“Emeklilerin yaşadığı sefaletin sebebi ne tek başına enflasyon ne de “kaynak” sıkıntısıdır. Asıl sebep AKP hükümeti tarafından 2006 ve 2008 yıllarında bile isteye ve “sosyal güvenlik reformu” adı altında çıkartılan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) Kanunudur. Bu kanun ile ülkenin emeklilik sisteminde vahim değişiklikler yapıldı. Bugün emekli aylıklarının sefalet aylığına dönüşmesinin asıl sebebi budur.”Sayıları 16 milyonu aşan ve en büyük toplumsal gruplardan biri olan emeklilerin hali malum. Sefalet düzeyinde aylıklara mahkum edilen emeklilerle dalga geçercesine 2024 “Emekliler Yılı” ilan edilse de güneş balçıkla sıvanmıyor. En düşük emekli aylığı 10 bin TL’ye tamamlanıyor. Mart 2024 itibariyle ortalama emekli aylığı ise 11 bin 900 TL civarında. Bu korkunç bir tablodur. Dahası 10 bin lira tamamlanan emekli aylığının altında kök aylıkları olanların sayısı 3,7 milyon civarındadır. İşte bu 3,7 milyonluk emekliler Temmuz ayında sıfır zam veya enflasyondan düşük zam almayla karşı karşıya. Temmuz ayı geldi çattı. Ancak milyonlara emekli için durum belirsiz. İşçi ve Bağ-Kur emeklilerine resmi enflasyon kadar (yaklaşık yüzde 25-26) zam yapılması yasa gereği. Ancak kazın ayağı öyle değil! Bu kural bütün emeklilerin yüzde 25-26 zam alacağı anlamına gelmiyor. Yaklaşık 4 milyon emekli sıfır veya enflasyonda çok düşük zam alabilir. En düşük emekli aylığı olan 10 bin TL enflasyon oranında artırılmazsa kök aylıkları 10 bin TL'den düşük olan ve sayıları yaklaşık 4 milyon civarında olan emekliler ya sıfır zam alacak veya resmi enflasyondan bile düşük zam alacak. Artışlar 10 bin TL üzerinden değil emeklinin kendi kök aylığı üzerinden yapılıyor. En düşük emekli aylığı olan 10 bin TL'nin resmi enflasyon oranında artması için yasa değişikliği lazım. Temmuz ayı geldi çattı hükümetten/AKP'den bir yasa teklifi yok. Yapılacak artış devede kulak bile değil! En düşük emekli aylığı 10 bin liradan 12 bin 500 veya 13 bin liraya çıkarılacak! Onu bile yapmak istemiyorlar.Emeklilerin yaşadığı sefaletin, son yıllarda enflasyon ve ekonomik sorunlardan kaynaklandığı ve kaynak olmadığı iddia ediliyor. Emeklilerin halinin detaylarını bu yazıda ele almayacağım. Bu konuda DİSK Araştırma Merkezi (DİSK-AR) tarafından hazırlanan ve editörlüğünü yaptığım Avrupa’da ve Türkiye’de Emeklilerin Durumu raporunda detaylı veriler var.Emeklilerin yaşadığı sefaletin sebebi ne tek başına enflasyon ne de “kaynak” sıkıntısıdır. Asıl sebep AKP hükümeti tarafından 2006 ve 2008 yıllarında bile isteye ve “sosyal güvenlik reformu” adı altında çıkartılan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) Kanunudur. Bu kanun ile ülkenin emeklilik sisteminde vahim değişiklikler yapıldı. Bugün emekli aylıklarının sefalet aylığına dönüşmesinin asıl sebebi budur. AKP bunu bilerek ve isteyerek, kamusal emeklilik sistemini zayıflatmak için yaptı! Şimdi mesele sistemik değil de konjonktürel bir meseleymiş, enflasyon olmasaymış, ekonomik sıkıntılar olmasaymış emeklilerin durumu daha olurmuş gibi yapmanın alemi yok. “Kaynak yok” saçmalığının ise hiç alemi yok!
5510 sayılı SSGSS Kanunu ile emekli aylıklarının sistemli bir biçimde düşürülmesi süreci başladı. Bilindiği gibi emekli aylıkları için dört unsur büyük önem taşımaktadır: 1-Güncelleme katsayısı, 2-Aylık bağlama oranı (ABO), 3-Aylıkların alt sınırı, 4-Aylıkların artırılma yöntemi. Emekli (yaşlılık) aylığı, güncelleme katsayısı kullanılarak hesaplanan aylık ortalama kazanç ile aylık bağlama oranının çarpımı sonucu bulunur. Bir çarpma işleminin iki çarpanını da düşürürseniz sonuç düşer!
