Baş döndürücü

Baş döndürücü

Gece vakti şapkasının siperliğinin altında güneş gözlüklerine sığınmış yürüyordu Kartonpierre. Işık, çok fazla ışık vardı. Ses de öyle. Çok fazla ışık ve ses var bu şehirde. Dünyada. Işıl ışıl bir top değildi bu dünya en başında. Olmamalıydı. Geceleri sakin, sessizce kalmalıydı çünkü avlanmak lazımdı ama olmadı.

Geceyi yaşayamıyordu Kartonpierre gecede ve bu onu çok mutsuz ediyordu. Hiç gece olmuyor bu evrende. Hiç değilse gecede, kapkaranlık olsaydı her yer ve sessiz. Biraz olsun dinlenseydi kulaklarımız, gözlerimiz ve beynimiz. Uyuyamıyor ve dinlenemiyordu bu kadar çok çoklukta. Yok olamıyordu dünyada, sığınamıyordu hiçbir karanlığa. Çok fazla varlık var dünyada ve hepsi çok gürültülü. Hepsi varlığını haykırıyor çılgınca..

Anladık!!

Anladık, varsınız!!

Keşke. Uzayda. Çoktan ölmüş kara bir yıldızın üzerinde, kara bir taş olaydım ve biraz olsun huzur bulaydım. Bu dünyanın bitmeyen, sürekli artan çokluğu, bu gürültülü büyüyüş çok fazla geliyordu ona. Dünyanın gürültülü kahkahaları ve gösterişli ışıkları çok ama çok fazlaydı, sanki her yerde her şey yolundaymış gibi.

AVM’lere dayanamıyordu Kartonpierre. Ölümcül radyoaktif madde barındıran zehirli bir maden gibi geliyordu ona AVM’ler. Her yerde ışıklar. Yanıp sönen ışıklar, dönen ışıklar. Kulak tırmalayan ahenksiz müziklerle, yanıp sönen ışıklı, dengesini bozmak için biteviye sallanan oyuncaklar. Birbiriyle uyumsuz, huzursuz, sinir bozucu sesler.

Bir çocuk, bir bebek, asla mutlu olmaz bu kadar çoklukta. Bu kadar çok ses ve ışık. Bir bebeğin neşesinden çok fazla ses ve ışık, onu bastırır ve yok eder. Çocuk, bebek her neyse işte onu bastıran bu ses ve ışıktan yılar, yorgun düşer, mutsuz olur. Onları almak, ellemek, onları yalamak ve keşfetmek ister bu yüzden. Nasıl bu kadar çoksun? Benden daha mı fazla hayatsın? Henüz yeni doğdum ve en çok hayat bende. Bu kadar renkli, sesli ve ışıl ışıl ışık olamazsın, olmamalısın. Ve annesinin memesinde bile huzur bulamaz bu yüzden. Annesinin kokusu bile, şu parfümlü boyun yoruyor bebeği. Arıyor bir saf ten kokusu. Annesinin teni nasıl kokardı acaba? Birden bire terle kalkıp geldiği uykusunda saç diplerinin yapıştığı ensesi, ya gerçek saç rengi nasıldı? Şu kart, sert çalıların içlerinde koklamak isteyeceği bir yumuşak doku olsaydı?

Hayatı boyunca asla bilemeyecek annesinin saçları aslında ne renkti? Bu endüstrinin arasında çok savunmasız hissediyor kendini ve uzatılan telefondan mı medet umması gerekiyormuş? Orada zıplayan tavşan ve sincapla mı oyalanmalıymış? Baksın o zaman ne yapıyorlar bu küçücük kutunun içinde.

Her neyse, zavallı çocuk. Her neyse.

Yoruluyordu işte Kartonpierre tüm bunlardan. Bu yüzden koruyordu kendini gece bile aydınlık sokaklardan. Susmayan, dinlenmeyen reklamlardan. Tamam hepsini alsam susacak mısınız? Ne zaman tam olarak doyarsınız ve susarsınız lanet olası hayatta?

Kuşlar!!

Kuşlar..

Gece avlanması gereken hayvanlar ne haldeler acaba dedi Kartonpierre. Bunca tacizin arasında nasıl saklanıyorlar bizden? Nasıl huzur bulabilirler, muhtemelen bir kablonun üzerinden tıklanıp geçtiği ağacın dalında.

Her neyse.. Muhtemelen kuşlar benim kadar ince fikirli düşünmüyorlardır. Elektrik tellerinde bile konduklarına göre. Onlara dal olsun yeter demek ki. Hoşlarına bile gidiyordur belki, rengarenk yapay ışıklı geceler.

Yapaylık!! Evet, yapaylık. İşte bu asıl benim rahatsız olduğum, katlanamadığım. Çünkü yani kafeteryalardaki plastik sandalyelere de dayanamıyorum ben. Hiç sesleri çıkmıyor hâlbuki, hangi popoya hizmet ettiğiyle hiç ilgilenmiyor da zaten.

Zaman zaman saklanmalı insan, susmalı zaman. Tıkır tıkır dönerken dünya saati ile nasıl yok olacak başka türlü uzay zamanda?

Hâlbuki ben de parçasıyım bu evrenin. Benim de hakkım var susmaya ve dinlenmeye. Şimdi olmaya kalksam bir Diyojen, derhal musallat olur istilacı bir İskender ve hesabını soruverir değil mi benden? Ne yapıyorsun burada? Neyden kaçıyorsun? Neden konuşmuyorsun? Söylesene derdin ne senin?

Susma hakkımı bile elimden aldılar. Kocaman bir hapishane bu dünya ve milyonlarca kuralı var hayatta kalmanın. Hesabını vermek zorundayım tüm ömrüm boyunca yaptığım her şeyin, aldıım her bir nefesin bedelini ödemeliyim. Sebebini sunmalı, tutarlı olmalı, sonuç hakkında ve süreç hakkında bilgi vermeliyim belli aralıklarla. Yoksa rahat bırakmaz gardiyanlar. İyisi mi deli olayım. Hesap sormaya lüzum görülmeyen, insanların şirretini ve çirkinliğini onlara gösteren bir ayna olayım. O zaman yanaşmazlar bana hiç. Görmek istemezler çünkü kendilerini, aslında kim olduklarını. Her şeyi olduğu gibi öyle bodoslama söylersem belki, o zaman rahat bırakırlar ancak beni.

Huhh, evet.

Şimdi bir siperlik de dilimde. Ama sessizlik yok, ışıksızlık. Ses ve ışık hayat olan her yerde. Olmayan yerde bile hatta. Tanrı çok sıkılmış olmalı zamanı yaratmadan önce. Yarattı tıkır tıkır işleyen zamanı ve başladı dinlemeye bir yumurtanın içinde atan kalbin tıkırtısını.

Bu kadar çokluk tatmin etti mi bari seni? Daha fazlasını da ister misin? Işıkla, sesle ve gürültüyle ve müzikle ve ahenkle donattık karanlık evrenini. Nasıl? Güzel olmuş mu? Kutlayalım mı seni ve zamanı? Beğendin mi yüz yıllar süren sürpriz partini. Mumlar yakardık, yağlar, cızır dızır elektrik yakardık korkakça cılızca lambalarla. Evlerde, sokaklarda soğuk, morg beyazı ışıklar. Sonra led ışıklar, her yere çekilmiş şeritler halinde yaydık ışığı. Mağazaların vitrininde dönüp duran ışıklar, sabahlara kadar çalışan televizyonlar beni oyalamaya çalışıyor her an. Yanıp sönen levhalar, tekrar tekrar okuduğum yazılar.

Yeter!! Ne istiyorsunuz benden?

Rahat bırakın artık beni. Var olmak, sadece, sakince neden bu kadar imkânsız?

Uğhh.. Midem bulanıyor, başım dönüyor, bu Vertigo başımı döndürüyor ve beni kusturuyor.

Şapkasını önüne indirdi Kartonpierre. Ve gözlüğünü burnunun üzerindeki özel bölmeye yerleştirdi. Kararttı zor har geceyi karınca kararınca. Kulağına hiç değilse duymaktan hoşlanacağı bir müzik yerleştirdi. Ohh. Hiç değilse seçtiğim bir müzik.

Öylesine var olmak, eziyet bu dünyada.

Nur Betül Aras
Latest posts by Nur Betül Aras (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir