Olağanüstü kurultayın anlamlı olabilmesinin hukuki temeli olan imza yeter sayısı koşulu kadar, olması gereken mevcut yönetimden farklı olarak yapısal, düşünsel ve ideolojik farkın ne olduğu da açıkça ifade edilmek durumundadır. Eğer bu konuda ortaya yeni/farklı bir şey konulmuyorsa olağanüstü kurultay talebi imzaların yarışmasından ve partinin kamuoyunda daha fazla tartışılması ve yıpranmasından başka bir işe yaramayacaktır.
CHP’de gerek genel merkezin gerek yerel yönetimlerin gerekse parti içinde ve dışında kalan elitlerinin öncelikleri belli ki, partinin başarısı değil, her birinin kendi küçük iktidar alanlarını yeniden tahkim etmek.
Yoksa Türkiye’nin hem içerde hem dışarda bu kadar yoğun gündemi varken temelsiz bir olağanüstü kurultay tartışması başlamazdı.
Diğer yandan bir kez daha ifade edelim ki, CHP’nin gündemi olağanüstü kurultay değil, alternatif bir Türkiye vizyonu koymaktır.
Bu vizyon konmadığı için CHP, iktidar adayından çok parti elitlerinin gizli gizli yürüttükleri küçük iktidar daha doğrusu cumhurbaşkanlığı adaylık mücadeleleridir.
Beli ki, bunun kendilerine kaybettirdiğinin farkında değiller ya da görmezden geliyorlar. İtiraf edelim ki, bu da bir tercih birinci adamların değil ikinci, üçüncü hatta dördüncü adamların tercihi olabilir ancak. Asla birinci adamların değil.
Bütün bu tartışmalardan rahatsızlığını en açık biçimde ifade eden Ekrem İmamoğlu oldu.
Önceki gün Beylikdüzü Belediyesi ev sahipliğinde toplanan İl Danışma Kurulu Toplantısı’nda Ekrem İmamoğlu, CHP kulislerinde konuşulmaya başlanan olağanüstü kurultay tartışmalarına üzerine bir parti olarak karşı olmadığını ifade ettikten sonra; “Daha 8 ay önce yapılan seçimlerden Türkiye'nin birinci partisi olarak çıkmış, daha 3 ay önce seçimli de olabilecek türde bir tüzük kurultayını olgunlukla bitirmiş ve tamamlamış, bütün muteber anketlerde birinciliğini koruduğu, geleneksel oy yüzdesini de kalıcı biçimde yukarılara taşıdığı görülen bir partiyi, sanki olağanüstü kurultay ihtiyacı varmış gibi göstermek, gösterilmesine vesile olmak asla kabul edilemez. Ülkenin bugünkü şartlarında böyle davrananlar, kesinlikle halkın gönlünde, vicdanında kendilerini asla yer bulamazlar” dedi.
Peki CHP’de olağanüstü kurultay ihtiyacı var mı, eğer varsa neden?
İmamoğlu’nun ifade ettiği gibi eylül başında gerçekleşen tüzük değişikliği kurultayının seçimli kurultaya çevrilmesi imkanı vardı ama bu gerçekleşmedi.
Bunun nedeni büyük olasılıkla o dönem yani eylül başında bu talebin gerçekçi olmamasıydı.
Aradan geçen 3 ayda değişen ne oldu ki olağanüstü kurultay söylemleri yeniden çıktı.
Bu söylemlerin merkezi, büyük ölçüde eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu çevresi görünüyor.
Ki Kılıçdaroğlu üç gün önce Sözcü Gazetesi’nde çıkan makalesi büyük ölçüde sadece ülkedeki genel gidişata değil, CHP yönetimine de bir anlamda mesafe almayı da ima ediyordu.
Görünen o ki, Kılıçdaroğlu’nun makalesi, bu söylentileri arttıran bir etki yaratmış olabilir.
CHP’de olağanüstü kurultay talep edenlerin en büyük sorumluluğu sadece olağanüstü kurultay için imza toplamak ve imza atmak değil, mevcut yönetimin yapmadığı, söylemediği politikaları, programı ve ideolojik dönüşümü de ortaya koymak durumundadırlar. Aksi halde tüm tartışmalar, öznesi kim olursa olsun parti içi “küçük iktidar” mücadelesinden başka bir şey olmaz.
PEKİ NASIL BİR SİYASET NASIL BİR CHP?
Pek gerçekçi mi?
Açıkça ifade edelim ki, bu söylentilerin siyasi gerçekler açısından bir karşılığı yok.
