İsveç erdi muradına…

İsveç erdi muradına…

Nasıl İsveç’in kendisi NATO üyeliğiyle bazı dönüşümler yaşıyor ve yaşayacaksa; Türkiye de, Batı ile ilişkilerinin NATO üyeliğine indirgenmesiyle dönüşümler yaşadı ve yaşayacak da…

İsveç’in NATO üyeliğinin önündeki son engel de kalktı: Macaristan parlamentosu da onay verdi. 26 Şubat’taki oylamanın ardından konuşan İsveç başbakanı Ulf Kristersson, “tarihi bir gün”diyerek sevincini ifade etti.

Nasıl sevinmesin ki Kristersson?

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından Mayıs 2022’de katılım başvurusunda bulunan İsveç’in üyeliği sonsuza kadar askıda kalacakmış gibi görünüyordu. Komşusuyla aynı anda ittifaka katılmak için başvuran Finlandiya, 2023 Nisan’ında hızla üye olurken, İsveç diplomatik bir bataklığa saplanıp kaldı.

Önce Türkiye ve sonra da Macaristan, İsveç’in üyeliğini parlamentolarında oylayana kadar süreci uzattıkça uzattılar. Sonunda, başvurusundan yaklaşık iki yıl sonra İsveç’in NATO üyesi olmasının önü açıldı. Orban’ın önümüzdeki günlerde İsveç’in NATO’ya katılımına ilişkin tasarıyı imzalaması bekleniyor.

İsveç’in NATO’ya üyeliği ile beraber, Baltık Denizi “NATO sularına” dönüştü. Baltık ülkeleri de, ayrı bir önem kazandı. Ya İsveç’in kendisi? NATO’da ne gibi bir rol oynayacak? Rusya’nın bir Avrupa ülkesine saldırması halinde, İsveç’in “lojistik geçiş noktasına” dönüşmesi mümkün. Savunma hattında, gerek Baltıklar gerekse de, Polonya’ya doğru bir askeri personel ve mühimmat taşıma merkezine dönüşecek İsveç…

ORBÁN’IN NATO ÖVGÜSÜ

Hakkını verelim: Türkiye’den farklı olarak Macaristan, Başbakan Viktor Orbán, 26 Şubat’ta parlamentoya hitap ederken NATO ile işbirliğini öven ve “güvenlik işbirliğinin, olabilecek en önemli dayanışma olduğunu” vurgulayan bir konuşma yaparak, İsveç’e tam desteğini verdi.

Orbán, 26 Şubat’ta parlamentoya hitaben yaptığı konuşmada, “Askeri sanayide İsveç-Macaristan işbirliği ve İsveç’in NATO’ya katılımı, Macaristan’ın güvenliğini güçlendirecektir. Bu nedenle, milletvekillerimden İsveç’in NATO’ya katılımına ilişkin parlamento kararı için bugün oy vermelerini istiyorum” da dedi. Sonuçta, 199 kişilik Macaristan parlamentosunda, 188 vekil İsveç’in NATO üyeliğine destek verdi. Buna karşılık, 6 da red oyu verildi.

Macaristan’ın “kabul” oyu da Türkiye’ninki gibi, “bedelsiz” gelmedi: Kristersson, Macaristan’ın 2006 yılında kiraladığı İsveç yapımı JAS 39 Gripen savaş uçakları konusunda işbirliğini sürdürmek üzere ikili bir anlaşma imzaladığını duyurmuştu. Orbán ve Kristersson, 14 jetin kiralama süresinin 2026’dan itibaren on yıl daha uzatılması ve Macaristan’ın İsveç’ten 4 Grippen’i daha filosuna katması konusunda uzlaşıldı.

İSVEÇ’İN NATO ÜYELİĞİNİN “GERÇEKTEN” ANLAMI

İsveç’in NATO üyeliği için önündeki yolun bu denli dolambaçlı hale gelmesi, ülke için Kuzey Atlantik Paktı’nın çatısına dahil olmayı büyük bir beklenti haline getirdi. Türkiye, 2022’den 2023 sonuna kadar İsveç’in NATO üyeliğinin önündeki en büyük engeli koyan ülke oldu. ABD ile F-16 uçakları pazarlığı konusu da İsveç ile beraber gündeme geldiği için, Türkiye’de İsveç’in NATO üyeliği konusunu çok tartıştık. Ancak, İsveç’in üyeliği TBMM’den geçip de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın onayını alınca, artık meseleyi konuşmaz olduk.

