Bu yazı, obezite sebeplerini, tanı, tedavi ve korunmada dikkat edilmesi gereken hususları konunun uzmanlarıyla en ayrıntılı biçimde ele alan Türkiye'nin Obezite Gerçeği Dosyası: Her Yönüyle Obezite Yazı Dizisi kapsamında yayımlanmaktadır.
Bugün bir sorun olan Obezite ile savaş, sağlıktan başlayarak tüm sistemin olumlu yönde dönüşmesi ve daha uzun süre devam edeceği anlaşılan krizlere dayanıklı hale gelmesi için büyük bir fırsat. Evet, bu yılın mottosuna uyalım; Obezite yardımıyla sistemleri değiştirelim, hayatları kurtaralım, ülkemizi aydınlık geleceğe taşıyalım.
Dünya Obezite Federasyonu 4 Mart 2025 Dünya Obezite Günü için temasını “Changing Systems Saving Lives” olarak belirledi. “Sistemleri Değiştirerek Hayatları Kurtarma” olarak Türkçe’ye çevirebileceğimiz bu slogan çok anlamlı. Şimdiye dek büyük ölçüde bireylerin zaafı olarak görülen kilo alma veya kilo verememenin esasta bir sistem sorunu olduğunu ortaya koyan önemli bir slogan bu. Diğer bir deyişle bireylerin Obeziteden kurtulması için gösterilen çaba kadar Obeziteyi doğuran sistem sorunları ile de uğraşmayı gerekli gören bir yaklaşım. Biz, Obeziteye Karşı İşbirliği Hareketi olarak yaşadığımız deneyim sonucunda bunun da ötesine geçerek Obeziteyle mücadelenin sağlık başta tüm sistemlerin daha iyi fonksiyon göstermesinde çok etkili olabileceğini öne sürüyoruz.
Bir ülkenin en önemli halk sağlığı sorunu nedir sorusunun cevabının en sık görülen, en çok öldüren, en çok sakat bırakan hastalık olduğunu öğrendik ve öğrettik biz. Bu durumda Türkiye’nin en önemli halk sağlığı sorunu sinsi, kolay nükseden bir hastalık olan Obezitedir. Çünkü toplumun 1/3 ü obezdir, 1/3 ü preklinik obezdir, sadece 1/3 ü boyuna uygun ağırlıktadır ve bunlarda her an obez olma tehdidi altındadır, zira sistemle ilgili faktörler adeta bireyleri obez olmaya zorlamaktadır. Nitekim Türkiye Obezite sıklığı konusunda Avrupa’da ilk sırada yer almaktadır. Bir sivil inisiyatif olarak amacımız Obeziteyle ilgili tüm kurum ve kişileri harekete geçirmek ve tutum değişiklikleri yapmalarını, yani etkili olmamış sistemlerini değiştirmelerine aracı olmaktır. 4 Mart 2025’te vesile olduğumuz yurt çapındaki etkinliklerin heyecanı gelecek için umutlarımızı yeşertmektedir.
Kentlerimiz fiziki şartlar bakımından sağlıksız yaşama davetiye çıkartıyor. Ülkemizde adeta gıda terörü var. Çocuklarımızda Obezite oranı %20’ lere yaklaştığı, 2035’te % 40’lara ulaşacağı halde bu konuda elle tutulur pek bir önlem alınmıyor. Konuyla ilgili bilimsel bilgi üretilebiliyor ancak halkın Obeziteyi yenememesi sağlık okuryazarlığının düşük seviyesine bağlanıyor. Birinci basamak sağlık hizmetlerinin güçsüzlüğü Obezitenin ve sağlık sistemindeki pek çok sorunun nedeni olarak görülüyor fakat bunun içinin nasıl doldurulacağı da net biçimde ortaya konamıyor. Bize göre bu sorunları ve başka birçok ciddi problemi çözecek ipin ucu Obeziteye karşı alınacak önlemlerle ilgilidir.