Yok çünkü, mevcut Genel Başkan Özgür Özel’in seçildiği olağan kurultayın mottosu olan “değişim” konusunda neredeyse hiçbir adım atılmadığı gerçeği ortadadır.bitme
Evet 31 Mart’ta bir başarı elde edildi ama CHP’deki yapısal, düşünsel ve ideolojik bir değişim olduğu için olmadı.
Bu açıdan İmamoğlu’nun 29 Mayıs 2023’de ifade ettiği “değişim”, hala içi doldurulmayı bekleyen bir üst anlatı olarak orta yerde duruyor. Parti başkanı ve yönetiminin değişmesi, bu değişim iddiasını karşılamadığı açıktır.
Yani CHP'de ne yapısal ne de düşünsel bir değişim yaşanmadı.
Onun için ki, program, fikir, siyaset değil isimleri konuşuyor ve tartışıyoruz.
Bu açıdan mevcut yönetimi vaat ettiklerini gerçekleştiremediği için eleştiriyoruz, eleştirmeye devam edeceğiz.
Ama aynı şekilde bu eleştiri olağanüstü kurultay isteyenler için de geçerlidir.
Bu yönde kulislerde fikirlerini açıkça ifade edip, kamusal alanda susanlar acaba mevcut yönetimin yapmadığı neyi farklı yapmayı vaat ediyorlar ki, bunu gerçekleştirmek için olağanüstü kurultay talep ediyorlar.
Bunun cevabını bilmiyoruz.
Sadece mevcut yönetimi kendilerince başarısız bulmak, bu duruma daha güzel cümleler kurarak itiraz etmek tek başına olağanüstü kurultay talebini meşru kılmaz.
Olağanüstü kurultayın anlamlı olabilmesinin hukuki temeli olan imza yeter sayısı koşulu kadar, olması gereken mevcut yönetimden farklı olarak yapısal, düşünsel ve ideolojik farkın ne olduğu da açıkça ifade edilmek durumundadır. Eğer bu konuda ortaya yeni/farklı bir şey konulmuyorsa olağanüstü kurultay talebi imzaların yarışmasından ve partinin kamuoyunda daha fazla tartışılması ve yıpranmasından başka bir işe yaramayacaktır.
Açıkça ifade edelim ki, CHP yönetimi de, parti elitleri de küçük iktidar hesapları ile zaman kaybediyor.
Geçtiğimiz günlerde bir yazımda öncelikle CHP Genel Merkezi’nin siyasi sorumluluğunu kendimce ifade etmeye çalıştım. Konunun önemi bağlamında yazının ilgili bölümünü tekrar alıyorum.
“CHP’nin bulunduğumuz konjonktür ve siyasi iklimde bir Türkiye ve dünya analiz yaparak, partiyi bu Türkiye’de nerede; Türkiye’yi bu dünyada nasıl konumlandırdıklarını içine alacak temel bir siyasi analiz metni ortaya konulmasıdır.
Bu çerçeve metnin içinde ayrıca;
CHP'nin;
* Kürt sorununa bakışı ve çözüm önerileri nelerdir?
* Eğitimde yaşanan sorunlara bakışı ve çözüm önerileri nelerdir?
* Dış politikaya bakışı nedir, şu anda yaşanan kritik sorunlara nasıl yaklaşmakta, ne düşünmektedir?
* Ekonomide enflasyon, işsizlik başta olmak üzere temel sorunlara yaklaşımı nedir, çözüm öneriler nelerdir?
* Yargı alanında yaşanan sorunlara yaklaşımı ve çözüm önerileri nelerdir?
* Mevcut sistemle mi devam edilecek yoksa parlamenter sisteme geçiş mi öngörülmektedir?
gibi temel sorunlara cevap verecek yaklaşım da olmalıdır.
Dahası CHP bunu hızla üretmenin yanında yerelden yani mahalle örgütlenmesinden başlayarak yukarıya doğru tüm topluma anlatabilmedir.
Bu bağlamda CHP Genel Merkezi’nin önceliği; 2028 adayının kim olacağı, nasıl belirleneceği gibi soruların muhatabı olmamalıdır.”
Açıkça ifade edeyim ki, bu satırlar, sadece mevcut yönetimin değil bu yönetimden rahatsız kişi ve grupların da sorumluluğudur.
Çünkü, CHP’de olağanüstü kurultay talep edenlerin en büyük sorumluluğu sadece olağanüstü kurultay için imza toplamak ve imza atmak değil, mevcut yönetimin yapmadığı, söylemediği politikaları, programı ve ideolojik dönüşümü de ortaya koymak durumundadırlar.
Aksi halde tüm tartışmalar, öznesi kim olursa olsun parti içi “küçük iktidar” mücadelesinden başka bir şey olmaz.
Yorum Yazın