Örneğin işin tartışmadığımız boyutu, İsveç’in 200 yıllık geçmişinde “tarafsızlık” ve “askeri ittifaklardan uzaklık” ilkesinin bir yana bırakılması, Ukrayna Savaşı ile beraber ülkedeki algıların nasıl değiştiğine de işaret ediyor.

Ukrayna Savaşı, konuşmadığımız ve tartışmadığımız için Türkiye’yi “etkilemez” gibi gözükse de, çok etkiliyor. NATO üyeliği, daha ne kadar Türkiye’nin Batı ile ilişkilerinin kurtarıcısı rolünde olacak? Türkiye’nin ABD, Avrupa Birliği ve İngiltere ile ilişkilerinde, sadece “askeri” boyuttan öte, “insani” ve”çevre” boyutlarına ihtiyaç yok mu?

BALTIK DENİZİ “NATO SULARINA” DÖNÜŞTÜ

Bunun da ötesinde, bu yaz tam da NATO’nun 75. yaşına girdiği dönemde, İsveç’in üyeliği Türkiye için ne anlama gelecek pek de sorgulamadık. Ki, en can alıcı mesele buydu…

Hele de, Türkiye’nin Batı ile tek “canlı” ve bu nedenle de, en hayati uluslararası bağlantısının NATO üyeliğini olduğunu hatırlara getirirsek…

Öncelikle, İsveç’in NATO’ya üyeliği ile beraber, Baltık Denizi “NATO sularına” dönüştü. Baltık ülkeleri de, ayrı bir önem kazandı.

Ya İsveç’in kendisi? NATO’da ne gibi bir rol oynayacak?

Rusya’nın bir Avrupa ülkesine saldırması halinde, İsveç’in “lojistik geçiş noktasına” dönüşmesi mümkün. Savunma hattında, gerek Baltıklar gerekse de, Polonya’ya doğru bir askeri personel ve mühimmat taşıma merkezine dönüşecek İsveç…

İsveç, NATO üyeliğinin beklemede olduğu dönemde zaten ABD ile 17 askeri üssüne tam erişim sağlayan bir anlaşma imzaladı. Hatta, NATO entegrasyonuna fiilen başladı.

“Savaşçılık” kavramına tamamen uzak bir toplum olarak 200 yıldır yaşamayı başarmış-iki Dünya Savaşı’nda bile “tarafsızlık” ilkesini korumuş İsveç’in “askerileşmesini” bir yorumlamak-idrak etmek gerekiyor.

Soğuk Savaş’tan sonra İsveç’te kaldırılan “ulusal hizmet” olan “zorunlu vatandaşlık” görevini yeniden başladı. Nüfusun küçük de olsa bir kısmı kendi istekleri dışında askere çağrılacak. Dahası, NATO üyeliği aynı zamanda savunma harcamalarının artması anlamına da geliyor: bu harcamalar da, insan hakları ve insani yardım bütçelerine yapılan destekten kesilerek gerçekleştirilecek.

Ukrayna Savaşı, konuşmadığımız ve tartışmadığımız için Türkiye’yi “etkilemez” gibi gözükse de, çok etkiliyor. NATO üyeliği, daha ne kadar Türkiye’nin Batı ile ilişkilerinin kurtarıcısı rolünde olacak? Türkiye’nin ABD, Avrupa Birliği ve İngiltere ile ilişkilerinde, sadece “askeri” boyuttan öte, “insani” ve”çevre” boyutlarına ihtiyaç yok mu?

Nasıl İsveç’in kendisi NATO üyeliğiyle bazı dönüşümler yaşıyor ve yaşayacaksa; Türkiye de Batı ile ilişkilerinin NATO üyeliğine indirgenmesiyle dönüşümler yaşadı ve yaşayacak da…

Sezin Öney

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir