Dün sabah korkunç bir güne uyandık. Aynı anda ikisi başta İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu, diğeri 2013’teki Gezi’yle bağlantılı üç soruşturma birden başlatıldı. Bu soruşturmalarda 107 kişi için gözaltı kararı verildi. Bu operasyonların devamı da gelecek görünüyor. Bu aşamada CHP, bir şey kaybetmekten korkmuyorsa daha cesur ve toplumla da iç içe siyaset sürdürmesi şart.
Bazen söylenecek söz biter. Ya da bittiğini düşünürüz. Nitekim dün siteye zaman zaman katkı sunan bir hocamdan son gelişmeler üzerine katkı istediğimde; “Neyi yazayım abi kaldı mı konuşacak bir şey?” cevabını verdi.
Hocam kendi açısından haklı olabilir.
Nitekim dün sabah yaşadıklarımız hocam dahil pek çok kişi için sözün bittiği yerdir muhtemelen.
Ama tecrübe ile söylüyorum ki, yaşıyorsak umut vardır ve dolayısıyla söyleyecek söz de.
Evet dün sabah korkunç bir güne uyandık. Aynı anda ikisi başta İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu hedef alan, diğeri 2013’teki Gezi’yle bağlantılı olmak üzere üç soruşturma birden başlatıldı. Bu soruşturmalarda 107 kişi için gözaltı kararı verildi.
İmamoğlu için açılan soruşturmaların birinde 31 Mart seçimlerinde DEM Parti ile yapılan Kent Uzlaşı kapsamında terör örgütü liderliği suçlaması var. Bu kapsamda İmamoğlu ile birlikte Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan başta olmak üzere gözaltına alınanlar var.
İmamoğlu’na açılan ikinci soruşturma ise yolsuzluk suçlaması. Bu kapsamda ise Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık, Murat Ongun başta olmak üzerek pek çok kişi gözaltına alındı.
Gezi soruşturması kapsamında ise gazeteci İsmail Saymaz, o dönem çalıştığı Radikal Gazetesi’ndeki muhabirlik döneminde, halen Gezi davasından tutuklu olan isimlerle yoğun irtibat trafiğinden dolayı yapılan suçlama ile gözaltına alındı.
GELİYORUM DİYEN GÖZALTILAR
İmamoğlu geçtiğimiz günlerde yaptığı bir konuşmada şu mealde bir cümle kurdu. Güvenlik güçleri arkadaşların başımı eğmeleri ile arabaya bindirilmek isteniyorum diyerek bu sabah yaşananların işaretini vermişti.
Yine Saymaz, yurt dışına çıkarken pasaportuna el konulduktan sonra yaptığı açıklamalarıyla dün sabah yaşayabileceklerini kamuoyu ile paylaşmıştı.
Bu açıdan dün sabah yaşadıklarımız bir anlamda geliyorum diyen operasyon ve gözaltılardı.
Önceki akşam İmamoğlu’nun 17-18 yaşında yatay geçiş yapıp mezun olduğu İstanbul Üniversitesi diploması, diplomasını aldığı üniversitenin yönetim kurulu tarafından iptal edildi.
Bu aşamada şimdilik olmak kaydıyla hukuki olarak cumhurbaşkanı adayı olma vasfını kaybetti. Dünkü gözaltı, iktidarın bununla yetinmediğini gösteriyor.
Dahası gelen işaretler hali hazırdaki dava ve soruşturmalar dışında başka soruşturmaların da mümkün olabileceğini işaret ediyor. Tabi başka ilçe belediyelerine de.
Bütün bunlar, iktidar bloku ve Erdoğan’ın İmamoğlu’nun sadece adaylığından değil, siyasi varlığından da korktuklarının işaretidir.
İktidar blokunun halen terör örgütü olan PKK lideri ile sürdürdüğü açık süreç, demokratik biz zeminde yapılan yasal olan HDK ile -ki o aslında DEM Parti'dir- Kent Uzlaşısı üzerinden İmamoğlu’nu terör örgütü liderliği suçlanmasıyla gözaltına alınmasına vesile olabiliyor. Bu açık çifte standarttan barış ve demokrasi çıkar mı?
BARIŞ SÜRECİNDE KENT UZLAŞISI NASIL SUÇ OLUR?
Bundan bir süre önce İstanbul’daki farklı belediyelerden başkan yardımcısı ve belediye meclis üyelerinin aralarında olduğu 10 kişi gözaltına alınmış ve tutuklanmıştı.
