Hayat bir simülasyon mu?

Hayat bir simülasyon mu?

Hayat bir simülasyon mu değil mi sorusu da anlamsızlaşacak, çünkü biz hayatı insan eliyle simülasyon haline getirmiş olacağız. 25 seneye yakınlaşan aktif teknoloji çalışmalarımdan bir sentezle bir seri öngörü gerçekleştirdim. Teknoloji ile sihrin bir araya geldiği noktayız.  Unutmadan; hepsini de sihirli kılan ve kılacak olan insan aklı ve kurgusu.  Bitmez tükenmez devrelerimiz hâlâ tüm kolektif bilgisayar zekâ(larından) üstün olacak.

“İleri bir teknolojinin gerçekten ayırt edilemeyeceğini hatta sihir sanılacağı günleri göreceğiz.”

Bu söz Arthur C. Clarke’a ait.

Space Odyssey kitabının yazarı.

O kitap sonra milyonları uzaya meraklandıran bir filme dönüşmüş, Stanley Kubrick tarafından da beyaz perdeye uyarlanmış.

Eserin baş kahramanı, ana karakterlerin içinde de olduğu HAL adlı bilgisayar. Clarke, bir harf oyunu ile bilgisayar sektörü bir nevi kitleselleştiren, IBM şirketinin ismindeki harfleri birer harf öne almış. Geleceğin süper bilgisayar üreticilerine nazire yaparcasına.  Ana karakterlerden farkı yok sesinin duyduğumuz etkisini hissettiğimiz HAL’ın.

Teknoloji zaman diliminde oldukça eskimiş olan filmin, güncel kalan mevzularından biri de insan ve teknoloji arasındaki kolektif çalışma, insan potansiyelini teknoloji ile yukarı taşıma ve en sonunda elindekinin kendine dert ve hasım olabilmesi.

İnsanın teknolojiyi insanlaştırması.

Dönelim sihir konusuna.

Teknolojide bazı kamplar vardır.

Hatta bu kamplara şakayla karışık dini bir gönül bağına benzetenler dahi çıkar. Teknolojisi ‘kiliselerinde’ son kullanıcının en çok şahit olduğu ‘Church of Apple’ ve ‘Church of Microsoft’ kavramları birbirlerinden kullanıcı ve geliştirici deneyimi olarak taban tabana zıt iki ekolü de anlatmak için kullanılır. Bu klanlardan birine girince diğerine geçmek bir nevi ‘inanç değişikliği’ gibi olduğu için bu terim güçlü bir benzetmedir.

Bu şirketlerden zaman zaman birisi öne atlar zaman zaman diğeri.

Apple ve Microsoft yaklaşık 3’er trilyon dolarlık değerleme ile dünyanın en büyük iki şirketi konumundalar.

Biraz da bu değerin arkasında muhtemelen dünyada bu iki şirkete dijital ayak izi bırakmamış az insan olması da var.

Bu iki şirketin de değeri ürettikleri donanımlardan öte tükettirdikleri yazılımlar ve içeriklerden çıkıyor. Bu ‘teknoloji şirketleri’ vesilesi ile eğleniyoruz, iş yapıyoruz, haber okuyoruz, içerik oluşturuyor ve dağıtıyoruz.

Bugün bu iki şirkette geçmişlerinden farklı olarak geleceklerini ilerletiyorlar. Her ikisi de ilham verici son tüketici için yapay zekâ uygulamaları üzerindeler. Microsoft, OpenAI yatırımı ve geçen sene onların yaşadığı yönetim kaosu ile ‘evine aldığı’ yetenekleri ile co-pilot ürünü çıkarttı.

İş görüyor, metin yazdırıyor ve görselleştiriyor.

Daha da iyi olacak çünkü ‘freemium’ yani koşullu bedava modeli ile artmakta kullanım ile kendini geliştiriyor.

Milyara vuran Microsoft kullanıcısı ile 2030’a gelmeden herkesin kendi ‘co-pilot’u ya da rakibi kişisel yapay zekâ asistanının olacağını net bir şekilde öngörüyorum.

Apple ve Microsoft yaklaşık 3’er trilyon dolarlık değerleme ile dünyanın en büyük iki şirketi konumundalar. Biraz da bu değerin arkasında muhtemelen dünyada bu iki şirkete dijital ayak izi bırakmamış az insan olması da var. Bu iki şirketin de değeri ürettikleri donanımlardan öte tükettirdikleri yazılımlar ve içeriklerden çıkıyor.

Microsoft harika icat ettiği ama çok ticarileştiremediği, benim gibi hologram, AR, VR alanlarında çözüm ve içerik üreten iş sahiplerini tam yakalayamadığı Hololens ürünü de bir şekilde bu co-pilot ile ileriki sürümlerde birleşecektir, yapay zekâ ile hologram, karma gerçeklik kavramlarını son kullanıcıya sunacaktır.

Görmek inanmaktır. Teknolojide sihrini en iyi göstererek – ‘wow efekti’ yaratarak gerçekleştirir.

Gelelim ikinci öngörüme.

Ben 2008 senesinden beri Apple Klan’ının bir parçasıyım. Apple hemen her ürünü ile yaptığı ‘wow efekti’ şimdi de en arkadan dahil olduğu ‘metaverse’ alanına girerek yaptı.

Apple sahip olmanın ayrıcalık olduğu donanımları imajını ‘metaverse’ dünyasına çıkarttığı Vision Pro ile devam ettiriyor.

Fiyat ABD için dahi yüksek. 3500 USD başlangıç ürünü.

Ayrıcalık olarak başlattıkları bu ürün ile yeni bir kullanıcı davranışını deneyim ettirecekler.

Bu ürünü, Microsoft kampına daha yakın olan, yapay zekânın altın çocuğu Sam Altman, iPhone çıktığından beri en etkilendiği teknoloji olarak niteledi.

Apple teknoloji şirketi kadar muazzam bir pazarlama şirketi aslında. Bu teknolojiyi ilk çıkaran değil. Öncülleri denedi. Ama hiçbiri bu pahalı ürün kadar merak uyandırmadı.

Neden merak uyandırdı. Çok net.

Yaklaşık 1 milyara vuran Apple kullanıcısı var.

Bunların hepsi son kullanıcı olarak kullanıcı deneyimi sebebiyle bu kamptalar.

Ürünlerin sahipliği ile gösterişi, kullanıcı ile uyumu ve içerik tüketirken rahat olması.

Apple’ın Metaverse için çıkarttığı karma gerçeklik gözlüğü tam da bu sıfatlar ile reklam yaptı.

İnsan doğası gereği fark edilmek istiyor.

Kolay adaptasyon peşinde. Ufak tefek mucizeler onu mutlu ediyor. Teknolojinin sihri de burada.

Karma gerçeklik gözlüğü ile, dış dünyadan kopmadan, bir kayak gözlüğü takmış gibi hem fiziki dünyayı görüyor hem de dijital içerik tüketimini yapabiliyor olmak. İşin sihri de burada aslında.

Gerçeklikten kopmadan, teknolojinin sihri ile, kendi gerçekliğimizi de oluşturabilmek. Dijitali eğlence için, içerik tüketimini hiper-gerçekliği içinde yaşamak.

Bunlar yeni trendler olarak 1 milyar Apple kullanıcısının önüne yavaş yavaş konacaktır.

Öngörüm, yaklaşık 10 sene içinde, tüketici seviyesine inmiş sanal gerçeklik, karma gerçeklik, artırılmış gerçeklik uygulamalarının, Apple eliyle buldozer gibi bir yıkımla tüketici davranışlarını değiştireceğidir.

Yapay zekâ destekli, kişisel asistanlar, özelleştirilmiş oyun ve eğlence tecrübeleri ile sihir ile gerçek arası kesişme çizgisi netliğini kaybedecek, gerçek ile sanal tecrübelerin farkı azalacak. Bu satırları okuyan benim gibi GenX için biraz uçuk gelebilir ama ardıllarımız için bu normal hale gelmiş kuralları olan dünya bu.

Farklı marka ve modeller bu buldozerin açacağı yolda daha rahat yürüyecektir.

1960’ların uzay yarışına benzer bir yarışın, eğlence ve içerik tüketimi alanında artık metaverse, daha doğru deyimle karma gerçeklik alanında hızlanarak artacağına inanıyorum.

Yapay zekâ destekli, kişisel asistanlar, özelleştirilmiş oyun ve eğlence tecrübeleri ile sihir ile gerçek arası kesişme çizgisi netliğini kaybedecek, gerçek ile sanal tecrübelerin farkı azalacak.

Bu satırları okuyan benim gibi GenX için biraz uçuk gelebilir ama ardıllarımız için bu normal hale gelmiş kuralları olan dünya bu.

Zuckerberg’in Meta lansmanında kullandığı, içinde bulunduğumuz, yaşadığımız internet tanımı da tam anlamı ile bunu destekliyor.

Yaşayan sizle gelişen, görselliği sihre yakın bir internet tüketimi.

Kafasında yarı saydam gözlüklü insanların ilk gireceği alan oyun, iletişim ve eğlence içerikleri.

Önceki senelerin köpüğünden arınmış bir şekilde, tüketimi kitleselleşmede dünyada 1 numara olan 1 milyar klan üyesi ile Apple oyuna girdi.

Pek çok üyesi ‘early adaptor’ – yani hızlı ve ilk deneyimleyenlerden oluşan bir kitle.

Yer yer sıkışan dünya ekonomisinde bu büyük bir ticari fırsat. Trilyonlarca dolarlık donanım, yazılım ve hizmet ekonomisinden bahsediyoruz.

Dijital görselleştirmenin, yapay zekâ ile, hiper gerçeklik (aslından ayırt edilmesi zor) hâle gelmesi ile tüm nesilleri kapsayabilecek bir ticari potansiyeli işaret ediyor.

2000’lerin başında olan dijital dönüşüm ile, her sektörün başına ‘e’ gelmesi adım adım tamamlandı.

Ticaret, eğitim, bankacılık gibi muhafazakâr alanların dahi artık birinci nesil dönüşümleri tamam.

Şimdi iki aşama olacak.

Kurumların Meta’laşması.

Yani dijital dönüşümün birinci safhasında oluşmuş, verilerin anlam ifade eden kümelerde hazır olması, kurumların dijitalleşmelerinin direkt sonuçlarını kâr ve verimliliklerinde yaşaması.

İkinci safha da hemen paralelinde.

Kitlelerin talebi ile yüksek gerçeklik algısı taşıyan içeriğin, reklamın, hizmetin tüketilir hâlde, hazır olarak sunulması.

Dijital görselleştirmenin, yapay zekâ ile, hiper gerçeklik (aslından ayırt edilmesi zor) hâle gelmesi ile tüm nesilleri kapsayabilecek bir ticari potansiyeli işaret ediyor. 2000’lerin başında olan dijital dönüşüm ile, her sektörün başına ‘e’ gelmesi adım adım tamamlandı.

HAYATIN OYUNLAŞMASI

İşe o zaman hayat bir simülasyon mu değil mi sorusu da anlamsızlaşacak, çünkü biz hayatı insan eliyle simülasyon haline getirmiş olacağız.

25 seneye yakınlaşan aktif teknoloji çalışmalarımdan bir sentezle bir seri öngörü gerçekleştirdim.

Teknoloji ile sihrin bir araya geldiği noktayız.

Unutmadan; hepsini de sihirli kılan ve kılacak olan insan aklı ve kurgusu.

Bitmez tükenmez devrelerimiz hâlâ tüm kolektif bilgisayar zekâ(larından) üstün olacak.

Düş’ün içindeki düş/hayal kurma.

Simülasyonumuzu yani hayatımızı güzel kılan o hayal gücü.

 

Murat Günenç
Latest posts by Murat Günenç (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir