Gelinen noktada Genel Başkan Özgür Özel’e büyük bir sorumluluk düşmektedir. Yapması gerek başta İmamoğlu ve Yavaş olmak üzere bir araya gelerek adaylık tartışmalarını “şimdilik” ileri bir tarihe ertelemek ve bunu bir gerilim kaynağı olmaktan çıkarılması sağlamak olmalıdır. Aksi CHP’nin kendi kendini yemesidir.
31 Mart yerel seçimlerinde CHP, beklenenden büyük bir başarı elde etti. Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 60’nı yönetme şansı elde etti.
Ancak hemen şunu ifade edelim ki; CHP’nin yerel seçimlerde 1. parti olması, onun yapılacak ilk genel seçimde 1. parti olmasının garantisi değil.
Eğer CHP yapılacak ilk genel seçimde 1. parti olmak istiyorsa, merkezde Türkiye’nin temel sorunlarına çözüm üretmek ve kadrolarıyla da toplumu ikna etmek ve oyunu arttırmak; yerelde de kazanılan belediyelerde iyi bir belediyecilik yaparak hemşehrilerini memnun etmek zorundadır.
Peki bunlar ne kadar yapılıyor?
Açıkçası gerek genel merkezde gerekse yerel yönetimlerde bunu yapmak için çabalayan pek çok siyasetçi, belediye başkanı olduğunu biliyorum. Bu açıdan bu hedeflere ulaşmak için hiçbir şey yapılmıyor demek haksızlık CHP’ye haksızlık olur.
Ama bu yapılanlar yeterli değil. Çünkü parti enerjisinin büyük kısmını parti elitlerinin kamusal alanda yaptıkları tartışmalara harcıyor.
Sadece parti elitleri değil, çoğunlukla da bu elitler yanında olan, onlar adına konuştuğunu iddia eden 2., 3. hatta 4 adamların yaptıkları açıklamalar, paylaştıkları sosyal medya mesajları ile birbirleri ile tartışmaya devam ediyorlar.
Önümüzde bazı gerçekler var.
Bunlardan ilki, 31 Mart’ta elde edilen başarının doğal sonuçlarından birisi de 2028’de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri için CHP’nin birden çok adayının varlığı ve bunların birer kamusal figür haline gelmiş olmasıdır.
Ancak bu, aynı zamanda bu isimlere her konu ve alanda daha sorumlu davranma yükü getirmektedir. Ve bunu sorumluluğu taşımak gelinen aşamada en büyük öncelik olmalıdır.
Farkında olmamız gereken ikinci bir gerçek de; iktidara yakın medyanın CHP’nin bu olası adaylarını sürekli tartışarak, tartıştırarak yıpratmak isteyecekleridir. Bu da çoğunlukla CHP içindeki güç dengeleri ile oynanarak yapılıyor. Olası adaylar arasında gizli bir rekabet yaratmak, bunu sürekli canlı tutmak istedikleri açıktır.
Nitekim Nisan ayının ilk haftasından itibaren ‘CHP’nin cumhurbaşkanı adayı kim olur?’ temalı pek çok tartışma programı, köşe yazısı izledik, okuduk.
Ve daha önemlisi, merkezi iktidarın sadece cumhurbaşkanı adayı olarak öne çıkan isimleri değil tüm CHP’li ve muhalefet partili belediye başkanlarını başarısız kılmak için her şeyi yaptığını ve yapacağını bir veri olarak almak durumundayız.
Süren davalar, başlatılan soruşturmalar, kayyum söylentileri, haberleri zaten bunun fiilen olduğunu gösteriyor.
Bütün bunlar olgusal birer gerçek ise özellikle ana muhalefet olarak CHP’nin hem merkezi yönetiminin hem de yerel yöneticilerinin yapması gereken nelerdir?
Bunlar yeterince yapılmakta mıdır?
CHP Genel Merkezinin sorumluluğu bulunduğumuz konjonktür ve siyasi iklimde bir Türkiye ve dünya analiz yaparak, partiyi bu Türkiye’de nerede; Türkiye’yi bu dünyada nasıl konumlandırdıklarını içine alacak temel bir siyasi analiz metni ortaya konulmasıdır.
CHP GENEL MERKEZİNİN SORUMLULUĞU
CHP Eylül başında yaptığı Tüzük Kurultayı’nda parti programını yenilemek için bir süreç başlattı. Bu geç kalınmış olumlu bir adımdır.
Bu çalışmanın en az bir yıl süreceğini düşünürsek, parti genel merkezinin yapması gereken öncelikli bir çalışma vardır.
