürerse sürsün, güneş mutlaka doğar… İşte biz bunun için buradayız. Kürt’ün, Türk’ün, Arap’ın, Süryani’nin, Ezidi’nin, Alevi’nin, Sünni’nin ortak geleceği için doğacak güneşin müjdecisi olmaya geldik. … Tüm ülkemizi karanlıktan kurtarmaya geldik. Buradan tüm Türkiye’ye birlikte sesleniyoruz: Biz birlikte güçlüyüz, birlikte varız. Birlikte milletiz, birlikte güzeliz! Ve bugün, Diyarbakır’dan, Newroz’un, baharın, uyanışın, kardeşliğin ve barışın bayramı müjdeli haliyle kutlu olsun. Newroz’unuz kutlu, birliğimiz daim olsun! Newroz Piroz Be!”
sözleriyle tamamladı.
Bu sözleri salt İmamoğlu söylediği için yeni bir dava açılır mı bilmiyorum ama, konuşması ile salon içindekiler kadar dışarda da olumlu tepki aldığını gördük. Salona gelmeyen pek çok insan konuşmasını bulunduğu yerden izlemiş ve kendisine olumlu not vermişler. Sohbet ettiğim insanların bir çoğu Kürt sorunu konusunda kendisini cesur dahi bulmuş.
Evet, İmamoğlu süreç konusunda şeffaflık, katılımcıların ve çözüm zemini olarak da Meclis’i işaret etti.
Türkler ve Kürtler arasında kardeşlik hukuku yerine eşit paydaşlık ve ortaklık hukuku önermesi yaptı. Ve en önemlisi de Kürt sorununun olup olmadığına iktidar dahil olmak üzere dışardan kişi, kurum, kimliklerin değil Kürtlerin karar verebileceğini söylemesidir.
Program sonrasında biraz çevreyi dolaştık. Eski Diyarbakır’dan çıkınca çevresinde yüksek yapılar, yenilenmiş evler, geniş yollar, büyük AVM’ler insanın gözüne çarpıyor. Evet bunlar yapılmış olabilir ama Kürtlerin, Kürt olarak kamusal alanda kendilerini kimlikleri ve dilleriyle açıkça ifade edebilmesinin yolunun tam olarak açılmamış olmasıdır Kürt sorunu. Yukardan modernleştirme Diyarbakır’ın yoksulluğunu ortadan kaldırmadığı gibi şehirde yoksulluk artmıştır.
Ve bu yüzden barış kadar önemli olan demokratikleşmenin yolunun açılmasıdır. Çünkü Kürt sorununu çözecek olan budur.

Yorum Yazın