Can Atalay özelinde karşımızda olan hukuki bir “tartışma” değil siyasi bir “sorun”dur. Bu açıdan üzerine konuşacağımız konu hukuk değil siyasettir. Bu açıdan belirleyici olacak olan da siyasetin tavrıdır. Bundan yaklaşık iki ay önce Anayasa Mahkemesi (AYM), 14 Mayıs’ta Türkiye İşçi Partisi’nden milletvekili seçilen Can Atalay’ın hak ihlaline uğradığı kararını verdi.Ancak yerel mahkeme, AYM’nin bu kararına uymadı ve dosyayı Yargıtay 3. Dairesi’ne yolladı. Daire AYM’nin kararına uymadığı gibi bu kararı veren AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu.Benzer bir süreci bir kez daha yaşadık. AYM, Can Atalay hakkında -üstelik “evet” oyu veren üyesi artarak- yeniden hak ihlali kararı verdi.Yerel mahkeme olan 13. Ağır Ceza Mahkemesi bu karara uymadı ve dosyayı yeniden Yargıtay 3. Dairesi’ne yolladı. Daire bir kez daha AYM kararına “hukuki değeri ve geçerliliği” olmadığı iddiasıyla, Can Atalay hakkındaki kararına “uyulmasına yer olmadığına” hükmetti.Anayasa’nın 153. Maddesinin son fıkrası;“Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” bağlar der.Evet AYM, hatalı karar vermiş olabilir, bu açıdan kararları eleştirilebilir, kararlarına karşı çıkılabilir ama uyulmak zorundadır.Mahkeme kararlarına alt mahkemelerin uymaması hukuk devleti ilkesinin ortadan kalkması anlamına gelir.Bugün karşı karşıya kaldığımız durum da budur.Bu açıdan Can Atalay kararında karşı karşıya olduğumuz “tartışma” hukuki değildir.Karşımızda bir “sorun” vardır ve bu da siyasidir.
Devlet açıkçası yargıyı da dikensiz gül bahçesine çevirmek istiyor. Bunun için de AYM’yi dönüştürülmesi, fethedilmesi gereken son kalelerden biri olarak görüyorlar. Bunu yaptıklarında sıra kuşkusuz kitlesel muhalefet partilerine geleceğinden kuşkunuz olmasın.
YENİ BİR DEVLET İNŞASI
İktidar ve devlet ortaklığı 2015’den bu yana yeni bir rejim inşa ediyorlar. Devlet ideolojik özünü korumak uğruna iktidara kamusal alanda bazı alanlarda tolerans gösteriyor.Bu ilişkide unutmamamız gereken nokta şudur; güçlü ve belirleyici olan bu ortaklığın kurulduğu andan itibaren devlettir.AKP’nin rafa kaldırdığı başkanlık sistemini raftan indiren kimdir?HDP’nin ve onun yerine kurulan DEM Partisi’nin kapatılmasını isteyen kimdir?AYM’yi son dönemde aldığı kararlar nedeniyle hedefe koyan ve yapısının değiştirilmesini isteyen kimdir?Hepsine MHP ya da lideri Devlet Bahçeli demek mümkün ama esas bu talepler, dönüşen devletin talepleridir..Devlet açıkçası yargıyı da dikensiz gül bahçesine çevirmek istiyor. Bunun için de AYM’yi dönüştürülmesi, fethedilmesi gereken son kalelerden biri olarak görüyorlar.Bunu yaptıklarında sıra kuşkusuz kitlesel muhalefet partilerine geleceğinden kuşkunuz olmasın.AKP kamusal alanı içinden geldiği kültürel kimliğe boyamak istersen, devlet ideolojik özünü ve varlığını korumak ve sürdürmek için yeni devlet düzeni içinde kendine engel olan siyasi ve bürokratik kurumları tasfiye ediyor. Devleti de yanına alıyor
Yorum Yazın