Büyük şehirlerde özellikle çalışma hayatının içinde olanların doğayla ilişkisi tamamen koptu, bu ilişkiyi neredeyse sadece “yemek” ile kuruyorlar. Ne güneşin doğuşunu batışını, ne mehtabı, ne yıldızları göremiyorlar. Şehirlerinde, varsa, deniz onlar için bir an önce aşılması gereken bir engel. Yağmur, kar, fırtınanın o günü zorlaştırmaktan başka bir anlamı yok. Soludukları hava kirli, kanları beyinleri mikroplastik yuvası. O halde Obezite ile mücadele ederken sadece bir hastalıkla uğraşmıyor; tabiatla, çiçekle, böcekle, ayla, güneşle yeniden sağlıklı bir ilişki kurmaya başlıyor ve canlı cansız tüm varlıkların aynı değeri taşıdığı, bir arada korunduğu yaşamdaşlığa bir adım daha yaklaşıyoruz. Androposen çağının sonunu betimleyen Obezite bize yeni bir yaşam sisteminin kapılarını açmakta yardımcı oluyor.
Obezite bir hastalık, bizim sistemimizde hastalıklarla uğraşmak Sağlık Bakanlığının işi. Ancak Obeziteye davetiye çıkaran pek çok kök neden de yerel yönetimlerin sorumluluğunda. Kentlerde yürüyecek, spor yapacak güvenli parkların olmaması bir yana kaldırımlar bile arabaların işgali altında. Güvenli ve sağlıklı gıdaya ulaşmak ya mümkün değil ya da çok pahalı. Obeziteyle savaşa yerel yönetimleri dahil etmemiz, onları da hareketlendirmemiz şart. 4 Mart etkinliklerine Ankara, Mersin, Fethiye, Kadıköy, Mersin, Marmaris gibi belediyelerin katılımı ne kadar olumlu bir fark yarattı. Ümit ediyoruz ki gelecekte devlet yapılarıyla yerel yönetimler Obezite mücadelesinin tetiklemesiyle sağlığın tüm alanlarında alabildiğine derin bir işbirliğine girerler.
Okul sağlığında derli toplu ne bir stratejimiz ne de bir uygulamamız var. Sahibi kim diye sorsanız o bile tam belli değil. Halbuki çocuklarımızın ve gençlerin okul ortamında geçirdikleri zaman evde geçirdikleri zamandan fazla. Okulda sağlıklı yemek işini bir türlü çözemediğimiz gibi okul kantinleri sağlıksız gıda dolu. Öğretmenlerin beslenmeleri de örnek olacak halde değil. Yeterli ve dengeli beslenme konusunda eğitimler çok eksik kalıyor. Ekran bağımlılığı, ayrıca büyük sorun. Yani Obezitenin çocuk ve ergenlerde katlanarak artması için tüm şartlar hazır. O halde yapacağımız mücadele bir taraftan çocuklarımızın sağlığını korurken bir taraftan da bir türlü ilerleme kaydedemediğimiz okul sağlığı alanında elle tutulur adımlar atmamıza yol açacaktır.
Sağlık okuryazarlığının düşük seviyede olmasından halkımız mı yoksa sağlıklı bilim iletişimini bir türlü gerçekleştiremeyen bizler mi sorumluyuz? Çetrefil toplumsal sorunlarımızın altından kalkamadığımız durumlarda insanlarımızı cehaletle suçlamak kolaya kaçmaktır. Şu anda toplumun Obezite konusunda algısının çok açık olduğunu yaptığımız çalışmalar ve 4 Mart Dünya Obezite Günü etkinliklerinin gördüğü ilgiden anladık. Sağlığı koruma ve geliştirmenin önemli ögesi olan bilim iletişimi ve sağlık okuryazarlığı konusunda işe Obezite ile başlamak çok yararlı olacak, şarlatanların önünü önemli ölçüde kesecektir.
Obezite gibi kompleks bir sağlık sorununu Sağlık Bakanlığının tek başına çözmesi mümkün değildir. Çok açık ki gıda, tarım, sanayi, eğitim, maliye başta tüm bakanlıkların, ilgili kurumların hem planlama, hem de uygulama aşamasında devrede olması gerekiyor.
Temel Sağlık Hizmetlerinin sunumu, sağlığı koruma ve geliştirme 2025’te kimin görevi olmalı, nasıl örgütlenip, hangi araçlarla sunulmalı? Bir diğer deyişle birinci basamak yani insanların sağlık için en yakınlarında kolay ulaşabilecekleri hizmet sunumu nasıl güçlendirilmeli? Bu sorunun cevabı için Obeziteye yaklaşım çok yol gösterici olacaktır; çünkü obeziteye karşı başarı ancak, hekim, hemşire, eczacı, diyetisyen, psikolog, fizyoterapist başta olmak üzere tüm sağlık profesyonellerinin bütünsel sağlık anlayışıyla birlikte hizmet vermesi ile çözümlenebilir. Artık toplumun ana sağlık sorunları olan Obezite, kanser, diyabet, KOAH, kalp damar, demans karmaşık ve mutlaka çözüm için multidisipliner yaklaşım ve işbirliği gerektiren hastalıklardır. Yani Obeziteye yaklaşımda elde edeceğimiz kazanımları, geliştireceğimiz yenilikçi yöntemleri kolayca bu hastalıklara adapte edebilir, birinci basamakta hizmet sunumumuzu, örgütlenmemizi yeni bir sistem ve anlayışla yapabilir, halk sağlığını geliştirmede kaldıraç etkisinden yararlanabiliriz.