Tutuklanma gerekçeleri ise 14 yıldır açık faaliyette bulunan Halkların Demokratik Kongresi'ne (HDK) üye olma iddiaları oldu. Soruşturma kapsamında HDK “terör örgütü” kabul edildi ve bu 10 kişi üyelik suçlaması ile tutuklandılar.
Tutuklananlar Kürt siyasetine yakın insanlar olarak CHP listelerinden seçime katılıp, meclis üyesi seçilmiş insanlardır. Ve hepsi de YSK’dan seçime girmelerinde sakınca olmadığına dair belgelere sahipti.
Ve açık kimlikleri ile Kent Uzlaşı kapsamında, CHP listelerinden seçime girmiş ve seçilmişlerdi.
Açık ifade edelim, DEM Parti, İstanbul’da bazı ilçelerde CHP ile ittifak yaparak seçime girmişti.
Ve bu siyasi ittifak şimdi suç unsuru olarak bu insanlar dışında İmamoğlu’nun önüne terörle örgütü liderliği olarak çıkmaktadır.
İktidar İmamoğlu’nu DEM ile ittifak yaptığı suçlamasıyla gözaltına alırken, aynı iktidar ve MHP lideri Bahçeli hedefin, “barış” ve silahların susması olan bir süreç sürdürüyor. Kimle mi, Öcalan ile ve aracı da Dem Parti.
Yani HDK dahil pek çok örgüt ve yapının düşünsel öncüsü olan Öcalan’ın mektubu, kamuoyuna barış mesajı olarak sunulurken; İmamoğlu bu kez Kent Uzlaşısı üzerinden terör örgütü liderliği suçlaması ile gözaltına alındı.
Özetle İktidar blokunun halen terör örgütü olan PKK lideri ile sürdürdüğü açık süreç, demokratik biz zeminde yapılan yasal olan HDK ile -ki o aslında DEM Parti'dir- Kent Uzlaşısı üzerinden İmamoğlu’nu terör örgütü liderliği suçlanmasıyla gözaltına alınmasına vesile olabiliyor.
Bu açık çifte standarttan barış ve demokrasi çıkar mı?
Sanırım bu soruya da cevap vermesi gerekenler DEM Parti yöneticileridir.
Dün ülkenin farklı illerinde CHP’li olsun olmasın gösteriler yaptılar. İstanbul Üniversitesi ve ODTÜ’de öğrenciler bu gözaltı operasyonlarını protesto ettiler. Dün akşam onbinlerce insan Saraçhane’ye gelerek bu gözaltı operasyonuna karşı çıktı. Ama itiraf etmemiz gerekiyor ki, CHP yönetimi, ne öğrencilerin ne halkın gözaltına alınanları sahiplenişi kadar cesur davranamadı. Kendiliğinden ortaya çıkan enerjiyi siyasete tahvil edemedi.
CHP ARTIK NEDEN KORKUYOR Kİ?
Siz bu satırları okuduğunuzda dün yapılan gözaltılar üzerinden bir gün geçmiş olacak. Görünen o ki 4 günlük gözaltı süreci sonuna kadar kullanılacak ve 23 Mart’taki CHP’deki Cumhurbaşkanı adayı belirleme sürecinde İmamoğlu kendisi için oy kullanamayacak.
Dün CHP lideri, seçim sandıklarının yanında bir de dayanışma sandığı konularak, CHP üyesi olmayanların da bu seçimde oy kullanabileceğini açıkladı. Bu toplumun İmamoğlu’nu sahiplenmesi açısından önemli bir adımdır. Ama bu süreç, tek başına sandıkta İmamoğlu için oy kullanmakla durmayacaktır.
Sonuç olarak bu gözaltılar siyasi alanın, demokrasinin biraz daha gerilemesidir. Bunu durdurmak ancak tek tek bizlerin siyasete ve demokrasiye sahip çıkmamızla mümkündür.
Dün ülkenin farklı illerinde CHP’li olsun olmasın gösteriler yaptılar. İstanbul Üniversitesi ve ODTÜ’de öğrenciler bu gözaltı operasyonlarını protesto ettiler. Dün akşam onbinlerce insan Saraçhane’ye gelerek bu gözaltı operasyonuna karşı çıktı. Neredeyse tüm muhalefet partileri yaptıkları açıklamlarla gözaltı operasyonlarına güçlü biçimde karşı çıktılar. Ama itiraf etmemiz gerekiyor ki, CHP yönetimi, ne öğrencilerin, ne halkın, ne de muhalefet partilerinin gözaltına alınanları sahiplenişi kadar cesur davranamadı. Kendiliğinden ortaya çıkan enerjiyi siyasete tahvil edemedi.
Sahi CHP artık neden korkuyor ki?

Yorum Yazın