Bir bakan şöyle bir açıklama yapar; “Fırsatçılara meydanı boş bırakmayacağız!” 5-6 zabıta devreye girer, birkaç vergi müfettişi, tamam, devlet enflasyonu eziyor! Başka bir yerde aynı yöntemle köpekleri hedef gösterirsiniz mesela.
Yirmi iki yılda artık gına getirecek kadar tanışık olduğumuz bir yöntem var. İktidarın savunma ve saldırı mekanizmalarının işleyişi ile ilgili bu yöntem.
Önce hedef seçmeniz gerekir. Hedefi nasıl seçersiniz? Bu sorunun cevabı hedefi niçin seçtiğinizle ilgilidir.
Eğer hedefi siyasal gündemi değiştirmek için seçiyorsanız daha mütevazı bir hedef olacaktır.
Mesela enflasyonun altında kalmaya başladınız ve anketleriniz halinizin pek de iyi olmadığını gösteriyor. Üç harfli bir şirketi önceden patronunu haberdar ederek hedef alabilirsiniz. Anlayışlı olacaktır. Zamanında az mı iyilik yaptınız? Bilirsiniz halk yüz yüze gelince zenginlere yağ yapar da aslında zenginlerden haset dolu bir şekilde nefret eder. Onların başına gelen her olumsuzluk halkta “Oh olsun!” şeklinde tepki bulacaktır. Tamam günah keçisi bulunmuş olur. Halkı sefalete mahkûm eden “Market Patronu”. Önce zemin yoklarsınız. Sonra sosyal medyadaki trolleriniz mesela marketlerin çok kar ettikleri üzerine bazı yazılar yazar. Küçük rütbeli troller onlardan alıntılara başlar ve halkı soydukları gibi eklentiler yaparlar. Hatta bir patronun süper lüks arabasıyla yahut manken karısıyla fotoğrafı yakalanabilirse ne ala! Sonra bir iki “ağır top” gazetelerinde köşeye taşırlar bu mühim konuyu! Mesele olgunlaşmış demektir.
Bir bakan şöyle bir açıklama yapar; “Fırsatçılara meydanı boş bırakmayacağız!” 5-6 zabıta devreye girer, birkaç vergi müfettişi, tamam, devlet enflasyonu eziyor!
Başka bir yerde aynı yöntemle köpekleri hedef gösterirsiniz mesela. Çok sevdiğiniz Osmanlı’nın köpekler için kurduğu vakıflar, tebaanın mancacılardan aldıkları et ve sakatatı sadaka olarak onları beslemekte kullanması, her evde bir iki kedi bakılması filan umurunuzda değildir. Çok sevdiğiniz peygamberimizin yavrulu köpek görünce ordunun yolunu değiştirdiğini ballandıra ballandıra anlatırsınız da onların sokaklarda barınaklarda vahşice öldürülmeleri için kanun çıkarırsınız mesela. Onu yaparken de doğru söylemezsiniz. “Öldürülmeyecekler” dersiniz sonra öldürülmeleri için yönetmelik çıkarırsınız.
Fakat bir Türkiye Cumhuriyeti geleneği sürüp gitmektedir. Bu gelenek her şeyden önce sivillere dikkat kesilmeyi gerektirir. Sivillerin güçlenmesi devlet kurumları arasındaki çekişmelere ve rekabete benzemez. Maazallah! Sürekli muhalifler vardır ve bunlar sürekli izlenmelidir.
SÜREKLİ MUHALİFLER SÜREKLİ İZLENMELİDİR
Bunlar gündem değiştirmek için yapılanlardır. Bir de iktidarınızı tehdit ettiğini düşündüğünüz daha büyük hedefler vardır. “Darbe yapacaklar” deyip orduya karşı giriştiğiniz hamleler gibi. Yakından biliyorum ki bunun doğruluk payı vardı. Yani kesinlikle mesela 2004’ten başlayarak darbe için kronometre çalışıyordu. Burası tamam. Gerçek darbecileri isim isim saymak da mümkündü. Ama öyle yapılmaz. Gerçeği yanında sizin sevmedikleriniz, sizi sevmeyenler, TSK’ya kişiliğini verenler, gerçek mücadeleciler, mesleğinin hakkını verenler, biat etmeyecek olanlar da “fırsat varken” halledilir. Burada da basın ve sosyal medya önceden işe başlamıştır. Önce hafiften cılız sesler, tepki ölçme, yavaş yavaş sesi yükseltme, sonra sesi sonuna kadar açma ve sonra darbe! Vesayet sorunu çözüldü dostlar! Ordu mu? Düzelir elbet!
Fakat bir Türkiye Cumhuriyeti geleneği sürüp gitmektedir. Bu gelenek her şeyden önce sivillere dikkat kesilmeyi gerektirir. Sivillerin güçlenmesi devlet kurumları arasındaki çekişmelere ve rekabete benzemez. Maazallah! Sürekli muhalifler vardır ve bunlar sürekli izlenmelidir. Özellikle sokak hareketi yaratabilecek olanlar mutlaka izlenmeli önleyici tedbirler alınmalıdır. Ordu sessizleştirilince Atatürkçülerin bir kısmı devletçi gelenekleri yüzünden teslim olmuş, bir kısmı hedonist yaşam biçimlerinin esiri olmuş, geri kalan kısmının ise sokakta hareketlilik yaratacak mecali kalmamıştır. Onlardan artık bir Kuvayı Milliye çıkmaz. Milliyetçileri maşallah parça parça ettik ve zaten ekerken hesaplı ekmiştik. Orası da tamam.
Ah şu kadınlar! Hiç aklımıza gelmemişti feminizmin bir sokak hareketi yaratacağı. İşte bu budanmalıdır mutlaka. Nasıl? Kadınlar ürkütülmeli. Bunun için bir şey yapmaya gerek yok sadece erkekleri cezalandırmamak yeter. Yayınlar! Onlar önemli bak, “Ne işi vardı o saatte sokakta?”, “Yüce dinimiz evin reisi olarak erkeği göstermiştir”. Abanın yayınlara evladım onu da ben mi yapacağım? Yine de halledemezsek bu kadar polisi niye besliyoruz canım?
Ya Aleviler efendim? Onların da sokak hareketi potansiyelleri var. Ben buldum efendim! İran ajanı diyelim. Esad yanlısı şebbiha deriz. DHKP-C’ci deriz. Terörist bile diyebiliriz yani, kimlere kimlere demedik ki? Korkutalım iyice hiçbir şeye ses çıkaramasınlar. Bu kadar trol boşuna mı duruyor. Salla sallayabildiğin kadar. Reyhanlı Katliamı yetmez Gar Katliamını bile yıkarız üstlerine. Bu terörizm meselesi iyi oldu. Neresinden baksanız adam yüzde 48 oy aldı. Bu memlekette yüzde 48 alevi mi var? Allah korusun! Hadi olsun %10-12 olsun. Mutlaka Alevilerle diğerlerinin arasını açmalıyız ki böyle bloklaşamasınlar. Saadet’ten dahi oy aldılar ya hu! Kolay efendim hemen söyleyelim trollere Hazreti Muaviye Hazreti Yezid filan yazsınlar! Çüşş! Muaviye’yi anladık da Yezid ne oluyor lan? Sen bizi öldürtecek misin? Tamam anlaşıldı hemen uygulamaya geçilsin. Ne demişti Mustafa Kemal Paşa, “biz kadınların başını açmadık, açanları koruyacağız dedik” öyle değil mi? Biz de şöyle deriz Alevilere hakaret edin demedik edenlere dokunmayacağız dedik. Men dakka dukka.
Peki Kürtler? Onlar ne olacak? En çok insanı onlar sokağa dökebiliyor. Onlardan ortaklar sorumlu. Hüdapar boşuna mı o kadar iş aldı? Ee Bahçeli’de Apo sorumlusu. Biz biraz ağırdan alalım bakalım. O kestane sıcak. Hem adam daha yeni seçildi. Koltuğuna bir otursun biz bir tebrik telefonu açalım bakalım havalar nasıl? O bir şeyler söylesin biz bir fal açalım. İstiareye yatalım ne dediğini anlayalım, sonra.
Yorum Yazın