Devlet Bahçeli’nin Meclis’in açılış gününde DEM Parti Başkanı Tuncer Bakırhan’ın ve de Grup Başkan Vekili Sezai Temelli’nin elini sıkmış olması herhangi bir biçimde bu hükümetin Kürt sorunun çözümü meselesini yeniden gündeme alabileceği gibi bir düşünceye sizi vardırmasın.
Devlet Bahçeli’nin Meclis’in açılış gününde DEM Parti Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan’ın ve Grup Başkanvekli Sezail Temelli’nin ellerini sıkmış olması ve arkasından gazetecilere konuşurken neden böyle yaptığını "Yeni bir döneme giriyoruz. Dünyada barış isterken kendi ülkemizde barışı sağlamak lazım" gibi bir açıklama yapması, doğal olarak ülkede barış isteyen herkesi heyecanlandırdı. Bu “yeni dönem” vurgusunu ise Erdoğan, yine Meclis konuşmasında özel bir kavram olarak kullandığı “iç çephe” sözüyle yapmıştı. Ülkemiz için asıl önemli olanın “iç çephenin” tahkim edilmesi olduğunu vurgularken yine “yeni bir döneme” işaret etmişti.
Peki ne oluyor?
Gerçekten iktidar, “Kürt sorunu”nun çözülmesi bağlamında yeni bir plan mı yapıyor?
Doğrusu aşağıda altını çizeceğim iki görüş (ki bu görüşlerin sahibi yine Erdoğan’dır) olmasaydı ben de barış mı geliyor diye heyecanlanan insanlardan olacaktım.
1- “Kuzey Irak’ta olanın (yani Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin) Kuzey Suriye’de olmasına izin veremeyiz” sözünü söylemiş Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olduğu bir ülkede bir “iç cephe” oluşturmak amacıyla “Kürt sorununa” barışçı bir yol açılabilir mi?
2-Ya da Suriye ile görüşmelerde, iktidar tarafının “Sınır güvenliğini sağlayacak tek koşulun; sınırın iki tarafında sadece Türkiye ve Suriye’ningüvenlik aygıtlarının bulunmasıyla olabileceğine vurgu yaptığını hatırlarsak böyle bir anlayışın olduğu bir ortamda “Kürt sorununu” çözmek konusunda iktidarın samimi olduğu söylenebilir mi?
Bence hayır!
Çünkü Türkiye’nin Suriye ile anlaşmasının tek koşulunun, Kürtlerin fiili olarak oluşturmuş olduğu “Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi” bölgesinin lağvedilmesinin talep edildiği ve ortak sınırın güvenliğinin Suriye ile birlikte alınması amacının açıkça ifade edildiği bir dönemde Kürt sorunu çözmek laflarının bence hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur.
Bu nedenle de Devlet Bahçeli’nin Meclis’in açılış gününde DEM Parti Başkanı Tuncer Bakırhan’ın elini sıkmış olması herhangi bir biçimde bu hükümetin Kürt sorunun çözümü meselesini yeniden gündeme getirebileceği gibi bir düşünceye sizi vardırmasın. Hele hele yine Bahçeli’nin "Yeni bir döneme giriyoruz. Dünyada barış isterken kendi ülkemizde barışı sağlamak lazım" lafının da laf olmaktan başka bir anlamının olmadığını da bilmelisiniz.
Çünkü dışarıda Kürtlere düşman, içerde Kürtlere barışçı bir tavır içinde olmak pek anlamlı siyasi bir duruş olamayacağı gibi etkili bir strateji de olamaz. Çünkü dışarıdaki Kürtlerle içerdeki Kürtler birbirlerine akraba olan topluluklar.
Türkiye’de “Kürt Sorunu” adını verdiğimiz sorun kimileri için “Canbaza bak!” oyunudur. Bugün Türkiye’de AKP+MHP iktidarı, Kürt siyasi hareketine “terör” damgası yapıştırarak “Bakın teröristlere!” diyerek halkın dikkatini yaptıkları her türlü hukuksuzluktan, her türlü haksızlıktan, her türlü dalevereden uzaklaştırıyorlar.
“CANBAZA BAK!” OYUNU
İktidar partilerinin Kürt sorunu konusunda barışçı bir yaklaşım gösterme olasılığı bence sıfırdır! O nedenle de bu sorunun çözülmesi konusunda belirli bir hassasiyet içinde olan muhalefet partilerinin ortaya bir inisiyatif getirmeleri bir zorunluluktur. Bu da “Ana Muhalefet” olarak CHP’ye düşen bir iştir. Eğer CHP, “kapsayıcı” bir politika hayata geçirir, toplumda bütün mağdur kesimleri bir çatı altına almak üzere bir adım atarsa, bu arada Kürt sorunu, Alevi sorunu gibi sorunlara el atarsa hem iktidara bir adım daha yaklaşmış olur ve hem de ülkemizde milyonlarca insanımızın daha aydınlık bir geleceğe doğru umutlanmasını sağlayabilir.
Daha açık yazalım. Evirip çevirmeye de gerek yok. Türkiye’de “Kürt Sorunu” adını verdiğimiz sorun kimileri için “Canbaza bak!” oyunudur. Bugün Türkiye’de AKP+MHP iktidarı, Kürt siyasi hareketine “terör” damgası yapıştırarak “Bakın teröristlere!” diyerek halkın dikkatini yaptıkları her türlü hukuksuzluktan, her türlü haksızlıktan, her türlü dalevereden uzaklaştırıyorlar. Bu nedenle de bu iktidardan kurtulmak hukuksuz, haksız ve sömürücü bir düzenden kurtulmak anlamına gelecektir.
Bu nedenle de DEM Partinin de iktidarın oyun alanından uzaklaşıp muhalefetle daha yakın ilişkiler geliştirmesi ve kendi vizyonunu diğer muhalif partilerle paylaşarak muhalefet yapısını güçlendirmesi gerekir. “Osmanlı’da oyun bitmez!” şiarını akılda tutarak bu iktidarın da bir Osmanlı olduğunu unutmadan bu “el sıkma” oyunlarına takılmamak gerekir. Türkiye’de sağlam bir demokrasinin kurulabilmesi muhalefet alanının ciddiye alınmasıyla mümkün.
Cesaretinizi tebrik ederim
Klara Behar
11-10-2024 17:33