Obezite gibi kompleks bir sağlık sorununu Sağlık Bakanlığının tek başına çözmesi mümkün değildir. Çok açık ki gıda, tarım, sanayi, eğitim, maliye başta tüm bakanlıkların, ilgili kurumların hem planlama, hem de uygulama aşamasında devrede olması gerekiyor. Burası çok önemli; yani devlet açısından eski Kabine, Bakanlıklar, Devlet Planlama Teşkilatı örgütlenmesi de, şimdiki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Yönetim Sistemi de bu sorunu çözmek için bizce yeterli değil; devletin kurumları arasında yepyeni bir mekanizma ve yönetişim şekli kurgulanması icap ediyor. Üstelik bu yapının yerel yönetimler, üniversite ve uzmanlık dernekleri, sivil toplum örgütleri, gönüllülerle kol kola yürümesi, tüm bilgi, birikim ve enerjiden yararlanması, tespit veya planlama ile yetinmeyip eşgüdüm içinde derhal icraata geçmesi ve seferberlik ruhunu tüm topluma hissettirmesi gerekiyor. Ancak böyle bir savunuculukla ve yenilikçi yapılanma içine girilerek hızla kararlar alınıp uygulanması ile başarı sağlanabilecektir.
Obeziteye karşı yönetimde inovasyon yaparak kurgulayacağımız bu yeni yönetişim şekli sadece karmaşık sağlık sorunlarının değil; iklim krizi, ekonomik kriz gibi ülkemizin ve tüm dünya ülkelerinin karşı karşıya olduğu devasa problemlerin çözümü için de yol gösterici olacaktır.
Gençlerimizin kolayca geliştirdiği Albert Nobez isimli yapay zeka uygulamamız isteyen herkese Obezite konusunda ücretsiz hizmet vermeye başladı. Dijital teknolojiler ve yapay zekanın iyi kullanıldığı zaman Obezite mücadelesinde de eşsiz yararlar sağladığını bizzat tespit ettik. Bu teknolojileri hem birinci basamağı güçlendirmede, hem sağlığın korunma ve geliştirilmesinde etkin biçimde kullanabiliriz.
Düzenlediğimiz ilgili İnovasyon Yarışmasına 200 civarı projesiyle ortaokul öğrencilerinden hastane yöneticilerine geniş bir yelpazede katılım olması ve birbirinden değerli, orijinal fikir ve projelerin gelmesi bizi şaşırtmadı. İnovasyon çağında kapalı kapılar ardında, birbirinden pek farklı düşünmeyen, sahadaki pratikten uzak bir grup insanın kendi arasında çözüm üretme devri çoktan kapandı. Sorunlara startup gibi bakabilmeli, alışılmış uygulamaların yerine yıkıcı - disruptif çözüm önerilerinden alabildiğine yararlanmalıyız.
Yaptığımız tartışmalar ışığında Dünya Sağlık Örgütünün “Bütün Politikalarda Sağlık, Bütünsel Sağlık” şiarı Obezite için ne kadar doğru, uygulaması ne kadar kolay değil mi? İşte bu kolaylıkla sağlık sistemini Obezite üzerinden yeniden ve bütünsel biçimde kurgulamak mümkün. Aslında siyasi karar vericilerin her çetrefil sorunda bu pusulayı kullanması hem kendileri hem de toplum için çok gerekli ve yararlı. Yani bugün bir sorun olan Obezite ile savaş, sağlıktan başlayarak tüm sistemin olumlu yönde dönüşmesi ve daha uzun süre devam edeceği anlaşılan krizlere dayanıklı hale gelmesi için büyük bir fırsat.
Evet, bu yılın mottosuna uyalım; Obezite yardımıyla sistemleri değiştirelim, hayatları kurtaralım, ülkemizi aydınlık geleceğe taşıyalım.

Yorum Yazın