5510 KARŞI DEVRİMİ İLE NELER YAPILDI?
2006-2008 yıllarında “reform” adı altında sunulan ve aslında bir karşı devrim olan 5510 sayılı yasa emeklilere yoksulluk ve sefalet getirdi. Bu gerçeğin üstü örtülemez. Emekliler bugüne adım adım getirildi. 5510 karşı devrimi “yapısal reformlar” adı altında yapıldı. En büyük destekçileri liberal finansçılar ve ekonomistlerdi. Sosyal güvenliği şirket gibi yönetmek istiyorlardı. Nitekim öyle de oldu ama olan sayıları 16 milyona yaklaşan emekliye oldu. Şimdi bir hafıza tazeleyeyim ve 2006-2008 yıllarında yapılan karşı-sosyal güvenlik devrimiyle emeklilerin neler kaybettiğine bakalım. 5510 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikler emekli aylıklarının ciddi biçimde düşmesine yol açtı. 5510 sayılı SSGSS Kanunu ile emekli aylıklarının sistemli bir biçimde düşürülmesi süreci başladı. Bilindiği gibi emekli aylıkları için dört unsur büyük önem taşımaktadır: 1-Güncelleme katsayısı, 2-Aylık bağlama oranı (ABO), 3-Aylıkların alt sınırı, 4-Aylıkların artırılma yöntemi.Emekli (yaşlılık) aylığı, güncelleme katsayısı kullanılarak hesaplanan aylık ortalama kazanç ile aylık bağlama oranının çarpımı sonucu bulunur. Bir çarpma işleminin iki çarpanını da düşürürseniz sonuç düşer! Aylıkların alt sınırı ve aylıkların artırılma biçimi ise aylıkların korunması ve artırılması açısından önem taşıyan diğer iki unsurdur. 5510 sayılı Yasa bu dört konuda ciddi hak kayıpları ve geriye gidişler yarattı.2000-2008 arasında güncelleme katsayısı hesaplanırken Tüketici Fiyatları Endeksi’nde (TÜFE) meydana gelen artış ve büyüme oranının yüzde 100’ü hesaba katılıyordu. Böylece büyümenin tamamı güncelleme katsayısına yansıtılmış oluyordu. 2008’de 5510 sayılı Yasa ile güncelleme katsayısında GSYH artışının etkisi yüzde 100’den yüzde 30’a düşürüldü. Büyüme oranının yüzde 70’i güncelleme katsayısında artık dikkate alınmıyor.
1. GÜNCELLEME KATSAYISI DÜŞÜRÜLDÜ
Güncelleme katsayısı sigortalının geçmişteki prime esas kazancının veya ödediği primlerin bugünkü değerini bulmak için kullanılır. Güncelleme katsayısı aylık ortalama kazancın bulunması için kullanılan bir değişkendir. Geçmişteki prime esas kazançların bugünkü değerine ulaşması için geçmiş prime esas kazançların enflasyon oranında artırılarak bugüne taşınması gerekir. Ancak yeterli olmaz.Eğer dönem boyunca gerçekleşen gayri safi yurt içi hasıla (GSYH) artışı dikkate alınmazsa gerçek anlamda bir güncelleme yapılmamış olur. Sigortalının kazançlarına refah payı (büyüme payı) eklenmemiş ve bu yüzden kazanç ve primler gerçek değerleriyle güncellenmemiş olur. Böyle olursa emekli enflasyon karşısında korunmuş olsa bile yoksullaşmış olur. Bu yüzden güncelleme yapılırken hem enflasyonun hem de büyümenin dikkate alınması gerekir. 2000-2008 arasında güncelleme katsayısı hesaplanırken Tüketici Fiyatları Endeksi’nde (TÜFE) meydana gelen artış ve büyüme oranının yüzde 100’ü hesaba katılıyordu. Böylece büyümenin tamamı güncelleme katsayısına yansıtılmış oluyordu.2008’de 5510 sayılı Yasa ile güncelleme katsayısında GSYH artışının etkisi yüzde 100’den yüzde 30’a düşürüldü. Büyüme oranının yüzde 70’i güncelleme katsayısında artık dikkate alınmıyor. Bu değişiklik son derece yaşamsaldır. Büyümenin yüzde 100’ü yerine yüzde 30’unun dikkate alınması emekli aylıklarında vahim kayıplara yol açtı. Örneğin 2008-2023 arası Türkiye’nin toplam büyümesi yaklaşık yüzde 110 olarak gerçekleşti. Eğer resmi enflasyon ve büyümenin yüzde 100’ü dikkate alınarak prime esas kazançlar güncellenseydi bambaşka bir tablo olurdu. Örneğin 2008 yılında prime esas kazancı brüt ortalama asgari ücret tutarında (623 TL) olan bir sigortalının güncellenmiş prime esas kazancı 2023 yılı sonunda 15 bin 727 TL olacaktı. Ancak artık büyüme oranının yüzde 30’u hesaba katıldığı için 2008’deki asgari ücret tutarındaki prime esas kazancın güncellenmiş 2023 değeri 9 bin 802 TL’de kaldı ve asgari ücretin çok altına düştü. Bu durum diğer yılların prime esas kazancının güncellenmesinde de yaşandığı için güncellenmiş toplam prime esas kazanç düşmüş oldu.5510 sayılı Yasa ile aylık bağlama oranları ciddi bir biçimde düşürüldü. 25 yıl ve 9 bin gün prim ödeyenlerin aylık bağlama oranı yüzde 50, 7200 gün prim ödeyenlerin aylık bağlama oranı ise yüzde 40’a düşürüldü. Sonuç olarak emekli aylığını belirleyen her iki değişken de küçültüldü ve her iki değişken de düştüğü için aylıklar eski sisteme göre ciddi biçimde gerilemiş oldu.