O da; CHP’nin bulunduğumuz konjonktür ve siyasi iklimde bir Türkiye ve dünya analiz yaparak, partiyi bu Türkiye’de nerede; Türkiye’yi bu dünyada nasıl konumlandırdıklarını içine alacak temel bir siyasi analiz metni ortaya konulmasıdır.
Bu çerçeve metnin içinde ayrıca;
CHP’nin;
* Kürt sorununa bakışı ve çözüm önerileri nelerdir?
* Eğitimde yaşanan sorunlara bakışı ve çözüm önerileri nelerdir?
* Dış politikaya bakışı nedir, şu anda yaşanan kritik sorunlara nasıl yaklaşmakta, ne düşünmektedir?
* Ekonomide enflasyon, işsizlik başta olmak üzere temel sorunlara yaklaşımı nedir, çözüm öneriler nelerdir?
* Yargı alanında yaşanan sorunlara yaklaşımı ve çözüm önerileri nelerdir?
* Mevcut sistemle mi devam edilecek yoksa parlamenter sisteme geçiş mi öngörülmektedir?
gibi temel sorunlara cevap verecek yaklaşım da olmalıdır.
Dahası CHP bunu hızla üretmenin yanında yerelden yani mahalle örgütlenmesinden başlayarak yukarıya doğru tüm topluma anlatabilmedir.
Bu bağlamda CHP Genel Merkezi’nin önceliği; 2028 adayının kim olacağı, nasıl belirleneceği gibi soruların muhatabı olmamalıdır.
Ve CHP’nin unutmaması gereken bir başka gerçek de, ilk genel seçimde 1. parti olsa bile yüzde 50+1 alamadığı sürece tek başına iktidar olmayacağıdır.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve parti elitleri, “geçim yoksa seçim var” diyerek erken seçim istiyorlar. Bu onların doğal hakkı ama erken seçim isterken eksik olan; CHP’nin topluma, ne söylediği, ne vaat ettiğin yani bir programdır.
Evet, belki her soruya bir cevap vermek mümkündür ama bu cevapların da çok genel olduğu ve üzerinde yeterince çalışılmadığı da açıktır.
Belediye başkanlarının temel önceliği bu tartışmalara hiç girmeden, seçildikleri ilin kendilerine getirilecek tüm kısıtlama, engellemeye rağmen hemşerilerine iyi belediyecilik hizmeti sunmak olmalıdır.
BELEDİYE BAŞKANLARININ SORUMLULUĞU
Bununla birlikte belediye başkanlarına da önemli bir sorumluluk düşmektedir.
Şunu kabul ederek başlamaları gerekiyor; 2028’de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerde CHP’de birden çok aday var. Ama bunun “kim” olacağını tartışmak bugünün işi değil.
Bu tartışmayı kim yapıyorsa, kim sürdürüyorsa partiyi iktidarın kurduğu tuzağa çektiği açıktır.
Bu açıdan başta adları en çok anıldığı için İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın temel önceliği bu tartışmalara hiç girmeden, seçildikleri ilin kendilerine getirilecek tüm kısıtlama, engellemeye rağmen hemşerilerine iyi belediyecilik hizmeti sunmak olmalıdır.
Yani yönettikleri illerdeki tüm toplumsal kesimlere eşit belediye hizmetleri sunmak, temel belediyecilik hizmetlerini güçlendirmek ve ülkenin içinde olduğu ekonomik krizin yol açtığı yoksulluğu da kendi yerel imkanlarıyla olabildiği ölçüde uygulayacakları sosyal hizmet politikalarıyla azaltmaya çalışmak olmalıdır.
Sonuç olarak yerel yönetimlerde elde edilecek başarı, merkezi iktidarı kazanmak açısında topluma verilecek en büyük güvence olacaktır.
Bunun dışındaki her çaba, sadece bu isimlerin yıpranmasına değil CHP’ye de zarar verecektir.
Hemen ekleyelim, belediye başkanlarının öncelikli sorumlulukları onların Türkiye ve dünya siyaseti konusunda pozisyon almalarını, açıklama yapmalarını engellemez tam tersine her yerel başarı onları siyasal söylemiyle ulusal aktör haline de getirecektir.
Son olarak bir kez daha ifade edelim; 2028’de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerde CHP’de birden çok aday var. Ama bunun “kim” olacağını tartışmak bugünün işi değil.
Bu noktada Genel Başkan Özgür Özel’e büyük bir sorumluluk düşmektedir. Yapması gerek başta İmamoğlu ve Yavaş olmak üzere bir araya gelerek adaylık tartışmalarını “şimdilik” ileri bir tarihe ertelemek ve bunu bir gerilim kaynağı olmaktan çıkarılması sağlamak olmalıdır.
Aksi CHP’nin kendi kendini yemesidir.
Yorum Yazın