2. AYLIK BAĞLAMA ORANI DÜŞÜRÜLDÜ
Sigortalının belirli bir prim ödeme gün sayısı karşılığında güncellenmiş aylık ortalama kazancının ne kadarının emekli aylığı olarak ödeneceği aylık bağlama oranına (ABO) bağlıdır. ABO’nun yüksek olması daha yüksek emekli aylığı anlamına gelmektedir.5510 sayılı Yasa ile güncelleme katsayısını düşürmekle yetinmediler, aylık bağlama denkleminin diğer çarpanı olan aylık bağlama oranını da düşürdüler. İşçiler için bu oran 1999 öncesinde ilk 5 bin gün prim için yüzde 60 sonraki her 240 gün için yüzde 1 idi. 25 yıllık sigortalılıkta eğer 9 bin gün eksiksiz prim yatırılmışsa aylık bağlama oranı yüzde 77’ye kadar yükseliyordu. 2000 yılından sonra 25 yıl ve 9 bin gün prim ödenmesi durumunda aylık bağlama oranı yüzde 65 olmaktaydı. 5510 sayılı Yasa ile aylık bağlama oranları ciddi bir biçimde düşürüldü. 25 yıl ve 9 bin gün prim ödeyenlerin aylık bağlama oranı yüzde 50, 7200 gün prim ödeyenlerin aylık bağlama oranı ise yüzde 40’a düşürüldü. Ayrıca Yasa ile tavan sınırlaması getirildi ve aylık bağlama oranlarının yüzde 90’ı geçemeyeceği hükme bağlandı. Sonuç olarak emekli aylığını belirleyen her iki değişken de küçültüldü ve her iki değişken de düştüğü için aylıklar eski sisteme göre ciddi biçimde gerilemiş oldu.Eğer emekli aylıkları belirli bir alt sınırla korunmazsa düşük gelirli çalışanların emekli aylıklarında çok ciddi düşüşler olabilir. Emekli aylıkları asgari ücretin yarısına, dahası üçte birine kadar gerileyebilir. Şimdi olan budur. İşçi emeklilerin aylık alt sınır aylığı 1999 öncesinde prime esas kazancın yüzde 70’i idi. 5510 sayılı Yasa’nın 55. maddesi ile bu oran yüzde 35-40 olarak belirlendi.
3. AYLIKLARIN ALT SINIRI DÜŞÜRÜLDÜ
Emekli (yaşlılık) aylıklarının alt sınırı bir diğer yaşamsal bir konudur. Alt sınırın düşük olması özellikle aylık bağlama oranlarının düşük olması durumunda ciddi sorunlara yol açabilir. Eğer emekli aylıkları belirli bir alt sınırla korunmazsa düşük gelirli çalışanların emekli aylıklarında çok ciddi düşüşler olabilir. Emekli aylıkları asgari ücretin yarısına, dahası üçte birine kadar gerileyebilir. Şimdi olan budur.İşçi emeklilerin aylık alt sınır aylığı 1999 öncesinde prime esas kazancın yüzde 70’i idi. 5510 sayılı Yasa’nın 55. maddesi ile bu oran yüzde 35-40 olarak belirlendi. Örneğin 2008 yılında işe giren bir çalışan alt sınırdan prim ödediğinde 7200 gün prim ödeyerek emekli olursa emekli aylığı prime esas kazancın yüzde 40’ına kadar gerileyebilecektir. Prime esas kazancın alt sınırından 9 bin gün prim ödeyen bir çalışanın emekli aylığı ise (enflasyon ve büyüme oranlarını sabit varsayarak) prime esas kazancın yarısına kadar gerileyebilecektir. Bunun anlamı emekli aylıklarının ve gelirlerinin asgari ücretin yarısına ve hatta daha altına düşmesidir.Emekli aylıklarının artışının sadece resmi enflasyona hapsedilmesi emekli aylıklarının düşmesine ve emeklilerin yoksullaşmasına yol açtı. Emeklilerin milli gelir içindeki payı düştü ve refahları azaldı. Bu nedenledir ki bağlandığında ortalama düzeyde olan bir emekli aylığı zamanla en düşük aylık seviyesine doğru gerilemektedir.
Yorum Yazın